SİB
(Siyonist İttifak Birliği) yani emperyalistlerin şimdiki Patronu, hala bitmiş bir
Erdoğan’dan ister istemez medet ummaya devam ediyor. Bu da demek oluyor ki
ülkemizde hala Erdoğan gibi güvenilir bir vasi bulamadılar anlaşılan. Bu gözle
bakınca da genel muhalefetin şerefinin bir anlamda, aklanmış olduğu görülüyor. En
azından müsterih olmak gerekir o zaman.
Yalnız
bu durumda yönetimi elinde tutan başka bir güçlü lidere gerek duyacaklardır. Çünkü
başka türlü de izahı yoktur bunun. Aslında işin harfi tarifi ve öz Türkçesi de budur
anlayacağımız. Ve şayet bu şahıs bulunduğunda veya çoktan eli sıkılmışsa, sil
baştan bütün legal ve illegal araçlar kullanılarak yenisinin, bir şekilde popülize
edileceği açıktır. Çünkü AKP İktidarının ülkemizi getirdiği durum budur bugün
maalesef. Ne var ki ilk fırsatta mevcut ucube Başkanlık sistemi yıkılarak, TBMM
otonomisinin yeniden güvence altına alınması şartıyla yeni bir oldu bitti den
kurtulmak mümkün olabilir ancak.
Bu
sözlerimiz, bütün bu işler olurken, Türk Milletinin ve genel muhalefetin bugüne
kadar olduğu gibi uzayan konuşmalarla, ahlarla, oflarla ve yağmadan gürleseler
de ‘konu mankeni gibi kalmaya devam edeceklerdir’, endişemize dayanılarak söylenmiştir.
Yoksa genel muhalefetiyle – ki mevcut 6 Parti ortak bildirgesi gibi- aktif
olacak bir Milli İttifak, kendi son sayfasını, diğer yanda milletçe yeşeren
umutlarımız çerçevesinde, elbette yazmayı bilecektir. Çünkü bir dış müdahale,
mevcut şartlar gereği, isteseler de olamayacağından; ama bizce malum olan çaresizlik
bunalımındaki birileri, öngörüleceği gibi de içeriden oluşacak müspet gelişmelere
müdahil olmaya kuşkusuz devam edeceklerdir.
Bugünün
şartları ise bir Milli İttifak önünde yeni bir Atatürk’ü cepheye sürmek üzere aslında
çok müsait bir rekabet ortamı yaratıyor. Zira hiç unutulmasın ki rahmeti
Atatürk’ün Lider olduğu günlerde, değil Milli İttifak zeminini, o zeminin milleti
bile ayakta değildi. Oysa uykuda olan koskoca bir ulusun nasıl yeniden dimdik
ayağa kaldırılacağını, bugün anıt mezarında uyuyan en yüce muhteremin Dünyaya gösterdiği
mucizevi eğitimin üstünden, tam bir Asır geçti.
Mehmet
Eymür’ün gecikmeli açıklamalarına gelince; adam her şeyden önce bir Bürokrattır.
Ve bugüne kadar hangi İktidar döneminde hele de bir üst Bürokratın, ki karşı
görüşte olsa bile Hükümetini sokak jargonuyla eleştirdiği görülmüştür. İşte
Eymür de önce bir halk çocuğu olan kendisini bile fazlasıyla rahatsız eden sonu
gelmiş bir Hükümetin, artık değişmek zorunda olduğunu, yine de bir Bürokrat
jargonuyla fazlasıyla ortaya koymuştur. Ve bu durumda Sedat Peker’in bir Bürokrat
Şubesi olarak, Cumhuriyet Arşivindeki yerini almıştır. Ve bana göre de Eymür
tam da AKP dönemi kapanırken kendini harbiden aklayan akıllı Bürokratlardan
birisi olduğunu da ispat etmiştir. Darısı diğerlerinin başına!
Bu
yanda her şeye rağmen Sayın Kılıçdaroğlu’nun Gençlik Birliğine yaptığı konuşmanın
– ki tam metin mutlaka okunmalıdır- metninin tamimiyle Kemalist’çe olduğu intibaının
bütün dinleyicilerde uyandığını söylersem, ne demek istediğimi ifade etmiş olduğumu
düşünüyorum. Ki bu durum Erdoğan’ın vasisi olmadığını da açıkça gösteriyor.
Demek
ki söylemle icraatın ne kadar tutarlı ve Atatürk CHP’sine yakışır olduğunu
görmek için; muhtemelen de en geç 2022 yılında yapılması matematiksel olarak da
ortaya konmuş olan seçimlerin, CHP ağırlıklı bir Hükümeti ortaya çıkarması
gerekiyor artık. Kemalist Milliyetçilerin cevabını merakla beklediği, ‘acaba
CHP Kemalist revizyonunu yaptı mı’ mealindeki sorunun Kılıçdaroğlu tarafından
da olumlu yönde teyit edildiğinin intibaının bende uyandığını da söylemek
zorundayım. Bundan sonra artık tek temennim, Allah utandırmasın demek
olacaktır. Çünkü Kuvayı Milliye geleneği ne zaman umutsuz olmuştur da şimdi
olsun? O halde bunu sakın unutma Sayın Kılıçdaroğlu!
Çünkü
Kemalizm’in revizyona ihtiyacı yoktur. Devrimini hatta evrimini bile kendi
içinde taşır. Böyle bir başka sistem de mevcut değildir sistemler almanağında. Bu
nedenle de CHP aslında kendi özüne dönse dahi kendi Devrimler fırınına sahip
olacaktır metelik bile harcamadan. Böylece ekmek yapar gibi küreğini soktukça o
fırından yeni devrimleri zahmetsizce çıkarması ve milletine bedava hayır
yapması sorun bile olmayacaktır. Şimdiye kadar böyle olmadı mı? Böyle öğretmemişiydi
bütün bunları bize, baş Ustamız Atatürk.
Hangi
fırından alırsam alayım masama ‘memleketimin halleri’ geliyor. Şöyle ki;
yakında bağımsızlık talepleriyle Washington DC’nin başını çok ağrıtacak olan
Amerikan Eyaletlerinden bizimde yakından tanıdığımız Pensilvanya Eyaletinin
Senato Meclisine, Amerikalıların çok yakından tanıdığı şovmen Doktor Mehmet Öz
aday yapılmak isteniyor. Öyleyse bizde çoktan defteri kapanan FETO yerine artık
bu Doktoru, Diplomat çantasına da yeni tıbbi antlaşmalar koyarak bizim Tıp
sektörü üstünden yeni ve pahalı tıbbi projeler yaparak paramızı almak gerekçeli
ve Hükümetimizi de kafaya almak üzere müsait bir zamanda, diğerleri gibi ülkemize
yollamayı ihmal etmeyecekleri de anlaşılıyor. Ee Amerikalı bu başka da ne beklenir
ki? Ne diyelim hayrımıza neyse olsun.
Sonuç
mu: Evet bir şeyler yapılacak ve hak yeniden milletin olacak. Kemalist’in
başının eğildiği hiç görülmüş müdür? Çünkü Kemalist her 10 Kasım da Atatürk’le
birlikte yeniden doğar ve onunla birlikte yeniden büyür…
Serendip Altındal