11 Ağustos 2014 Pazartesi

SEÇİMİN BERABERİNDEKİLER..

           Köşk seçimlerinin gerçek mağlubu, aslında bizim egosantrik boykotçu takımıdır. İkinci kaybedenlerse, yerlerde sürünen ve kendi seçmenlerini bile ikna edemeyen muhalefet liderleridir. Son kaybeden ise, belki tuhaf gelebilir; ama bizatihen galip görüntüsünde ki Erdoğan’ın kendisidir. Çünkü temsil ettiği rey oranının Cumhuru temsil etmediğini, bu oransız ve kitabına yine uydurulmuş seçimle, Türkiye Cumhuriyetinin başında ileri vadesi olmadığını, yolunun sona erdiğini kendisi de çok iyi anlamıştır aslında.
           
            Pekiyi bu seçimin hiç galibi yok mu diye haklı olarak soracaksınız şimdi. Tabii ki vardır kuşkunuz olmasın. O da yine ve her zaman ki gibi Türk milletidir sadece. Nasıl diye sormayın. Minimal bir ince ayarla adaylarını son yolculuğa çıkaran müstevlilerin, Türkiye isimli oyunlarının son perdesi oynanacak şimdi. Ne var ki parsayı sonunda yine Türk Ulusu toplayacaktır, her kazancın da bir vadesi vardır. Şimdi oyunun sonunu bekleyelim artık.

            %2 bile olmayan fazlalığının ise, çoğunluğunu boykotçu oylarının teşkil ettiği geçersiz oylardan kendi hanesine, yine şaibeli yazılanlarla sağlandığı da çok açıktır. Tüm Erdoğanlı ve AKP'li seçimlerde ne zaman şaibeli sonuç oluşmamıştır ki. Buna rağmen muhalefetin her noktada olduğu gibi bu alanda da eksikliği ve yetersizliği, köşkü de gümüş tepsiyle Erdoğan’a hediye etmesine sebep olmuştur neticede. Esasen 12 yıllık AKP iktidarında muhalefet partileri, hangi seçimde Erdoğan’a çalışmadılar veya çalıştırılmadılar ki.

            Boykotçuların muhtemelen de çoğunluğunun, Taksim mitinglerinde işe yarayan ve artı hanelerine yazılan yaratıcılıkları, ne yazık ki belki de haklı boykotları adına; ama hem de sandığa kadar gittikten sonra, sandık başında çocukça yapılan saçmalıklara dönüşünce, ne yazık ki geçersiz oylarıyla, her şeyden önce de bu defa eksi hanelerine yazıldı. Sandığa kadar gidip de boykotlarını rey pusulalarına kasıtlı olarak yansıtıp onları geçersiz kılanlarla, hiç gitmeyenler, Tayibe hizmet etmişlerdir aslında. Şimdi müsait yanlarına kına yakabilirler artık. Üstünde ne kadar kafa yorduklarını bilemediğimiz emsali olmayan bu yaratıcı(!) dehalarından ötürü de kendilerini kutlarız(!)

            Olay başından itibaren belli değilmiydi aslında. 2 ci tura kalan bir Erdoğan PKK reyleriyle seçilmek zorunda kalınca karizmayı esaslı çizdirecekti. Dolayısıyla 1 ci turda işi bitirmeli ve sözüm ona Cumhuru temsil ediyor görünümüyle köşke taşınmalıydı. Zira %50'nin bir hayli üstünde seçilmesi hiç de inandırıcı olmaz, bunu da kimse yutmazdı elbette. Bu nedenle de en az %50 + 1 e ihtiyaç vardı. Ne hikmetse, bütün hikmetler de Erdoğan'a yardım ettiği için yine öyle oluverdi(!) Yani adına millet dediğimiz; ama illet mi millet mi olduğunu bir türlü anlayamadığımız seyircilerin izniyle, bu da sağlanıverdi zaten. Hesap yine şaşmadı, halı yine altımızdan çalındı ve biz yine elimiz kolumuz bağlı seyirci kaldık, sayın seyirciler...


            Façası bozuklar istedikleri gibi daha ne kadar oynayacak, oramızla buramızla. Hadi buna da bir çözüm bulsanız ya çok bilen epiküristler. Hem yazan, hem de çizenler, kademe bürokratları, subayları, milletin sırtındaki oportünist, bir de milletin vekili yaftalı parazitler, partilerinde de köşeleri tutmuş kaşalotlar, akbabalar, aydın yaftalı çakma Proflar, Rektörler, eğitim üstatları, sanal hukukçular ve gayrı milli ticaret erbabı. Tüm siyasa kazuletleri, diğer konu mankenleri ve yandaşları hepiniz yettiniz gari. Yuh olsun ervahınıza. Yoksa devrimi sokaktaki adamdan mı bekliyor, sonra da yine mal bulmuş gibi üstüne atlayıp en ön saflarda devrime adlarınızı vermeyi mi hesaplıyorsunuz...

            Bakın yüce Atatürk'e tek başına destan yazdığı halde, şöhretin zerresinde gözü olmadı, her şeyini milletiyle paylaştı. İnsan da biraz vicdan; ama bir hayli de ar ve yürek olmalı. Demek ki tarihler boyu öğrene öğrene, Türk'ün ancak Türk'le bitirilebileceği gerçeğini, sonunda alayı da kabul etmek zorunda kaldılar. Amaç Türk'ü Türk'le yeni Sevr dönemine getirmekti. Şimdi bunun için Erdoğanlı son perde oynanacak. İnşallah bu son perdeyi de sessizce izler, sonunda belki bir de alkış tutarsınız da, sonunda hepinizin de ipini çekip perdeyi de üstünüze kapatıverirler. Asla unutmayın ki; hepiniz yok olsanız da, Türk Milleti ebediyete kadar her daim yaşayacak ve kendine yetmesini de bilecektir. Allah beterinden korusun diyerek bekleyelim bakalım şimdilik. Elbet bunları da aşacağız...


            Esasen dış dünyada (normal ülkelerde) bir hayli seçim tecrübesi olan İhsanoğlu'nun, bizim AKP ülkesinde "vay başıma gelenler" şaşkınlığında ki gözleri ve ifadesinden, bu 'HİKMET' şaşkınlığının derecesini de anlamak mümkündü. Yani adam bile şaştı bizde ki alicengiz oyunlarına. Bütün eksikliklere rağmen yine de tek başına topladığı oy sayısı, kendisine eli öpülecek bir saygınlık kazandırmıştır. Adamcağız imajına ve şartlarına göre belki doğru seçimdi; ama şartların tespiti yanlıştı. Atatürkler ülkesinde, ancak o seviye ve safta önder veya önderlerin arkasında toplanacaktı elbette yüce TÜRK MİLLETİ. Yoksa bu da mı bir tertipti. Sorumluları nasılsa bir şekilde bunun da hesabını vereceklerdir.

            Bizler yani Ekmel'e rey verenler, aslında ahde vefa sahibi Türk Milletinin gönüllerinin tek kazananlarıyız ve de başladığımız noktadayız şimdi. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, şimdi gerçek kazananların da vicdan huzuruyla bu satırları karalıyorum. Diğer yanda seçim sonuçlarının, bilhassa da CHP kökenli milliyetçi ve Kemalist tabanın, kendi adayını görmek istediğini açıkça ortaya koyduğunu tespit ederken, belki de tek ortak kazancımız bu olmuştur diye düşünüyorum.


            Genel sonuçlar muhasebesinde bütün yorumlar birbirini tamamlayınca, sorumluluk sahibi olmak zorunda olan kafalar, parti kurultaylarında tarafsız durum değerlendirmelerini yapıp günah çıkardıktan sonra, tamam mı devam mı kararlarını alırken, bu defa bir hayli de zorlanacaklardır herhalde. Aynı bağlamda parti içi köklü revizyonlara gitmeleri de kaçınılmaz görünüyor.

            Bu bağlamda bizi özellikle en ziyade ilgilendiren, CHP'nin yeni, eski saçmalıklarını bir kenara fırlatıp, içindeki kendinden olmayan katkıları da temizledikten sonra, altı okunu tekrar cilalayıp parlatarak, Cumhuriyeti kuran Kuvayi milli ve yüce Atatürk'ün partisi olma kimliğine bir an önce yeniden kavuşmasıdır. Ve bu dik duruşu savunmayan veya herhangi bir nedenle de savunamayacak olanlar, acilen parti bünyesinden dıştalanmalıdırlar...

                                                                                                         Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder