Vatikan
ziyaretinin esbabı mucibesi nedir. Celal Bayar’ın 27 Mayıs Mahkemelerinde
Menderesle birlikte sehpaya çıkmamasına bakılırsa bunun nedeni, kendisi Mason
olmasına rağmen Papayı kişisel ziyareti, önceden düşünmediği; ama sonradan otomatikman
bir Vatikan himayesi sağlamış olabilir mi şeklinde yorumlanabilirse, bu da
Erdoğan’da emsal bir algı yaratmış olabilir muhtemelen.
Yoksa
Trump ailece ziyaret etti Papayı da bizim Dünya lideri neden aynısını yapmasın veya
sırf Kudüs aldatmacası değildir bu ziyaretin salt nedeni elbette. Yani bundan
öte de bir şeyler de olmalıdır işin içinde.
Türk düşmanından veya Türk’üm
diyemeyenden Türk’e Lider olamaz. Olamayana da adam denemez. O nedenle Osmanlı
da Türk Devleti olduğu halde Türk’üm diyemediği veya Meşrutiyetle ancak
Türklüğünü çok geç hatırladığı için, sonu hezimet oldu. Ya Hızır gibi ortaya
çıkan Atatürk olmasaydı, küçük Asya’nın bugün de sahibi olarak kalabilen biz
Türkler bugün nerede, nasıl, neye sahip olabilecektik acaba? Meğerki Türklüğünü
özünden dile getirenle, siyaseten kekelemek zorunda kalan popülisti, ayrı
tartıya koymuş olalım.
Türk
Tabipler Birliği gibi adı Türk’le başlayan bütün milli kurumlarımızdan Türk’ü
çıkartırsan adama sorarlar. Sen nerenin Cumhur başısın diye. Çünkü Çemişkezek
vs. veya bilinmez bir devletin Tabipler Birliği vs. de akla gelebilir. Türk
ifadesi aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini de betimler.
O
zaman bu Cumhuriyetin de adını değiştirmek ve bunu da açık olarak ortaya koymak
zorundasın demektir. Esasen zorlanmanıza da gerek yok. Aslında partinizin
misyonu, Türk adını Devletin isminden ve kurumlarından tamamen kaldırmak değil
miydi, bu nedenle de iktidar yapılmamış mıydınız???
Şimdi
buna hazırmısın. Belki de şimdilik değil; ama yolundasın herhalde, ne dersin?
Son günlerde Devlet adamlarımız, kadınlarımız dış dünyada neden saygı
göremiyor, şimdi daha da iyi anlaşıldı. Çünkü Devlet erkânı bile kendilerine
Türk’üm diyemiyor ve kendi Devletlerini tıpkı Osmanlı gibi tanımıyorlar da
ondan.
Ahu vah ile başlayan CHP Kurultayının
edinimlerini yanyana koyduğunuz zaman ne çıkıyor ortaya. Bir kere Kocasakal
adaylığı ile ses vereceğini umduğum Kemalist Milli tabandan tık bile çıkmadı.
Ya da biz duymadık. Adamcağızı konuşturmadılar bile. Yani umutları yeşertmeyen
bir erken Bahar ürkekliği vardı sanki 16 yılın Kış yorgunu koca CHP’de.
Kılıçdaroğlu’nun mükerrer
Başkanlığına elbette söylenecek bir şey yok. Doğru ve dürüst bir insan olduğu
için şaibesiz bir seçimle de partisinin başında yine takır takır tek adam
olarak kalmıştır. Kendisini kutlarız. Ne var ki umut yoldaşları olarak biz yine
yolumuza birlikte devam edelim. Elbet beklediğimiz bizim Bahar da yeşerecektir
bu yolun sonunda tekrar.
Sadece
doğru, dürüst adam olmak yeterli değildir. CHP gibi Anayasa kurucusu bir
partinin başına seçilen bir Başkanda, önce tutarlı bir milli açıklık, Kemalist
tam bağımsızlık ve tavizsiz, ulusal birlikçi, yedi düvele karşı dik duruşlu bir
kurucu Atatürk imajı da aranır. Öyleyse Kılıçdaroğlu’na, şimdi kendisinden daha
da fazla beklediğimiz bu sıfatları da yakıştırmak istediğimizi hatırlatmadan
geçmeyelim. O halde bu son şansını çok iyi kullanmalıdır.
Kurultay kimilerine göre başarılı,
kimilerine göre de başarısızdı. Şimdi bunu tartışmayı bırakıp artık bundan sonrasına
bakmak lazımdır. Önce anımsanması gerekense; ‘ya istiklal ya ölüm’ vazgeçilmez
parolasıyla yola başlayan CHP’nin, kendisini var eden özüne tekrar
devinmeden, aynı kafa ve formatla yola devam edebilmesine, her hafta bir
Kurultay yapsa da, artık imkân kalmamıştır.
Erdoğan’ın
bile neredeyse tek taraflı küfürleştiği Kılıçdaroğlu’nu – ki Kılıçdaroğlu küfür
bile edemez - centilmence(!) kutlamasının altında yatan ironiyi ise hiç
yadsımayalım. Çünkü tam dişine göre bir muhalefetin bilinciyle rahat hareket
etmektedir. Bakın ağzını bir kere bile bozmayan Baykal da, en fazla çekindiği siyasetçiydi.
Bu yüzden onu erken pasifize ettirdiler ve kendi önünü açtılar ya zaten.
Şimdi
CHP, muhalefet olarak ebediyete intikal etmemek için; daha iktidar yaparken
ellerine tutuşturdukları, Türkiye’mizden ‘emperyalist manda eyaletleri
Cumhuriyeti’ inşa planını, OHAL ve KHK’lar aracılığıyla adım adım hedefe doğru
götüren AKP iktidarına karşı, salt kayıkçı kavgasıyla mücadele edemeyeceğini
artık öğrenmiş olmalıdır.
Ve
değişen, gelişen şartlara uygun olarak da manda inşa planı, esasta değişiklik
yapılmadan detayda yapılan yeni uyarlamalarla sürekli revize edilmektedir. Yani
biraderlere arada bir plana uygun zırvalamaktan, hamaset tiratları döşemekten başka
da bir şey bırakmıyor emperyalist patronları anlayacağınız.
Nasıl
olsa arkalarında, Allah’la aldatanın Allah korkusu olmadığını, dolayısıyla
Müslüman da olamayacağını idrak etmekten aciz ve sütü sağılmak için yaratılmış bir
yandaş koyun sürüsü alesta bekliyor. Lakin ikballeri için bunun yeterli
olmayacağını bakalım ne zaman anlayacaklar.
İktidar
yaftası altında Türk Milletini asla temsil etmeyen bu Vahabi güruhtan mevcut
kafayla kurtulmak asla mümkün olamaz. O halde CHP ebedi muhalefete angaje
olmamak için bundan sonra, Amerika’yı da yeniden keşfetmeye kalkmadan, kendi parti
içi revizyon planını da acilen aslına uygun olarak uygulamak durumunda ve
zorundadır. Bağlamında da Kılıçdaroğlu’na şimdi hiç olmadığı kadar daha fazla
iş düşmektedir. Bekleyelim bakalım göreceğiz. Unutmasınlar ki belki de bu son
şanslarıdır…
Bakalım
bu iktidarla daha ne zamana kadar, nasıl yol alacağız. Başından itibaren zor
günleri için sistematik olarak oluşturup ve artık devreye sokulan hamaset
planının içindeyiz şimdilerde. İşte son gündem de budur şimdilik. Bugünlere
nasıl geldiğimizi daha doğrusu adım adım nasıl getirildiğimizi anımsarsanız,
sorulara da gerek kalmaz artık. ABD ile belki de Menbiç üstünde oynanacak son
perde, artık bu yumurtadan ne çıkacağını da herkese gösterecektir yakında nasıl
olsa.
Tek
üzüldüğüm çapulcu yolunda pisipisine helak olan şehitlerimiz ve gözü yaşlı aileleridir.
Oysa bunlara hiç gerek yoktu. İnşallah ve hiç olmazsa sonu, melun koridorun
iflasıyla biter. Yoksa bok yoluna giden Niyazi olur adımız. Oysa bu ve daha
nicesinin üstesinden gelecek yiğitliğe, özgüvene ve mentale sahip Türk
askerinden zerre kadar kuşkum yoktur. Ne var ki başındaki Hükümete ve çakma
Komutanlarına da hiç güvenim yoktur. Ve malumunuz olduğu gibi de; GÜVEN MESELESİ,
her şeyin de en önemlisi…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder