15 Temmuz 2021 Perşembe

BÜTÜN KÖTÜLÜKLER..

 


            Enteresandır, İmamoğlu, kurbanların ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için yapacağımız yardım kampanyasına, İç İşleri Bakanlığı izin vermiyor dedi. Bu gerekçeli açıklamayla ilgili olarak Soylu’ya sorulan soruya onun; ‘bütün kötülüklerin sahibi benim’ siz siyasete alet olmayın’ şeklinde verdiği cevaba; ‘o halde açıklamaya cesaret edemediğiniz bu duruma tahammül ederek, neden hala şimşekleri üstünüze çekmekte ısrar ediyorsunuz’ mealinde bir soruyla karşılık vermeye de gazetecilerin cesareti yoktu anlaşılan.

 

            Ne var ki özgür medyada asla görev alamayacak olan bu seriden gazetecileri adam yerine koyuyor ve onları dinlemeye, okumaya devam ediyoruz. Esasen Soylunun dudaklarından hiç eksik olmaya timsah gülücükleri, aslında siyasetten de ne anladığını ortaya koymuyor mu? Bizde neler söylemeye çalışıyoruz burada hala!

 

            Hele de Cumhurbaşkanının eşi Leydi Cumhur bir zamanlar dış sosyetik alanlarda AVM ler bile kapatıyorken ne oldu da şimdilerde porsiyonları ufaltmaktan söz ediyor. Hadi gelin de şimdi buna gülünür mü yoksa ağlanır mı, siz karar verin.

 

Eski CHP Başkanı Baykal’ın son Karaca haberleri bizde moral bozukluğu yaratırken, CHP’nin sessiz kalması her halde yine de ahde vefa nedeniyle olmuştur şeklinde düşünmek istiyor gönlüm. Ne ki bugünkü mevcudiyetini ve statüsünü tamamen Baykal’a borçlu olan Erdoğan’sa ikbalini borçlu olduğu; ama en çok korktuğu muhalifi Baykal’ı, video oyunlarıyla CHP’den bile tasfiye ettirip kendi irticai yolunu açarken, ahde vefa olgunluğunun yanından bile geçmediği ve böylece tüm kayıplar bakiyesini azamiye taşıdığı, seçmenleri tarafından bile bir kere daha onaylanıyor.

 

Şeriklerin bu kadar yüzsüzlüğüne, bırakın tık bile demeyen haysiyetlerini; ama utançtan yüz derileri bile yere düşmeli ve maymun kıçına dönen suratları kıpkırmızı çıkmalıdır ortaya işin özünde. Şayet göremiyorsanız lütfen empati oluşturun, o zaman bunu derhal sizde göreceksiniz.

 

Şimdiden yarısı devrik iktidarın yaşamını bir süreliğine de olsa uzatma çabası demek olan yeni çapsız oyunlarına ve yandaşlarına değil; ama milletin ve seçmen denen kütlenin tamamına odaklanırsanız, İktidarı boyunca hiç Devlet olamamış ve olamayacak olan siyasilerin daha ne kadar ömürlerinin kaldığını da derhal anlarsınız. Gerisi ise sadece lafı güzaf olmaktan öteye gidemeyecektir artık, biline. Bahçeli nam küçük ortağın ise çaresizliği gözlerinden okunuyor, omuzları çöküyor ve boyu daha da kısalırken zırh olarak kullandığı sahtekâr pişkinliğinden nedense hala ödün vermediği de derhâl fark ediliyor.

 

Sahillerin özelleştirilmesiyle ilgili yeni sömürge kararlarının, Hükümet cephesinin hali pür melalini tartışmasız ortaya koyması, bağımsız Devlet torbasının da ne kadar boşaltıldığının göstergesidir aynı bağlamda. İşte tam da bu bileşkede, üst Bürokrasiye yıllarını hem de yüksek bir liyakatle adamış olan bir milli Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında Cumhurbaşkanlığı adaylığı bağlamında da geceyle gündüz farkı çıkmaktadır ortaya.

 

Bu arada torba yasalı 3 yıllık OHAL uzatmasıyla seçimleri zorunlu olarak erkene bile almaya gerek kalmadan, gününde yapılacak genel seçimleri dahi katakulliyle muhalefetin elinden almayı hesaplayan Erdoğan’a karşı acaba nasıl mücadele edileceği düşünülüyor?

 

Türk askerinin Biden ve son deminde sırtlandığı para babası mütevelli heyetine Lejyoner atanarak Afganistan’da kiraya verilmesi, üstüne de Afganistan ve diğer terör topraklarından gelen ve kontrolsüz giriş yapan göçmenlerin topraklarımızda depone edilmesi, sonuçta da OHAL uzatmalarının seçimlere nasıl bir oldu/bitti etkisi yaratacağı elbette vatandaşın en büyük merak konusudur artık.

 

Ne var ki yine önceden söylemek gerekirse; bakın daha neler neler olacak izleyin.  Ve asla da unutmayın ki sonuçta, seçimler de yeterli olmayınca yine de bu başı bozuk ve müstevli kitle, Türk dayağı yemeden gitmeyecektir. Aynı bağlamda emperyalizm şimdi de Avrasya kavşağında İslam terörünü yapılandırmak için Suriye de olduğu gibi Türkiye de de göçmen silahını kullanmaktadır. Çaresizliğinden, bir tarafınla Doğuya diğer tarafınla da Batıya yaslanırsan, verdiğin güvensizliğinle sonun, kırk katır mı, kırk satır mı olmaktan öteye gidemez.

 

Serendip Altındal

Özün Kişiliğinin Aynasıdır...

serendipaltindal.blogspot.com

serendipaltindal@gmail.com                      

Video Kanalım & Şiirlerim

 

1 Temmuz 2021 Perşembe

HAYDAN GELEN..

         


            Bidenle Erdoğan konuşmasının, T.C. Devletinin resmi bir simultane tercümanı aracılığıyla yapılmadan ve resmi Devlet kayıtlarında yerini almadan yapılmış olması, esasen resmî ve geçerli de sayılmayacağından Türkiye Cumhuriyeti’ni asla bağlamayacaktır.

 

            Yani Erdoğan maalesef Cumhurbaşkanı statüsüyle USA Başkanıyla resmi olmayan ve tamamen kendi kişisel sorunları bağlamında bir konuşmayı sıfatına dayanarak yürütürken, aynı bağlamda bir T.C. Cumhurbaşkanı olarak tarihi bir ilke de imza atmıştır.

 

            Aslında yaşananlara bu perspektifle bakıldığında Devleti temsil edenlerin gerçekte Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil etmedikleri fiyaskosu çok daha net görülüyor. Aynı paralelde çeşitli, yüksek meblağlara dayalı ihlaller, Mafya içerikli kara para transferleri ve başta uyuşturucu olmak üzere çeşitli yasa dışı, kayıt altındaki kaçakçılıklara ortak olan bir Devlet anlayışından daha fazla bahsetmek, suç aramak yerine su dolu bir bardakta balık tutmaya kalkmak olmaz mı?

 

            Öyleyse Türk Milletinin artık şapkasını önüne koyup, uluslararası diplomaside temsil edilmeyen Devletinin, eskiden olduğu gibi yeniden milli ve temsil gücü yüksek bir Devlet haline getirilmesine ciddi olarak el atması gerekiyor.

 

            Aynı paralel ve çalkantıda milli takımın da başarısız olması, aslında yitirdiği ruhsuzluğundan kaynaklanıyor. Genç ve yetenekli; ama Avrupa’da büyümüş ve yabancı takımlarda oynayan oyunculardan kurulu milli takımda en önemli menfi tespit milli ruh zafiyetiydi. Şayet epidemi nedeniyle seyircisiz oynanan hazırlık maçları seyircili oynansalardı bu eksik en azından giderilecek ve çocuklarımız milli özgüvenle de beslenebileceklerdi. Bu durum aynı zamanda Türk seyircisinin alışılmadık, daha önceden de tanışmadıkları milli dinamizmiyle de kendilerinde, eminim doping etkisi yaratacaktı.

 

            Yoksa teknik ve performans yönleri rakiplerinden daha az olmadığı, hatta daha bile fazla olduğu halde, rakipleri de takım ruhu taşıdıklarından, henüz milli takım olamayan bizim körpeler yetersiz kaldılar. Yani seyirci desteğiyle pekişecek ve bir ruhsal terapiyi sağlayacak teknik bir organizasyondan yoksundu bizim garipler aslında. Bu nedenle de aslen istidatlı olan bu gençlerin affedilmeleri ve bundan sonrası için gerekli uyarlamalar ve psikolojik terapileri yapılarak önlerinin, bir daha ki Bahara kadar derhal açılması gerekiyor.

 

            Bu durumda bize kalansa, elimizden alınan çocuklarımızın vaktiyle de Osmanlının yaptığı gibi nasıl devşirilerek milli düşünemeyeceklerine empati kurabileceğimiz düşüncesidir belki de. Biz hala bize giydirilmeye kalkılan deli gömleğine tahammül etmeye çalışalım. Futbolun ateknik oynandığı dönemlerde bile milli takımımızın bu kadar ruhsuz oynadığına, daha ergin olanlar hiş şahit olmuşlar mıdır acaba? Bunu Şenol Güneş de çok iyi bilmelidir aslında. Belki o da şimdi modaya uyup gazozuna oynuyordur artık kim bilir? Yani günlük yaşam ve salt kişisel menfaatler bileşkesi anlayacağınız.

 

            İktidar ortaklarının çakma yüksek yargı taslağına karşı CHP’nin ‘Adil Yargılanma Hakkı’ kapsamında hazırladığı yüksek yargı taslağı, bütün muhalefet ortaklarını da temsilen, AKP ve küçük ortak Partisine fazla alan bırakmayacak gibi görünüyor. İleride güçlendirilmiş yeni parlamenter sistemi de destekleyecek olan bu yargı reformunun hayırlara vesile olmasını ve öncelikle adil yargı, bir gün bilhassa da kendilerine lazım olacağından, bağnazlar da dileyerek taslağın akıbetini dikkatle izlemeli ve akıllıca desteklemelidirler.

 

            Daha Hükümetten çekilmeden siyasan, şeklen, fikren, fiilen batmış olan AKP ve Erdoğan Hükümetini eleştirmek o kadar zahmetsiz ve kolay hale geldi ki bilgisayarı olmayan bir ilk mektep çocuğu bile sırf çevresinde büyüklerinin söylediği ahları vahları dinleyerek AKP Hükümetinin hazin gerçeğini, herkesin anlayacağı bir şekilde ve eksiksiz ortaya dökebilir.

 

            ‘İşte hayat budur sevgilim, geçenler hatırlanır’ şayet bunu bilmiyor ya da buna inanmıyorsanız; o zaman yaşamıyor sayılırsınız. Çünkü hatıraları olmayan bir insan, insan bile sayılamaz. Böylece sadece anılarımızın bizi ayakta tutabildiği ve tutabileceği gerçeğiyle Erdoğan’a bir kere daha tavsiye olunur ki yol yakınken ve henüz açıkken ülkeyi acilen terk etsin.

 

Zira saati henüz bilinemeyen; ama çok yakın bir gelecekte çevresinde çoğunluğu teşkil eden ve milletten aşırdıklarını çoktan yurtdışına kaçırmış olan bazı kanı bozukların kefaretini de ödemek zorunda kalacaktır. Ve bilsin ki akıllı geçinen Erdoğan’a bu akılsızlık, tahammül edemeyeceği kadar ağır gelecektir sonra. Ve bu devri teslim işlemini de yeni uzatmaları oynamadan derhal yapmalıdır. Çünkü asıl neyse nesil de odur. Ve aksini de hiç kimse yemez artık. Yoksa saplandığı batağa bir daha çıkamamak üzere batacaktır. Akıllı olansa büyük sözü dinleyendir. Tıpkı da Türk nesli gibi. Yani erenlerden icazet almadan Başbuğun kılıç çekemediği unutulmamalıdır.

 

Ne var ki AKP yandaş kadrosuna da söylemek gerekirse; epey haram yemiş olsanız da hatta AKP’yi değiştirip PAK bile yapsanız, bundan sonra hiçbir siyasi Parti de hurda fiyatına bile işlem göremeyeceksiniz. Sonra da ancak dış ülkelerde çeşitli emperyalist oyunlarla bütün varlıklarınız elinizden alınıncaya kadar, ki eski Osmanlı atıklarında da olduğu gibi biraz daha yaşayabilirsiniz ancak. Vaktaki bunlar SBK gibi bir piyasa cambazı, hacıyatmaz bir kakaduli bile olsalar akıbetleri değişmeyecektir. Çünkü böyle durumlarda daha başka türlü de bir son görülmedi bugüne kadar. Haydan gelen yani hak edilmeyen hep huya gitmiştir.

 

Atatürk bile Cumhuriyeti kurarken demokrat demedi, halkçı dedi. Çünkü halkçılığın içinde tam bağımsız, lakin antiemperyalist bir demokrasi de mevcuttur. Muhalefet Parti Liderleri konuşmalarında bu esaslara da itibar ederlerse, yeni bir Amerikancı Demokrasiyi yani kıssadan emperyalist demokrasiyi atlayarak ülkeyi yine ve yeniden bir Amerikan sömürgesi yapmayacak olduklarını da ifade etmiş olurlar. Bizden hatırlatması!

 

Mağlup Osmanlının Kapitülasyon borçlarını bile Düyunu Umumi söke söke alamadı. Bugünde Latin borçlarını hem de yorgun ve süngüsü düşmüş bir İngiltere’nin söke söke geri alabilmesi imkân dahilinde görünmüyor. Ayrıca şerefli Türk’ün borcu şayet sahiden varsa asla kalmaz. Ve bu borçlar da Atatürk Cumhuriyetinin yaptığı gibi maniple edilmiş artı artık emperyalist değerlerle değil; ama nominal değerleriyle nasıl olsa yine geri ödenir, hiç kuşkunuz olmasın.

 

Ne var ki gırtlağına kadar soyulmuş, ümüğüne çökülmüş, a…na konulmuş milletimin hakkı, ‘hiç merak edilmesin ki’ asıllarının yanında, geride kalacak olan AKP atığından bile EZE EZE geri alınacaktır elbette ve hiç şüphesiz…

 

Serendip Altındal

Özün Kişiliğinin Aynasıdır...

serendipaltindal.blogspot.com

serendipaltindal@gmail.com                      

Video Kanalım & Şiirlerim