Tansu
Çiller’in AKP’nin Yenikapı mitinginde arzı endamı, yaşam kültü olmuş misyonu
itibarıyla doğruydu; ama bunu yaparken de milli şuur maskaralığına sığınması
güldürücüydü doğrusu. Çünkü kendisi bizatihi bir ABD vatandaşı ve mandacısı
olarak Türk Milletinin karşısında MİLLİ sözü edecek bir konumda, dün de
olmadığı gibi bundan sonra da asla olamayacaktır. Ve o da sonunda diğerleri
gibi ABD ye sığınmak zorunda kalacaktır.
Elbette kendisi gibi ABD desteğiyle
lider olmuş bir Erdoğan’a destek vereceği hatta vermek zorunda olduğu
bekleniyordu. Netice de ABD de yeni ticari haklar elde edebilmesi için Erdoğan
sultasını uzatma yolunda kendisinden daha aktif olması istenmişti muhtemelen.
Ne ki öyle veya böyle bu epikürist
ABD yandaşlığının milli şuurla uzaktan bile alakası olmadığının, ikisi de hala
farkında değil veya farkında olmak da istemiyorlar. Çiller gerçekte, anti millî
bir sözleşmeye destek vermek zorundayım deseydi, doğrucu olduğu için kendisini
alkışlamak bile akla gelebilirdi hâlbuki. Bu nedenle son treni de kaçırmıştır
artık.
Neyse ki bugün 16 yılın AKP İktidarı
döneminde Çillerlere, Özallara bile rahmet okutan o kadar yandaş Bürokrat,
besleme yarı aydın, kamu görevlisi ve şirket sahibi, ticaret erbabı oluştu ki
bu ülkede evlere şenlik. Gidenler bile gölgede kaldı, çoktan unutuldular artık.
Belki de Çiller de bunu fark ettiğinden kendisini hatırlatmaya kalkmıştır, kim
bilir. Ne ki bu çabası da boşunadır. Çünkü ABD, yıpranmış, metal yorgunu eski toplarından
artık medet umulamayacağının farkındadır kuşkusuz.
Ayrıca
AKP ile MHP gibi milli ilkelerini kaybetmiş iki parti arasındaki ittifak, ortak
bir iktidar birliği kurmaktan başka da bir anlam taşımaz. Yani bunun milli
olmakla, aralarındaki menfaat ortaklığı dışında, en küçük bir alakası bile
yoktur.
Türkiye’nin AKP ile tavan yapan
bilhassa da devasa boyutlara ulaşan ekonomik sorunları, galvanizi dökülmüş, pas
tutmuş metal yorgunlarıyla bundan böyle asla egale edilemez. Bu husus gün gibi
ortadayken Erdoğan’ın başını çektiği AKP siyasileri, eskiden de atıp, hiç
olmazsa arada bir tutuyorken, şimdi devamlı atıyor; ama hiç tutamıyor
olduklarını bile hala kabul edemiyorlar maalesef. Oysa çoktan ellerini
siyasadan çekip, bir kenarda tespihlerini çekerek kaderlerine razı olmaları
gerekiyor aslında.
Lakin reislerinin beyanlarından
anlaşıldığı üzere, halen pisliğe batmış parmaklarıyla, sandıkları manipüle
etmeye kadar ulaşan yeni çözümler aramaya çalışıyorlar. Bu bağlamda AKP’nin
girişeceği her teşebbüs, seçmen tarafında menfi değer kazanacaktır artık. Ve
seçimlerden önce de, ikinci bir ‘evet’ e dönüştürülecek ‘hayır’ algısı seçmende
oluşacağından, bu durum İktidar Partisini daha da büyük kayıplara uğratacaktır.
Bu hususun anlaşılmasında yarar vardır. Belki de böylelikle suç dosyalarını
daha fazla şişirmemiş olurlar en azından.
Seçim arifesinde ABD ile ikili gizli
bir protokol gereği araya sıkıştırılacak bir Menbiç Harekâtının, açık ara AKP
sultasını İktidarda tutmayı amaçlayan bir ABD/İsrail/İngiltere sacayağı projesi
olduğu ortada iken, bunun Erdoğan’ın artı hanesine yazılacağını ummak ve hele
de bunu bu saatten sonra hedef kitleye yedirmeye kalkmak; ahmaklığın ileri
seviyesi olacaktır.
Ne ki emperyalist sarkaçlardan bu da beklenmeli, buna da hazırlıklı
olunmalıdır. Trump sahtekârı! Ulan kendin gibi deyyusa mı sarıyorsun yüce Türk
Milletini? O halde sende alırsın 24 Haziran da eline, ananın Opera dürbününü.
Bana gelince: Cumhurbaşkanlığı
reyimi, altı ok imanı nedeniyle Muharrem İnce’ye, Parti reyimi ise aynı imanla,
temeli sağlam, yalnız cephesi biraz hasara uğramış; lakin sihirli Kemalist
dokunuşlarla rotasyondan geçirileceğine itikadım olan Cumhuriyet Halk Partisine
kullanacağım.
İnce’nin herhangi bir TV Kanalında
ki açık oturum davetine; Erdoğan’ın ‘üstümüzden reyting sağlayacak’ mugalatası,
Rahmetli Levent Kırca yaşıyor olsaydı kesin bir güldürü parodisi haline
dönüşürdü. Ne ki İnce’nin ‘Hava raporları bile senden fazla reyting sağlıyor’
cevabını da yadsımak, haksızlık olur kendisine. Çünkü bu durumda, aklın yolu
bir olduğundan ‘benimle buluşursan aslında senin reytingin artar’ cevabını da vermiş
olduğu kendiliğinden akla gelecektir şüphesiz.
Hele de ‘ilk turda İnce kazanacak’
tespitinin sahibi ve bugüne kadar hiç yanılmamış istatistikçi Hakan
Bayrakçı’nın bu açıklamasından sonra hemen tutuklanması, Erdoğan ve ekibinin nasıl bir deprem altında
olduklarının da göstergesiydi. Seçmenin de boğazından geçmeyecek olan bu AKP
lokmasını, iki bardak suyla bile yutamayacağı açıktır herhalde.
Özgürlüğün; fikrini savunmamak,
doğruyu aramamak, sahtekâr ve yalancıya destek olmak, suçluya adalet dağıtmak
olarak anlam kazandığı bugünlerde, temize çıkmanın ve kirli elleri yıkamanın
tek yolunun, doğru oy kullanmak olacağı, inanıyorum ki vatandaşım tarafından da
özümsenmiştir artık.
Aynı bağlamda, seçim sonrası
oluşturulacak AKP den arınmış ve milli şuurda güven verecek bir Hükümetin, ekonomik
dar boğazdan çıkması için, ihtiyacı olabilecek uygun vadeli krediyi
alabileceği, antiemperyalist kulvardaki Devletleri sıralamaya bilmem gerek var
mı? Her ne kadar mandacıları ve hempalarını sükûtu hayale uğratacak olsak da
emperyalist kanat dan da sayısız arzların olacağını tahmin edebiliyoruz; ama
değil mi? Yani gelecek yeni Hükümetin bu konuda bir zorluğu olmayacak. Yeterki
milli olsun ve güven versin.
Seçim güvenliğine gelince: Bilgi
İşlem Uzmanı olduğum halde İktidar Partisinin kontrolündeki bir bilgisayarlı
sayıma ve paylaşıma asla güvenemiyorum. Şimdi teknik izahata girmeyelim. Yalnız
bilelim ki seçim güvenliğinin tek çıkış yolu, sandıklar manuel sayıldıktan
sonra tutanakların bilgisayardan önce muhalefet sayım merkezlerine ulaştırılmasının
sağlanmasıdır. İktidar da bunu bildiği için, sandık başlarını ele geçirmek
istiyor ya zaten.
İşte
bunun dışında bir güvenlik, söz konusu bile olamaz. Yani tutanaklar önce ana
bilgisayara ulaşırsa, eskiden olduğu gibi yine tren kaçar haberiniz olsun dostlar.
Siz istediğiniz kadar tutanaklarla sonuçlar birbirini tutmuyor deyip durun
ondan sonra. Referandum sonuçlarını, boşuna kürek çektiğiniz YSK düzeneğini
sakın ola unutmayın. Aman yine aynısı olmasın!
Seçim
şartlarının ve kampanyalarının diğer adaylar lehine hiç de adil olmayan görüntülerine
bakınca ve her şey lehine olduğu halde, ne hikmetse yine de ‘Allah kimseyi
Erdoğan’ın durumuna düşürmesin’ demek geliyor içimden…
VAR OL
Aryan diyarı
Kıpçak yöresinden
Ön Türk Destanları
yaşamış
Tarihi Karadeniz’den
Rüzgârıyla esiyor
Geleceğin dostu
Öğretmen Muharrem
Ülke sathında çoğalan
bir sessiz gürültüyle
İnce ince
Gırtlağına kadar
battığın borç batağında
Yaşamadın mı kahrını 16
yıldır yeterince
Ve aşını, işini,
sağlığını yitirince
Artık varmış olmalısın ortak
bilince
Haydi, bakalım o zaman
Kutlu ol, mutlu ol, var
ol!
Ama 24 Haziran da
gönlünce…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder