4 Ocak 2014 Cumartesi

ORTAMI TOPARLAMAK..

            Yeni yılın ikinci günü, Uğur Dündar'ın Arena programında, Ergenekon, Balyoz tutuklusu şerefli ordu mensuplarımızın aile fertleriyle yaptığı söyleşi, bence yeni yılın ilk günlerinin en önemli olayı oldu. Vatan aşığı kahraman babacıklarını, şeref ve yüksek onurla temsil eden birbirinden akıllı çocuklarının ve ahde vefa yüklü güzide eşlerinin, kaderlerine terk edilmediklerini görmek, kendileri gibi bizleri de fazlasıyla mutlu etti. Nezih eşlerin ve evlatların, analarının pak sütü gibi tertemiz alınlarından minnetle öpüyor, İnşallah bu yıl içinde özgür babalarına yine kavuşmalarını temenni ediyorum.
            Asıl eziyeti kendileri çeken, eşleri gibi günahsız, ruhları da güzel bu kadınların ve çocukların acılarına, vatandaşların dikkatini çekerken gösterdiği yüksek kişiliği ve duyarlılığından ötürü, Uğur Dündar’ı ne kadar kutlasak yetersiz kalır.

            Yeni yıl, yeni yeni hortumlarla değil; ama yeni yorumlarla başlamalı diye temenni ediyoruz doğal olarak. Zira giderek artan problemler, çözüm listesini de yeterinden fazla kabartıyor esasen. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, ortam daha da geriliyor ve çözüm de giderek sanki bir yaşam iksirine dönüşüyorken, akil adamlar da arada sırada akil önerilerde bulunuyorlar, anlaşılacağı üzere.

            Akil sözü bu günlerde, her ne kadar tartışma konusu haline geldiyse de, yine de gerçek anlam değerini yitirmiyor hiç kuşkusuz. Bana göre, ülkemin akil ve aynı bağlamda Erdoğan'ın en fazla çekindiği parlamenterlerinin de başında geliyor, anlaşılan birileri tarafından şimdilerde hakemliğe soyundurulan Baykal. Kendisiyle yapılan son röportaj da, "herkes birbirini suçlarken çözüm asla üretilemez. Birinin ortamı toparlaması ve meclisi parlamenter çözüme hazırlaması gerekir" derken de, asla yadsınmamalı doğrusu.
            Ayrıca şimdi devran dönmüş ve Baykal'a mükemmel bir rövanş fırsatı da doğmuştur. Baykal'ın yerinde olsam hemen Erdoğan'a, "yerinde olsam hemen istifa ederdim" derdim ve bu da, daha önce ispat ettiğime göre asla yalan da olmazdı. Siyasi ortamı kimin toparlayacağı sorusunun da cevabı olarak, Cumhurbaşkanı adresini göstermesi, kendi deneyimindeki eski bir ustadan beklediğimdi hiç şüphesiz.

            Ne ki, arzu etmediği veya takiye yapması gereken konularda ne demeye çalıştığını kendisi de bilmeyen bir Gül'ün, nasıl bir bağımsız yorum(!) getireceğine de akıl hiç basmıyor ya neyse! Nitekim bu sabah ki haberlerde yine çaresizliğini(!) ortaya koyarak, küreselci tapınakçılarla olan göbek bağına sadakatini teyit ettiği anlaşılıyor. Şayet siyasi bir kaosa girilmişse, AB ve ABD Gladyosu ülkemde neredeyse yumruk yumruğa gelmişse, - AKP, cemaat kapışması aslında tevatürdür - devletim yerine makamını işgal eden haram yiyiciler, harap olmaktaki ülkemin sadece izleyicileri olmuşsa, artık birilerinin bu çıkmaz ve suçlunun güçlü olduğu sapkın gidişe, milletim adına radikal bir dur çekmesi gerekmez mi?
            Baykal’a göre de her iki tarafın, milli menfaatlerimiz bağlamında haksız olduğu ve bu durumdan hiç bir kazançlarının da olmadığı artık tabak gibi ortaya çıktığına göre; çözüm parlamento ve adresi de elbette meclis olmalıdır. Kanlı bir devrim yapılması için ortam henüz oluşmamıştır ve bu mesele de henüz sokakta çözülmemelidir.
            Ne var ki gerektiğinde bunu sokakta da çözebilecek bir Türk Ulusunun olduğunu, herhalde hepimiz biliyoruz. Ki işte bu seçenekte artık hadlerini aşan çakma parlamenterlere, asla tavsiye edilmez. Ama akıllı olup bu alternatifi asla göz ardı da etmemelidirler. Zira göz kırptığında, bölgesinde İstiklal harbinde olduğu gibi, dört bir yandan da hemen silme destek bulacak bir Türk Ulusu, gümbür gümbür işaret fişeğini beklemektedir.

            Ortaya çıkan bu tabloyu tamamlamak üzere ilave yapmak gerekirse; inatla işin bu noktaya gelmesinin tek sorumlusu, bu kadar belgeli suiistimalin üstüne hala "inadım inat, yakam iki kanat" diyen ve Meclisin BAŞ koltuğunu, artık gasp ettiği bir daha tescil edilen şahıstır. Öyleyse önce bu beladan kurtulmak gerekmektedir. Seçimleri beklemekse durumu çok daha vahim bir noktaya taşıyacaktır.
            O halde sonunda kabaran ve ziyadesiyle ağırlaşan faturayı ödemek zorunda kalacak olan AKP'li aktif parlamenterlerin, kendi makûs kaderlerinin de nedeni olacak ustalarına "ARTIK YETER!" demeleri gerekmektedir. Yasam ve yürütmenin yeniden işler hale getirilmesi, adil yargı önünde hesap vermeye hazır olunması ve devletsizliğin aslında yine parlamento yoluyla en acil çözümü de budur. Bu çözüm aynı zamanda AKP tabanını da kurtaracaktır.
            Çünkü bu ağır faturanın asıl sahiplerinin, kurbağa olmadıkları nedeniyle, ısınan sular kendilerini pişirecek kıvama gelmeden önce, Okyanus ötesine ricat ederek, ceplerinde taşıdıkları çifte vatandaşlık belgelerini kullanacakları da kesindir. İşte tam da bu yüzden, geride kalan enayiler faturayı ödemek zorunda kalacaklardır. Yani sözün özü kısaca; oyunun sonunda kör tuttuğunu öpecektir. İşte böyle, hani ben pası atayım da, sonra atmadın demeyin AKP’liler. Top sizde artık...

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder