3 Temmuz 2017 Pazartesi

ZİFLENİN..

75 yıl hapis istemiyle ABD de yargılanmakta olan Reza Zarrab, istenen ve beklenen açıklamaları yaptığı takdirde cezai indirim de alacağını bildiği halde konuşmuyor mu yoksa konuşamıyor mu? İlgili merciler tarafından şimdilik susması ve istendiği zaman konuşması talimatıyla kulağı büküldüğü için mi şimdilik suskundur acaba? Çünkü ABD Hükümetinin işi henüz Erdoğan’la bitmemiştir, bittiği zaman Reza’nın tek adam gösterisinin başlatılacağı da kesindir.

            Çünkü BOP Eşbaşkanının Türkiye’yi henüz tam tekmil emperyalist sermaye ve Siyonist emellerin hizmetine tamamen açtığı söylenemez. Yani misyonu gereği daha yapacağı işler vardır. Ne ki tam da bu sırada Kılıçdaroğlu ortaya çıkmış tarihin en uzunu olarak bir rekor da kıracak olan ADALET yürüyüşüne başlamıştır. Ve yine tam da istenmedik bir zamanlamayla bütün dünyanın dikkatini, bu defa çok olumlu bir sürprizle Türkiye gündemine yönlendirmiştir. Esasen Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilinçli olarak başlattığı ADALET yürüyüşü, aslında yüce Türk Ulusunun da milli beka yürüyüşüdür. Bu gerekçeyle de her türlü onura layıktır. O halde Reza’nın konuşması biraz daha gecikecektir kuşkusuz.

Rüşvet, irtikâp, FETÖ işbirliği, devlet malını talan ve bölücü terörü desteklemek vb. gibi sayısız nedenlerle de yerli ve uluslararası Mahkemelerde hesap vermek korkusuyla, iktidarı asla terk edemeyeceğini iyi bilen Erdoğan’ın çaresizliği ve onu daha da hasta eden büyük sıkıntısının ana nedeni de şüphesiz ki budur. Yani tamamını ancak makinelerle sayabileceği parasının da kendisini kurtaramayacağını, gücünün tükenmekte olduğunu, ne yazık ki istemese de anlamak zorunda kalmıştır artık.

            Hele ülke nüfusunun % 90’lar seviyesinde desteğine ulaşan ADALET yürüyüşünün her an daha da kalabalıklaşacak olan son İstanbul etabına gelinirken, öncesi atılan zırvalara, tahriklere bakılırsa, vatandaşı birbirine sokacak provokatif gaflete şayet Erdoğan liderliğinde tekrar düşülecek olunursa; durum kendi adlarına daha da karışacak ve bu defa bırakın umdukları sonuçları almayı, AKP perdesi belki beklenenden daha da önce bir daha kalkmamak üzere boş tribünlere kapanacaktır. Hani belki de en iyisi bu olacaktır.

            İstanbul etabında asla gözardı edilmemesi gereken bir diğer husus ise HDP ve emsali bölücü grupların ADALET yürüyüşüne dâhil olduklarında, birlikte verilen mesajlara azami itina ve dikkat gösterilerek, karşı tarafı haklı çıkaracak herhangi bir tuzağa düşmeden, Erdoğan tarafının terör yürüyüşü yaftalı provokasyon balonunu, kendi ellerinde patlatmak olmalıdır.


            Arap mülteci plajları haline gelen sahillerimizde, öz evlatlarımız zorlukla yer bulurken, zorunlu olarak Arapçalarını da geliştirmek zorunda kalıyorlar. Sovyet ordusunun nasıl %70’leri Türklerden oluştuysa, bugünlerin Suriye milli ordusunun da en az bir o kadarı yine Suriyeli Türkmenlerden oluşuyor. Yani Türk evlatları Suriye için kurtuluş savaşı verirken, oradan kaçan vatansız Arap gençleri bizim plajlarda kıç büyütüyor. Çarşaflı kadınları da göz süzüp nargile fokurdatıyorlar.

Bununla da yetinmiyor edepli durmayıp sokak çatışmalarına da karışıyorlar. Genel mülteci sorunu da giderek çok daha endişe verici bir noktaya taşınıyor. Yakında bunlara da yeşil Dolarlar ödenip şayet PKK ile bir ittifak yaptırılırsa hiç şaşırmamak gerekecektir. Söylemiş olalım da. Ve bir zamanlar Sedat’ın Erdoğan’a, ‘sakın bunları ülkene sokma bela olurlar’ dediği bu fırsatçı asalakları, iş bulamayan çocuklarımızın nafakalarından kesip yok halimizle üstüne, bir de beslemek zorunda kalıyoruz.
           
            Tetikleyenlere kalırsa, Erdoğan sonunda Türkiye’mizi Sevr döneminde olduğu gibi tekrar emperyalist paylaşıma hazır noktaya getirecektir. Sonrasında derhal kendisinden de kurtulunacak ve şimdiden yerine öngördükleri bir adamları, onun yerine oturtulacaktır. Bu defa bir kurtarıcı Atatürk de olmayacağından, hesaplarına göre de paylaşım mükemmel olacak ve mutlu sona ulaşmış(!) olacaklar(mı)dır acaba??? Şimdilik bizim Kılıçdaroğlu öyle olmayacağını söylüyor. Çünkü o da Atatürk gibi arkasındaki ve birisinin maalesef terörist dediği – ki aslında kendi partisinden de sayısız vatandaşın içinde olduğu - yüce Türk Ulusuna güveniyor.


            Afrin’de cepheler oluşturulup Türk ordusu ABD&Kürt ittifakı karşısında iki güç tarafından yalnızlığa itilirken, çarpışan safları aynı silahlarla bezeyerek çarpışmaların mümkün olduğu kadar uzayıp, olabildiğince kan dökülmesini amaçlayan ve iki cephede kırılınca, yeni kampus devletleri kurmak üzere ortaya çıkmayı planlayan arka plandaki sinsi sırtlanların açtığı sahnede ise emir kulu öz evlatlarımız, ne yazık ki bu sapkın vahşi Batı oyunundaki kendi rol sıralarının gelmesini bekliyorlar.

Cephede evlatlarımız ve evlerinde gözleri yaşlı aileleri gün sayarken; birileri de Saray salonlarında itin bitin yer aldığı, vatandaş ceplerinden ödenen ziyafetlerde, o faturaları ödeyenlerin sofralarında asla göremediklerini, ziftlenmeye doymuyorlar.  Öyleyse ziflenin efendiler, patlayıncaya, çatlayıncaya kadar ziflenin. Hakkınızdır…

                                                                                               Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder