Köşkte
kelleler değişti de ne oldu. Neticede gitti Gülsüm geldi Gülsüm. Anlayacağınız
değişen bir şey olmadı. Birilerine göre de gitti istavroz madalyalı Papaz,
geldi Musevi yıldızlı çakma İmam. Her neyse Allah sevenlerine bağışlasın düşman
kardeşlerin ikisini de.
Arada bir çeşni değişikliği bizim
Ekmel birader olabilirdi, olmadı onu da bizim aşçı yamakları boykotçu
dahiler(!) tuzladılar. Ne yapmak istediler de ağız tadını bozdular, nasıl
yaptılar, neden yaptılar, suçluluk kemkümlerinden onu da birtürlü anlamak
mümkün olmadı ya zaten.
Ne var ki gelgitler arasında en
isabetli karar Kılıçdaroğlundan, hiç gerek dahi yokken parti içi yargıtay
kararı almasıyla, yarın tarih önünde kendisine artılar kazandıracak olan çok
isabetli bir vuruşla geldi. Siyasa akılcılığını, bu vasıtayla bir daha
kutlarım. Son günlerin bende en çok etki yaratan olayı, düzgün adam - ki düzgün
olmak her halikarda zikredilmeye değer
bir erdemliliktir. Hele de etrafta fazla emsal yokken - Kemal Bey'in bu delikanlılığı
olmuştur. Gerisi de bilin ki hikayedir dostlar...
12 yıldır seyretmekten bıkmadıkları
bozuk tabloya bir rötuş hakları varken, onu dahi kullanmaktan aciz olanlarla
oturup neyi tartışacaksın, nasıl anlaşacaksın ki. Varsa bir bilen bizde
dinleriz. Hayal alemlerinin boynuzlu atlarını mahmuzlayanlarla, efsanelerin
zümrütüanka kuşlarıyla kanat çırpanlarla, somut güncelinizde hangi ortak
lokmalardan bahsedebileceksiniz ki. Hergün aynı şeyleri okuyup, işitmekten,
aynı pilava kaşık sallamaktan sıkıldım, biraz da hareket görelim artık diyoruz;
ama adamlarda tık yok, renk yok, ruh yok, sadece bolca sallayıp, kuru esinti
yapıyorlar hepsi o kadar.
Gelelim şimdi ıspanağın faydalarına;
sahi hep birlikte böyle nereye koşturuyoruz kerimeler, biraderler bir bileniniz
var mı? Vakıa her ağızdan ayrı bir gam çıkıyor da ritm bozukluğundan, harmoni
uyumsuzluğundan baş solistler bile ne okuyacaklarını şaşırıp suspus oldular
herhalde diye düşünüyor insan.
Yani konuşması gerekenlerin biran
evvel konuşmaya, bülbüller gibi de şakımaya başlamaları gerekirken, onlar
nedense sessiz kalma haklarını ısrarla kullanmakta, diğer yanda ise çatlak zurnalar inatla
ortalarından çatlamaya devamdalar. Yoksa Ehli Beyt genel tatil yapıyor da bizim
mi haberimiz yok. İki gün evvel millet kalktı, koptu bir vaveyla sandığa koştu
- tabii boykotçular hariç - şimdi ise birden sular duruldu ve sanki herşey süt
liman oldu. Muhtemelen de vatan kurtuldu. İşte bu lakaydılık ve bu başıbozukluk
hayatı çekilmez yapıyor ya yurdumda zaten. Varsa yoksa IŞİD adlı yeni Haçlı
Lejyonerleri ve diğerleri, sanki ülkenin çok daha önemli başka dertleri yokmuş
gibi, hadi canım geçiniz.
TKK talimatnamesine
"İnsiyatif" maddesi sadece kumandanlar için değil; ordunun neferine
kadar bütün bireyleri için konmuştur. Çünkü gün olur kumandanın şehit olduğu
veya tabansızlığından düşmana sığındığı ordunun, sorumluluk bilincinde ve
insiyatif sahibi bir neferi dahi, vatanı kurtarabilir icabında. Ki muhteşem
Türk tarihinde buna sayısız emsal vardır. O halde bu yazının asıl muhatabı,
kumandanlardan önce yüce Türk Ulusunun gerçek neferleridir.
Aziz Atatürk aşağıda ki
gibi, her vesilede tek muhatap olarak Türk Milletini almıştır. Yoksa başka bir
milleti mi kastediyordu acaba? İşte bu soru da o millete sormamız gereken
soruların arasında yer alıyor.
§ Türk milleti yeni bir iman
ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur. Bu devletin dayandığı
esaslar "Tam Bağımsızlık" ve "Kayıtsız şartsız Milli
Egemenlik" ten ibarettir. Millet bu egemenlikten en küçük bir parçasını
bile feda edemeyecektir; gözünü açmıştır.
[Mustafa
Kemal 1923 (5-91)]
Kemalizm gibi anavatan
ile tabandan iltisakı olmayan "Yeni Türkiye" yaftalı, Haçlı
(emperyalist), Türk insanını temsil etmeyen sanal kavramlarla konuyu ele alan
emperyalist kaşalotlarına da bir hatırlatıverelim o zaman. Yeni devşirmelerin
ağızlarına, aklı evvel sahipleri(!) tarafından pelesenk halinde yerleştirilen
yeni bitme ucube kavramlar, "Kemalizm" yanında, bağımsız anavatan
konsepti taşımadıkları üzere havada asılı kaldıklarından, sırıtırlar ve boşluğa
düşerken de kendilerini de birlikte götürürler. Ve yine öyle olacaktır. İşte bunu akıllarından sakın çıkarmasınlar.
Şimdilerde ülkemde sadece yazınıyor,
çiziniyor. İşte hepsi de bu. Pekiyi ne değişiyor. Kim okuyor, ne öğreniliyor,
ne benimseniyor, ne özümseniyor. Hangi gelecek planları, hangi akil, erdemli,
ahde vefa sahibi kafalarca yapılıyor. "Ve işte o
zaman güler yüzlü tatlı dilli munis adam, bir dev kesilirdi"; ama
nedense kesilemiyor. Gelin şimdi bütün bu soruları en iyisi, doğru(!) cevapları
alacağımız boykotçulara soralım ne dersiniz...
Serendip
Altındal