3 Şubat 2015 Salı

SIKI SOSYALİST..

Çipras Efendi, sumenin üstüne koyacak daha acili yokmuş gibi, hemen Kardakla işe başlayınca; ne sıkı bir Sosyalist(!) olduğunu derhal ortaya koydu doğrusu. Hani ne alakaysa? Veya bu olayı, sağ radikal milliyetçi kesimin desteğini arkasına almak nedenine yorsak bile, taşıdığı riske değmeyeceği nedeniyle de olayı, iddialı ve ciddi bir sosyalist için, fazla hafifmeşrep ve maceracı bir yaklaşım olarak kabul etmemiz gerekir. Bu da ne demeye çalıştığımı, daha iyi açıklar sanırım.


Söylemedin demeyin. Emperyalist bu defa çakma solu komşuda devreye sokarak, vaktiyle düştükleri İstiklal dumurunun rövanşı bağlamında, bizi köşeye sıkıştırmak niyetiyle, Yunanlı kardeşleri yine dolmuşa bindirip, üstümüze gazlatmayı planlıyor anlaşılan. Öyle ya, sanki mevcutlar yetmezmiş gibi, yeni bir Ege sorunuyla cümle aleme hoş bulduk demenin, başka da bir izahı varmıdır?

Emperyalistin hesapları arasında kim bilir ne boş vaatler ve olası borç afları bile vardır mutlaka. Yunanistan da şimdi milli kurtarıcı gibi, suni bir azim ve teneffüsle lanse edilen sol strateji, yeni simalarıyla bir militar güç haline devinip bizim yöne doğru yine cihada kalkarsa, inanın hiç şaşırmayacağım kendi adıma. Çünkü dolunun arkasından sağanak, genel de hep gelir. Ve halen tepemizdeki şunun bunun beslemesi hükümetten kurtulmadıkça da, birbiri peşine sağanakları beklemek durumundayız biline.


Öyle ya! Başımıza bir baba sorun daha açıp, aman dememizi ve istedikleri tavizleri de sorgusuz vermemizi isteyeceklerdir kuşkusuz. Kıbrıs sorunu, Güneydoğumuz, Avrasya flörtümüz, Asya devleriyle dirsek temasımız kabak çiçeği gibi sırıtıp duruyorken ortada, üstüne de bizim kulvarda seyreden tüm kalkınma ülkelerine, Sosyalizmin ne denli nefretlik, nasıl "tu kaka" olduğunu göstermiş olmaktan da büyük keyif alacaklarını da var sayarsak; anlayacağınız bir koy üç, beş birden al opsiyonunu, bize bırakmayacaklardır elbette.

Herifler böylesi emperyalist pazarlama senaryolarının uzmanı ve işleri de bu olduğundan, başka ne denir ve ne beklenir ki. Merkantilist evreden itibaren Kapitalizm ile Burjuva, sarmal dürüm haline geldikten ve üstüne de neo liberal acılı sosu döktükten sonra, başka türlü de bir icraatlarını duyan, gören, okuyan varsa bize de öğretsin, seviniriz.

İyi de pekiyi bu kadar basit mi ve de bu kadar oldubittiye endeksli mi bu işler. Ya da Türk Milleti ve ordusu, böylesine kelepir olmuş, Bulgar Pazarı tezgâhlarına mı düşmüştür artık? Ayrıca daha işin başında, kapitalist tarlada bu işlere kalkınca, işin olmazsa olmazı olan, "halk devrimsiz" bir Sosyalist Hükümetin kurulmasının, düşüncede dahi eşyanın tabiatına aykırı düşeceği, karasularımızda Palamuttan kaçan Hamsinin dahi ıskalamayacağı bir gerçektir. Hiç kendimizi kandırmayalım.

Hayal gücümüzü de fazla zorlamayalım, bakarsınız bize de lazım olabilir. Hoş böyle bir Hükümet kazara kurulsa bile, temelsiz binaya benzer, zelzeleyi geçtik de, ilk kuvvetli Lodosta bile secdeye yatar. Yoksa Çipras'ın ömrünü, Türkiye ile gireceği sürtüşme ve bunun başarı ölçüsü mü belirleyecek acaba? Elbet yakında bunu da göreceğiz.


Oysa komşuda bunlar olurken, biz şimdilik, bir yanda inleyen feryatlarını dinlemekte oldukları hukukun üstünlüğünü(!) vurgulayanlarla, diğer yanda sarayı çaldık, başkanlığı da nasıl aşırırız hesapları yapanlarla uğraşmaktayız hala. Yalnız halef, selef Başbakan, aynı bağlamda da Cumhur işlerine de bakan Erdoğan’ın, gözünü diktiği Başkanlık işi ise minare ve kılıfı meselesine döndü; ama bir farkla ki, ya minare çok uzun ya da kılıf kısa anlayacağınız…

Çipras dan umutvar olanlar, pesimist olduğum ve moral bozduğum için belki bana kızacaklardır. Aslında bende kızıyorum kendime; ama ne yaparsınız ki, akıl pusulam aksi yöne, sallasam dahi dönmüyor bir türlü. Yine haklı çıkacak olmanın bezdiren sancısıyla, kuru temennilerle de kimseye şirin olmaya çalışmak içimden gelmiyor dostlarım, kusura bakmayın. Ve şimdi yapacağımız tek iş de, beklemek ve görmektir.

Ne ki devre arasında, Yunanlı dostlarımıza, yine gaza gelmemeleri bağlamında dikkatli olmalarını önerebiliriz belki. Çünkü neresinden ve nasıl bakarsak bakalım, her türlü şart ve şeraitte, başta kendileri olmak üzere tüm günahsız canlara yazılacaktır, sular durulduğunda fatura yine.


Ayrıca unutulmamalıdır ki, namussuzlar birbirine düşünce, durumdan namuslular nemalanır. O halde akıllı olup, kendi hırsızlarını birbirlerine düşürmelidirler. Ki bu bağlamda şaşmaz tarihin arşivlerinde, yeterinden fazla kanıt bulunduğunu ve en yenilerinin de mevcut birikime katılmak üzere yolda olduğunu, söylemeye de, bilmem gerek var mı?

Serendip Altındal

serendipaltindal@gmail.com
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder