23 Şubat 2015 Pazartesi

MUHTEŞEM AÇILIŞ KONUŞMASI..


            İşin ruhuna daha uygun olacağı düşüncesi ve bazı dostların arzusu nedeniyle; Vatan Birliği Kurultayında Sayın Perinçek’in, ulu önderi çağrıştıran ve gönüllerimizi fetheden muhteşem açılış konuşmasını, yukarda ki, yazının başlığı da olan adresten, sadece konuşmanın tamamı halinde tekrar dikkatlerinize sunuyorum.

            Çünkü tam da en fazla ihtiyaç duyulan bir zamanda, hayati önem taşıyan böyle bir milli fazilet bildirgesinin, bu vatanın gerçek evlatları tarafından defalarca, bilhassa da iç kulaklarıyla dinlenmesini ve de etraflıca yorumlanarak sahiplenilmesini, şiddetle tavsiye ediyoruz.

            Çünkü Genel seçimlerde, vatandaşlarımızın ellerini vicdanlarına basarak ve bazılarının da o kahrolası kararsızlıklarını, düşmana yaramaması adına çöpe de atarak, oylarını bu defa bizatihi sandık başında tam kadro halinde ve nihai yorumlarıyla tarafsız kullanmaları gerekmektedir. Ama iç seslerini dinleyerek, içinde, emperyalistle birlikte ülkeyi iliklerine kadar soyan iktidar partisi olmayan bir ABC analizinden de süzerek seçimlerini yapmaları; milli birliğimizin beşeri mevcudiyeti bağlamında, artık son kurtuluş çaresi olmuştur da ondan.

            Bir hatırlatmada daha bulunmak elzem olmuştur. 7 Haziran da seçmeni de muhtemel zanlı haline getirebilecek ve üstüne karabasan gibi çökecek olan ve aslında bir Molotof meselesi olmayan, faşist melanetin günah çocuğu 'iç güvenlik yasasının', neden seçimlerden önce iktidar partisi tarafından tekme tokat geçirilmeye kalkışılmasında ki kerameti(!) aynı bağlamda anlamaya çalışmakta yarar vardır.

            Vatan Partisi yerine Vatan Birliği başlığını kullanmak nedeni ise, son olumsuz, karanlık AKP'li yıllarımız ve mevcut kadrolarda, bolca görülen dirayetsiz siyasi örneğin umutsuzluk veren görüntüsü olmuştur. Ve bu bağlamda ülkesinin başına ne geldiyse emperyalist beslemesi partiler ve siyasilerinden geldiğinin bilincindeki özgün vatandaş bireyler olarak, bizde oluşan PARTİ alerjisiyle, geleceğimize partiler üstü bakmanın bize daha fazla güven veriyor olmasıdır. Esasen bu husus da bizi daha fazla ısıtıyor ve daha fazla da bütünleştiriyor, biline.


            İddia ediyorum ki, Vatan Birliğinin kuruluşundan sonra, bu yasanın acilen seçimlerden önce yasallaştırılması, iktidar partisi için daha da bir öncelik kazanmıştır. Yani muhalefetin geri kalanı için olmasa da, aniden zuhur eden Vatan Birliğine gittikçe artan katılımlar nedeniyle, koltuklarını kaybetme korkusuyla uykuları kaçan iktidar partisi için, tahmin ettiğiniz gibi bu yasanın aciliyeti, daha da bir önem kazanmıştır.

            Öyle ya, yaşam karakteristiği haline getirdiği mutat rüşvetler, dijital manipülasyonlar ve sandık soygunları bağlamında, AKP rozetli eşkıyanın engelsiz, eliyle oluşturduğu çakma yasalarını da arkasına alarak, bu defa kaba kuvvetle de sahaya çıkması ve bütün kozlarını kullanarak, 12 yıllık haramiler saltanatını, bugüne kadar olduğu gibi yine her ne pahasına korumaya kalkması gerekmiyor mu(?)...          


            Bense bir Kemalist eski CHP'li olarak; konu milli müktesebat olunca, salt particiliği elimin tersiyle bir kenara iterken; ama yine de biraz kıskanarak, yeni Vatan Birliğine mütevazı katkımı, bütün kalbim, samimiyetim ve büyük bir umutla vermeye çalıştığımı ifade etmek istiyorum. İnşallah da yüce milletim ve aziz vatanım adına, bütün beklentilerimiz ve emeklerimize değecektir.

            Çünkü Vatan Birliği muhalefet değil, bilakis yüce milletimizin ulu tarihinde ihtiyaç duyduğu her zaman, defalarca ve zaferlerle kullandığı en müktesep hakkıdır. Diğer muhalefet kanallarında ise milli birliktelik adına, hala tık çıkmadığına ve bize güven veren bir durum değişikliği de olmadığına göre; müstevliler ve emperyalistler karşısında tam bağımsız milli birliğimizi, bu defa, Kuvayı milli yürekleriyle temsil edeceklerine inandığımız, İsviçre Fatihi Perinçek ve silah(kader) arkadaşlarına tamamen güveniyoruz.

            Ve çok geniş bir açıda görüp anladığımız ise; siyaset yolunun milli müktesebatımız bağlamında artık tamamen tıkanmış olduğu ve bundan sonra, hangi nedenle olursa olsun, milli birliğin dışında kalan salt bir parti siyasetiyle ve kendi özeğimize dönmeden, stratejik konumu çok daha değer kazanmış olan misakı millimizde, aynı kafayla artık hiç bir yere varamayacak olduğumuzdur.

            Bir başka ifadeyle de; artık Türkiye’nin Türklere bırakılamayacağı noktasına kendimizi, maalesef kendi elimizle taşımış olduğumuzdur. Yani kendim ettim, kendim buldum da denebilir bu duruma. İşte artık buna göre düşünün Hanımlar, beyler ve Paşalar. Kurtuluşumuz da HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ, başkasından da yardım gelmeyeceğine göre, yine kendi elimiz, emeğimiz ve hasletlerimizle olmak zorundadır...



            Bu arada iyi ve beklediğimiz bir haberse; Süleyman Şah Karakolunda koruma görevlisi askerlerimizin, arzuları hilafına, Işid adlı yeni Haçlı haramiler çetesinin zorunlu ve tutuklu misafirleri oldukları haberi duyulmuştur. Bunun üzerine hepsinin bir arada hatırlarını sormak ve bir acı kahvelerini de içmek üzere, mütevazı bir özel kuvvetler taburumuz, aniden ziyaretlerine gitmiştir.

      Yiğitlerimizin ziyaretleri boyunca, nezaketen de olsa; kendilerini karşılayabilecek ve her fırsatta videokasetlerine boy boy, canlı cansız kelle pozları veren Işid yaftalı, silahsız mazlum kasabı, kara çarşaflı erkek bozuntuları da ortalıkta gözükmüyorlardı ne hikmetse. Bizim çocuklar peçelilerle oynaş tutamadan, tutuklu oldukları söylenen askerlerimizi, tam da beklediğimiz üzere hiç bir engelle karşılaşmadan, kaptıkları gibi de ülkelerine beraberlerinde getirip ailelileriyle buluşturmuşlardır.

            Nerelerdeydiler Işid denen ve çoğunluğu sünnetsizlerden oluşan yeni Haçlı çapulcular kervanı acaba o sıralarda? Uyuduğu sanılan; ama aslında sadece kendi saatini bekleyen TSK'mızın, bu arada herkese bir anda ve çaktırmadan verdiği mesajı, dost ve düşmanla birlikte bizler de almış olduk böylece. Yani Türk askeri, Ortadoğu’nun etekli dansözü olamayacağını yedi düvele şakayla karışık bir kere daha hatırlatmıştır. 

            Verilen mesajı almış olduklarını düşünüyoruz. Ve bu arada bizim çocuklarla en azından bir kılıç kalkan oynaması beklenen Işid tayfası da nedense ortada yoktu. Valla çok ayıp oldu onlara ve yandaşlarına, karizmayı da fena çizdirdiler hani...


            Diğer yanda ise, kalktığımız yere tekrar oturmamak üzere müşterek harekât saatimizi de hasretle beklerken, Vatan Birliği'nin sinesinde buluşanların, şimdi bütün milli güçlerimizi ihtiva eden tam desteğimizi arkalarında hissetmelerini ve asla da yalnız bırakılmamaları gerektiğine inanıyoruz...

Serendip Altındal

18 Şubat 2015 Çarşamba

EŞKIYA MECLİSTE..

           Demek oluyor ki eşkıya artık meclise indi. Ne oluyor ulan! Soyduğunuz yetmedi mi, yoksa çok tatlı geldi de ayrılamıyor musunuz o koltuklardan. Alın silahı elinize de, açıkça ülkeyi paralamaya kalkan müstevli eşkıyanın yanında saf tutun oldu olacak. Nedir bu ruh sefaletiniz. Adam olun da o meclise yakışın önce. O yüce mecliste eşkıyaya yer yoktur. Allah topunuzu bildiği gibi yapsın başka ne diyelim ki. YANİ EŞKIYALARI DA, OTURUP DİZİ SEYREDER GİBİ İZLEYENLERİ DE...

            Demek ki artık Türkiye Cumhuriyetinin yüce meclisi, sonunda toplum içinde bile ayrı mekânlarda müşahede altında tutulması gereken asosyaller tarafından, eşkıya inine de dönüştürülmüş oldu. Eh olacağı buydu sonunda. Hani ne demişler, böyle kelleye böyle külah. İşte elbirliği ile neticede layık olduğunuz külahı da geçirdiler başınıza beyler. Artık münasip gördüğünüz yanlarınıza kına da yakabilirsiniz. İşte böyle! Dinsizin hakkından imansız gelirmiş zaten.


            Olayların tek bir sorumlusu vardır aslında. O da bizatihen muhalefetin kendisidir. Çünkü AKP adlı haramiler kulübünün, 13 yıldır ülkemizde sinsice ve cemaatsel, devletin yularını tek başına eline geçirecek kadar yapılanmasına, müsaade etmişlerdir. Ondan da öte yardımcı bile olmuşlardır. İnanın ki matematiksel mantığa göre de güncel durumun, bundan başka da bir açıklaması yoktur.

            Ne var ki, şayet durum bu hale gelmişse, o zaman da Türkiye Cumhuriyetinin yüce Devleti, eşkıya devletine dönüşmüş olur ki; bir eksiğimiz de o kalmıştı, vah ki ne vah o zaman. Ben sadece buna yanarım, birbiriyle itişen ruh sefillerine değil. Esasen vekillerinin can derdinde olduğu bir mecliste, hem de başkan konumundaki bir kadın, komşularıyla buluştuğu bir altın günündeki dedikoducu edasıyla şaka yapmaktan bahsediyorsa, siz artık o meclise milletin meclisi diyemezsiniz.

            Bu durumları seyretmekten başka bir çaresi olmayan millete de, bu saatten sonra tanrı bile yardım edemez. Ona göre vatandaşım. Ne yapılması gerekiyorsa acilen yapılmak zorundadır artık, bilesiniz. Yoksa son tren de kaçacaktır. Ondan sonra da Allah yardımcımız olsun demek, tevatür bile olamayacaktır. Şayet ne yapalım diye soruyorsanız. Çok basit, sadece suratlarına bir kere tükürseniz bile, tükürük denizinde boğulur bu sapıkların alayı, bunu hiç unutmayın arkadaşlar. Ve aynı bağlamda da bilhassa unutmayın ki; sandıkta onlar için kullanmayacağınız her oyunuz, suratlarına attığınız tükürüğünüz olacaktır.



            Ancak yüce Atatürk'ün meclisinde, milletin vekilleri eşkıya tasallutuna uğrarken, yüreğimizi kavuran, yüzü gibi yüreciği de güzel Özgecan'ı son yolculuğuna, yeni bir GEZİ ruhuyla uğurlayan on binlerse; belki de acımızın yanında, bütün kötülüklere lanet okuyan tek tesellimiz ve tek umudumuz olmuştu...


            ÖZGECAN'A
           
            Titreyen kalbin ve yarıda kalan umutlarınla
            Uğurlar olsun varacağın o son yere, küçüğüm
            Yoksun artık hıçkırıkların ve ruhun kadar güzel yüzünle
            Kucak dolusu sevgilerim seninle kördüğüm
            Ama hiç tanımadığın on binlerse, aynı sevgilerle seninle elele...

      Serendip Altındal

Video Kanalım

16 Şubat 2015 Pazartesi

BÜYÜK KURULTAY..

            Bu daha başlangıç. 5 yaşındaki torunumun tabiriyle, bugüne kadar bize YABANCICA konuşanların içinde, tek ve gür bir ses var şimdi. İşte o ses bizim istediğimiz, hasretle özlemini çektiğimiz, açık, seçik ve YABANCICA olmayan öz Türkçemizi konuşan ve bizim olan kendi Kemalist sesimizdir. Verdiği ve her şeyin cevabını ihtiva eden en değerli mesajı da, yarıda bırakılan Atatürk Devrimlerinin tamamlanacağıdır.

            Bu sesin kaynağını tahmin edemediyseniz hemen söyleyeyim: Bu ses, yeni Milli Kurtuluşumuzun ilk milli partisi olan VATAN partisinde buluşanların Kurultayından yükselen ve kalplerimizi gümbür gümbür vurduran kendi sesimizdir aslında. VATAN Partisi amblemi altında oluşan bu yeni Milli Birliğe, katılımlar katlayarak artıyor ve görülüyor ki, bütün milletini çatısının altında toplayıncaya kadar da devam edecektir.

            Maalesef ancak TV kanalından izleyebildiğim ve yakın geleceğimizin de milli korosu olacak bu sesi, program çok uzun olduğu için - ki neredeyse bütün gün sürdü - geniş bir alıntı halinde aşağıda ki adresten sizlerle de paylaşmağa çalıştım. Umarım özellikle de CHP, tamamını izlemiş ve kayda almıştır. Çünkü arşivinde mutlaka saklaması gereken kronolojik bir canlı tarih olacaktır; son 12 yıllık makûs tarihin bu ilk umut veren Milli Kurultayı.
 
                                                           BÜYÜK  KURULTAY..

            Vatan, emperyaliste alnı yukarıda ana avrat küfredenlerindir, diyen ses, hepimizin sesidir aslında. O halde hep birlikte duyalım ve birlikte haykıralım. Hala ABD&AB Gladyosunun parmağını gerisinde hissetmeyi şiar edinmiş ve bu parmak olmadan iktidar olunmaz diyen muhalefetin geri kalanına da şimdi bu ortak haykırışı ithaf ediyoruz...


            Aynalarının karşısında kendilerine şu soruyu sorsunlar: Yıllardır kurultay oluşturuyorlar, daha kuruluşunun ilk gününde, yeni VATAN BİRLİĞİ kurultayının, Atatürk'ün ilk kurultayındaki gibi coşkuyla yaşadığı teveccüh ve izdihamı, kendi kurultaylarında - yüce Atatürk'ten sonra - yaşayabildiler mi daha önce acaba?

            Pekiyi neden yaşayamadılar? Çünkü bu kurultayın özünde, sadece Atatürk ve yüce Türk Milletinin bölünemez bütünlüğü ile gerçek altı ok ilkesi vardır. Yani kurtuluş savaşının galibi ve kendi bekası için üretecek olan tam bağımsız Atatürk Türkiye’si, tek konu başlığıdır.

            Şimdi her ne kadar bazılarınızı acıtsa da, sokun bizi biz yapan ve müktesebatımız olan bu ahde vefa gerçeğini artık, hala anlamakta zorlanan o kafalarınıza ya da terk edin bu ülkeyi veya onun meclisini EFENDİLER...

                                                                                                         Serendip Altındal

Video Kanalım

10 Şubat 2015 Salı

PARALEL ÇİZGİ..

           Onlar kendi algılarını yaratmakta olsunlar, diğer yanda 2015 Şubat rüzgârı bize farklı algılar da taşıyor ama. Şöyle ki; farklı izlenimlerden çıkan sonuçlara göre, AKP bünyesinde muhafazakâr, aklı başında, ulusalcı, gelenek, görenek sahibi siyasilerden oluşan ve merkezi ağırlıklı bir çekirdek grup, köşeye sıkıştırıldığını hissediyor olsa ki, bir zamanlar hep birlikte salladıkları muhalefetten, birden neredeyse yardım aramaya başladılar.

            Onların içinde bulundukları şartların oluşturduğu sıkıntıya, aslında tarafsız birisi bile hiç zorlanmadan empati oluşturabilir. Dünün meclis üyesi, şimdilerin saraylısı Erdoğan'ın her ne pahasına olursa olsun, yeni siyasi iktidar süreci avansına ihtiyacı, hepsinden daha fazladır aslında. Eskiden Saraylı tabiri asiller için kullanılırdı. Şimdi ise ayağa düştü görüldüğü üzere.

            İşte bizim yeni saraylı çok iyi biliyor ki, iktidardan düştüğü gün, yüce divanda hesap vermeye başlayacaktır. Esasen bu nedenle de beş veya on yıllık, orta sahada çok daha serbest oynayabileceği yeni bir uzatmayı, muhayyel başkanlık ihtirasının arkasına gizleyeceği açıktır. 10 sene bu dile kolay. Kim öle, kim kala. Yoksa Sultanlık multanlık bahanedir. Ortadoğu ve küçük Asya'nın Sultanlardan neler çektiğini ve bu eski dolmanın, çakması da olsa Demokrasiyle tanıştıktan sonra, hedef bireyler tarafından artık hiç yutulmayacağını, kendisi de çok iyi bilmektedir şüphesiz.

            Ne var ki arkasındaki emperyalist oyun kurucularının da, aynı uzatmaya ve dolayısı ile de kendisine şiddetle ihtiyaçları vardır ve de bu durumun farkındadır anlayacağınız. Yani oyun daha başından itibaren ikili anlaşmalıydı ve öyle de devam edecektir. Bakmayın siz bizimkinin antiemperyalist tuluatına, usta oyuncudur kendileri. Kazlarını nasıl yolacağını iyi bilir kuşkusuz. 

            Bu oyun, tabiatıyla da bizim cenahta cambaza bak diyen dizi meraklılarının, ilgiyle izledikleri sürece devam edecektir de. Şimdi Haziran ayında bir devre arası vardır. Umarız ikinci devrede roller ve mevkiler değişir. Şayet bu devre aynen başladığı gibi devam ederse, sonuç bütün oyuncular ve izleyiciler adına öngörülemez neticeleri de beraberinde getirecektir.
 


            Klasik; ama daha farklı ve olmak veya olmamak adına radikal değişimlere gebe bir yeni seçim dönemine yaklaşırken, eski alışkanlıklardan şayet kurtulunamamakta ısrar edilirse, seçim sonuçları yine şimdiden bellidir diyebiliriz aslında. Maalesef mevcut olan kavrama özürlü, pasif muhalefetten, dijital ve manüel seçim manipülasyonlarını önleyebilecek yeni ve etkili girişimler yine gelemeyecekse, iyimser olmak yine aptallık olarak vasıflandırılacaktır hiç kuşkusuz. Unutulmasın ki seçim tabanı dahi halen yüzde ondur.

            Bu durum dahi seçmen ve adaylar lehine değiştirilememiştir. O halde aynı kuru sıkıya devamla ve eski tası eski hamamda kullanmaya ısrarla, ne kazanılacağı düşünülmelidir. Oysa bıçak artık kemiğin üstündedir. Şayet bu kara parti yanılıp da aynı oyuncularla bir kere daha iktidar olursa ve ilk önce de kendi saraylısından kurtulup kendi içinde bağımsız olamazsa, başta kendileri olmak üzere, hepimizi nelerin beklediğini, tanrı bile önceden söyleyemez.

            Ayrıca onursuz, kişiliksiz insan olarak yaşamanın, tedavisi olmayan sancısı, kendilerini olgunluk öncesi ruhsal bağlamda birer insan enkazına da dönüştürecektir ki, olgunluklarının hazin öyküsünü şimdiden yazabilmek hiç de zor değildir. Allah asıl onların yardımcıları olsun, başka da ne denebilir ki. Bakmayın siz pozlarına, afur, tavırlarına, kimlik sorunları olduğundan, kendilerine özgüven yaratmaya çalışıyorlar sadece, işte bütün numaraları da bundandır.


            Bu ülke ve yüce Türk Milleti eninde sonunda onlarsız da, tam tekmil kendi ayaklarının üstünde yine dimdik ve alnı yukarda yükselecektir nasıl olsa. Fazla da kafanızı takmayın. Yüzde ellinin ise onlardan nefret etmeye ihtiyacı yoktur aslında, onlara acımak varken. Netice de özürlü ve yetersiz olan onlardır siz değil, unutmayın...               
           
                                                                                         Serendip Altındal

Video Kanalım

3 Şubat 2015 Salı

SIKI SOSYALİST..

Çipras Efendi, sumenin üstüne koyacak daha acili yokmuş gibi, hemen Kardakla işe başlayınca; ne sıkı bir Sosyalist(!) olduğunu derhal ortaya koydu doğrusu. Hani ne alakaysa? Veya bu olayı, sağ radikal milliyetçi kesimin desteğini arkasına almak nedenine yorsak bile, taşıdığı riske değmeyeceği nedeniyle de olayı, iddialı ve ciddi bir sosyalist için, fazla hafifmeşrep ve maceracı bir yaklaşım olarak kabul etmemiz gerekir. Bu da ne demeye çalıştığımı, daha iyi açıklar sanırım.


Söylemedin demeyin. Emperyalist bu defa çakma solu komşuda devreye sokarak, vaktiyle düştükleri İstiklal dumurunun rövanşı bağlamında, bizi köşeye sıkıştırmak niyetiyle, Yunanlı kardeşleri yine dolmuşa bindirip, üstümüze gazlatmayı planlıyor anlaşılan. Öyle ya, sanki mevcutlar yetmezmiş gibi, yeni bir Ege sorunuyla cümle aleme hoş bulduk demenin, başka da bir izahı varmıdır?

Emperyalistin hesapları arasında kim bilir ne boş vaatler ve olası borç afları bile vardır mutlaka. Yunanistan da şimdi milli kurtarıcı gibi, suni bir azim ve teneffüsle lanse edilen sol strateji, yeni simalarıyla bir militar güç haline devinip bizim yöne doğru yine cihada kalkarsa, inanın hiç şaşırmayacağım kendi adıma. Çünkü dolunun arkasından sağanak, genel de hep gelir. Ve halen tepemizdeki şunun bunun beslemesi hükümetten kurtulmadıkça da, birbiri peşine sağanakları beklemek durumundayız biline.


Öyle ya! Başımıza bir baba sorun daha açıp, aman dememizi ve istedikleri tavizleri de sorgusuz vermemizi isteyeceklerdir kuşkusuz. Kıbrıs sorunu, Güneydoğumuz, Avrasya flörtümüz, Asya devleriyle dirsek temasımız kabak çiçeği gibi sırıtıp duruyorken ortada, üstüne de bizim kulvarda seyreden tüm kalkınma ülkelerine, Sosyalizmin ne denli nefretlik, nasıl "tu kaka" olduğunu göstermiş olmaktan da büyük keyif alacaklarını da var sayarsak; anlayacağınız bir koy üç, beş birden al opsiyonunu, bize bırakmayacaklardır elbette.

Herifler böylesi emperyalist pazarlama senaryolarının uzmanı ve işleri de bu olduğundan, başka ne denir ve ne beklenir ki. Merkantilist evreden itibaren Kapitalizm ile Burjuva, sarmal dürüm haline geldikten ve üstüne de neo liberal acılı sosu döktükten sonra, başka türlü de bir icraatlarını duyan, gören, okuyan varsa bize de öğretsin, seviniriz.

İyi de pekiyi bu kadar basit mi ve de bu kadar oldubittiye endeksli mi bu işler. Ya da Türk Milleti ve ordusu, böylesine kelepir olmuş, Bulgar Pazarı tezgâhlarına mı düşmüştür artık? Ayrıca daha işin başında, kapitalist tarlada bu işlere kalkınca, işin olmazsa olmazı olan, "halk devrimsiz" bir Sosyalist Hükümetin kurulmasının, düşüncede dahi eşyanın tabiatına aykırı düşeceği, karasularımızda Palamuttan kaçan Hamsinin dahi ıskalamayacağı bir gerçektir. Hiç kendimizi kandırmayalım.

Hayal gücümüzü de fazla zorlamayalım, bakarsınız bize de lazım olabilir. Hoş böyle bir Hükümet kazara kurulsa bile, temelsiz binaya benzer, zelzeleyi geçtik de, ilk kuvvetli Lodosta bile secdeye yatar. Yoksa Çipras'ın ömrünü, Türkiye ile gireceği sürtüşme ve bunun başarı ölçüsü mü belirleyecek acaba? Elbet yakında bunu da göreceğiz.


Oysa komşuda bunlar olurken, biz şimdilik, bir yanda inleyen feryatlarını dinlemekte oldukları hukukun üstünlüğünü(!) vurgulayanlarla, diğer yanda sarayı çaldık, başkanlığı da nasıl aşırırız hesapları yapanlarla uğraşmaktayız hala. Yalnız halef, selef Başbakan, aynı bağlamda da Cumhur işlerine de bakan Erdoğan’ın, gözünü diktiği Başkanlık işi ise minare ve kılıfı meselesine döndü; ama bir farkla ki, ya minare çok uzun ya da kılıf kısa anlayacağınız…

Çipras dan umutvar olanlar, pesimist olduğum ve moral bozduğum için belki bana kızacaklardır. Aslında bende kızıyorum kendime; ama ne yaparsınız ki, akıl pusulam aksi yöne, sallasam dahi dönmüyor bir türlü. Yine haklı çıkacak olmanın bezdiren sancısıyla, kuru temennilerle de kimseye şirin olmaya çalışmak içimden gelmiyor dostlarım, kusura bakmayın. Ve şimdi yapacağımız tek iş de, beklemek ve görmektir.

Ne ki devre arasında, Yunanlı dostlarımıza, yine gaza gelmemeleri bağlamında dikkatli olmalarını önerebiliriz belki. Çünkü neresinden ve nasıl bakarsak bakalım, her türlü şart ve şeraitte, başta kendileri olmak üzere tüm günahsız canlara yazılacaktır, sular durulduğunda fatura yine.


Ayrıca unutulmamalıdır ki, namussuzlar birbirine düşünce, durumdan namuslular nemalanır. O halde akıllı olup, kendi hırsızlarını birbirlerine düşürmelidirler. Ki bu bağlamda şaşmaz tarihin arşivlerinde, yeterinden fazla kanıt bulunduğunu ve en yenilerinin de mevcut birikime katılmak üzere yolda olduğunu, söylemeye de, bilmem gerek var mı?

Serendip Altındal

serendipaltindal@gmail.com
Video Kanalım