Güdümlü
15 Temmuz darbesini, partisel ambiyans meselesi haline getiren AKP ve lideri
Erdoğan’a, ince ayar çekilerek bir kişisel gösteri haline dönüştürülen
Meclisteki anı programına katılmamakla, büyük yürüyüşün üstüne, devre arası
bile olmadan ikinci bir gol daha atmıştır Kılıçdaroğlu. Yalnız İki yıl sonrası
için aday belirlemeye temkinli yaklaşan Kılıçdaroğlu’nun unuttuğu veya gözardı
ettiği bir şey de vardır. O da bizatihen kendisinin Cumhurbaşkanlığa talip
olması gereğidir.
Çünkü
450 kilometrede, ADALET için tırnaklarını sökerek kazandığı toplum liderliğinin
de geri dönülemezi olmuştur artık bu gerçek. Maltepe de 175.000 kişi vardı
zırvasına gelince; bugün artık uydulardan bile meydanlardaki toplulukları,
adetleri, renkleri, boyları vs. gibi çeşitli kriterlere göre sayıp statiğe
indirgeyebilen dijital sayaçların bile bu zırvayı duyunca yüzleri kızarmıştır
diye düşünüyorum. Hele de bir bilişim profesyoneli olarak.
Tahtakurusu, pire, bit, sivrisinek
vs. neyse, AKP de milletin bedenine yapışarak kanını emen ve onu güçsüz bırakan
parazitler sınıfına dâhildir. Bu saydıklarımın prensipte birbirinden hiçbir
ayrım farkı da yoktur. O halde Türk Ulusu bu parazitlerinden kurtulmadan, ayağa
kalkıp dolu dolu özgün ve bağımsız bir yaşam nefesini ciğerlerine asla
dolduramayacaktır. Bakın çevrenize, 15 Temmuz Destanı adlı kurgu oyununun bütün
astronomik masraflarını bile yine, kanı emilen Türk Milleti karşılamaktadır.
Çünkü kan emicilerin bütün kişisel hesapları, dış kaynaklarda faiz getirileri
altındadır.
Zerrap Efendi bile ABD de bugünlerde
tecrit altındadır. Yoksa ötme vakti mi gelmiştir de, son telkinler mi
yapılmaktadır kendisine acaba? İşte bunun endişesi de yeterinden fazla acı bir
lokma olmaktadır birilerine. Telaşları da ondandır muhtemel. Şimdi bütün bu insanda
hazımsızlık yapan gelgitler bir araya toplandığında, bir Erdoğan mantalitesiyle
Sosyal Demokrat çağdaş toplumlara asla lider olunamayacağı, olsa olsa Bedevi
Aşiretlere Reis olunabileceği de kendiliğinden anlaşılır.
O halde Sosyal Demokrat çağdaş bir
toplum bireyi olarak mı, yoksa bir Bedevi Aşireti kimliği ile mi yola devam
edileceğine karar verme vakti de gelmiştir, Türk Milleti için artık. Referandum
ve Büyük Yürüyüş gerçeklerinden gururla anladığımız üzere, yüce Türk Ulusunun
tercihi olan Kemalist Sosyal Demokrasi Cumhuriyeti
kararı da açıktır. Bu kesin kararın üstünde daha fazla yorum yapılması da istisnasız
abesle iştigal olacaktır artık.
Vefakâr ve cefakâr bir devlet memuru
olarak yıllarca alnı açık ve lekesiz bir profille Devletine hizmet veren
Kılıçdaroğlu, sırf aşırı tevazuu nedeniyle Cumhurbaşkanlığına layık olmadığını
düşünmektedir. Oysa asla kendi ayarında olamayacakların bile Cumhurbaşkanı
olabildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanlığı statüsü kendisine bir özel dikim elbise
kadar yakışacaktır. İşte bunu bilmeli ve asla da geri adım atmamalıdır. Ve yine
bilinmelidir ki doğrusu olmayan bir lider, on binlerce yılın şanlı Türk
tarihinde, asla Başbuğlar mertebesine yazılmamıştır. Liderlik aslında Türk’ün
hamurunda vardır. Ne ki arada eğrilerin de bir saman alevi gibi parlayıp
sönmesi, insan toplumlarının fıtratı gereğidir.
Liderlik vasıflarıyla yaratılmış
olan birisi lider olmak istemese bile; ama yine de Kunduz gibi kemirgen bir
mimar olarak kalır. Ve kendinden olanlarla dolu yakın çevresine, karşılıksız
yaşam habitatı sunar. Birde lider olduğunu sananlar vardır şüphesiz. Onlarsa
korku ve endişeler içinde bitiş düdüğünün çalmasını beklerler sadece. Esasen
tarihteki diktatörlerin çoğu da, ne hikmetse tecavüz edilerek telef
edilmişlerdir.
Hâlbuki toplum hakkına iman etmiş,
adalet kılıcını hep doğru kullanmış toplum liderlerinin başına böyle bir şeyin
geldiği ne duyulmuş ne de görülmüştür. Yani doğrucu Davut da neyin eksik kalmıştır
da neyini alacaksın. Böylesinin Şeytanı
bile elini öper sonuçta.
Futbolda dahi; maç boyunca hem
rakibine hem de kendi takımına zarar vermiş antipatik bir futbolcu, bitiş
düdüğü ile beraber, iki takımın taraftarlarından duyacağı protestolardan kurtulmak
için koşarcasına soyunma odasına yönelir. Takımını kurtarmış başarılı ve
centilmen, spor camiasında sevilen, saygı gören bir futbolcunun ise yenilmesine
sebep olduğu rakip takımın taraftarlarından bile duyacağı teşyi çağrılarını duymak
ve bütün alkışları toplamak için, yavaş adımlarla soyunma odasına yönlendiği
gözlemlenir.
Şimdi soralım kendimize. Acaba bu
neden böyledir. Cevabını da kendimiz verelim. Homosaphien bu değil midir? Erdoğan’ın
bütün havası afisindedir. Yani liderlik rolünü dublörsüz oynamaktadır; ama
hepsi de o kadar işte. Bunu da yedi düvel iyi öğrenmiştir artık. O yüzden de
ciddiye almamakta, dalga geçmektedirler.
Ve
son olarak; asla unutulmasın ki sadece Atatürk’ün askerinin de evladı olduğu yüce
Türk Ulusu, hala ayakta tutmaktadır lidersiz DEVLETİNİ…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder