3 Nisan 2015 Cuma

İLK SALVOYU ALDIK..

           Basına göre Berkin davasında en fazla yol alan bir savcıyı harcadıklarına bakılırsa; verdikleri mesaj hemen anlaşılabiliyor. Herhalde bağımsız, asal hukukçu kimlikleriyle ve hiçbir tesir altında kalmadan görev yapmaya kararlı, muhtemelen de kendi özüne de yeminli diğer savcı ve hâkimlere; dikkatli olun yoksa sizler de harcanırsınız demek mi istenmişti acaba?

            Daha önce emsalini yaşamadığımız, sanki seferi bir durumu çağrıştıran ve tüm ülke geneline yayılan haşmetli bir elektrik kesintisiyle, bir iş gününün neredeyse tamamı havaya uçtu. Zarar çok büyük oldu. Sanki iç ve dış borçlar gırtlağımızdan taşmıyormuş gibi bir de bu girdi delik cebimize. Hemen arkasından, “milli enerji kaynağımız” yaftasıyla sahneye sürülen Akkoyunlu Nükleer santral reklamları da, hadisenin başka ilginç bir cephesi oldu. Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi?

Olayın paralelinde de ne hikmetse izahı olmayan bir tesadüfle, sonu acıklı biten ve aksiyon filmlerini aratmayan enteresan bir rehine kurgusu yaşadık. Arkasından gelen yeni patlamalarla da Çağlayan da sergilenen aksiyon jeneriği, sarayın polis kovboylarının başrollerini paylaştığı bir polisiye diziye dönüştü.

Sanki birileri beklediğimiz; ama bu kadar ani olacağını yine de ummadığımız seçim öncesi kaos kurgusunun ilk perdesini, başlama gongunu bile çalmadan birden açıverdiler. Öyle ki aktörlerin bile bu aceleye şaşkınlıklarından elleri ayaklarına dolaştı. Ve artık ortaya da açıkça çıktı ki, bugün iki tip polis var ülkemizde. Birisi CIA sarayının kovboy kadrolusu, diğeri ise Türkiye Cumhuriyetinin resmi kolluk kuvveti görevlisidir.

            Pekiyi kimdi diğer oyuncular, hangi solu temsil ediyorlardı, in miydiler, cin miydiler, yoksa CIA rozetli emperyalist uşaklarının, sol markalı taşeronları mıydılar? Neden Yunanistan, Bulgaristan vs. vb. Nedir seçim öncesi bu ön kurgulu kargaşanın asıl gerekçesi? Sorulacak bu kadar çok soru arasından boşuna soru aramayalım.

Nasıl olsa yine cevapları olmayacak ya da havada anlamsız sırıtacak, yorumlarsa kişisel beceriye kalacak. Eee CIA'nin gizli Sultanı olduğu Ankara Hükümetinde her ne kadar göstermelik saray muhafızının işi kontrolünde tuttuğu ima ediliyor olsa da, siz sakın ola bu masalı ciddiye almayın. Ama bu badireden sokak çomarı gibi hevleyerek kurtulunamayacağını da bilelim. Ya da Kangal gibi bir kere havlayalım; ama işi de bitirelim.

Hani bir zamanların tarihimizde olduğu gibi, Arapların Allah’ın askerleri diyerek gaza getirip ordu malı yaparak Haçlının üstüne sürdüğü ve servetlerini talancı Haçlıdan kurtaran atalarımızı, şimdi Amerikalı da aynı metotla yine gaza getirip, kararmış geleceğini, aslında tanımadığı Allah adına; ama kendisi de aynı araçla kurtarmaya çalışıyor.

Bu da yetmiyor, Çinistandaki(!) gariban Uygurları da kaşıyarak Çin de problem haline getirip, kendi zamanını kurtarırken, muhtemelen de onların büyük bir ihtimalle telef edilmelerini, böylelikle, bu defa da Çinlileri dünya önünde, hep yaptığı gibi de soykırımcı yapıştırmasıyla yargılayarak, BM devletlerini yine muhteşem insan hakları savunucusu(!) ambiyansıyla arkasına almayı hesaplıyor olsa gerek, kim bilir.

Nitekim Amerikan menşeli ve doğal güzelliklerini binlerce yıl sonra bile hala koruyan(!) yeni mumya bulgularla, şimdi de Uygurlarımızı Çin’in gerçek sahipleri yaftasıyla gaza getirmeye başladılar. Bu bana ayda yürüyen astronot resimlerini anımsattı ne hikmetse. Vaka öyle de olsa ki öyledir de aslında; ama yüzyıllardır uyuyan enişte, neden birdenbire Türklerin ön Asya varlığını hatırlayıverdi acaba diye sormayalım mı şimdi yani? İnşallah onlar bu dolmuşa binmezler bari…


            Şimdi dönelim o halde bir önceki yazımıza biz yine. Alelacele geçirilen son dikta yasasından sonra, bizim saray kovboylarına vur emri çıktı nasıl olsa. Şimdi vur vurabildiğini artık. Canlı nişangâhlardan, indir indirebildiğini gazozuna, hatta ‘dur, teslim ol’ bile demeden. Bunları bekliyordum, seçimler tehlikede demiştim; ama hemen yazımın arkasından da değildi doğrusu. Ve ne yazık ki arkası da gelecek hazırlıklı olun.

Bu arada bir not daha düşmek gerekirse; son gelişmelere bakılırsa AKP grubunun hatırı sayılır, daha doğrusu da lekelenmemiş yandaşlar ekseriyeti; artık ön plandaki Arınç ve her zaman ki gibi de, İngiliz talebesi olduğu için, arka cephede gölgede kalmayı tercihleyen Gül’ün arkasında toplanıyorlar anlaşılan. Dolayısıyla yeni gelişmelere de gebedir önümüzdeki sıcak günler. Ülkemiz adına, haydi hayırlı olsun diyelim en azından. Hiç yoktan iyidir…


            Ne var ki bütün kargaşa arasında ne olduysa, yine bahtsız evlat Berkine ve acılı ailesine oldu. Ne yazıktır ki savcı kardeşim de pisipisine harcanmış oldu. Muhtemelen de saraylının kovboyları tarafından emsallerine gözdağı vermek üzere, daha önceden viziyerin ucuna alınmıştı rahmetli anlaşılan.

            Çünkü bilindiği üzere düzgün bir milli hukukçu, dürüst ve adam gibi bir Anadolu çocuğuydu kendisi. Ve Berkin’in davasını da çözmeye kararlı, belki de ailesinin acısını biran önce dindirmek adına da yeminliydi olası, kim bilir.

Esasen adam gibi hukukçuyu Diyojen gibi mumla aradığımız bu günlerde, hem de sol ve devrim gerçeğiyle alakası bile olmayan ögeleri, gözümüze sokar gibi bir araya paketleyen çakma devrimciler, o kadar yamuğun, mayası bozuğun arasından, neden bu güzel adamı seçtiler acaba? İşte ana soru da budur aslında. Allah taksiratını affetsin.

                                                                      Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder