Basına
göre Berkin davasında en fazla yol alan bir savcıyı harcadıklarına bakılırsa;
verdikleri mesaj hemen anlaşılabiliyor. Herhalde bağımsız, asal hukukçu kimlikleriyle
ve hiçbir tesir altında kalmadan görev yapmaya kararlı, muhtemelen de kendi
özüne de yeminli diğer savcı ve hâkimlere; dikkatli olun yoksa sizler de
harcanırsınız demek mi istenmişti acaba?
Daha önce emsalini yaşamadığımız,
sanki seferi bir durumu çağrıştıran ve tüm ülke geneline yayılan haşmetli bir elektrik
kesintisiyle, bir iş gününün neredeyse tamamı havaya uçtu. Zarar çok büyük oldu.
Sanki iç ve dış borçlar gırtlağımızdan taşmıyormuş gibi bir de bu girdi delik
cebimize. Hemen arkasından, “milli enerji kaynağımız” yaftasıyla sahneye
sürülen Akkoyunlu Nükleer santral reklamları da, hadisenin başka ilginç bir
cephesi oldu. Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi?
Olayın
paralelinde de ne hikmetse izahı olmayan bir tesadüfle, sonu acıklı biten ve
aksiyon filmlerini aratmayan enteresan bir rehine kurgusu yaşadık. Arkasından
gelen yeni patlamalarla da Çağlayan da sergilenen aksiyon jeneriği, sarayın polis
kovboylarının başrollerini paylaştığı bir polisiye diziye dönüştü.
Sanki
birileri beklediğimiz; ama bu kadar ani olacağını yine de ummadığımız seçim
öncesi kaos kurgusunun ilk perdesini, başlama gongunu bile çalmadan birden
açıverdiler. Öyle ki aktörlerin bile bu aceleye şaşkınlıklarından elleri ayaklarına
dolaştı. Ve artık ortaya da açıkça çıktı ki, bugün iki tip polis var ülkemizde.
Birisi CIA sarayının kovboy kadrolusu, diğeri ise Türkiye Cumhuriyetinin resmi
kolluk kuvveti görevlisidir.
Pekiyi kimdi diğer oyuncular, hangi
solu temsil ediyorlardı, in miydiler, cin miydiler, yoksa CIA rozetli emperyalist
uşaklarının, sol markalı taşeronları mıydılar? Neden Yunanistan, Bulgaristan
vs. vb. Nedir seçim öncesi bu ön kurgulu kargaşanın asıl gerekçesi? Sorulacak
bu kadar çok soru arasından boşuna soru aramayalım.
Nasıl
olsa yine cevapları olmayacak ya da havada anlamsız sırıtacak, yorumlarsa
kişisel beceriye kalacak. Eee CIA'nin gizli Sultanı olduğu Ankara Hükümetinde
her ne kadar göstermelik saray muhafızının işi kontrolünde tuttuğu ima ediliyor
olsa da, siz sakın ola bu masalı ciddiye almayın. Ama bu badireden sokak çomarı
gibi hevleyerek kurtulunamayacağını da bilelim. Ya da Kangal gibi bir kere
havlayalım; ama işi de bitirelim.
Hani
bir zamanların tarihimizde olduğu gibi, Arapların Allah’ın askerleri diyerek
gaza getirip ordu malı yaparak Haçlının üstüne sürdüğü ve servetlerini talancı Haçlıdan
kurtaran atalarımızı, şimdi Amerikalı da aynı metotla yine gaza getirip,
kararmış geleceğini, aslında tanımadığı Allah adına; ama kendisi de aynı araçla
kurtarmaya çalışıyor.
Bu
da yetmiyor, Çinistandaki(!) gariban Uygurları da kaşıyarak Çin de problem
haline getirip, kendi zamanını kurtarırken, muhtemelen de onların büyük bir
ihtimalle telef edilmelerini, böylelikle, bu defa da Çinlileri dünya önünde,
hep yaptığı gibi de soykırımcı yapıştırmasıyla yargılayarak, BM devletlerini
yine muhteşem insan hakları savunucusu(!)
ambiyansıyla arkasına almayı hesaplıyor olsa gerek, kim bilir.
Nitekim
Amerikan menşeli ve doğal güzelliklerini binlerce yıl sonra bile hala koruyan(!)
yeni mumya bulgularla, şimdi de Uygurlarımızı Çin’in gerçek sahipleri
yaftasıyla gaza getirmeye başladılar. Bu bana ayda yürüyen astronot resimlerini
anımsattı ne hikmetse. Vaka öyle de olsa ki öyledir de aslında; ama
yüzyıllardır uyuyan enişte, neden birdenbire Türklerin ön Asya varlığını
hatırlayıverdi acaba diye sormayalım mı şimdi yani? İnşallah onlar bu dolmuşa
binmezler bari…
Şimdi dönelim o halde bir önceki
yazımıza biz yine. Alelacele geçirilen son dikta yasasından sonra, bizim saray
kovboylarına vur emri çıktı nasıl olsa. Şimdi vur vurabildiğini artık. Canlı nişangâhlardan,
indir indirebildiğini gazozuna, hatta ‘dur, teslim ol’ bile demeden. Bunları
bekliyordum, seçimler tehlikede demiştim; ama hemen yazımın arkasından da değildi
doğrusu. Ve ne yazık ki arkası da gelecek hazırlıklı olun.
Bu
arada bir not daha düşmek gerekirse; son gelişmelere bakılırsa AKP grubunun
hatırı sayılır, daha doğrusu da lekelenmemiş yandaşlar ekseriyeti; artık ön
plandaki Arınç ve her zaman ki gibi de, İngiliz talebesi olduğu için, arka
cephede gölgede kalmayı tercihleyen Gül’ün arkasında toplanıyorlar anlaşılan. Dolayısıyla
yeni gelişmelere de gebedir önümüzdeki sıcak günler. Ülkemiz adına, haydi
hayırlı olsun diyelim en azından. Hiç yoktan iyidir…
Ne var ki bütün kargaşa arasında ne
olduysa, yine bahtsız evlat Berkine ve acılı ailesine oldu. Ne yazıktır ki
savcı kardeşim de pisipisine harcanmış oldu. Muhtemelen de saraylının kovboyları
tarafından emsallerine gözdağı vermek üzere, daha önceden viziyerin ucuna
alınmıştı rahmetli anlaşılan.
Çünkü bilindiği üzere düzgün bir milli
hukukçu, dürüst ve adam gibi bir Anadolu çocuğuydu kendisi. Ve Berkin’in
davasını da çözmeye kararlı, belki de ailesinin acısını biran önce dindirmek
adına da yeminliydi olası, kim bilir.
Esasen
adam gibi hukukçuyu Diyojen gibi mumla aradığımız bu günlerde, hem de sol ve
devrim gerçeğiyle alakası bile olmayan ögeleri, gözümüze sokar gibi bir araya paketleyen
çakma devrimciler, o kadar yamuğun, mayası bozuğun arasından, neden bu güzel
adamı seçtiler acaba? İşte ana soru da budur aslında. Allah taksiratını
affetsin.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder