16 Temmuz 2017 Pazar

KUZGUN..

           Güdümlü 15 Temmuz darbesini, partisel ambiyans meselesi haline getiren AKP ve lideri Erdoğan’a, ince ayar çekilerek bir kişisel gösteri haline dönüştürülen Meclisteki anı programına katılmamakla, büyük yürüyüşün üstüne, devre arası bile olmadan ikinci bir gol daha atmıştır Kılıçdaroğlu. Yalnız İki yıl sonrası için aday belirlemeye temkinli yaklaşan Kılıçdaroğlu’nun unuttuğu veya gözardı ettiği bir şey de vardır. O da bizatihen kendisinin Cumhurbaşkanlığa talip olması gereğidir.

Çünkü 450 kilometrede, ADALET için tırnaklarını sökerek kazandığı toplum liderliğinin de geri dönülemezi olmuştur artık bu gerçek. Maltepe de 175.000 kişi vardı zırvasına gelince; bugün artık uydulardan bile meydanlardaki toplulukları, adetleri, renkleri, boyları vs. gibi çeşitli kriterlere göre sayıp statiğe indirgeyebilen dijital sayaçların bile bu zırvayı duyunca yüzleri kızarmıştır diye düşünüyorum. Hele de bir bilişim profesyoneli olarak.

            Tahtakurusu, pire, bit, sivrisinek vs. neyse, AKP de milletin bedenine yapışarak kanını emen ve onu güçsüz bırakan parazitler sınıfına dâhildir. Bu saydıklarımın prensipte birbirinden hiçbir ayrım farkı da yoktur. O halde Türk Ulusu bu parazitlerinden kurtulmadan, ayağa kalkıp dolu dolu özgün ve bağımsız bir yaşam nefesini ciğerlerine asla dolduramayacaktır. Bakın çevrenize, 15 Temmuz Destanı adlı kurgu oyununun bütün astronomik masraflarını bile yine, kanı emilen Türk Milleti karşılamaktadır. Çünkü kan emicilerin bütün kişisel hesapları, dış kaynaklarda faiz getirileri altındadır.

            Zerrap Efendi bile ABD de bugünlerde tecrit altındadır. Yoksa ötme vakti mi gelmiştir de, son telkinler mi yapılmaktadır kendisine acaba? İşte bunun endişesi de yeterinden fazla acı bir lokma olmaktadır birilerine. Telaşları da ondandır muhtemel. Şimdi bütün bu insanda hazımsızlık yapan gelgitler bir araya toplandığında, bir Erdoğan mantalitesiyle Sosyal Demokrat çağdaş toplumlara asla lider olunamayacağı, olsa olsa Bedevi Aşiretlere Reis olunabileceği de kendiliğinden anlaşılır.

            O halde Sosyal Demokrat çağdaş bir toplum bireyi olarak mı, yoksa bir Bedevi Aşireti kimliği ile mi yola devam edileceğine karar verme vakti de gelmiştir, Türk Milleti için artık. Referandum ve Büyük Yürüyüş gerçeklerinden gururla anladığımız üzere, yüce Türk Ulusunun tercihi olan Kemalist Sosyal Demokrasi Cumhuriyeti kararı da açıktır. Bu kesin kararın üstünde daha fazla yorum yapılması da istisnasız abesle iştigal olacaktır artık.


            Vefakâr ve cefakâr bir devlet memuru olarak yıllarca alnı açık ve lekesiz bir profille Devletine hizmet veren Kılıçdaroğlu, sırf aşırı tevazuu nedeniyle Cumhurbaşkanlığına layık olmadığını düşünmektedir. Oysa asla kendi ayarında olamayacakların bile Cumhurbaşkanı olabildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanlığı statüsü kendisine bir özel dikim elbise kadar yakışacaktır. İşte bunu bilmeli ve asla da geri adım atmamalıdır. Ve yine bilinmelidir ki doğrusu olmayan bir lider, on binlerce yılın şanlı Türk tarihinde, asla Başbuğlar mertebesine yazılmamıştır. Liderlik aslında Türk’ün hamurunda vardır. Ne ki arada eğrilerin de bir saman alevi gibi parlayıp sönmesi, insan toplumlarının fıtratı gereğidir.

            Liderlik vasıflarıyla yaratılmış olan birisi lider olmak istemese bile; ama yine de Kunduz gibi kemirgen bir mimar olarak kalır. Ve kendinden olanlarla dolu yakın çevresine, karşılıksız yaşam habitatı sunar. Birde lider olduğunu sananlar vardır şüphesiz. Onlarsa korku ve endişeler içinde bitiş düdüğünün çalmasını beklerler sadece. Esasen tarihteki diktatörlerin çoğu da, ne hikmetse tecavüz edilerek telef edilmişlerdir.

            Hâlbuki toplum hakkına iman etmiş, adalet kılıcını hep doğru kullanmış toplum liderlerinin başına böyle bir şeyin geldiği ne duyulmuş ne de görülmüştür. Yani doğrucu Davut da neyin eksik kalmıştır da neyini alacaksın.  Böylesinin Şeytanı bile elini öper sonuçta.

            Futbolda dahi; maç boyunca hem rakibine hem de kendi takımına zarar vermiş antipatik bir futbolcu, bitiş düdüğü ile beraber, iki takımın taraftarlarından duyacağı protestolardan kurtulmak için koşarcasına soyunma odasına yönelir. Takımını kurtarmış başarılı ve centilmen, spor camiasında sevilen, saygı gören bir futbolcunun ise yenilmesine sebep olduğu rakip takımın taraftarlarından bile duyacağı teşyi çağrılarını duymak ve bütün alkışları toplamak için, yavaş adımlarla soyunma odasına yönlendiği gözlemlenir.

            Şimdi soralım kendimize. Acaba bu neden böyledir. Cevabını da kendimiz verelim. Homosaphien bu değil midir? Erdoğan’ın bütün havası afisindedir. Yani liderlik rolünü dublörsüz oynamaktadır; ama hepsi de o kadar işte. Bunu da yedi düvel iyi öğrenmiştir artık. O yüzden de ciddiye almamakta, dalga geçmektedirler.

Ve son olarak; asla unutulmasın ki sadece Atatürk’ün askerinin de evladı olduğu yüce Türk Ulusu, hala ayakta tutmaktadır lidersiz DEVLETİNİ…

                                                                                                                      Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder