19 Mart 2014 Çarşamba

GÖRÜNEN KÖYE DOĞRU..

           Toplum yürüyüşlerinde ölen, daha doğrusu öldürülen gençlerimizin kimliği mercek altına alındığında; hepsinin ortak paydasının Alevi olduğu anlaşılıyor. Ateşli Cumhuriyetçi, Kemalist vatanseverler olduklarını bildiğimiz Alevi vatandaşlarımız söz konusu olunca da, demek oluyor ki, bu gençler birileri tarafından daha önceden fişlenmiş, fırsat kollanarak provoke edilmiş, bizatihen de telef edilmişlerdir. Bunun da adı neresinden bakılsa, taammüden cinayet işlemek olur.
            Hal böyle olunca da; ister istemez ilk akla gelmesi gereken, bu çocukların suçunu araştırmak olurdu. Aslında onların suçunun da, tıpkı Ergenekon, Balyoz vs. kumpaslarıyla mahkûm edilen Atatürk'ün askerleri, akademisyenleri, medya mensupları ve ayrıca henüz tutuklanmamış dışarıdaki tüm milliyetçi, vatansever Kemalistleriyle aynı boyutta olduğu kendiliğinden anlaşılıyor.
            O halde tek suçu; Amerikan sultalı emperyalist soyguna, bölücülüğe hayır demek ve karşısında dik durmak olduğu için, körpe canlarından olan bu çocuklarımıza, göstermelik ağıtlar yakacağımıza; ayağa kalkıp hep bir ağızdan "HEPİMİZ ALEVİYİZ" desek, onlarla aynı dili konuştuğumuza göre de, daha hayırlı olmaz mı? Öyle ya! Mademki, hepimiz istediğimiz zaman Ermeni olabiliyoruz da; Alevi olmamızın günahı ne o zaman...

 Son günlerde gündeme oturan, Amerikalının Gülen ile ilişkisinin olmadığı yalanına, siz ne kadar inandınız bilemem; ama bu beni sadece güldürüyor. Adamı avenesiyle paketleyip, acilen ülkesinde vatandaşlık mertebesine getiren, çiftliğini, çubuğunu altına çeken ve bugüne kadar da bize karşı Erdoğan hükümetiyle birlikte çatır çatır kullanan - ki, nasıl kullandığını bana saydırmayın lütfen - rahmetli babam değildi herhalde. Şimdi herhangi birisi kalksın elini kolunu sallayarak Amerika’ya gitsin ve üstüne kocaman bir çiftlik almaya kalksın da görelim bakalım.
Haydi, canım geçiniz. Daha kapıdan bile giremez, aynı uçakla doğruca memleketine geri postalanır. Şayet itirazı olursa da, terörist devşirdikleri kamplarda başına neler gelir artık bilinmez. Dünya genelinde emperyalist Amerikan kurgularına her ne kadar alışık olsak da, bu kadar çıngıraklı yalan, kendileri için bile alışılmışın ötesindedir. Bakalım bu seçimler öncesi acil ve ikna etmekten çok uzak beyanın arkasında, nasıl yeni bir fetbazlık yatıyor, göreceğiz nasıl olsa...
Bu bağlamda ilave etmek gerekirse; yakın bir gelecekte CIA, NSA vs. gibi milli güvenlik yaftalı, aslında milliyetçi kasabı örgütlerinin, son yıllarda ülkemizde işledikleri ya da işlettikleri tüm cinayetlerini de cemaate yamarlarsa, hiç şaşırmayalım ve buna da hazırlıklı olalım doğrusu. Yani anlayacağınız; Gülen cemaatini, Tayyibe temizlettikten sonra, tereyağından kıl çeker gibi, elini bile taşın altına sokmadan, bir çırpıda artık devrini tamamlayan iki asalağından birden kurtulacak ve her zaman ki gibi, yenibaharlara doğru bir kulağının üstüne, gözü açık uzanacaktır, biline...

Birisi kadınların parmaklarıyla uğraşır, yolun sonunda kendi bedeninde dolaşacak nazik(!) parmakların hesabını yapmazken, diğerleri de karanlık sularda balık avlamaya kalkıp, kendi ezoterik ruh haletleriyle, vatandaşlarının kafalarını daha da karıştırmaya çalışıyorlar. Oysa gerçekler ortada apaçık sırıtıp duruyor. Ki bu kafası karışık vatandaşlara bir yandan şaşırıp, acırken, diğer yandan “dibi görünen aydınlık sulara geçin de, hiç olmazsa akşam yemeğinizde ne yiyebileceğinizi görürsünüz” demek düşüyor bize.

Dünya basını yazdıkça, adam adeta kendinden geçiyor şişinmekten. Oysa aslında bahis konusu olan, sıfırlanmakta olduğudur. Yani böylesi bir konumda şişinirsen gülünç olur, daha da ufalırsın. Sana hiç akıl verende mi yok. Pekiyi ne işe yarar o kadar sürüyle danışmanın. Sen değil, yüce Atatürk’ün 76 milyonluk koca dünya devleti Cumhuriyetinin başında, kurbağa prens bile otursa dünyanın gündeminde olurdu. Yani mealen görünen köy bir taş atımlık uzakta, siz anladınız işte sayın okurlar.

Şiirler Ayetler gibidir, zamanı gelince inerler. Sipariş üzerine yazılanlarsa, nane şekeri manilerine veya tek yaratansız dini risalelere benzerler, yani gönül köprüleri yoktur. Çünkü en büyük gizem tanrı suretindeki insan evladının kendi özeğidir

Ezersem büzülür
Budarsam acıtır
Hıdır halin budur
Bu küskünün adalet çağrısıdır
Duysan da olur
Duymasan da
Aldırsan da
Aldırmasan da
Dolsa da kutular
Telef olsa da körpe yavrular
Gecikse de bazen haklar
Tutulmasa da sözler vaatler
Sonda akanlar kurur
Acılar durur
Hep tanrıyla aldatmakla hiç olmaz
Çünkü hak asla yerde kalmaz
Karı, buzu ısıtmasan da su olur
Ve inan ki her daim adalet yerini bulur…

Sonun başında ki Okyanuslu baş harami ise, yine hiç bir şey olmamış gibi, körler diyarında üstüne çektiği namus(!) peleriniyle, yeni örtülü ödenek apartlarında, yeni kumpaslar adına ağırlanmaya devam edecek anlaşılan. Da,,, ne zamana kadar. Çünkü artık kendisi için de yolun sonu gözüktü…

                                                                                              Serendip Altındal
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder