Türkiye’mizin en ihtiyacı olduğu bir zamanda, her şeyini ortaya koyarak
uluslararası arenada, ülkesini tek başına savunan bir vatan evladı var. Adı
Doğu Perinçek olan bu ahde vefa insanı, Ermeni Diasporasının, Amerikan
kongresinin yarısını kafaya alarak, Ermeni olaylarının yüzüncü yılında, zorunlu
kaldığımız 1915 nefsi müdafaa tehcirinden, dünya genelinde bir jenosit yaratmak
üzere, yeni bir atağa kalktığı bu kritik günlerde, yedi düvelin karşısında
ülkemizin haklı savunusunu yapmaya soyunmuştur yine.
Bu savunmayı da, sanki
İsmet Paşanın Lozan'ı gibi, naif omuzları üstünde; ama ne yazık ki devletinin
desteğinden yoksun ve tek başına üstlenmiş bir vatandaşımızdır. Emsal
gösterdiğimiz İsmet Paşanın ise arkasında, kapı gibi bir Atatürk ve onun milli
meclisi vardı...
Cihan harbinin bizim
için en sıkıntılı döneminde, içimizden birileri olarak 600 yıl Osmanlı
ümmetiyle kardeşçe yaşamış ve her şeyimizi paylaştığımız insanlardır bunlar. Harbin
mağlubu ve yorgunu, hem de emperyalist sırtlanların, vatanımızı şimdiki gibi
yine paralamaya hazırlandığı bir sırada, birlikte ekmeğini yedikleri ülkenin
yurttaşlarını, sanki müstevli Şeytana uyup kalleşçe sırtından bıçaklayanlar
değillermiş gibi, utanmadan bir de yedikleri herzeyi ödüllendirelim istiyorlar.
Utanmazlığın, şerefsizliğin ve hayâsızlığın bu derecesine tarihte
rastlanmamıştır.
28 Ocakta AİHM
davasında tek başına, başı yukarıda ve dimdik, yine ülkesini savunmaya
hazırlanan ve Ergenekon balonu patladıktan sonra da gıyabındaki olası bir suç
şüphesi otomatikman düşen sevgili Perinçeğin, ne hikmetse(!) birileri yine de
çakma tutuklama kaydıyla yurt dışına çıkmasını engelledi. Oysa orada Sayın
Perinçek yerine, Türkiye’mizin tezini savunmak üzere devletin hukukçularının,
tarihçilerinin bulunması gerekiyordu.
Bunu yapmaktan aciz
olan Hükümet, hangi amaca(!) hizmet ettiğini işaret eden ve patronunun
kendisine yüklediği gerçek misyonun utancını sergileyen safta kalmayı tercih
etmiştir. Bunu yaparken de her zaman ki gibi yine, bizi hiç şaşırtmamıştır.
Hele de bu düşkünlük
içinde, varlıkla yokluk arasında kararsız kalan Hükümetten; bir de genç
araştırmacılarımıza gözdağı vermek adına, körpe canlarını alan emperyalist
ajanı o.... çocuklarının üstüne gitmesini beklemek, saflık ötesi enayilik olur.
Bilmeli ki, emperyalist şerefsiz, gençlerimize gözdağı vermeye odaklı
cinayetlerle, hiç bir yere varamaz. Ve Atatürk'ün neferleri olan genç
bilimcilerimizi, ürkütemezler bile. Olsa olsa sonunda kendi boyunlarını kıracak
olan süreci hızlandırırlar.
Şimdi buradan, genç
milli bilimcilerimizin, aydınlarımızın can güvenlikleri için en fazla, bizim
MİT'e, İmralı da ki çapulcuya ibrik taşımayı bırakıp, körpe canlarından edilen
ve milli istikbalimiz olan genç araştırmacılarımızın tetikçileriyle ve de
siparişçileriyle, aynı yöntemlerle hesaplaşmaları çağrısında bulunabiliriz.
Çünkü kendileri bu
işleri iyi bilirler ve bu işler için de biçilmiş tek kaynaktırlar. Allahın
bildiğini kuldan neden saklayalım ki; kendi adıma şayet bir MİT görevlisi
olarak, böylesine gurur verici kuvayi milli bir görevle onurlandırılmış
olsaydım, çok büyük bir şevkle bu şerefli görevi sonuçlandıracağımdan da adım
gibi emin olurdum.
Başlangıç konumuza son noktayı koyalım öyleyse. Şimdi Yargıtay’a düşen görev
ise, Türkiye Cumhuriyeti ile Devletinin ayrı kimlikler taşıdığı Türkiye’mizde,
prensipte Türkiye Cumhuriyetini temsil edemeyen Hükümetin, bu ayıbını örtüp,
namusunu kurtarıp, hem de Türkiye Cumhuriyeti DEVLETİNİ gerçek anlamda temsil
ederek, Sayın Perinçeğin yolunu açarken; aynı bağlamda kendisinin tam bir maddi
manevi destekle, AİHM önünde yalnız kalmamasını sağlamak da olmalıdır.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder