Aslında
AKP bileşkesinde HDP den de kurtulmak zorundadır ki Türkiye Cumhuriyeti ve Türk
Milleti asli varlığı ile baş başa kalabilsin. Çünkü HDP gerçekte AKP ile
bünyemize bulaşan ve bağışıklık sistemimizi dumura uğratacak olan bulaşıcı bir
emperyalist hastalığıdır. Dolayısıyla da birlikte tedavi edilmelidir.
HDP’nin meclise bilhassa da sokulmak
istenmesi, başından itibaren bir emperyalist projesiydi ve bu da AKP ile
gerçekleşti. Ne ki bu itibarla da kendisiyle birlikte HDP den de kurtulmak, ülkemiz
için artık vazgeçilemez bağımsız Kemalist bir Cumhuriyet projesi haline de
geldi. Çünkü herkesten önce de, yeniden huzurlarının ve milli güvenliklerinin
sağlanması bağlamında, Kürt (Türkmen) vatandaşlarımızın buna ihtiyacı çok daha fazladır.
Çünkü
HDP’nin de tıpkı içimizdeki bazı fonlanmış STK’lar gibi Federasyonlaşma aracı
olarak bir emperyalist piyonu olduğu tartışılmaz bir vakıadır. Ne var ki HDP, besleme
STK’lar dan da öte zararlıdır. Çünkü doğrudan Cumhuriyet Kurmayının içine
sinsice sokulacak ve Demokrasi varsılında herkes uykudayken sinsice sokacak bir
Kobra yılanı gibi tehlikeli ve güvenilemezdir.
Ayrıca bakın bunların Parti
temsilcilerine, ateşli yandaşlarına, bunların hangisine Kürt temsilcisi
diyebilirsiniz? Hepsi de Dolar fonlarıyla şişirilmiş ve ipleri emperyalistin
elinde olan sahne kuklalarıdır aslında. Bunlarla mı bağımsız(!) büyük Kürdistan
kurulacakmış. On binlerce yılların koca Türk tarihi bugün bile bu kadar
bağımsızlık uğraşı verebiliyorsa, neyin Kürdi(stan)ıdır bu, sokak köpekleri
bile gülüyor bu masala ve bu masala inananlara.
Başta
Dünyayı sömürge yapmaya ve önce de Osmanlı’dan kurtulmaya kalkan İngiliz mandacıları
bu masala el atmıştı. 2. Dünya harbinden sonra da yeni harp zengini ABD kalanı
devraldı onlardan. Ha bir de emperyalistin şimdi Ortadoğu kalesi olan Siyonist
İsrail ayağı sokuldu araya sonradan. İşte asıl hikâye de budur. Şimdi akıllı
olun da sizi de aç karnınızla uyutmasınlar diğerleri gibi.
Burada soru şudur. Yoksa yüce
Türkiye Cumhuriyeti şemsiyesi altında ebediyen var kalabilecek şanlı Türk Ulusu,
acaba Şeytani katkılardan bağımsız bir milli ittifak kuramayacak çaresizlik
içinde midir ki ben hiç sanmıyorum böyle olduğunu. Çünkü bir avuç Türk’ün bile bir
milli ittifak oluşturmaya muktedir olduğunu çok iyi bilenlerdenimdir. Tarih de
bunu defalarca teyit eder esasen.
Siz
bakmayın çakma istatistik verilerine, sanal hesap oyunlarına, bunlar
emperyalist manipülasyonlarıdır. Çünkü Bilgisayarın başına oturan programcı,
canı ne istiyorsa, neyi nasıl görmek istiyorsa veya kim ödüyorsa onun
istediğini alır bilgisayardan. Yani programcılık aslında bir yeminli
mutemetliktir. Kurumun bütün değerlerini emanet edeceği eleman, her şeyden önce
de güven insanı olmak zorundadır. Hele de yılların ötesinde yurt dışında ve
içinde uzmanlık alanım olduğundan, bu konuda bana hiç itiraz etmeyin!
Bilmeniz gereken sadece, Türkiye
Cumhuriyetinin asal vatandaşları olan Kürt/Türkmen kardeşlerimizin, yüce Türk
birliğinden ayrılmalarının, aslında kendi sonları demek olacağının da
fazlasıyla bilincinde olarak, böylesi ajan provokatörlere asla itibar
etmedikleri ve bundan sonra da etmeyecek olduklarıdır. Hoş bunu onları kullanan emperyalist odaklar da
Domuz gibi bilirler ya! Ne ki silahla üstümüze gelemeyeceklerinden, ellerinden
gelen de ancak bu derneklerle sağladıklarını sandıkları ayrımcılıktır işte.
O halde seçimlere doğru neyin
istatistiğidir bu önümüze temcit pilavı gibi tekrar tekrar sürülenler. Geçiniz bunları,
hiç birine itibar etmeyin, siz de neyi nasıl görmek istiyorsanız öyle davranın,
yani kalbinizin ve mantığınızın ışığında yürüyerek oyunuzu kullanın. Seçimden
beklenen de budur işte.
Seçmenin
bir elini kafasına diğerini de kalbine bastırarak, sadece kendisi için değil;
ama çocuklarıyla, torunları dâhil, tüm gelecek nesilleri ve onların milli
kimlikleri için de rey vermek zorunda olduğunun bilincinde olması yeterlidir. Ve
emperyalist sever dernekleri ve tetikçileriyle de en ufak bir ilişkisinin olmaması
varsa da ilişiğini tek taraflı bitirmesi gerekmektedir. İşte hepsi de budur sadece.
Akşener’in bir Kanalda ki canlı
yayında belirttiği; askeri okulların biran önce tekrar açılması ve Parlamenter
Meclise geri dönülmesi önerilerinin, kendisiyle konuşan seçmenlerin ana talepleri
olduğunu, neden gerçek istatistik verileri olarak almıyorsunuz da, sanal
verilere itibar ediyorsunuz. Ve burada Milli Meclise dönülmesini ısrarla talep
eden millet, kuşkusuz ki içinde ileride bölücü, öncesinde federatif unsurların
da yer alacağı bir meclisi aklına bile getirmemiştir elbette.
Çünkü Akşener’in özellikle ifade
ettiği gibi OHAL, KHK ve adaletsizliklerden artık bunalan milletin, tek adam
rejimine dur diyecek Parlamenter Sisteme ne zaman dönüleceği sözünü ısrarla duymak
istemesi, ortak akla da işaret ettiğinden asla boşuna değildir ve kesinlikle
yadsınmamalıdır. Şimdi bu da üstünde durman gereken gerçek bir veri değil
midir? Ey istatistikçi!
Ve
hiç unutulmamalıdır ki bu ortak talep seçmenin aslında o mecliste yabancı
unsurlar görmek istemediğinin de en açık ve saf göstergesidir. Ayrıca aynı
görüş Referandumda YSK kararı ile ‘evet’ yapılan ‘hayır’ ekseriyetiyle de
özdeştir. Sayın istatistikçi(!) alınması gereken gerçek veriler bunlardır işte.
Halk fazla hesaptan anlamaz, istediğini çok açık ve basit ifade eder. Biz
söylemiş olalım da.
Bu arada Akşener, bir adama verilen
bu kadar güç her siyasiyi baştan çıkartır da diyerek, bu durumun yanlışlığına
dikkat çekmiştir. Şimdi bu tespit vatandaşın ortak görüşü de olduğundan,
alınması gereken verilere dâhil edilmelidir. Aslında bize göre de, böyle bir
güce meyil nasıl da; özünde Şeytan/Tanrı olan insanoğlunu temsil etmez, onu
baştan çıkartmaz.
Sadece
bu neden bile milletin anayasal hakkıyla, kontrolü elinde tutacağı Cumhuriyet
rejiminin, siyasi sistemlerin en adili ve güveniliri olduğunu ortaya koymaz mı?
Bu rejimi öngören yüce Atatürk’ün, bugüne kadar sadece Türk milletinin değil;
ama her milletin de başına gelebilecek en isabetli ve ileri görüşlü bir lider
olduğunu da bir kere daha kayda geçirmez mi?
Akşener’in canlı yayına çıktığı
Kanal da kendisine soruları tevcih eden karışık renkli moderatörün, ısrarla
kendisinden çözüm (aslı özerklik) konusunda almak istediği cevaba tepkisi, bana
göre yetersizdi. Lakin bunu kadınlık zarafetine vermek gerekir diye düşündüm.
İnce’ye kalsa herhalde, ancak mecliste cevap verilmesi, çözüm aranması gereken
bu soruyu bana böylesi bir ısrarla sormanın anlamı nedir diyerek; yoksa sende
bir Dolar fonuna mı dâhilsin arkadaş mealinde bir soru daha yöneltirdi karşısındakine
muhtemelen diye, düşünmeden edemedim...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder