Ayrıca AKP ile birlikte start alan,
kadınlı erkekli – 6000 kelleden fazla – Amerikan güvenlik birimlerinin bordro
kadrosundan bir sürü ajan’ın, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde konuşlandırılmış
olduğu biliniyor. Ne yapıyor da ‘patron Joni’ den aldıkları yüksek maaşlarını
hak ediyor bu küreselci, hem de ‘yumuşakçı Ticaniler’.
Ne mi yapıyorlar, sosyal, ekonomik, siyasi, milli ve gayri milli, Emmioğlu’nu
tarihten silmeye odaklanmış her türlü herzeyi yiyor, her operasyona imza atıyor,
her deliği karıştırıyor ve her taşın altını araştırıyorlar. Sonra da
gözlemlerini üstlerine rapor ediyorlar.
Üstleride kendi üstlerindekilerle
durum muhasebesi yaparak öncelik sırasına göre sömürge genelgeleri oluşturup, dizlerinin
dibine çömelttikleri(!) bizim devşirme kuklalara emirlerini, komuta zinciri
altında buyur ediyorlar. Sonrası malum, baş oğlandan itibaren sırada ki diğer
figüranlar, yeni sahnelerde kendilerine biçilen komutların gereğini, sırasıyla
sergiliyorlar. İşte icraat bugüne kadar böyleydi, bundan sonra da farklı
olmayacak. Bu oyunsa, tümüyle vizyondan kalkıncaya, zorla kaldırılıncaya veya
modası geçinceye kadar da bizim sahnede böyle oynanacak gibi gözüküyor şimdilik.
Bir de ayrı ama paralel sahnede,
küresel senaristlerin, geniş tabanlı ‘sosyolojik psikoz yaratma’ tanımlı
senaryoları çaktırmadan sahne alıyor. Bu senaryolar bağlamında, mesela bir
‘KORKU’ modası yaratıldı. Bırakın yalaka, yandaş ve fırsatçı olanlarını, yazar/çizerlerin
en ulusalcı, milliyetçi, doğrucu Davut olanları bile insanların korkutulduğunu
söylüyor ve bu klasiği ağızlarına, kalemlerine pelesenk yaptılar.
Kim korkuyor, neden korkuyor, hadi
canım sizde, korkan önce aynaya baksın. Korkan falan yok. Tam aksine, iddia da edebiliriz
ki, en az bir milyon insan - belki de çok daha fazlası - bugün, kendilerini
satanlardan kurtulmak veya onlarla hesaplaşmak adına, en ağır icraatlara gönüllü
olmaya hazırdırlar. Millet korkuyor diyenler, herhalde kendi korkularını
millete atfediyor.
Milletin korktuğu filan yok. Girin o
zaman içlerine, oturduğunuz yerden millet adına ahkâm kesmeye, kalemi kâğıtta
sürtüştürmeye, ya da klavye tıkırdatmaya benzemiyor, sıkıntısını iliğinde
hisseden halkın tansiyonunu ölçmek. Ben kendi adıma, bu yurdun gerçek sahibi
halk çocuklarıyla, emmioğullarıyla daha fazla beraberim. Onlarla
dertleştiğimde, hele de birçoğunun, ‘halk korkuyor’ diyenlerin tahmin dahi
edemeyecekleri tarzlarda, yürekli feveranlarını duyduğumda, kendi adıma o gamotaların
muhataplarının yerinde olmayı asla istemezdim.
Görmüyormusunuz? Başbakan da bunun
farkında ki korunma(!) masrafı her geçen gün daha da artıyor. Ama insanoğlu korkunun
ecele kira ödediğini, her zaman da ödeyeceğini ve bu kiranın Senyoraj hakkı
olduğunu, asla da feshedilemeyeceğini bilmez veya hep unutur ne hikmetse.
Siz de kendi hesabınıza kiminle, neyi, nerede
konuştuğunuza bakın ve istatistiğinizi ona göre oluşturun. O zaman ne demek
istediğimi anlayacaksınız. Her söylenene de kulak asmayın ve sanal
istatistiklere hiç inanmayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız da, dünkü 1 Mayıs
muhteşem işçi birlikteliğinden – ki aslında yeni bir gelincik mitingi idi – başlayabilirsiniz
mesela.
Bakın bakalım inanmış ve kararlı
muhteşem kalabalığın arasında korku’nun izine rastlayabilecek’misiniz. Esasen bu
söylentilerin ana kaynaklarının, bir angajmanları da toplumsal paranoya
yaratmak ve toplumu işlemez hale getirmek olan, yukarda tanımladığımız ajanların
görev kapsamlarına dayandığını, hala teşhis edemiyormusunuz(!).
Şayet ediyorsanız da neden millet’i ‘KORKAK’ yapmakta ısrarcısınız ve görevleri bu
olan ajanlara alet oluyorsunuz o zaman? Hadi dürüst olunda aynaya bakın ve
kendi korkunuzu itiraf ediverin, bizde samimiyetinizi alkışlayalım. Onların,
gölgelerinden bile korktukları ve arkalarında korumaları olmayan asıl babayiğit
Karacaoğlanlar, Deli Dumrul’lar esasen içerdeler. Dışarıdakileri zaten adamdan
saymıyorlar, o halde neden, kimden korkuyorsunuz ki(!)…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder