AKP,
Başkanının ‘bundan sonra koalisyon sorunu yaşanmayacak’ güvencesi ile 2019
Seçimlerine vaatlerle hazırlanıyor. Öyleyse Erdoğan seçim sonuçlarını lehine
etkileyecek oyları ve Başkanlığı garanti ederse, ilk iş olarak koalisyon ortağı
MHP ve iktidarda kalabilmek için de her şeyinden vazgeçen Bahçeliyi silecek demektir.
Benden sonra tufan diyen Erdoğan
paradigmasının, kendisinden başka lider tanımadığı ben merkezli megalo ruhsalına
bakınca, bu gerçek kendiliğinden hemen anlaşılır. Bugüne kadar her şeyini feda
ederek, AKP’ne yaz gününde kış lastiği desteğini bile eksiksiz yerine getiren
Bahçeli, bu duruma ne diyecek nasıl tedbir alacak diye sormaktan kendimizi
alamıyoruz.
Görülüyor ki 2019 Seçim uyarlamaları
ve yasalarını daha şimdiden devreye sokan AKP İktidarı, yeniden sandıktan
çıkamazsa her şeyini yitireceğinin, aynadaki görüntüsü gibi farkında olduğu
için de, tedbiri elden bırakmaya hiç niyetli görünmüyor.
Yeni Seçim ayarlamaları arasında
sandık taşımak da var. Yani kayıpların yaşanacağı kesin olan bölgelerde
sandıkları sırtlayıp kurtarılmış(!) bölgelerine trampa edeceklerdir herhalde. Buna
göre de muhtemelen sandığını kaybeden seçmenler de çoğunlukta olacak demektir o
zaman.
Nereden
baksanız, biraderlerin kazancı garanti edilecektir anlayacağınız. Peki, seçmenin
de bu durumda bir şeyler söylemesi gerekmez mi; ama ona soran, onu adam yerine
koyan yok ki nasılsa. Eski caminin yeni Vatikan bordrolu İmamı, bildiğini
okuyacak her halükarda yine.
Yeni seçim yasalarıyla kafası iyice
karışacak olan seçmen için de bu çıkmazda tek çıkar yol, partisinin amblemini
gördüğü yere mührünü basmak olacak gibi görünüyor. Oysa %10 barajı
kaldırılsaydı, ince ittifak hesaplarına da gerek kalmazdı. Ne ki AKP iktidarı başına
geleceği iyi bildiği için, buna olanak sağlamayacaktır kuşkusuz. Aksini
düşünmek ise Harami Dere de balık avlamaya kalkmakla eş değerde olur.
Unutulmamalıdır
ki muhalefetin de iktidarı devirebilmesi için, mevcut şartlarda bir koalisyona
ihtiyacı vardır. Bağlamında görünen en iyi ittifak ise CHP, İP, SP ve DP
arasında yapılabilecek olandır her halde.
Çünkü halen faaliyette olan 88 partiden ancak bu kadarı %10 mevzuatında muhalefeti
temsil edebilecek ekseriyete sahip olabilirler.
Sözün özü; neresinden alınırsa
alınsın AKP iktidarının inisiyatifinde ve muktedir Sultan’ın insafına kalmış
seçim güncesi, mevcut iktidarın devamlılığının güvencesi olarak yeniden ve yine
seçmene yedirilmek üzere 2019 da masaya konulacaktır, biline. O halde tüm
muhalefetin boş lafları, ikircikli siyasa blöflerini bir kenara bırakıp, milli
müktesebatı yeniden güvence altına almak için elbirliği ile ve özenle tasarlanan
büyük manipülasyona engel olması lazımdır.
Ülkemizde mebzul hale gelen Beştepe
maaşlı gugukçuların yanında halen yeterinden bile fazla Cumhuriyet Hukukçusunun
varlığını da ispat eden Barolar Birliğini kendilerine örnek almalıdırlar.
Veya
müptezellerden ülkeyi yine de kurtaramayacaklarsa, ayaklarına taş bağlayıp, el
ele tutuşarak kendilerini Sarayburnu’ndan denize sallamaları gerekecektir artık.
Çünkü oluşacak şartlar 1932 seçimlerinden sonra Weimar Cumhuriyetinin üstüne
Nazi Diktatoryasını karga tulumba yerleştiren Hitler dönemine, sanki karbon
kopya oluşturmaktadır.
Ve burada dikkat edilmesi gereken
husus; şayet istedikleri resmin elde edileceği garanti edilmişse, herhangi bir
beklenmedik sapmanın oluşmaması için de, seçimlerin daha önce sonuçlarının
alınmasının da aciliyetinin gerekebileceğidir.
Hitler varyasyonlu yeni seçim
yapılanması ve sanal milli kampanyası, BOP mizanseniyle ülkenin başına
oturtulan bir otokrata yakışırdı ancak. Bir eksiğimiz de bu kalmıştı zaten. Ve
belki de Türkiye’miz, tarihin ilk Pontus babalı Helen Hitler’i yetiştiren
ülkesi olarak da tarihe geçecektir…
Emperyalistin bir zaman Ukrayna da
yarattığı rejim karşıtlarına sağladığı desteğin ve senaryonun aynısını,
Suriye’nin Guta bölgesinde de yapmaya kalkışmasını ağır cezalandıran Rusya’nın,
sonunda istenecek zorunlu ateşkese rıza göstermeyeceğini beklemek hata olurdu. Ne
ki bu rıza şayet Erdoğan benzeri bir aldanmayla karşılık bulursa, tepkisi çok daha
haşin olacaktır kuşkusuz. Bu bağlamda da Ukrayna’ya empati oluşturulmalıdır.
Ne
ki us yolunda bütün noktayı nazarların üstesinden geleceğine inandığım
milletimin, milli bekası, müktesebatı ve muhteşem Türk kimliği esaslarında,
gereğini gerektiği zaman, her mekânda, en şaşırtıcı ve parmak ısırtıcı bir üslupla,
içindeki asosyal müstevli yapılanmasına rağmen yapacağına olan kuvvetli ve
sarsılamaz inancımı içtenlikle vurgulamak zorundayım. Ebediyete kadar var
olasın Türk Ulusu…
Dipnot:
Kalenin kapı Vidasını sökerek kapısını 5 gole aralayan Bayern’i
kendi stadında deviren BJK, aradaki farkın asla 5 gol olmadığını da ortaya
koyacaktır nasılsa. Kafanız yukarıda olsun hep sevgili BJK’lılar.
Serendip Altındal