31 Mart 2014 Pazartesi

SONUÇ ÜZERİNE..

           Yine ve yeni bir seçim; ama tanıdık manzara. İyi ki mahalli seçimlerdi demeyelim sakın. Çünkü bu resim, geleceğin de göstergesi olabilir ve geneli de öne alınırsa hiç şaşırmam doğrusu. Nasıl olsa güç ellerinde(!). Ne ki diğer yandan bu bel altı seçimler, bizi bayağı provoke ederek uyanık tutuyor ve geleceğimizin daha iyi farkında olmamızı da sağlıyor sanıyorum.
            Fırsatı tekrar yakalamışken kullanacağını da iyi bildiğimiz baş tacizci; çalan da diyebilirsiniz, bu vatanın asli evlatları olmayanlar için fark etmiyor nasıl olsa; yine balkon sefasını sürdü anlayacağınız. Ne var ki izleyenler bu defa daha itidalli konuştuğunu söylediler, bilemem. Aslında eloğlu kendisine; mevcudiyetini bana borçlusun istediğimi yapacaksın diyor, kendisini yeterin de üstünde aşağılıyor. Oysa o sadece "al ananı da git" diyerek gariban vatandaşına dayılanabiliyor. Ha dayılığı da koruma ordusunun karşısında tek başına hakkını arayan babayiğit çiftçiye karşı.

             Oysa diğer lider Kılıçdaroğlu, her ortamda tek başına dolaşıyor vatandaşlarının arasında ve onlara korumasız birebir muhatap oluyor. Herhalde adamla, adamcık farkı da bu olsa gerek. Aslında kendisini adam yerine bile koymayanlara, göstermelik şov yapmadan, gerçekten bir şeyler yapabilecek ki, dayılığı ikna edebilsin hazretin. Öyle ya onun yerinde ben değilim ki, kendisi kurtarmalı kendi onurunu, tabii taşıyorsa. Muhalefetin sinerjisi beklenen direnci ortaya koydu aslında. Sadece Sonuçlar sizi sakın aldatmasın. Neticede hükümet değişmeyecekti nasıl olsa. Ne var ki gelecek yakın günler daha da fazla önem kazandı artık.
            Bir de "yönetim kademelerinizi değiştirin" diye dalga geçmiş muhalefetle. Acaba "beni mi transfer edin" veya "benim gibisini" mi ima etmek istedi yoksa. Allah yazdıysa bozsun. Şayet CHP, kendisi gibi bir liderle birinci parti olacaksa, bir kalender Kılıçdaroğlu ile hep ikinci parti kalsın. İnanın ki ülkenin geleceği adına çok daha hayırlı olur. Ayrıca CHP’nin seçimden seçime yükselen grafiğine bakıldığında, başarısız olduğunu iddia etmek haksızlık olur. Ne var ki bu kadar aleyhte şartlarda elde edilen başarı, elbette karşısında ki çok uluslu kumpas çetesini alt etmeye yeterli olmayacaktı.

            Mesela dijital sonuçlar ekranında AKP lehine %40 avansla başlayan ve devamlı görünerek kafaları önceden bilinen sonuca adeta şartlandıran seçim verileri, aşağı yukarı başladığı gibi de genelde AKP lehine (%42) sonuçlandı. Sanki başından itibaren bu sonuca bizde programlanmıştık. Bu yönlendirmeli manipülasyonu hala öğrenemedik mi yoksa. Birde bunların üstüne elektrik kesintili olanları ilave ederseniz, iyi ki sadece %42 de kaldılar, 60–70 leri bulmadılar diyesi geliyor insanın. Herhalde biraz ayıp olur, kimse de yemez diye düşünmüş olmalılar, sağ olsunlar. Ayrıca, bu sonuç genel seçimlere yansırsa, AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı da ortadadır. O halde bu durumun da kendi adına bir başarı olduğu söylenemez.
            Buradan bir kere daha anlıyoruz ki, manüel ve parmak boyalı sisteme dönmedikçe ve bu Okyanus güdümlü programdan kurtulmadıkça sonuçlar hep birbirinin tekrarı olacaktır. Yazık YSK konusunda bu kadar ebleh ve çaresiz de olunmaz ki. Şayet böyle kalmaya ısrarcıysanız beyler, her şeye de müstahaksınız, ne var ki millete yazık oluyor işte...
           
            Seçim oyununun balkon seansında neden mi itidalliydi dersiniz. Çünkü Amerikalıdan son mesajını aldığını kendisi de biliyordu: “Bak Tayyip Efendi son şansını dikkatli kullan. Uymak zorunda olduğun talimatıma ya uyarsın ya da uyarsın”. Yani “Kürt Federatif devlet yapısını işleme açarmısın, kaparmısın bir an önce devreye sok. Hanidir bize de büyük masraf kapısı oluşturan Kuzey Irakta ki güçlerimizle, şayet bizim için bir hayli riskli olacak bu projeyi sonuçta bize yaptırmaya da kalkarsan, bil ki ilk önce sen yok olursun, ona göre”.
            Muhtemelen verdikleri mesajın aslı bu olmalıydı. Çünkü bundan sonrası nasıl olsa tufandır artık Amerikalı için. Yazık yeni Sevr'e adım adım yaklaştıran bu günleri de mi görecekti yüce Atatürk'ün Türkiyesi. Boşuna mıydı on binlerce şehit ve gazilerimiz. Her şeye rağmen çalana gönül verenler, kıçının kılı olanlar, sonunda bu vebali de ödemeye hazırlar mı acaba? Çünkü o gün de gelecektir nasıl olsa.
                         
            Bu mesaj başta Tayyipler olmak üzere topumuza nasıl mı verildi: Amerikalı güdümlü bilgisayar programıyla, hepimize diyordu ki; “bakın boşuna heveslenmeyin, öyle veya böyle kontrolünüz benim elimde. Sizde artık uyanın”. Hoş biz 2002 den beri söylüyoruz bunları, başka nasıl diyelim ki! Daha da söyleyeceğiz herhalde. Sanki emperyalist deyyus göbek bağımızı da kesmiş anlaşılan.
            Bir mesaj da Marksist Solumuzaydı: “Bakın milli birlik ve devrimden bahseden sizler, gördüğünüz gibi benden yüzde bile alamazsınız, haberiniz olsun”. Mealindeydi bu mesaj.

            Artık miadını doldurup teneşir tahtasına uzanmış Kapitalizm adlı mevta, Hıristiyan geleneklerine göre, hayatında hiç olmadığı kadar yıkanıp, paklanıp, makyajlanıp, güzelleştirilerek, gömülmeden önce bir süreliğine teşhir ediliyor. Bu işlem aslında paralı mevtalar içindir sadece. Diğer garibanlar bedavaya karga tulumba gömülür nasıl olsa. İşte Kapitalizm adlı mevtanın teşhir günlerini yaşıyoruz şimdilerde. Hoş kendisi daha ölüm döşeğindeyken, yerini alacağı sanılan küreselcilik veya neo liberalizm adlı olan yeni bitmeleri, piyasalara sürülmedi mi?

            Ve artık sonun başındayız anlayacağınız. İşte bu son noktada bize de artık Amerikan yaftalı bu Peşmerge sürüsüne ve sahipleri olan 50–60 aileye son sözü söylemek düşüyor: Kafanızdan asla çıkarmayın ki, bizim geleceğimiz tamamen bizi bağlar. Ağzınızla balık da yakalasanız Marksist-Kemalist tam bağımsız geleceğimiz kendi kontrolümüzde olacak ve onu biz yazacağız. Sonuçta evrensel devinimin de diyalektiğidir bu. İşte bu da sizlerin sonu olacaktır, muhteremler.
            Çok uzun yazıları bende okurken zorlanıyorum, haklısınız dostlar. Hele de Internet ortamında okuyacak bu kadar çok malzeme varken. Ama ne var ki, son söze de biraz argüman sağlamak gerekiyor. Lütfen bunu da çok görmeyelim...

                                                                                  Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder