Yaşama mahkûm
olduğumu hissetmeye başladığımı hissediyorum artık birilerinin sayesinde.
Birkaç gün önce kardeşimi, "cemaati hazırun
refakatinde" ahret göçerleri kervanına emanet ettiğimde anlamıştım bunu.
O kervanın yolcuları, cismani kalıplarını bu yanda bırakıp artık birer insan
olmayan uhrevi yeni kimlikleriyle, diğer âleme göçtüklerinde, kafileler
arasında hemen yerlerini alıyor ve tanrılarıyla buluşmayı umdukları sonsuz
yolun sonunda ki ışığa doğru, asla sonunu getiremeyecekleri bir yolculuğa
çıkıyorlar sanıyorum.
Doğum öncesi ile ölüm sonrası
kesiştiğinde, esasen yaşam sıfırlanmış olmuyor mu beşer için. Öyle ya, tanrıyla
buluşmak kim, biz kimiz. Havas ül havas(!) olsak da kurtarmaz bizi. Bakalım kaçınılmaz
son da, bizde oralardakilerle saf tutunca anlayacağız işin doğrusunu...
Mekândan, mekâna, kişiden mekâna
tevcih edilen bütün bakışlar, iletişim ve yorumlar izafidir. Mesela uzaydan
Dünyaya baksanız ABD(!) görünemez bile. Einstein’a
da rahmetler olsun. Sevgili kardeşim Aytun Altındal’ın da sevenleri,
sevmeyenleri, dostları, düşmanı yoktu; ama dostu da olmayanlar onu nasıl
yorumlar bilemem. Bu kendi izafiyetleridir. Ayrıca işin o yanı, başta kendisi
olmak üzere, bizim için de hiç önemli değil artık.
Geçen Cumartesi günü ASAM Küçükçekmece
– İst. Merkezinde veda toplantısını tertipleyen ve orada hepimizi buluşturan
tüm dost ve ilgililere, tüm aile bireylerimiz adına teşekkürlerimi buradan bir
kere daha arz ediyorum. O toplantıda başta değerli müsteşar, devlet yetkilileri
ve diğer saygın aydınlar tarafından, Aytun adına sağ olsunlar, rüzgâra çok
ağıtlar yollandı.
Bu vesile ile de rüzgâra kaptırmadan,
sadece kalıcı olmasını çok arzu ettiğim, bana göre de çok özel bir hususu orada
da seslendirmişken, bu sayfamda beyazın üstünde siyah olarak tekrar ifade ediyorum.
Kardeşim benim için, tüm ailevi, özel ve duygu yüklü diğer hususlar bir yana, daima,
Kemalist dünyamın asla vazgeçemediği bir sathı müdafaa
elemanı olarak kalacaktır.
Toplantıda duymak istediğim halde, ne yazık ki
kişilerce farklı ifade edilen; ama aslında böyle ifade edilmesini beklediğim ve
bizler için de böylesi çok önemli bir hususu da betimlemek, şükür ki bana
düştü. Can kardeşimin vardığı âlemde, özgün ışığına kavuşuncaya kadar tanrısı
yolunu açık ve engelsiz kılar İnşallah.
Bu keşmekeş içinde bir yanda yaşam
çilesi sarılırken, diğer yanda yurdum manzaraları bühtan olup duruyor bize. Gittikçe
daha da şirazesinden çıkan bizim ansız kadı, sahibi olduğu adalet kaftanını
kendisine kalkan yaparcasına tersyüz giyerken, Habeşi Bilal’ı, muhtemelen
bakire kızlar gibi doğum sancıları içindeydi ki bunu sığındığı babasının koltuk
altından görünen gözlerinde de okumak mümkündü.
Nedir, ne değildir, nerededir? Ne
bilelim biz. Bunu bilmek bizim işimiz de değildir. Bu sorulara bırakın cevap
bulmaya çalışmayı, onları çözümlemek zorunda oldukları halde, hepsi aynı
Sine i mebusan
Mermi
değil boş kovan.
Değilse de nedir efendiler.
Kimlerdensiniz? Ne yapar, ne işe yararsınız sizler. Aynı mekânda 11 yıldır
dinlemekte olduğunuz aynı çatlak zurnaya tahammül edebiliyor ve hala deliğini
tıkayamıyorsanız, ne denebilinir ki daha sizlere. Senaristleri bile kumpas diye
cırtlarken, kumpas mağdurlarımızı bile hala çekip alamıyorsunuz ellerinden.
Sizler nerelerin delikanlılarısınız. Onu da bir deyiverin hele!!!
Birlikte yol aldığınız çakma,
tramvay demokrasiniz sizin olsun. Onu paketleyip yol gösterenlerinizle birlikte,
müsait bir yanınıza takın. Şayet veremeyecekseniz bizim Kemalist Cumhuriyetimizi
- ki o bize fazlasıyla yeter - bir an evvel küllen yok olun bari hepiniz...
YA DA…
SİNEİ
MEBUSAN’ mı demiştik. O halde Mebusandan ne anladığımızı aşağıda
anımsatarak, Kemalist bir yeni Türkiye Cumhuriyeti çekirdek Meclisine empati
oluşturmaya çalışalım. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bugün şartların o
zamankinden fazla farklı olduğu saçmalığının, özellikle iddia edilmeye
kalkılmamasıdır. Aşağıda okuyacağınız Nutuktan
bir alıntıyı, bugün yeni bir Kemalist Cumhuriyetin miladını oluşturmaya kalkan,
Milli veya Merkezi birlikçilere de ithaf ediyoruz. Lütfen başınızda Mustafa
Kemal varmış gibi, Kemalce düşünün efendiler…
§
45. Konu: Milletvekillerine Verilen Direktif
|
Efendiler,
bu kararlar gereğince, milletvekilleri aydınlatmak için verdiğimiz bilgi ve
direktifleri olduğu gibi bilginize sunacağım:
Seçilen milletvekillerine verilen bilgi ve direktifler şunlardır:
Madde 1- İstanbul`un, İtilâf Devletleri`nin ve özellikle İngiliz kara
kuvvetlerinin işgali altında ve deniz kuvvetlerince kuşatılmış olduğu, güvenlik
kuvvetlerinin de yabancılar elinde ve karmakarışık durumda bulunduğu
bilinmektedir. Bundan başka, Rumların kendi aralarından İstanbul milletvekili
adıyla kırk kişi seçtikleri ve Atina`dan gelmiş Yunan lider ve komutanlarının
yönetimi altında olmak üzere, gizli polis ve ihtilâlcı örgütler kurarak,
devletimize zamanı gelince isyan edecekleri anlaşılmıştır. Maalesef, hükümetin
İstanbul`da serbest olmadığını itiraf etmek mecburiyeti vardır. İşte bu
sebeplerle, Millî Meclis`in toplanma yerini tartışmak gibi bir konu ortaya
çıkmış bulunuyor. Millî Meclis İstanbul`da toplandığı takdirde,
milletvekillerinin yapacakları vatan görevi dikkate alınırsa, tehlikeye
uğramalarından cidden korkulur. Gerçekten de İtilaf Devletleri`nin Ateşkes
Anlaşması hükümlerini bozarak barış anlaşmasını beklemeye gerek duymadan,
vatanımızın önemli bölgelerini işgal etmek ve Hıristiyan azınlıklara
haklarımızı çiğneme fırsatını vermek suretiyle yapılan haksız muamelelerini
eleştirip reddedecek, toprak bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızın
dokunulmazlığını yılmadan isteyecek ve savunacak olan Meclis-i Meb`usan`ın
dağıtılması ve üyelerinin tutuklanması veya sürgün edilmesi, uzak bir ihtimal
değildir. Tıpkı Kars`ta toplanan Milli İslâm Şurası`na İngilizlerin yaptıkları
gibi. Seçimlere katılmamış olan Hıristiyan azınlıkların, onlara uyan İngiliz
Muhipleri ve Nigehban Cemiyetleri`nin, bu konuda düşmanların gayelerine hizmet
ederek her türlü kötülüğü yapabilecekleri de akla gelebilir. Bu bakımdan, Millî
Meclis`in İstanbul`da toplanması, Meclis`ten beklenen ciddi ve tarihî görevin
yerine getirilmesini imkânsız kılacağından ve Milli Meclis de devlet ve
milletin bağımsızlığının temsilcisi olduğundan, ona vurulacak darbe ile
bağımsızlığımızın da zedeleneceğini belirtmeye gerek yoktur. Kabine adına,
Amasya`da Heyet-i Temsiliye ile görüşmelerde bulunan Bahriye Nazırı Salih Paşa
Hazretleri bile bu gerçekleri göz önünde tutarak Milli Meclis`in İstanbul`un
dışında güvenli bir yerde toplanması gereğine vicdanı ile de düşüncesi ile de
kanaat getirmiş ve bu hususu uygun bulduğunu imzası ile doğrulamıştır. Millî
Meclis`in düşman baskısından uzakta ve tam bir güvenlik içinde bulunan bir
yerde toplanması halinde, İstanbul`da toplandığı takdirde akla gelebilecek
bütün sakıncalar ortadan kalkmış olacağı gibi, hilâfet ve saltanatın tehlikede
olduğunu dünya kamuoyuna ve özellikle İslâm âlemine fiilen duyurmuş olacak,
milli varlık ve bağımsızlığımızın aleyhinde alınması muhtemel bir karar
karşısında vatana ve millete karşı olan görevlerini yerine getirebilecek ve
İtilâf Devletleri karşısında, Meclis`in milletin kaderine tamamen hâkim
bulunduğu daha açık bir şekilde ortaya konabilecektir. Meclis`in İstanbul
dışında toplanması halinde akla gelebilecek olan sakıncalar aşağıdadır:
Millet düşmanları, İstanbul`un gözden çıkarıldığı yolunda zararlı bir
propagandaya fırsat bulacaktır. Hükümet, İstanbul`da olduğu gibi, Meclis ile
kolayca temas ve bağlantı kuramayacaktır. Meclis`in açılış töreni,
Zâtışâhâne`yi yolculuk külfeti ile karşı karşıya bırakmamak için, vekil tayin
buyuracakları bir zat vasıtasıyla yapılabilecektir. İşte bu sakıncalar
dolayısıyla şimdiki hükümet, Millî Meclis`in İstanbul dışında açılmasını kabul
etmemiştir. Hükümetin bu olumsuz kararı yüzünden söz konusu sakıncalara
aşağıdaki sakıncalar da eklenmektedir:
Millî Meclis`in kanuna uygun olarak toplanması, Meclis-i Mebusan ile Ayân
Meclisi`nin aynı yerde ve aynı zamanda bulunmasına bağlı olduğundan, hükümetin
İstanbul dışında, uygun göreceği bir yerde toplanmaya razı olması yüzünden,
Ayân Meclisi ve Hükümet, İstanbul dışındaki toplantıya katılmayacak ve
Zâtışahane`ye usulüne uygun olarak Meclis`i açtırmayacaktır.
Bu durum karşısında Millî Meclis`in İstanbul dışında toplanmasına kanun
bakımından imkân kalmadığı için, yukarıda arz edilen sıkıntılara rağmen,
İstanbul`da toplanması bir zaruret hükmüne girmiş bulunuyor. Sayın
milletvekilleri İstanbul`a gitmekten çekinerek, İstanbul dışında
kendiliklerinden toplandıkları takdirde, böyle bir toplanma elbette Millî
Meclis`in herkesçe bilinen yasama gücünü temsil edemez. Belki, milletin varlığını,
gayelerini, bağımsızlığını temsil edecek, onun hakkında verilecek hükümleri
eleştirecek ve yine millete dayanarak reddedebilecek bir millî kongre şeklinde
olabilir. Bu takdirde, Millî Meclis de elbette İstanbul`da toplanmamaya mahkûm
olur. Böyle bir davranışın, hükümetin karşı çıkmasına, zorlayıcı tedbirler
almasına ve sonunda millet ile İstanbul Hükümeti arasındaki her türlü ilişkinin
kesilmesine yol açacağı da düşünülebilir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, yukarıda dile getirilen bütün
hususları gözden geçirip tartıştıktan sonra, Millî Meclis`in İstanbul`da
toplanma zaruretine karşı, durumu bütün milletvekillerine bildirerek, her
birinin düşünce ve görüşlerini almayı görev saymıştır. Bundan başka, sayın
milletvekillerinin İstanbul`da Milli Meclis`e girmeden önce, kolayca bir araya
gelebilecekleri bazı yerlerde toplanıp aşağıdaki hususları görüşmeleri ve
görüşme sonuçlarının birleştirilebilmesi için bunları Hey`et-i Temsiliye`ye
bildirmeleri gerekli görülmüştür. Görüşülecek hususlar şunlardır:
a) Meclis`in İstanbul`da toplanması zaruretine karşı, İstanbul ve İstanbul
dışında olmak üzere bütün yurtta alınması gerekli tedbirler, yapılması gerekli
hazırlıklar;
b) Meclis-i Meb`usan`da vatanın bütünlüğünü, devlet ve
milletin bağımsızlığını kurtarmaktan ibaret olan gayeyi korumak ve savunmak
için birleşmiş azimli bir kadro kurma çarelerinin düşünülmesi;
Milletvekillerinin yukarıdaki hususları görüşmek için toplanmaları uygun
görülen yerler şunlardır :
Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir, Bursa, Bandırma, Edirne
Madde 2 - Birinci maddeyi, olduğu gibi bölgelerinizde bulunan milletvekillerine
bildirerek, önce, en kısa zamanda onların şahsî görüşlerini almak ve bunda
vakit kaybetmeden bir yandan Hey`et-i Temsiliye`ye bildirmek, bir yandan da
bölgelerinizdeki merkez hey`etlerine ulaştırarak bu konuda faaliyet
göstermelerini sağlamak.
İkinci olarak, bölgelerinizdeki milletvekillerinin birinci maddede gösterilen
yerlerde huzur ve güven içinde toplanmalarını sağlayarak, görüşme sonuçlarının
Hey et-i Temsiliye`ye bildirilmesi için gereken tedbirlerin alınması istirham
olunur.
Sizlerin seçim bölgelerinden milletvekili olup da şimdi İstanbul`da
bulunanların, kendi seçim bölgelerindeki teşkilâtı tarafından, İstanbul`a yakın
toplanma yerlerinden birine davet ettirilmesi gerekir. (Nutuk – Mustafa Kemal)
Serendip
Altındal