Zamanlar içinde oluşmuş 16 Türk devleti tarihseli; coşkulu, vardığı
yerlerde İmparatorluklar kurarak tarihe yerleşen, nizamını kurarak, uygarlığını
yayarak, egemenliğini dosta düşmana kabul ettirdikten sonra da, hemen yeni arayışlara
giren, çağlayanlar gibi taşan ve bulunduğu yerlere sığamayan bir milletin
tarihi, yani evrakı metruke sidir. Zaman geçtikçe ve teknoloji geliştikçe de
çok daha eskilere uzanan, geçmişinde bile yerinde duramayan ve devamlı
derinleşen, eskidikçe de şarap gibi değer kazanan, muhteşem bir tarih. Ne kadar
görkemli, ihtişamlı ve iftihar edilecek evrensel bir varoluş bu Tanrım. NE MUTLU TÜRK’ÜM diyene.
Pekiyi eniştemiz bizi
neden öptü acaba. Türk'ü ağzına almayan, kendine kondurmayan enişte, herhalde
birisinin olumlu tavsiyesine uyarak, Türklerin ülkesinde belki de ilk defa, bu
güne kadar yaptığı en anlamlı gösterisinde sahne almıştı oysa. Kendi adıma,
köşk katında ilk defa yapılan ve Türk'ün şanlı tarihine yakışan bu anlamlı
görseli, dekor yetersiz olduğu ve başoyuncu da Erdoğan olduğu halde tutmuştum
aslında. Ne ki, 16 farklı dönemin Türk neferiyle saf tutması da boşa çıktı.
Zira fazla antipatik
olduğu ve ortaya çıktığından beri, sayısız olumsuza el attığı için, olumlusuyla
bile yine kimselere yaranamadı. Yani ne yapsa yakışmıyor bizim biradere. Ne
yapsın bu onun fıtratı oldu artık. Suçu kendi naturasında aramalı, başkasında
değil. Her adımıyla nasıl gelgitleri oynadığını, her attığı adımın bir
öncekinin farklı yönünde bir hamle olduğunu, diyelim ki kendisi idrak edemiyor;
yoluna kendilerini bu kadar ucuza pazarlayan seçmeni ve yandaşı, akli
melekelerini balık pazarında mı unuttular acaba...
1- Özellikle alt
kaynakları zengin ve bağımlı ülkelerde terörün yaşatılması ve düğmeye
basıldığında ortaya çıkması tesadüf değildir elbette.
2- Bu durum aynı
zamanda, başını ABD'nin çektiği ve aslan payını aldığı emperyalist tasallutun,
ulusal kaynakların soyulmasında, arka planda ki hempası olan Avrupalı
sürüngenlerin, bu terörü nasıl ve neden beslediklerinin de yadsınamaz
göstergesidir.
3- Uluslararası alanda
besledikleri farklı terörist sürülerinden, özetle de İslam yaftası
taktıklarını, zaman zaman yeraltına çekerken, ekonomi politik göstergeler
işaret ettiğinde, bir anda Paris’te olduğu gibi, yeryüzünde de çiçek
açtırabiliyorlar. Mesela El Kaide, Boko Haram, IŞİD vs. son dönemlerin bu
bağlamda seçkin örnekleridir. Müslüman yaftalı olmayanları ise daha ziyade,
salt hedefli tetikçilikte (toplu suikastlarda) kullanıyorlar. Bunun önceliğine
de aralarında ki emir komuta zinciri karar veriyor. Ve Paris’teki olayın da, ön
anlaşmalı olduğu apaçık sırıtıyor aslında.
Çünkü harekât amiri
komiserin ve sözde kovaladığı tetikçilerin ifade veremeden telef olmaları, bu
durumun çok açık bir göstergesidir. Sömürgelerin dışında ilk defa bir AB
ülkesinde İslam yaftasıyla, radikal bir provakosyon amaçlı yapılan bu
tetikçilik, ekonomik dar boğazlara giren vahşi Batı'nın, 'hep benden beklemeyin, sizlerin de taşın altına elinizi
sokmanız gerekiyor' bağlamında ABD ayağının, AB uzantısına verdiği direk
bir mesaj olarak da okunabilir. Belki de muhtemel bir infialden endişe duyan
Obama, bu yüzden Paris’te görüntü vermemiştir, kim bilir.
5- Besleme terör ile
bunalıma sokulan ve çaresiz kalan yerel Hükümetler, eli mahkûm Batıdan yardım
talep etmek zorunda bırakılıyorlar. Hemen işareti alan emperyal güçler,
başlarında da muzaffer komutanları ABD olmak üzere, gayet meşru gerekçelerle,
ellerini kollarını sallaya sallaya, daha önce terk etmek zorunda kaldıkları
kurban ülkelere, bu defa kurtarıcı pozunda yeniden yerleşiyorlar.
6- Beslenen terör,
sadece vurucu, eli kanlı teröristlerden oluşmaz. Siyasi partiler, medya
araçları, çeşitli kamu teşekkülleri, hukuksal profiller, ticari kurumlar,
bankalar, üniversiteler, liseler hatta çocuk yuvalarına kadar değişen
formatlarda da karşımıza çıkmaktadır. Çeşitli istihbaratların araştırma
raporlarında, bu konuda çok çarpıcı bilgilere ulaşılmaktadır. Sadece ABD kendi
milli istihbarat kurumlarına, hedef ülkelerde soft-hard terör organizasyonları
uyarlamaları için yıllık bütçelerinden, bugünlere kadar dudak uçuklatan
rakamlar ödemiş ve ödemektedir.
Paris olayından
kendimiz de bazı mesajlar alıp, sıradaki biz olabiliriz düşüncesiyle çok tedbirli
olmalıyız. Düşünün, PKK terörünün üstüne, bir de bu ne idüğü belirsizleri
koyarsanız faturamız kabarabilir. Hoş hani evelallah üstlerinden geliriz
nasılsa ve askeri, sivil faydalı da bir şer olur bizim için aslında. Ne var ki,
her riskin kabul edilebilir bir zararı da vardır kuşkusuz. Ama kâr zararı
fazlasıyla karşılayacaksa ki hesap öyle gösteriyor. O zaman mesele yok varsın
gelsinler. Başımızın üstünde yerleri var.
Yalnız sonra bizi,
emperyalist patronlarının diğer besleme kurumları olan çakma insan hakları
komisyonlarına, "bize sürek avı yaptılar" diye, şikâyet etmeye de
kalkmasınlar. İnceldiği yerden kopacaksa da kopar nasılsa. Malum, korkunun
ecele faydası olmadığı nedeniyle de, korkmanın boşuna olduğunu da iyi bilir
Türk milleti...
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder