25 Şubat 2018 Pazar

SANDIK NEREDE..

            AKP, Başkanının ‘bundan sonra koalisyon sorunu yaşanmayacak’ güvencesi ile 2019 Seçimlerine vaatlerle hazırlanıyor. Öyleyse Erdoğan seçim sonuçlarını lehine etkileyecek oyları ve Başkanlığı garanti ederse, ilk iş olarak koalisyon ortağı MHP ve iktidarda kalabilmek için de her şeyinden vazgeçen Bahçeliyi silecek demektir.

            Benden sonra tufan diyen Erdoğan paradigmasının, kendisinden başka lider tanımadığı ben merkezli megalo ruhsalına bakınca, bu gerçek kendiliğinden hemen anlaşılır. Bugüne kadar her şeyini feda ederek, AKP’ne yaz gününde kış lastiği desteğini bile eksiksiz yerine getiren Bahçeli, bu duruma ne diyecek nasıl tedbir alacak diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.

            Görülüyor ki 2019 Seçim uyarlamaları ve yasalarını daha şimdiden devreye sokan AKP İktidarı, yeniden sandıktan çıkamazsa her şeyini yitireceğinin, aynadaki görüntüsü gibi farkında olduğu için de, tedbiri elden bırakmaya hiç niyetli görünmüyor.

            Yeni Seçim ayarlamaları arasında sandık taşımak da var. Yani kayıpların yaşanacağı kesin olan bölgelerde sandıkları sırtlayıp kurtarılmış(!) bölgelerine trampa edeceklerdir herhalde. Buna göre de muhtemelen sandığını kaybeden seçmenler de çoğunlukta olacak demektir o zaman.

Nereden baksanız, biraderlerin kazancı garanti edilecektir anlayacağınız. Peki, seçmenin de bu durumda bir şeyler söylemesi gerekmez mi; ama ona soran, onu adam yerine koyan yok ki nasılsa. Eski caminin yeni Vatikan bordrolu İmamı, bildiğini okuyacak her halükarda yine.    

            Yeni seçim yasalarıyla kafası iyice karışacak olan seçmen için de bu çıkmazda tek çıkar yol, partisinin amblemini gördüğü yere mührünü basmak olacak gibi görünüyor. Oysa %10 barajı kaldırılsaydı, ince ittifak hesaplarına da gerek kalmazdı. Ne ki AKP iktidarı başına geleceği iyi bildiği için, buna olanak sağlamayacaktır kuşkusuz. Aksini düşünmek ise Harami Dere de balık avlamaya kalkmakla eş değerde olur.

Unutulmamalıdır ki muhalefetin de iktidarı devirebilmesi için, mevcut şartlarda bir koalisyona ihtiyacı vardır. Bağlamında görünen en iyi ittifak ise CHP, İP, SP ve DP arasında yapılabilecek olandır her halde.  Çünkü halen faaliyette olan 88 partiden ancak bu kadarı %10 mevzuatında muhalefeti temsil edebilecek ekseriyete sahip olabilirler.

            Sözün özü; neresinden alınırsa alınsın AKP iktidarının inisiyatifinde ve muktedir Sultan’ın insafına kalmış seçim güncesi, mevcut iktidarın devamlılığının güvencesi olarak yeniden ve yine seçmene yedirilmek üzere 2019 da masaya konulacaktır, biline. O halde tüm muhalefetin boş lafları, ikircikli siyasa blöflerini bir kenara bırakıp, milli müktesebatı yeniden güvence altına almak için elbirliği ile ve özenle tasarlanan büyük manipülasyona engel olması lazımdır.

            Ülkemizde mebzul hale gelen Beştepe maaşlı gugukçuların yanında halen yeterinden bile fazla Cumhuriyet Hukukçusunun varlığını da ispat eden Barolar Birliğini kendilerine örnek almalıdırlar.

Veya müptezellerden ülkeyi yine de kurtaramayacaklarsa, ayaklarına taş bağlayıp, el ele tutuşarak kendilerini Sarayburnu’ndan denize sallamaları gerekecektir artık. Çünkü oluşacak şartlar 1932 seçimlerinden sonra Weimar Cumhuriyetinin üstüne Nazi Diktatoryasını karga tulumba yerleştiren Hitler dönemine, sanki karbon kopya oluşturmaktadır.

            Ve burada dikkat edilmesi gereken husus; şayet istedikleri resmin elde edileceği garanti edilmişse, herhangi bir beklenmedik sapmanın oluşmaması için de, seçimlerin daha önce sonuçlarının alınmasının da aciliyetinin gerekebileceğidir.  

            Hitler varyasyonlu yeni seçim yapılanması ve sanal milli kampanyası, BOP mizanseniyle ülkenin başına oturtulan bir otokrata yakışırdı ancak. Bir eksiğimiz de bu kalmıştı zaten. Ve belki de Türkiye’miz, tarihin ilk Pontus babalı Helen Hitler’i yetiştiren ülkesi olarak da tarihe geçecektir…


            Emperyalistin bir zaman Ukrayna da yarattığı rejim karşıtlarına sağladığı desteğin ve senaryonun aynısını, Suriye’nin Guta bölgesinde de yapmaya kalkışmasını ağır cezalandıran Rusya’nın, sonunda istenecek zorunlu ateşkese rıza göstermeyeceğini beklemek hata olurdu. Ne ki bu rıza şayet Erdoğan benzeri bir aldanmayla karşılık bulursa, tepkisi çok daha haşin olacaktır kuşkusuz. Bu bağlamda da Ukrayna’ya empati oluşturulmalıdır.

            Ne ki us yolunda bütün noktayı nazarların üstesinden geleceğine inandığım milletimin, milli bekası, müktesebatı ve muhteşem Türk kimliği esaslarında, gereğini gerektiği zaman, her mekânda, en şaşırtıcı ve parmak ısırtıcı bir üslupla, içindeki asosyal müstevli yapılanmasına rağmen yapacağına olan kuvvetli ve sarsılamaz inancımı içtenlikle vurgulamak zorundayım. Ebediyete kadar var olasın Türk Ulusu…


Dipnot:

Kalenin kapı Vidasını sökerek kapısını 5 gole aralayan Bayern’i kendi stadında deviren BJK, aradaki farkın asla 5 gol olmadığını da ortaya koyacaktır nasılsa. Kafanız yukarıda olsun hep sevgili BJK’lılar.
                                                                 
                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder