28 Ocak 2015 Çarşamba

AKILÇAĞI..

            Sosyal Devlet, Sosyalist Devlet demek değildir salt başlık olarak ele alındığında.  Çünkü Batı dünyasında “Sosyal” tanımı, Sosyalist özeğinden kopuk ve tekbaşına havada asılı, soyut apayrı bir kavram gibi bilhassa algılatılmaktadır. Oysa işin aslı öyle değildir. Sosyal Devlet dendiğinde, pratiğinde olduğu gibi soyut ve kopuk değil, aksine Sosyalist Devletin somut bütünüdür hemen akla gelen veya gelmesi gereken.

            Avrupa da bugüne kadar havada asılı kalan bu kavramın, Marks ve Engels’den bu yana hem de ihtilậlsiz tekrar ayakları üstüne dikebilme şansı doğmuştur şimdi Yunanlı eliyle. İnşallah bu soyut kavram, özeğiyle buluşup somutlaşarak gerçek bir Sosyalist Devlete dönüşebilirde(!) eski Avrupa’nın Reform döneminde olduğu gibi, yepyeni bir Çağ başlar dünyada. Başlayan yeni Çağ ise, dünya nüfusunun neredeyse tamamına yakını olan tüm ezilen halkların, yeni umut ışığı olacaktır.


Avrupa da, diğerleri gibi göstermelik Sosyalist; ama aslında emperyalist ajanı – ki amaçlı olarak başarısız emsal yaratmak bağlamında -  sanal sosyalist partilerden biri olmadan, gerçek Sosyalist bir partinin iktidar olabilmesinden ziyade, böyle mayınlı bir zeminde iktidarını yaşatabilmesi çok daha zordur. Bu perspektiften bakınca da, Syriza Partisinin aslı ve Burjuva tarlasında ihtilal tabanı olmadan ne kadar dayanabileceği, nasıl olsa yakında çıkacaktır ortaya. Önce rüzgârın dinmesini bekleyelim ve görelim.


            Şayet tutarsa da, bizler bu demokratik devrimden neler alabiliriz. Bu sorunun cevabı da görelidir şüphesiz. Herkes, özellikle de Burjuva, grup, cemaat, vakıf, dernek vs. ve herhangi bir kült veya ezoteriktik aidiyeti olanlar, öncelikle kendi menfaat antenlerini devreye sokacaklardır kuşkusuz. Evrensel temel halklar kampusunda, yani temel sosyal tabanda yer alanlar içinse durum değişmeyecektir. Çünkü onlar, önlerine her kim ne koyarsa, alternatifsizlikten, yemeğe alışkındırlar da nasıl olsa.

            Ne ki, Sosyalist Devrim başarılı olunca, kapitalist madeni olan sömürülen geniş halk kitleleri için de durum değişecek ve bugüne kadar neler kaybettiklerinin, nasıl uyutulup soyulduklarının farkına varacaklar ve bu dinamik dürtüyle de bir anda, skolâstik uykularından uyanacak olan halklar, şimdi yeni kazanımlarına sımsıkı sarılacaklardır. O zaman da, vazgeçilemez buldukları yeni değerlerini, ne pahasına olursa olsun savunmaya başlayacaklardır artık. 

            Bu yeni olgu da, Avrupa ve geri kalan emperyalist dünyasının işte asıl büyük kậbusudur.  Yoksa Syriza Partisinin Avrupa’da iktidar olması değil, aslında başarı kazanmasıdır onların sorunu. Bundan sonra nelerin gelebileceği, karşı tarafın nasıl kendi benmerkezini savunacağı bellidir artık. Yunanistan da ki Sosyalist Koalisyon Hükümeti, daha kuruluşunda içine monte edilecek ajan/provokatör katkıyla – ki sağ tabanlı bir partiyle zorunlu ortaklık başlamıştır bile - sürekli olumsuza doğru yıpratılacak ve kendi içinden çıkmaza sürüklenecektir.

            Bu konumda olan ve AB hışmına uğramış bir Hükümetin, yakın bir vade için bile ayakta kalabilmesi, inanın AB’nin göbeğinde bir gerçek Sosyalist Hükümetin kurulabilmesinden bile daha zor olacaktır. Çünkü yeni Hükümet, kumaşına yamanacak provokativ manipülasyondan, kendi imkânlarıyla kurtulduğu takdirde bile, bu defa açıkça dışarıdan ve belden aşağı, önden, arkadan her türlü radikal saldırıya maruz kalacaktır. Bu durumda da dış kaynaklardan yardım almak zorunda kalması, kaçınılmaz olacaktır.


         Bu zorunlu durumda ise, neresinden bakılsa çok daha şümullü bir Doğu/Batı sürtüşmesinin, yeni bir dünya harbinin tek başına nedeni olabileceği düşüncesi de yadsınamayacaktır. Sonuç olarak; yepyeni bir çağın başlamakta olduğu kesindir. Ve bu yeniçağı,  “AKILÇAĞI” olarak isimlendirmek, zannediyorum ki, 5 milyon yaşında olan ve artık kemale ermiş olması gereken Homosaphien’e de, en yakışan olacaktır…

Serendip Altındal

serendipaltindal@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder