Ab Konseyinin Türkiye ile olan
çözümü AKREJİM üstünden çözüyor olması, aslında beklenendi ve o da oldu. Yani
sinsi USA ile birlik olan NATO AB’nin Erdoğan desteği, nedeni bileşkesinde bir
kere daha ortaya çıktı. Yani ortadaki durum sadece milli bekamıza karşı olsa
da Erdoğan Hükümetinin tavşan karşısında gaza getirilen tazı konumu bir daha teyit
edilmiş oldu.
Demek
oluyor ki AB her ne kadar Türkiye’yi AB’ne almasa da istediğini aldığı ve alacağı
Erdoğan Hükümetini, bütün demokrasi ihlallerine rağmen sonuna kadar tek taraflı
destekleyecektir. Onların ne kadar demokrat oldukları da artık yorumlarınıza
bırakılmıştır.
Son günlerde Corona ölümlerinde artmalar
oldu. Anlaşılan muhtaç ve kronik hastalıkları olanları genç, yaşlı demeden SGK
dışı bırakıyorlar demektir. Aynı bağlamda aşı keyfiyetinden de sıyrılmış olacaklarını
hesaplamışlardır mutlaka.
Bakın, giymeye çalıştığınız çizme
size çok büyük gelir. Onunla dolaşamazsınız bile. Beyin ise insana sentez yapabilmesi
için verilmiştir, lütfen onu salata olarak kabul etmeyin. Bırakın bütün suçları
haklı olarak beka meselemizi irdelemek olan emekli Amiralleri de USA Montrö’ye
rağmen boğaza neden gelmiştir. Çünkü neticede Hollywood aktörüdür ve bugüne kadar
olduğu gibi paranoid filmlerle insanları hep etkilediğini ve etkileyeceğini
düşünür. Bilinmesi gereken, USA önderliğindeki Şirket-Devletlerle, nefsi
müdafaa savaşı veren Ulus-Devletler arasındaki kavganın başladığıdır.
Oysa USA Cuba’dan itibaren bu
Dünyanın kendisinin olmadığını, olamayacağını çoktan yemiştir. Vietnam, Kore vs. ise bu
yemeğin sosudur. Bırakın şunu bunu da ASIL MESELE önce biz Türkleri ve
Türk yurdunu alakadar ediyor. O halde akıllı olun ya da aklınızı başınıza alın.
Çünkü Türkiye’miz elden gidiyor. Ve bu durum eskimiş Osmanlının yerine yenisini
koymaya da hiç benzemiyor…
Rusya Büyük Elçisi
Kehrkov’un TBMM de yaptığı duyarlı konuşmadan, dikkatimi çeken bazı bölümleri
paylaşıyorum:
§ “Bugün Moskova Antlaşması’nın
imzalanmasının 100. yıldönümünü kutluyoruz. Bu tarihi belgenin ismine
dikkatinizi çekmek isterim; “Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması”. Bu, diplomasi
alanında son derece seyrek kullanılan bir formüldür. Bu isim, o zor dönemin
romantik ruhunu tam olarak yansıtmaktadır.”
-
“Genç Türkiye Cumhuriyeti için esas
tehlike geçtikten sonra, Sovyet Rusya’ya müteşekkir olan Mustafa Kemal Atatürk,
Vladimir Lenin’e yazdığı mektupta “Türkler ile Ruslar arasında yüzyıllar
boyunca süren kanlı savaşların gürültüsüyle dolu tarih nedeniyle, bu kadar
hızlı şekilde barışmamız, diğer milletleri şaşırttı.”
-
“1935 ve 1937 yıllarında Sovyet
ekipmanlarının tedariki sayesinde, Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’nün “Sovyet
endüstrisinin harika eserleri ve ebedi dostluğun sembolleri” olarak nitelediği,
Kayseri ve Nazilli’deki tekstil fabrikaları açıldı. Sovyetler Birliği, Türk
ağır sanayisinin gelişimine daha sonraki dönemlerde de büyük katkı sundu”
-
“Ülkelerimiz arasında 100 yıl önce
temeli atılan dostluk ilişkileri, bölgedeki istikrarın, iki ülke halkının
gelişiminin ve refahının bu ilişkilere ciddi bir şekilde bağlı olduğu günümüzde
özellikle önem taşımaktadır”
-
“İki halktan biri için ortaya çıkan
her türlü zorluklar diğerinin durumunu kötüleştirir”
Yukarıdaki
ifadeleri fazla uzatmaya da gerek yok. Sadece bu alıntılara bile bakıldığında
iki Devlet ve iki millet arasındaki vazgeçilemez birliğin bozulmasına sebep olabilecek
nedenlerin ve yaratıcılarının tarih boyu nasıl lanetleneceğini bilmem
hatırlatmaya gerek var mı?
Montrö’yü kaldırma
yanında Cumhuriyetle asla bağdaşmayan Hilafeti de yeniden sahiplenmeye
kalkanların öngörüsüzlüğü, bırakın komşuları önce de kendilerine güven
vermemektedir. Oysa deniz aşırılarının istemlerine kapılarak ülkeyi ateşe
atmak, aynı bağlamda ayağına taş bağlayıp kendisini de denize atmakla eş
anlamlıdır. Ve Devletin başındakilerinin bile intihar hakkı şahsa özel
değildir. Yani intihar edecek siyasi dahi önce istifa etmelidir, çünkü aksi
halde ettiği yemine aykırı düşer.
Muhalefet sözcüsü
kaybolan 128 Milyar Doları cehaletle adlandırıyor. Oysa bu kayıp, milletin
gözünün içine baka baka yapılan bilinçli bir soygunun en açık bir görüntüsüdür.
Aslında AKP Hükümetinin yaptığı tek iş, Atatürk’ün yaptığı bütün işleri
yeniden; ama tersine yorumlayarak yapmak oluyor. Ne var ki bunu yapabilmek için
bile yanlış adamlara oynadıkları için işleri bütün bütün ters gidiyor ve
yüzleri gözlerine bulaşıyor.
Cumhurbaşkanının,
üniversite mezunlarının kalitesizlikleri nedeni, işsizliklerinin de nedeni
oluyor ifadesi, acaba kendisinin ve avenesinin kalitesini mi yansıtıyor? Bunu
anlayamadık, hiç de yorumlayamadık doğrusu. Ayrıca kalitenin iş tecrübesi demek
olduğuna göre de hangi üretim sahasına, hangi istihdamı yarattığının da envanterini
hangi belgeyle ve nasıl vermeyi düşünüyor acaba?
Bugün serbest dolaşımda
bolca okuduğumuz yabancı ülkelerdeki insanlarımızın heyecanını anlıyor ve
takdirle karşılıyoruz. Benim de Almanya da yaklaşık 20 yıl yaşanmış, eğitim ve
meslek hayatım olduğu için, özden uzaklığın ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Lakin
Tanzimat, Meşrutiyet ve İttihadı Terakki dönemlerini de yaşamıştır bu ülke. Ve
Allahtan ki Türkiye de bir Atatürk ve onun ekolü vardı. Bugün de çok iyi
biliyor ve görüyorum ki Türkiye’mizi yine Türkiyeli Türkler kurtaracaktır…
Serendip
Altındal