19 Aralık 2020 Cumartesi

HAKLIYSAN ÖZGÜRSÜN..

 


            Her şeyden önce bilinmesi gereken; emeğin asla satılık olmadığıdır. Çünkü yaradılış itibarıyla insan olduğumuz için emeğimizi istesek de satamayız. Emeğimizi ancak kiraya verebiliriz. Yani maaş veya ücret dediğimiz, aslında bir hizmet karşılığında aldığımız bedeldir. Çünkü doğuştan özgür olan bir insanı tamamen sahiplenebilecek bir değer veya değerler manzumesi evrende bile mevcut değildir.

 

            Hatta bir insanın canını almak için kiralanmış bir tetikçi bile kiralanmıştır aslında. Oysa ona para veren her ne kadar onun sahibi de olduğunu düşünüyor olsa da. Bu yüzen de ‘keser döner sapı da döner’ derler ya zaten. Şayet insan satılabilir mal olsaydı, esasen o zaman insan olmaktan da çıkardı. Balık nasıl balıksa, kuş nasıl kuşsa insan da insandır, başka şey değil. Ve bu da bir varoluş meselesidir aslında.

 

            Öyleyse demek oluyor ki insan veya başka bir can taşıyan, mal olmadığı için değerini ödediğini sananın malı olabilsin. Böylece sonu Dünya savaşlarına kadar uzanan insan objeli her karmaşa, her kaos gerçekte bu bilincin, insan olduğunu iddia eden tür mentalinde, bir azınlığa biat ederek bir türlü yerleşememesi nedeniyle, sahiplenmek zorunda kaldığımız evrensel ahmaklığımız, izahı olmayan bu bencilliğimiz nedeniyle değil midir? Yani biatkârla biat ettiren arasında hiç bencillik farkı olabilir mi? Yani hangisinin daha fazla bencil olduğunu sorgulayabilir miyiz gerçekte.

 

            Eski Çağlarda köleler ve köleciler hem de yasal olarak vardı. Sonrasında ise radikal sınıf ayrımcılığı, Spartaküsler yarattı ve yenileri de peş peşe arkadan geldiler. Kölelik ve kölecilik tarihin çöplüğünde küllen yok oldu. Bugünse ‘hepsi bana’ diyen ve ben merkezci asosyal yaşam tarzlarını gittiği yere kadar yürütme taraftarı olan liberal vampir = emperyalistin kendi ülkesinde ve/veya sömürge ülkelerindeki mazlumların kanını emmek üzere bundan sonra artık sadece yapay zekâlı dijital aletler – insansı robotlar- kullanmak zorunda kaldıkları da tartışılamaz açıklıkla ortaya çıkmıştır.

 

            İnsanoğlu varlığını sürdürebilmek için adalete ihtiyaç duyan ve bunu da her şekilde sonuçta toplumsal selameti bağlamında kendi kontrolüne alabilen tek varlıktır. Ve bu nedenle de sonsuz alemin insan eli değmiş her mekânında, adalet mahkemelerinin ışığı her daim yanacaktır. ‘Bunu Allah bilir’ diyen müminlere karşın, ‘matematiksel verilerle elde edilen istatistikler doğrultusunda bu gerçek ortaya çıkmıştır’ ibaresiyle cevap veren bilimsellere göre de ana gerçek budur.

 

Bu nedenle de ruhları ebediyen karanlığa mahkûm olmuş eşkıyaların masumlardan gasp ettikleri ganimetleri ise kendileri mekân değiştirdikten sonra, sadece arkada bıraktıkları ihtiyaç sahibi mümin veya gayrı müminlerin arasında paylaşılmaya yarayacak ve böylelikle de hak yine yerde kalmamış ve doğru adreslerini bulmuş olacaktır. Öyleyse bunu da arada bir düşünmesi, zarar değil bilakis sadece fayda sağlar insanoğluna.

 

            O halde bize de bu durumda sormak düşer ki: Allah her şeye kadir ve tek çözüm üretense; o halde Allah’ın ya da tanrının, her şeyi yaratırken ilk önce de kendisini yaratmış olması gerekmez miydi? Pekiyi keyfiyet bu olunca da kendisini yaratan veya bu kararı kendisine verdiren ana sebep neydi acaba?

 

Yoksa o da bir öntanrıdan mı icazet almıştı? İyi de o öntanrı acep kimden vesayet almıştı, falan filan vs. vb. Anlayacağımız bu alemde insanoğlu var oldukça kendisiyle birlikte nesilden nesle intikal ederek var olacak bir hikâyedir; daha doğrusu da sadece insanoğlunun aklını kurcalayacak uzatmalı bir mittir bu konu aslında…

 

                                                                       Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğinin Aynasıdır...

serendipaltindal.blogspot.com

serendipaltindal@gmail.com

Video Kanalım & Şiirlerim

8 Aralık 2020 Salı

PANAYIR TİYATROSU..

 


Katar katar satılanlar acaba gerçekte kimlere satıldı? Yoksa emperyalist stratejistler, arka planda hasılatı toplayıcı olarak Katarı da bizi soymak için aracı yaptılar da birlikte bizi mi uyutuyorlar! Ne dersiniz?

 

Esas alınırsa bugün Türkiye’mizin içsel en büyük sorunu, pili boşalan ve artık değişimi kaçınılmaz hala gelen AKP İktidarıdır. Gerçekte daha da büyük sorunumuz ise çektiği bütün sıkıntılara rağmen milletimizi ölmeden süründürmek bileşkesinde, sanki muhaliflermiş görüntüsüyle hala desteklemeyi; bu İktidar aslında kendilerine çalıştığı nedeniyle amaç edinen, emperyalist kaynaklardır.  

 

Hepsinden kurtulmanın tek çaresi ise Kemalizm pelerinimizi, daha fazla beklemeden yine sırtımıza almaktan geçer. Bugün Kemalizm’i en iyi benimsemiş ve uygulama geçirmiş olan Devletlerin başında Çin vardır. İkinci sıradaki Rusya ise özüne dönük biraz daha revizyon gerektiren bir Kemalizm’e sahiptir. Sadece bu iki Devlete bile bakmak aslında patent sahibi olarak önce bizde uygulanması gereken Kemalizm’in, uygulanamamasının bize verdiği acılı kayıpları, artık kurumaya başlayan damarlarımızda bile hissedebiliyoruz.

 

Hele de vatandaşlarına maske bile dağıtamayan bu İktidarın, başka ülkelerin Pandemi sorunlarına da -kendi sorunlarımız ortada büyüyerek sırıtıyorken- yardım ediyoruz söylemleri, İktidarda kalabilmeleri için emperyalistin ne denli baskılarına katlanarak ne trajikomik durumlara düştüklerinin de ayrı bir göstergesi midir? Ee hal bu olunca da şüphesiz, doğruları açıkça ifade edebilecekleri beklenmemelidir. Çünkü biraderlerin arkasında, çoğunlukla destekçileri olan cahil, cühelaların önceki toplamından çok daha az seçmeni kaldı artık. Muhtemelen onu da kaybetmek istemiyorlardır anlaşılan.

 

Yani İktidar öyle zor bir durumdaki tüm muhaliflerin yazar, çizer ve sosyal medya aracılığıyla kendilerine karşı kullandığı ifadeleri, tek adamlarının ağzından, kelimelerine bile dokunamadan ki daha etkili olabilecek ifade becerisine esasen sahip de olmadıklarından, muhalefete karşı kullanmak zorunda kalıyorlar. Bu durumsa kendilerine daha da fazla güldürüyor içeridekileri ve dışarıdakileri.

 

Ne diyelim, Allah bir zahmet ütüleyiversin de encamlarını, belki de önce tek adamlarından kurtulup, kurucu anayasaya ve Meclisin sinesine geri dönerek, kendilerine çeki düzen verirler. Çünkü kendi Cumhuriyet’inin kurucu anayasasına aykırı düşen bir Cumhurbaşkanına da Cumhurbaşkanı denemez. Bu durumda olan bir Devlete legal bir Devlet bile denemez. O halde ülkemiz ne olduğu belirsiz çok daha beter bir durumla karşı karşıyadır.

 

Böylesi bir durumda ise bu faciaya onay verenler 80 milyonu karşılarına alarak, bizatihen kendileri çok daha feci durumları karşılamak zorunda kalacaklardır. İşte bu felaket durumunda akılları biraz başlarına gelir de belki de vatana hayırlı evlatlara dönüşerek günahlarını da affettirirler. Olmaz, olmaz demeyin sakın.

 

Ayrıca esnaf ve bilhassa da küçük işletme sahiplerinin Pandemi gerekçeli özellikle de kredi borçları nedeniyle yaşadıkları icra sorunlarına kısaca değinmek gerekirse. Bu kardeşlerimiz özellikle de büyük iş adamlarının aynı sıkıntıları fazla kayıplar vermeden geçirmelerinin esas nedeninin, zor günler için fon ayırmaları ve bu paraları asla amaçları dışında kullanmamalarında yattığına empati oluşturmalıdırlar.

 

Yani bütün serbest meslek sahipleri işletmelerinin zor günleri için faizli fon hesapları açmalı ve bu tasarruflarını imkânları nispetinde de büyütmelidirler. Ve bu hesapların sadece zor günler için ayrıldığını da asla unutmamalıdırlar. Şayet böyle sıkıntılar yaşamak istemiyorlarsa.

 

Adam Çin’e, yeni İpek Yolu çerçevesinde dümbür düdük, malı mülkü dolu bir ticaret treni kaldırıyor, birkaç kilometre sonra da durdurup treni gara geri çekiyor. Tıpkı Ege de kara sularımızda gaz arayan gemimizi bile limana geri çektikleri gibi. Yani sömürge Devleti Hükümeti oldukları için, tükürdüklerini yalayıp havlu atarak, iflas ettiklerini adeta bütün dünyaya ilan ediyorlar. Bu durum hangi Devlette bundan sonra saygınlık bırakır ki? Ve bunun için kimlerden ültimatom aldıklarını açıklamaya, her zaman ki gibi yine yürekleri yetmiyor. Anlayacağınız bütün Dünya tefe koyup çalıyor bunları.

 

Velhasıl ne alakaysa; müstevli mevcudiyetleri gerekçesiyle, sahiplerinden aldıkları ültimatomlar üzerine, 7X24 seanslı ve içinde AKP dublörlü tek adam trajikomedyasının oynandığı bir panayır tiyatrosuna evirdiklerini düşünüyor olsalar herhalde, koca Türkiye Cumhuriyeti’ni. Ne var ki Kılıçdaroğlu’nun rakibini ezen akılcı bir sükunetle ve dosdoğru tespitlerle Mecliste verdiği tek adam muhalefetini ise takdirle izlerken, hakkını da vermemiz gerektiğinin adil olacağını düşünüyorum…

 

                                                                       Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğinin Aynasıdır...

serendipaltindal.blogspot.com

serendipaltindal@gmail.com

Video Kanalım & Şiirlerim