Toplum
yürüyüşlerinde ölen, daha doğrusu öldürülen gençlerimizin kimliği mercek altına
alındığında; hepsinin ortak paydasının Alevi olduğu anlaşılıyor. Ateşli
Cumhuriyetçi, Kemalist vatanseverler olduklarını bildiğimiz Alevi vatandaşlarımız
söz konusu olunca da, demek oluyor ki, bu gençler birileri tarafından daha
önceden fişlenmiş, fırsat kollanarak provoke edilmiş, bizatihen de telef
edilmişlerdir. Bunun da adı neresinden bakılsa, taammüden cinayet işlemek olur.
Hal böyle olunca da; ister istemez
ilk akla gelmesi gereken, bu çocukların suçunu araştırmak olurdu. Aslında
onların suçunun da, tıpkı Ergenekon, Balyoz vs. kumpaslarıyla mahkûm edilen
Atatürk'ün askerleri, akademisyenleri, medya mensupları ve ayrıca henüz
tutuklanmamış dışarıdaki tüm milliyetçi, vatansever Kemalistleriyle aynı
boyutta olduğu kendiliğinden anlaşılıyor.
O halde tek suçu; Amerikan sultalı
emperyalist soyguna, bölücülüğe hayır demek ve karşısında dik durmak olduğu
için, körpe canlarından olan bu çocuklarımıza, göstermelik ağıtlar yakacağımıza;
ayağa kalkıp hep bir ağızdan "HEPİMİZ ALEVİYİZ"
desek, onlarla aynı dili konuştuğumuza göre de, daha hayırlı olmaz mı? Öyle ya!
Mademki, hepimiz istediğimiz zaman Ermeni olabiliyoruz da; Alevi olmamızın
günahı ne o zaman...
Son günlerde gündeme oturan, Amerikalının Gülen ile ilişkisinin olmadığı yalanına, siz
ne kadar inandınız bilemem; ama bu beni sadece güldürüyor. Adamı avenesiyle
paketleyip, acilen ülkesinde vatandaşlık mertebesine getiren, çiftliğini,
çubuğunu altına çeken ve bugüne kadar da bize karşı Erdoğan hükümetiyle
birlikte çatır çatır kullanan - ki, nasıl kullandığını bana saydırmayın lütfen
- rahmetli babam değildi herhalde. Şimdi herhangi birisi kalksın elini kolunu
sallayarak Amerika’ya gitsin ve üstüne kocaman bir çiftlik almaya kalksın da
görelim bakalım.
Haydi,
canım geçiniz. Daha kapıdan bile giremez, aynı uçakla doğruca memleketine geri
postalanır. Şayet itirazı olursa da, terörist devşirdikleri kamplarda başına
neler gelir artık bilinmez. Dünya genelinde emperyalist Amerikan kurgularına
her ne kadar alışık olsak da, bu kadar çıngıraklı yalan, kendileri için bile alışılmışın
ötesindedir. Bakalım bu seçimler öncesi acil ve ikna etmekten çok uzak beyanın
arkasında, nasıl yeni bir fetbazlık yatıyor, göreceğiz nasıl olsa...
Bu bağlamda
ilave etmek gerekirse; yakın bir gelecekte CIA, NSA vs. gibi milli güvenlik
yaftalı, aslında milliyetçi kasabı örgütlerinin, son yıllarda ülkemizde
işledikleri ya da işlettikleri tüm cinayetlerini de cemaate yamarlarsa, hiç
şaşırmayalım ve buna da hazırlıklı olalım doğrusu. Yani anlayacağınız; Gülen
cemaatini, Tayyibe temizlettikten sonra, tereyağından kıl çeker gibi, elini
bile taşın altına sokmadan, bir çırpıda artık devrini tamamlayan iki
asalağından birden kurtulacak ve her zaman ki gibi, yenibaharlara doğru bir
kulağının üstüne, gözü açık uzanacaktır, biline...
Birisi
kadınların parmaklarıyla uğraşır, yolun sonunda kendi bedeninde dolaşacak
nazik(!) parmakların hesabını yapmazken, diğerleri de karanlık sularda balık
avlamaya kalkıp, kendi ezoterik ruh haletleriyle, vatandaşlarının kafalarını
daha da karıştırmaya çalışıyorlar. Oysa gerçekler ortada apaçık sırıtıp duruyor.
Ki bu kafası karışık vatandaşlara bir yandan şaşırıp, acırken, diğer yandan “dibi
görünen aydınlık sulara geçin de, hiç olmazsa akşam yemeğinizde ne
yiyebileceğinizi görürsünüz” demek düşüyor bize.
Dünya
basını yazdıkça, adam adeta kendinden geçiyor şişinmekten. Oysa aslında bahis
konusu olan, sıfırlanmakta olduğudur. Yani böylesi bir konumda şişinirsen
gülünç olur, daha da ufalırsın. Sana hiç akıl verende mi yok. Pekiyi ne işe
yarar o kadar sürüyle danışmanın. Sen değil, yüce Atatürk’ün 76 milyonluk koca dünya
devleti Cumhuriyetinin başında, kurbağa prens bile otursa dünyanın gündeminde
olurdu. Yani mealen görünen köy bir taş atımlık uzakta, siz anladınız işte
sayın okurlar.
Şiirler
Ayetler gibidir, zamanı gelince inerler. Sipariş üzerine yazılanlarsa, nane
şekeri manilerine veya tek yaratansız dini risalelere benzerler, yani gönül
köprüleri yoktur. Çünkü en büyük gizem tanrı suretindeki insan evladının kendi özeğidir…
Ezersem büzülür
Budarsam acıtır
Hıdır halin budur
Bu küskünün adalet çağrısıdır
Duysan da olur
Duymasan da
Aldırsan da
Aldırmasan da
Dolsa da kutular
Telef olsa da körpe yavrular
Gecikse de bazen haklar
Tutulmasa da sözler vaatler
Sonda akanlar kurur
Acılar durur
Hep tanrıyla aldatmakla hiç olmaz
Çünkü hak asla yerde kalmaz
Karı, buzu ısıtmasan da su olur
Ve inan ki her daim adalet yerini bulur…
Sonun başında ki Okyanuslu baş harami
ise, yine hiç bir şey olmamış gibi, körler diyarında üstüne çektiği namus(!)
peleriniyle, yeni örtülü ödenek apartlarında, yeni kumpaslar adına ağırlanmaya
devam edecek anlaşılan. Da,,, ne zamana kadar. Çünkü artık kendisi için de
yolun sonu gözüktü…
Serendip
Altındal
Video Kanalım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder