Yeni yılın ikinci
günü, Uğur Dündar'ın Arena programında, Ergenekon, Balyoz tutuklusu şerefli
ordu mensuplarımızın aile fertleriyle yaptığı söyleşi, bence yeni yılın ilk günlerinin
en önemli olayı oldu. Vatan aşığı kahraman babacıklarını, şeref ve yüksek
onurla temsil eden birbirinden akıllı çocuklarının ve ahde vefa yüklü güzide
eşlerinin, kaderlerine terk edilmediklerini görmek, kendileri gibi bizleri de
fazlasıyla mutlu etti. Nezih eşlerin ve evlatların, analarının pak sütü gibi
tertemiz alınlarından minnetle öpüyor, İnşallah bu yıl içinde özgür babalarına yine
kavuşmalarını temenni ediyorum.
Asıl eziyeti kendileri çeken, eşleri
gibi günahsız, ruhları da güzel bu kadınların ve çocukların acılarına,
vatandaşların dikkatini çekerken gösterdiği yüksek kişiliği ve duyarlılığından
ötürü, Uğur Dündar’ı ne kadar kutlasak yetersiz kalır.
Yeni yıl, yeni yeni hortumlarla
değil; ama yeni yorumlarla başlamalı diye temenni ediyoruz doğal olarak. Zira
giderek artan problemler, çözüm listesini de yeterinden fazla kabartıyor
esasen. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, ortam daha da geriliyor ve çözüm de
giderek sanki bir yaşam iksirine dönüşüyorken, akil adamlar da arada sırada
akil önerilerde bulunuyorlar, anlaşılacağı üzere.
Akil sözü bu günlerde, her ne kadar
tartışma konusu haline geldiyse de, yine de gerçek anlam değerini yitirmiyor
hiç kuşkusuz. Bana göre, ülkemin akil ve aynı bağlamda Erdoğan'ın en fazla çekindiği
parlamenterlerinin de başında geliyor, anlaşılan birileri tarafından şimdilerde
hakemliğe soyundurulan Baykal. Kendisiyle yapılan son röportaj da, "herkes
birbirini suçlarken çözüm asla üretilemez. Birinin ortamı toparlaması ve
meclisi parlamenter çözüme hazırlaması gerekir" derken de, asla
yadsınmamalı doğrusu.
Ayrıca şimdi devran dönmüş ve
Baykal'a mükemmel bir rövanş fırsatı da doğmuştur. Baykal'ın yerinde olsam
hemen Erdoğan'a, "yerinde olsam hemen istifa ederdim" derdim ve bu
da, daha önce ispat ettiğime göre asla yalan da olmazdı. Siyasi ortamı kimin
toparlayacağı sorusunun da cevabı olarak, Cumhurbaşkanı adresini göstermesi,
kendi deneyimindeki eski bir ustadan beklediğimdi hiç şüphesiz.
Ne ki, arzu etmediği veya takiye
yapması gereken konularda ne demeye çalıştığını kendisi de bilmeyen bir Gül'ün,
nasıl bir bağımsız yorum(!) getireceğine de akıl hiç basmıyor ya neyse! Nitekim
bu sabah ki haberlerde yine çaresizliğini(!) ortaya koyarak, küreselci
tapınakçılarla olan göbek bağına sadakatini teyit ettiği anlaşılıyor. Şayet
siyasi bir kaosa girilmişse, AB ve ABD Gladyosu ülkemde neredeyse yumruk
yumruğa gelmişse, - AKP, cemaat kapışması aslında tevatürdür - devletim yerine
makamını işgal eden haram yiyiciler, harap olmaktaki ülkemin sadece
izleyicileri olmuşsa, artık birilerinin bu çıkmaz ve suçlunun güçlü olduğu
sapkın gidişe, milletim adına radikal bir dur çekmesi gerekmez mi?
Baykal’a göre de her iki tarafın,
milli menfaatlerimiz bağlamında haksız olduğu ve bu durumdan hiç bir
kazançlarının da olmadığı artık tabak gibi ortaya çıktığına göre; çözüm
parlamento ve adresi de elbette meclis olmalıdır. Kanlı bir devrim yapılması
için ortam henüz oluşmamıştır ve bu mesele de henüz sokakta çözülmemelidir.
Ne var ki gerektiğinde bunu sokakta
da çözebilecek bir Türk Ulusunun olduğunu, herhalde hepimiz biliyoruz. Ki işte
bu seçenekte artık hadlerini aşan çakma parlamenterlere, asla tavsiye edilmez.
Ama akıllı olup bu alternatifi asla göz ardı da etmemelidirler. Zira göz
kırptığında, bölgesinde İstiklal harbinde olduğu gibi, dört bir yandan da hemen
silme destek bulacak bir Türk Ulusu, gümbür gümbür işaret fişeğini
beklemektedir.
Ortaya çıkan bu tabloyu tamamlamak
üzere ilave yapmak gerekirse; inatla işin bu noktaya gelmesinin tek sorumlusu,
bu kadar belgeli suiistimalin üstüne hala "inadım inat, yakam iki
kanat" diyen ve Meclisin BAŞ koltuğunu, artık gasp ettiği bir daha tescil
edilen şahıstır. Öyleyse önce bu beladan kurtulmak gerekmektedir. Seçimleri
beklemekse durumu çok daha vahim bir noktaya taşıyacaktır.
O halde sonunda kabaran ve
ziyadesiyle ağırlaşan faturayı ödemek zorunda kalacak olan AKP'li aktif
parlamenterlerin, kendi makûs kaderlerinin de nedeni olacak ustalarına
"ARTIK YETER!" demeleri gerekmektedir. Yasam ve yürütmenin yeniden
işler hale getirilmesi, adil yargı önünde hesap vermeye hazır olunması ve
devletsizliğin aslında yine parlamento yoluyla en acil çözümü de budur. Bu
çözüm aynı zamanda AKP tabanını da kurtaracaktır.
Çünkü bu ağır faturanın asıl
sahiplerinin, kurbağa olmadıkları nedeniyle, ısınan sular kendilerini pişirecek
kıvama gelmeden önce, Okyanus ötesine ricat ederek, ceplerinde taşıdıkları
çifte vatandaşlık belgelerini kullanacakları da kesindir. İşte tam da bu
yüzden, geride kalan enayiler faturayı ödemek zorunda kalacaklardır. Yani sözün
özü kısaca; oyunun sonunda kör tuttuğunu öpecektir. İşte böyle, hani ben pası
atayım da, sonra atmadın demeyin AKP’liler. Top sizde artık...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder