3 Mayıs 2012 Perşembe

KORKU ECELE KİRA ÖDER

           Meclis Başkanı Cemil Çiçek, tutuklu vekiller için ümit vermemiş. Zaten söylememişmi de. ‘Siyaset gerçekler üzerine yapılan bir iştir. Ben gerçeklere göre hareket ederim’ diye. Bununla ne demek istemiş veya üstü kapalı geçmiş herhalde, hani oğlum sana söylüyorum hesabı. Bizim işverenlerimiz neyi, nasıl isterlerse, o bize gerçek olur ve biz o gerçeklere uymak zorundayız demek istemişse şayet, doğru da söylemiş. Çünkü kendi gerçeği de bu değil mi aslında. Pekiyi ne diyor acep baş usta, bu hususta. Bizim çıkardığımız valla bu, başka da bir şey gelmiyor aklımıza.
            Ayrıca AKP ile birlikte start alan, kadınlı erkekli – 6000 kelleden fazla – Amerikan güvenlik birimlerinin bordro kadrosundan bir sürü ajan’ın, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde konuşlandırılmış olduğu biliniyor. Ne yapıyor da ‘patron Joni’ den aldıkları yüksek maaşlarını hak ediyor bu küreselci, hem de ‘yumuşakçı Ticaniler’. Ne mi yapıyorlar, sosyal, ekonomik, siyasi, milli ve gayri milli, Emmioğlu’nu tarihten silmeye odaklanmış her türlü herzeyi yiyor, her operasyona imza atıyor, her deliği karıştırıyor ve her taşın altını araştırıyorlar. Sonra da gözlemlerini üstlerine rapor ediyorlar.
            Üstleride kendi üstlerindekilerle durum muhasebesi yaparak öncelik sırasına göre sömürge genelgeleri oluşturup, dizlerinin dibine çömelttikleri(!) bizim devşirme kuklalara emirlerini, komuta zinciri altında buyur ediyorlar. Sonrası malum, baş oğlandan itibaren sırada ki diğer figüranlar, yeni sahnelerde kendilerine biçilen komutların gereğini, sırasıyla sergiliyorlar. İşte icraat bugüne kadar böyleydi, bundan sonra da farklı olmayacak. Bu oyunsa, tümüyle vizyondan kalkıncaya, zorla kaldırılıncaya veya modası geçinceye kadar da bizim sahnede böyle oynanacak gibi gözüküyor şimdilik. 

            Bir de ayrı ama paralel sahnede, küresel senaristlerin, geniş tabanlı ‘sosyolojik psikoz yaratma’ tanımlı senaryoları çaktırmadan sahne alıyor. Bu senaryolar bağlamında, mesela bir ‘KORKU’ modası yaratıldı. Bırakın yalaka, yandaş ve fırsatçı olanlarını, yazar/çizerlerin en ulusalcı, milliyetçi, doğrucu Davut olanları bile insanların korkutulduğunu söylüyor ve bu klasiği ağızlarına, kalemlerine pelesenk yaptılar.
            Kim korkuyor, neden korkuyor, hadi canım sizde, korkan önce aynaya baksın. Korkan falan yok. Tam aksine, iddia da edebiliriz ki, en az bir milyon insan - belki de çok daha fazlası - bugün, kendilerini satanlardan kurtulmak veya onlarla hesaplaşmak adına, en ağır icraatlara gönüllü olmaya hazırdırlar. Millet korkuyor diyenler, herhalde kendi korkularını millete atfediyor.
            Milletin korktuğu filan yok. Girin o zaman içlerine, oturduğunuz yerden millet adına ahkâm kesmeye, kalemi kâğıtta sürtüştürmeye, ya da klavye tıkırdatmaya benzemiyor, sıkıntısını iliğinde hisseden halkın tansiyonunu ölçmek. Ben kendi adıma, bu yurdun gerçek sahibi halk çocuklarıyla, emmioğullarıyla daha fazla beraberim. Onlarla dertleştiğimde, hele de birçoğunun, ‘halk korkuyor’ diyenlerin tahmin dahi edemeyecekleri tarzlarda, yürekli feveranlarını duyduğumda, kendi adıma o gamotaların muhataplarının yerinde olmayı asla istemezdim.
            Görmüyormusunuz? Başbakan da bunun farkında ki korunma(!) masrafı her geçen gün daha da artıyor. Ama insanoğlu korkunun ecele kira ödediğini, her zaman da ödeyeceğini ve bu kiranın Senyoraj hakkı olduğunu, asla da feshedilemeyeceğini bilmez veya hep unutur ne hikmetse.
             Siz de kendi hesabınıza kiminle, neyi, nerede konuştuğunuza bakın ve istatistiğinizi ona göre oluşturun. O zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Her söylenene de kulak asmayın ve sanal istatistiklere hiç inanmayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız da, dünkü 1 Mayıs muhteşem işçi birlikteliğinden – ki aslında yeni bir gelincik mitingi idi – başlayabilirsiniz mesela.
            Bakın bakalım inanmış ve kararlı muhteşem kalabalığın arasında korku’nun izine rastlayabilecek’misiniz. Esasen bu söylentilerin ana kaynaklarının, bir angajmanları da toplumsal paranoya yaratmak ve toplumu işlemez hale getirmek olan, yukarda tanımladığımız ajanların görev kapsamlarına dayandığını, hala teşhis edemiyormusunuz(!).

             Şayet ediyorsanız da neden millet’i  ‘KORKAK’ yapmakta ısrarcısınız ve görevleri bu olan ajanlara alet oluyorsunuz o zaman? Hadi dürüst olunda aynaya bakın ve kendi korkunuzu itiraf ediverin, bizde samimiyetinizi alkışlayalım. Onların, gölgelerinden bile korktukları ve arkalarında korumaları olmayan asıl babayiğit Karacaoğlanlar, Deli Dumrul’lar esasen içerdeler. Dışarıdakileri zaten adamdan saymıyorlar, o halde neden, kimden korkuyorsunuz ki(!)…
                                                                                                      
                                                                                                                        Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder