17 Mart 2010 Çarşamba

DİNLER KOZMETİĞİ..


                                                           Dün gece rüyamda
                                                           Dolaşırken
                                                           Evren otoyolunda
                                                           Az önümde kenarda
                                                           Elinde bastonuyla
                                                           Duruyordu Musa
                                                           Seyredip
                                                           Reklam panolarını şaşkın
                                                           Kıs kıs gülüyordu
                                                           İlerde biri ona
                                                           Baktım ki İsa
                                                           Muzip ve çapkın
                                                           Ve ilerde bizimkiler
                                                           Diğerleri ve diğerleri
                                                           Bütün dünya kardeşlerim
                                                           Hepsi sıradaydaydılar
                                                           Kızgınmıydılar
                                                           Değil
                                                           Şaşkınmıydılar
                                                           Değil
                                                           Ama iğfal edilmiş
                                                           Küskün ve şaşkın
                                                           Ve çoğunluğu aç…

            Binlerce sayfalık dinler tarihi belgelerinin sararmış sayfaları arasında, toz yutarak emek harcayan, bütün araştırmacıları sevgi ve şükranla anıyoruz (özellikle de Aytun Altındal’ı). Onların bize verdiği bilgilerin ışığında, dinler oluşkusunun bugünlere gelişimine bakıyoruz.
            Bugün kimin kim olduğu, kimin elinin kimin cebinde olduğu tartışmaları içinde, kafalarımız karışırken, şirazesinden iyice çıkmış dinler kargaşası ve çatışkısıyla, hala sanal âlemlerin tozunu almakla uğraştığımızı fark ediveriyoruz.
            Kimliği, aşı, işi, sosyal güvencesi, insan gibi yaşama özerkliği ve geleceği çalınmakta olan, yerde yatan insan kardeşimizin üstünden atlayarak, içi boş, siyasetlerine alet eden bir azınlığın dışında, başka hiç kimsenin karnını doyurmayan sanal âlemlerin kozmetiği ile uğraşıyoruz.
            Bütün bunlar bana, bizatihi insan tarafından, insanoğlunun erdemliliğine, tarifsiz bir ihanet ve işleyebileceği en büyük suç olarak görünüyor.

                                                                                                    Serendip Altındal

13 Mart 2010 Cumartesi

GÜZEL BİR AKP/TSK ANALİZİ..


           Bugün bana gelen, Sayın Sabahattin Önkibar’ın, aşağıda yolladığım yazısında ki analizleri, daha önceden benim de düşüncelerimin kapsam alanı içindeydiler. Ne ki, böyle bir ortamda, bu düşünceleri ayrıntılarıyla işlemenin, vatandaşı bilgilendirmekten öte, daha da bir karamsarlığa düşüreceğini ve bu durumun aslında ortak düşmanlarımıza yarayacağını iyi bildiğim için, bazı şeyleri kendime saklamayı ve sadece bu bilinen gerçeklere bulunabilecek çözümlere, yoğunlaşmayı  tercih etmekteyim. Buna rağmen Sayın Önkibar’ı, bu gerçekçi analizinden ötürü kutluyorum.
            Bu bağlamda, bugün içinde bulunduğumuz bu açmaza, ulus olarak verebileceğimiz en iyi cevabı, ’10.03.2010 tarihli Avrasya Bizimdir’ konulu yazımda verdiğimi düşünüyor ve aynı yazımı, toplumsal çıkış yolumuz adına tekrar ilişikte yolluyorum. Bu küçük yazımı, şimdi bir kere daha, Sayın Önkibar’ın yazısına ‘ULUSAL ÇÖZÜM ÖNERİMİZ’ perspektifiyle değerlendirin lütfen.

                                                                                              Serendip Altındal

TSK  NEZDİNDE  TÜRK MİLLETİNE- TÜRK DEVLETİNE KURULAN TUZAK

Bir hakkı teslim edelim.  Türkiye’de kamuoyu araştırmaları ile ahalinin nabzını sürekli olarak tutan tek lider Tayyip Erdoğan’dır.
Yakından biliyorum; Erdoğan üç ayrı araştırma şirketi ile on günde bir ve de önemli gelişmelerde günlük olarak halkın tepkilerini ölçtürür ve ona göre politika belirler.
Dolayısı ile Tayyip Bey’in bir süredir sürdürdüğü TSK’yı aşağılama ve köşeye sıkıştırma hadisesi de bunun yansımasıdır.
Son kartı!
Hayır, halk askerin aşağılanmasını ve hırpalanmasını istiyor değil, olay, Başbakan’ın toplumu oyalamak ve manipüle etmek için başka bir argümanının olmamasıdır.
Erdoğan, yaptırdığı anketler yolu ile işsizlik ve yoksulluk çığlıklarının şahididir.
Keza aynı şekilde Kürt olayı ve K. Irak’taki fiili durumdan dolayı da vurgun yediğinin farkındadır.
AB, türban ve İmam Hatip gibi konuların da eskidiğini ve artık istismar edemeyeceğini görüyor.
Geriye kalan tek malzeme, asker ve darbe mugalataları ile ajitasyonlar yaparak yeni bir istismar alanı yaratmak!
Evet Tayyip Erdoğan bugünlerde aslında son kartını oynuyor.
8 yıl iktidarda olan ve her şeyi ile tükenen AKP’nin topluma yeni bir umut dalgası yayabilmesi ve heyecan yaratabilmesi artık imkansızın ötesi bir şey!
Dolayısı ile sığındığı tek husus siyaset ya da hamaset yani yeni bir mağduriyet alanının inşasıdır. TSK’ya yapılan hücumların arkasındaki nedenlerden biri budur!
İlginç ayrıntı; bu son kartını seçime saklayan Tayyip Bey’in bunu şimdi niçin alelacele yürürlüğe koyduğudur.
 TSK niçin sabrediyor?
Belli ki zamanlama ve metot konusunda AKP ile Washington farklı düşünüyor... AKP’nin öncelikle derdi malum, seçimi bir kez daha kazanmak ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önünü açmaktır.
Tayyip Bey ABD’nin önderlik ettiği Kürt açılımı projesini seçimden önce sürdürmek ve sonuçlandırmak istemiyor çünkü böyle bir durumda sandıkta vurgun yiyeceğini görüyor. Washington da açılımı seçimden sonraya bırakmak istemiyor zira AKP’nin gitme ihtimali durumunda projesinin sakatlanacağını düşünüyor.
İşte böyle bir tabloda Tayyip Erdoğan’ın kurduğu oyun şudur:
Askeri olabildiğince köşeye sıkıştırıp tepki koymasını sağlamak ve bu tepki üzerine meydan okuyarak demokrasi kahramanı olmak!
Genelkurmay kurulan bu oyunu gördüğü için bütün aşağılamaları sineye çekerek sabrediyor ve susuyor.
 BM ve Diyarbakır’a asker!
Biliyorum; sabretmesin, müdahale etsin diyenleriniz var ama böyle bir durumda Türkiye ekonomik anlamda abartısız İzlanda ya da Arjantin gibi olur... Bazıları farkında değil, Türkiye aylardır nereden geldiği belli olmayan kara paralarla kendini döndürüyor. Buna ilaveten Allah korusun bir darbe durumunda polis içindeki unsurlarla, dini gruplar ve Güneydoğu’daki PKK ve de Barzanici unsurlar kışkırtılıp başkaldırabilir ve de ABD bu durumu bahane edip BM’yi alet ederek Diyarbakır’a asker çıkarabilir! Dolayısı ile askerin müdahalesi sadece AKP’yi kuyudan çıkarmak olmayacak, aynı zamanda ülkeyi de kaosa itme anlamına gelecektir.. .
Referandum olayı da işte bu tezgahın bir başka boyutudur.
Baktılar askerin tutuklamalara tepki göstermesi sağlanamadı daha fazla tahrik için Anayasa değişikliklerini gündeme getiriyorlar. .. Orada da gayeleri yeni tahrik alanları yaratmak ve işe TSK’yı karıştırıp mağduriyet inşa etmektir.
 Seçime kadar gerecek!
Askerlerin teslimiyet anlamına gelen suskunluğuna bazen ben de feryat ediyorum ama işin bir de bu tarafına bakmamız gerekiyor!.. Tayyip Bey çok çok zorda olmasa, pimi çekilmiş bomba ile bu şekilde oynamaz. Askerle uğraşmak ve üzerinden bu şekilde politika yapmak aynen budur!.. Hiç abartmıyorum; Tayyip Erdoğan bugün sınırlı bir müdahaleye razıdır çünkü böyle bir durumda ABD ile AB’nin yanında olacağını ve hem kendini hem de siyasi misyonunu bu şekilde muhafaza edeceğini düşünüyor. Oysa çok değil bir yıl daha iktidarda kalırsa, bizzat sandık yolu ile kendisinin Yüce Divan’a, partisinin de tarihe havale olacağını iyi biliyor... Buradan hareketle ben Tayyip Bey’in seçim gününe kadar ortamı germeye devam edeceği kanaatindeyim!

                                                                                   Sabahattin ÖNKİBAR

10 Mart 2010 Çarşamba

AVRASYA BİZİMDİR..

           Yurdumuzun üstünde yıllardır oynanan ABD, AB senaryoları, ülkemizi bitiremedi ve asla da bitiremeyecektir. Cumhuriyet tarihimizin ve Türk Ulusunun, ilk resmi milli partisi, aynı zamanda da milli devleti olan CHP’den sonra, DP ile başlayan gerileme devrinin MR’ını aldığımızda, dışarıdan üstümüze uygulanan senaryolardan ziyade, onların yurt içi uzantıları olan içimizde ki düşmanın, bize asıl hasarı verdiğini görüyoruz.
            Birbirinden bağımlı, güdümlü ve içinde oluşturuldukları deli gömleklerinin içinde, adeta çaresizliğe mahkûm edilmiş, geçmiş hükümetler, başlarını duvarlara vura vura, beraberce ülkemizi sonunda, içlerinde en sabıkalı ve devşirme olanı, AKP dönemine kadar taşıdılar. Bu güdümlü hükümetlerin siyasileri, içine hep birlikte düşürüldüğümüz,  Cumhuriyet dönemimizin en kara günlerinin, aynı zamanda senarist-oyuncularıdırlar. 
            Öyle ki, hatta bugün, içimizden birilerini devşirerek, gözümüzün içine baka baka başımıza çıkartan, dışarıda ki senaristlerin, bu denli küstahlaşmasına cesaret verdiler. Bugün ise, çoğu bu geçmiş güdümlü hükümetlerin kalıntıları veya uzantıları olan siyasiler, bundan sonra da gitmek zorunda olacakların makamlarına, şayet aynı kafa yapılarıyla talip olacaklarsa, asla şikâyet etme hakları yoktur. Öncelikle de bu dediklerimizin altını, noter tasdikli imzalamak zorundadırlar.
            Şimdi, öyle bir dönemin eşiğine geldik ki, sevgili Atatürk’ün ve Türk Ulusunun Türkiye Cumhuriyetinin, bundan sonra boşa harcayacağı değil yılları, ayları bile kalmamıştır. İşte tam bu en karanlık nokta, Atatürkümüzün özlediği, Türk Güneşi’nin doğma vaktidir artık. Bunun da yolu, Türkün ABD ve AB’ye tekmeyi basıp, anavatanı Avrasya’ya bütün ağırlığı ile konsantre olmasından geçer. Türk’ün önderliğinde bir Avrasya birlikteliği, ABD güdümünde bir emperyalist dünya imparatorluğu değil, yeni bir dünya özgürlüğü müktesebatının ilanı ve emperyalizm’in sonu olacaktır.
Homosaphien’in dünya tarihinde ilk devletleşmeye başladığından beri bilinen gerçek, asla unutulmamalıdır ki, Türk’ün başı yukarda ve özgür dolaştığı her yerde, bütün uluslar özgür olacaktır.
                                                                                
                                                                                                         Serendip Altındal