KEMAL’IN ELMASI
Kemalizm toprağın derinliklerinde,
yüksek ısı ve basınç altında binlerce yılda oluşan elmas bir kayadır. Elmas kaya ise ancak özel vasıflara sahip kişiler
tarafından, çok özel kesimlerle ve büyük bir ustalıkla yontulup, işlenerek çok
daha yüksek değerlere taşınabilir.
Elmas
her türlü harici etkiye kapalı, çok sağlam, asla bozulmayan ve erişilmesi çok
zor ve yüksek değerde nadide bir meta olduğu için; yontulup, tıraşlanırken
yapılan minimal gramaj hatalarında bile gerçek değerinden milyonlar kaybedebilir.
Dolayısıyla elmas yontmacılığı, azami dikkat ve beceri isteyen bir meslek
olduğu ve ham elmas sahiplerine de çok yüksek kazançlar sağladığından, ustasını
olmazsa olmaz seçkinler listesinde, hayli yüksek ücretli, itibari bir mertebeye
de yükseltir ve uluslararası sosyetelere de sokar.
İşte ustası Mustafa Kemal tarafından,
ustaca yontulmuş Kemalizm elması da böyledir. Aslında fiktif özünden hiçbir şey
kaybetmeyeceği halde, vasfında yapılan minimal hatalara dahi Kemalistlerin
tahammülü yoktur. Bunu niye yazdık. Çünkü son günlerde, Şeytan azapta gerek
mealinde, seçim fobili iktidar takımında, panik ataklar oluşmaya başladığından
beri, çakma Kemalistler türedi bir anda ortalıkta.
Bunlar
daha önce de vardılar, ne var ki bu kadar aktif ve de bol miktarda değildiler.
Anlaşılan bir halta yaramayan, baltaya sap bile olamaz işsiz, güçsüz takımından
bazı sapı siliklere ve kenara atılmış hayalperest medya atıklarına, yüce
Atatürk’ün Kemalizm’i hedef gösterilerek, yeni iş olanakları yaratıldı
herhalde.
Şimdi bu vatansız, yıkıcı yamakları,
kendilerinde aslında katresi bile olmayan aklı, bilgisiz; ama heyula ürünü hezeyanlarıyla
boyayıp pullayarak, çerez niyetine Milli Türkiye’nin gerçek muhafızları olan Kemalistlere
yedirmeyi hesaplıyorlar. Çeşitli manevralar ve ters kurgularla formüle
ettikleri bilgi fukarası saçmalarını, hiç sahibi olmadıkları akıllarınca dekore
edip cilalayarak ve Kemalistleri de kendileri gibi kokuşmuş eski çamaşırlardan sanarak,
yer bezi yapmaya kalkıyorlar. Oysa aralarında ki fark, geceyle gündüz gibidir, ne
ki bu siyah/beyaz farkın dahi farkında olamıyor bu devşirilmiş ansızlar.
Sahiplerine yaranmak için her şeyi
yapıyor, her maskaralığa yüzleri bile kızarmadan katlanıyor, un ufak olmuş kimliklerini
pisipisine ölesiye heder edip, giderek de yok oluyorlar. Anlayacağınız acınacak
durumdalar aslında; ama ne yazık ki bu durumlarının dahi farkında olamıyorlar.
Bu
satılık avangartların sahipleri de gerçek dünyalarının farkında değiller
herhalde. Artık çınarlaşmış eski Kemalistlere bile bu beslemelerini
sırnaştırarak, tırnak cilasıyla gökdelen boyamaya kalkıyor, paralarını da havaya
savurup duruyorlar. Ama onlar için beis yok, nasılsa haydan gelen huya gidiyor
ve tencere de kapağını buluyor.
7
Haziranda tarih yine deviniyor. Çünkü Türk Milleti son sözünü söylüyor. Eskilerse,
tarihin hurdalığında ilk hurdacılara teşhir olmaya hazırlanıyor. Yeni günün
şafağı vuslatı ısıtırken, uzaklarda tanıdık bir sesin “eskileler alınır” diyen
avazı, sokak köpeklerinin homurtuları arasında kayboluyor.
Ve
hiçbir şeyler olmamış gibi güneş yavaşça parıldamaya başlarken, yorgun ve bizar
eden insan zırvalığında, artık erken menopoza girmiş bezgin dünya da,
karadeliğine kadar döneceği bildik turlarına, yine de devam etmeye çalışıyor.
Ya “yeter artık, sizi bana sayıyla mı verdiler” diyerek, havlu atıp köşesine
oturuverirse, diye de düşünüyor insan ister istemez.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder