Kimsenin
beklemediği sonuca milli irade diyen ve yine sapla samanı birbirine karıştıran zihniyeti
bir kenara bırakalım da Referandumda olduğu gibi tekrar gasp edilen milli
irademize ne olduğuna bakalım. Beklenen oldu mu diyerek hafif meşreplik mi
yapalım yine. İşte defalarca yazıp çizdiğim, tekrar başıma gelince bu beni
nasıl kahrediyor bilemezsiniz. Tek tesellim, bunun benim ve aynı iradeye sahip
milletimin ahmaklığı veya çaresizliği olmadığıdır. Öyle ya boşuna mı milli
irademizi savunacağını umduğumuz muhalefetimiz var dedik ve ona güvenmedik mi?
Öyleyse bu onların sorumluluğunu ilgilendirmiyor mu sonuçta.
Daha önceden de gördüğümüz ve
söylediğimiz gibi ülkemiz, daha 2000’ler den itibaren işgal altındadır.
Emperyalist ittifakın İstiklal döneminde yapamadığını sesiz ve derinden,
misyonerlerini, AKP ve Erdoğan bileşkesinde başımıza paketleyerek ve elimizi
kolumuzu bağlayarak şimdilik gerçekleştirmiştir aynı emperyalist.
İşte 2002 den beri, demokrasi –
birilerine göre de tramvay demokrasisi – yaftalı seçimlerle nasıl bir kapana sokulduğumuz,
bugün en açık şekliyle de ortaya çıkmıştır artık. Bu demektir ki seçim yoluyla ve aynı şartlarda
bu beladan kurtulup bağımsız Türkiye olabilmemiz, kesinlikle mümkün
olamayacaktır. Hiç kendimizi ve vatandaşımızı kandırmayalım boşuna.
Herhalde İnce’nin peşine yoğun
yağmura rağmen İstanbul’un yarısının katıldığı son mitingden sonra İnce açık
ara Cumhurbaşkanı seçilmişken; ne oldu da Anadolu Ajansının bile sehven önceden
açıkladığı rakamlarla tam bir uyum içinde, bir anda Erdoğan hem de itirazı
önleyen bir ekseriyetle seçiliverdi? Yoksa bu bir ikrar mıydı? Yalnız
inanıyorum ki, şayet İnce parti Başkanı olarak yarışa katılabilseydi şimdi partisiyle
birlikte çoktan liderdi. Erdoğan boşuna mı parti Başkanı Cumhurbaşkanlığını istedi sanıyorsunuz. Sen sufle edene bak.
Çıkan sonuç mu şimdi milli irade.
Yani İncenin peşinde, hemen her şehirde zor şartlarda, kendi imkânlarıyla
toplanan milyonlar ve Erdoğan’ın gündelikçi, taşıma izleyicilerine, neredeyse
sıfır çeken reytinglerine rağmen, hepsi
gidip sandıkta Erdoğan’a mı verdiler şimdi reylerini. Ufak atında yutulur olsun
bari. İşte buradan da anlaşılıyor ki ABD ve çetesi gözümüzün içine baka baka bizimle
dalga geçiyorlar. Ve biz ne dersek o olur diyorlar, siz düşünün artık durumun
trajikomik vahametini. Yani alay konusu olduk millet olarak.
Hele bir de son ABD ziyaretinde
Trump’ın Erdoğan’la dalga geçercesine, yüzüne bakmadan kolunu sallayarak – ki
Batılılarda bu çok büyük saygısızlıktır - tokalaşırken, aynı anda objektife
sırıtarak, bize de mesaj yolladığı resmi, sanki bugüne de işaret ediyordu.
Peki, ne mi oldu? Siz SEÇSİS gibi
sadece Türkiye’ye özgü bir sistemle hala seçim sonuçlarını alıyor, bunlara
güveniyorsanız, ne diyelim. Ki kendi düşen ağlamaz o zaman. Bilgisayarda
çeşitli olanaklarla istediğin yere, istediğin kadar, istediğin kıvam ve
formatta datayı zahmetsizce transfer etmek mümkündür.
Mesela Bakır veya Fiber kablolar
üzerinde veri paketleri seyahat ederken dijital kuşlar tarafından gagalanır
(hack programcıkları), içerikleri manipüle edilebilir. Bundan kimsenin haberi bile olmaz, hatta
aralarında sevgi sözcükleri dolaşan iki dostu, eğer isterseniz birbirine düşman
bile edebilirsiniz.
Yalnız bu yolla büyük
manipülasyonlar yapmak da imkân dâhilinde iken pek kullanılmaz. Çünkü daha zor
ve pahalıdır. En tutarlısı servis edilmek üzere ana bilgisayarlarda (Server/sunucu)
toplanan bilgilerin Truva atlarıyla çiftelenmesidir. Yani önceden belirlenen ve
programcıklara ilave edilen algoritmalarla, tercih edilenin oy miktarını
ayarlamak mümkündür. Tabii bütün bu uyarlamaların saliselerin bile küçük
dilimlerinde halledilebileceğini unutmayalım. Yani insanlar için aylarca,
yıllarca sürecek işlemler, bilgisayar için saniyelik hatta saliseliktir.
Böyle bir manipülasyonu ortaya
çıkarmanın tek yolu, sahip olduğunuz tutanakların (manuel öz kaynak) sunucu da toplananlarla karşılaştırılmasıdır.
Erdoğan 2002 de ilk defa geldiğinde bu manipülasyonu şaşkın bir suratla
karşılamıştı. Bugün ise seçim öncesi korku ve endişesinden sıyrılmış,
kanıksamış görünüyordu artık.
İnce’nin belki de partisini töhmet
altında bırakmamak için incelik gösterip sonuçlara katlanmasını, her şeye
rağmen Erdoğan’a nefretin tavan yaptığı bir dönemde, aynı rahatlıkla kabul
etmek, analizci akıllar için pek mümkün değildir. Çünkü İncenin peşinde, yeni
bir umut lideri arayışıyla doluşan milyonlar, bunun en şaşmaz göstergesiydi. Ne
ki basın konuşmasında Erdoğan’a, ‘partinin değil 81 milyonun Cumhurbaşkanı ol’
derken verdiği mesaj, yine milyonların kalbinde yerini buldu.
Peki, bundan sonra ne mi olur? BOP
Projesi artık ülkemizde yavaş yavaş; ama emin adımlarla işlemeye başlar. Ufak
Meclis içi uyarlamalardan sonra da zemin hazırdır artık. Yani ABD güdümlü
Kanallarda seçim ambiyansı ve HDP bölgesi bağlamında önce Güneydoğu’muz
boyanmaya başlar. Bu İsrail Kürdistan’ının ön hazırlığıdır. Yani gözler yoluyla
beyinler önceden programlanmaya başlanır. Çünkü arkasından da aslında Kürtleri
prensipte hiç alakadar etmeyen İsrail/ABD/İngiltere Kürdistanı, meclisteki
ayakları ve tek adamları aracılığı ile oluşturulacaktır.
Daha bitmedi. Arkasından da ülkenin
federatif devletçiklere ayrışması da gündeme gelecektir emin adımlarla. Siz
artık oluşacak sanal üst manda Devletinin adına, federal İslam Cumhuriyeti ya
da neyse deyin, fark etmeyecektir nasıl olsa. Ee ondan sonra da yine yazıp
çizmeye, gönlümüzü eğlendirmeye devam ederiz herhalde birlikte. İyi bilinsin ki
BOP Projesi bitmeden Erdoğan’ı emekli etmez bu herifler. Çünkü ondan daha
uygununu bulamazlar ülkemizde.
Ne var ki, bütün bunlara rağmen yine
de Türk Milletinin ne yapacağı, ne kadar tahammül edeceği, ne zaman bıçağın
kemiğine dayanacağı, bu bağlamda atılacak ilk yanlış adıma bağlıdır. İnanın ki
hepsi de bunun bilincinde ve korkusundadır.
Öyle ki yeni bir seçim de beklemez
bu milletin artık patlayan damarı. Bunu çözmek için de yine milletin
Cumhurbaşkanı yaftası altında Erdoğan’ı kullanacaklar ve atılacak her adımın
Milli Birlik ittifakı içinde atılmasını sağlamak üzere onu muhalefetle bir
milli ittifaka zorlayacaklardır. Ondan sonra ise ne şiş ne de kebap yanmış
olacaktır emperyalist için her zamanki gibi yine.
Serendip
Altındal