11 Şubat 2018 Pazar

GÜVEN MESELESİ..

           Vatikan ziyaretinin esbabı mucibesi nedir. Celal Bayar’ın 27 Mayıs Mahkemelerinde Menderesle birlikte sehpaya çıkmamasına bakılırsa bunun nedeni, kendisi Mason olmasına rağmen Papayı kişisel ziyareti, önceden düşünmediği; ama sonradan otomatikman bir Vatikan himayesi sağlamış olabilir mi şeklinde yorumlanabilirse, bu da Erdoğan’da emsal bir algı yaratmış olabilir muhtemelen.

Yoksa Trump ailece ziyaret etti Papayı da bizim Dünya lideri neden aynısını yapmasın veya sırf Kudüs aldatmacası değildir bu ziyaretin salt nedeni elbette. Yani bundan öte de bir şeyler de olmalıdır işin içinde.

            Türk düşmanından veya Türk’üm diyemeyenden Türk’e Lider olamaz. Olamayana da adam denemez. O nedenle Osmanlı da Türk Devleti olduğu halde Türk’üm diyemediği veya Meşrutiyetle ancak Türklüğünü çok geç hatırladığı için, sonu hezimet oldu. Ya Hızır gibi ortaya çıkan Atatürk olmasaydı, küçük Asya’nın bugün de sahibi olarak kalabilen biz Türkler bugün nerede, nasıl, neye sahip olabilecektik acaba? Meğerki Türklüğünü özünden dile getirenle, siyaseten kekelemek zorunda kalan popülisti, ayrı tartıya koymuş olalım.


Türk Tabipler Birliği gibi adı Türk’le başlayan bütün milli kurumlarımızdan Türk’ü çıkartırsan adama sorarlar. Sen nerenin Cumhur başısın diye. Çünkü Çemişkezek vs. veya bilinmez bir devletin Tabipler Birliği vs. de akla gelebilir. Türk ifadesi aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini de betimler.

O zaman bu Cumhuriyetin de adını değiştirmek ve bunu da açık olarak ortaya koymak zorundasın demektir. Esasen zorlanmanıza da gerek yok. Aslında partinizin misyonu, Türk adını Devletin isminden ve kurumlarından tamamen kaldırmak değil miydi, bu nedenle de iktidar yapılmamış mıydınız???

Şimdi buna hazırmısın. Belki de şimdilik değil; ama yolundasın herhalde, ne dersin? Son günlerde Devlet adamlarımız, kadınlarımız dış dünyada neden saygı göremiyor, şimdi daha da iyi anlaşıldı. Çünkü Devlet erkânı bile kendilerine Türk’üm diyemiyor ve kendi Devletlerini tıpkı Osmanlı gibi tanımıyorlar da ondan.

 
            Ahu vah ile başlayan CHP Kurultayının edinimlerini yanyana koyduğunuz zaman ne çıkıyor ortaya. Bir kere Kocasakal adaylığı ile ses vereceğini umduğum Kemalist Milli tabandan tık bile çıkmadı. Ya da biz duymadık. Adamcağızı konuşturmadılar bile. Yani umutları yeşertmeyen bir erken Bahar ürkekliği vardı sanki 16 yılın Kış yorgunu koca CHP’de.

            Kılıçdaroğlu’nun mükerrer Başkanlığına elbette söylenecek bir şey yok. Doğru ve dürüst bir insan olduğu için şaibesiz bir seçimle de partisinin başında yine takır takır tek adam olarak kalmıştır. Kendisini kutlarız. Ne var ki umut yoldaşları olarak biz yine yolumuza birlikte devam edelim. Elbet beklediğimiz bizim Bahar da yeşerecektir bu yolun sonunda tekrar.

Sadece doğru, dürüst adam olmak yeterli değildir. CHP gibi Anayasa kurucusu bir partinin başına seçilen bir Başkanda, önce tutarlı bir milli açıklık, Kemalist tam bağımsızlık ve tavizsiz, ulusal birlikçi, yedi düvele karşı dik duruşlu bir kurucu Atatürk imajı da aranır. Öyleyse Kılıçdaroğlu’na, şimdi kendisinden daha da fazla beklediğimiz bu sıfatları da yakıştırmak istediğimizi hatırlatmadan geçmeyelim. O halde bu son şansını çok iyi kullanmalıdır.

            Kurultay kimilerine göre başarılı, kimilerine göre de başarısızdı. Şimdi bunu tartışmayı bırakıp artık bundan sonrasına bakmak lazımdır. Önce anımsanması gerekense; ‘ya istiklal ya ölüm’ vazgeçilmez parolasıyla yola başlayan CHP’nin, kendisini var eden özüne tekrar devinmeden, aynı kafa ve formatla yola devam edebilmesine, her hafta bir Kurultay yapsa da, artık imkân kalmamıştır.

Erdoğan’ın bile neredeyse tek taraflı küfürleştiği Kılıçdaroğlu’nu – ki Kılıçdaroğlu küfür bile edemez - centilmence(!) kutlamasının altında yatan ironiyi ise hiç yadsımayalım. Çünkü tam dişine göre bir muhalefetin bilinciyle rahat hareket etmektedir. Bakın ağzını bir kere bile bozmayan Baykal da, en fazla çekindiği siyasetçiydi. Bu yüzden onu erken pasifize ettirdiler ve kendi önünü açtılar ya zaten.

Şimdi CHP, muhalefet olarak ebediyete intikal etmemek için; daha iktidar yaparken ellerine tutuşturdukları, Türkiye’mizden ‘emperyalist manda eyaletleri Cumhuriyeti’ inşa planını, OHAL ve KHK’lar aracılığıyla adım adım hedefe doğru götüren AKP iktidarına karşı, salt kayıkçı kavgasıyla mücadele edemeyeceğini artık öğrenmiş olmalıdır.

Ve değişen, gelişen şartlara uygun olarak da manda inşa planı, esasta değişiklik yapılmadan detayda yapılan yeni uyarlamalarla sürekli revize edilmektedir. Yani biraderlere arada bir plana uygun zırvalamaktan, hamaset tiratları döşemekten başka da bir şey bırakmıyor emperyalist patronları anlayacağınız.

Nasıl olsa arkalarında, Allah’la aldatanın Allah korkusu olmadığını, dolayısıyla Müslüman da olamayacağını idrak etmekten aciz ve sütü sağılmak için yaratılmış bir yandaş koyun sürüsü alesta bekliyor. Lakin ikballeri için bunun yeterli olmayacağını bakalım ne zaman anlayacaklar.

İktidar yaftası altında Türk Milletini asla temsil etmeyen bu Vahabi güruhtan mevcut kafayla kurtulmak asla mümkün olamaz. O halde CHP ebedi muhalefete angaje olmamak için bundan sonra, Amerika’yı da yeniden keşfetmeye kalkmadan, kendi parti içi revizyon planını da acilen aslına uygun olarak uygulamak durumunda ve zorundadır. Bağlamında da Kılıçdaroğlu’na şimdi hiç olmadığı kadar daha fazla iş düşmektedir. Bekleyelim bakalım göreceğiz. Unutmasınlar ki belki de bu son şanslarıdır…


Bakalım bu iktidarla daha ne zamana kadar, nasıl yol alacağız. Başından itibaren zor günleri için sistematik olarak oluşturup ve artık devreye sokulan hamaset planının içindeyiz şimdilerde. İşte son gündem de budur şimdilik. Bugünlere nasıl geldiğimizi daha doğrusu adım adım nasıl getirildiğimizi anımsarsanız, sorulara da gerek kalmaz artık. ABD ile belki de Menbiç üstünde oynanacak son perde, artık bu yumurtadan ne çıkacağını da herkese gösterecektir yakında nasıl olsa.

Tek üzüldüğüm çapulcu yolunda pisipisine helak olan şehitlerimiz ve gözü yaşlı aileleridir. Oysa bunlara hiç gerek yoktu. İnşallah ve hiç olmazsa sonu, melun koridorun iflasıyla biter. Yoksa bok yoluna giden Niyazi olur adımız. Oysa bu ve daha nicesinin üstesinden gelecek yiğitliğe, özgüvene ve mentale sahip Türk askerinden zerre kadar kuşkum yoktur. Ne var ki başındaki Hükümete ve çakma Komutanlarına da hiç güvenim yoktur. Ve malumunuz olduğu gibi de; GÜVEN MESELESİ, her şeyin de en önemlisi…

                                                           Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder