Meclisinin Twitter, Instagram,
Facebook vs. gibi sosyal medya araçlarıyla işlev gördüğü bir ülkede, artık etik
Devlet kavramı da alaşağı edildiğinden, siyasileri fazla ciddiye almanın da bir
esprisi kalmamış demektir. Corana dan sonra Dünya değişecek diyen bilhassa da
bazı siyasiler, her halde bundan böyle İnternet’te siyaset yapacaklarını
düşünüyor olsalar gerektir. Belki en iyisi de budur aslında. Zira o zaman tahammül
edemedikleri muhalifleriyle de yüz yüze gelmemiş olacaklardır.
Esasen genel seçimleri; anakentleri
muhalefete kaptıran AKP iktidarı, ülkedeki iktidar ekseriyetini de kaybettiği gerçeğiyle,
daha şimdiden kaybedeceği endişesi içindedir. Keyfiyet bu olunca da artık
kendilerinin olmayan anakent Belediyelerine, halkın can damarları oldukları
için engel koymakta ve her fırsatta son sözün Beştepe de söylendiği algısını
ısrarla sıcak tutmaktadır. Öyle ki halka yeni kararları bildirmek üzere ağzını
açan her Bakan bile gerçekte konu mankeni olduğunu tescil edercesine, Sayın Başkanın
talimatıyla uygulamaya konulacaktır deme zorunluluğunda bırakılmaktadır.
Sonra da laik ve bağımsız bir
Cumhuriyet Demokrasisinin nimetlerinden vecizeler yumurtlamaktadır aynı ağızlar.
Ülke halkı seçimlerden alınacak üç boyutlu resme olan müspet inancıyla, her
şeye rağmen sükûnetini muhafaza etmekte ve bu nedenle de sadece seçim gününü
beklemektedir. Öyle ki bu sabrı yanlış yorumlayan Saraydan, kendisiyle iftihar
edilen bir tebaa olarak övgüyü(!) dahi hak etmektedir.
Şimdi
buna da gülsek mi ağlasak mı, yorumu size bırakalım dostlar en iyisi. Ne ki
halkın bu sabrındaki asıl etken, seçimlerin beklenen İktidarı değiştirecek
muhtemel sonuçlarıdır. İyi de her halükârda iktidar ömrünü uzatmayı, aslında
istifa etmeyi düşünürken ısrarlar üstüne Menderes gibi hedeflemiş olan şimdiki
muhterisin, seçimlerin uygun zaman ve şartlarda yapılacağına da engel koyup, koymayacağı
ise belli değildir. Bahçeliye kalsa engel koyması da usuldendir muhtemelen.
Bu
arada bizim bilmemiz ve asla da yadsımamamız gerekense, en önce de sosyal
hizmetlerin en kutsal ve yücesinin MİLLİ olması gerçeğidir. Ki torunlarımız ve
tüm geleceğimizin de müktesebatı güvence altında olsun. Yoksa nasıl ebediyete
intikal edebiliriz ki. Aslında mevcut İktidarın, halkın can suyunu taşıyan
damarları olan Belediyelerle uyum ve ahenk içinde olması şayet sağlanamıyorsa,
İktidarın da milli bir Devlet kimliği kalmamış demek olur. Ki işte halk da bunu
asla unutmaz ve de hiç affetmez.
Ve
sonuç olarak artık yadsıyamayız ki Dünya nüfusunu en az %30 azaltarak ekonomi
ve çevre kirliliğinden oluşacak zarara nükleer bir çözüm üreterek bütün Dünyayı
yaşanamaz kılmaktansa, kontrollü bir epidemiyle yine de yaşanabilir kılmanın
daha kabul edilebilir olduğunda anlaşmış görünüyorlar. Ve aynı bağlamda da görülüyor
ki laboratuvarlardaki çalışmaları, bu epidemiyi kademeli olarak, istedikleri
sonucu elde edinceye kadar da sürdürmeye kararlıdırlar.
Yani
sonuçta USA da Kuzey Güney iç savaşı gibi bir savaş, biyolojik silahlarla zengin
Kuzey ülkeleriyle fakir Güney ülkeleri arasında ismi konmadan ve çaktırmadan
sürüp duruyor şu sıralar. Bütün dinlerde öz kaynak olan insanoğlu bu kadar değersiz
midir de muhteris bir azınlık bahtına karar veriyor. Kaderiyle akordeon
çalıyor. Yani çek uzasın, it kapansın. Biz şimdilik tensip buyurulduğu üzere geriye
kalacak %60 arasında olup olamayacağımızı bilemiyoruz; ama ne diyelim, olamasak
da yine de vatana millete hayırlı olsun…
Serendip
Altındal