3 Mart 2014 Pazartesi

ÖPMEM Mİ..

           Ülkemizde eğitim reformu diye takdim edilen tasarım, gerçekte ahı gitmiş vahı kalmış mevcut milli eğitim sistemimizi daha da deforme ederken, emperyalist devşirmesi yeni aydınların(!) da önünü tamamen açmıştır. Esasen halen mevcut olan Soros akademisyenlerinin(!) sayısı tahammül hudutlarının üstündeyken, şimdi bir de devlet eliyle bu sayı kabartılacaktır. İşte böyle bir durumda nedir, nasıldır soruları artık havada kalmışlardır. Şimdi ise bize, şiddetle hedefe oturtmak zorunda olduğumuz tek bir soru kalmıştır. O da emperyalist Şeytan'ın kökünü, en azından yurdumuz genelinde nasıl kazıyacağımızdır.
            Burada son günlerini yaşayan Erdoğan Hükümeti değil, ondan sonrasıdır aslında söz konusu olan. Şüphesiz halen bahçemizdeki eğrelti otunun verdiği hasarı temizlemek, yine epeyi bir uğraş ve zaman kaybı olacaktır. O halde gelecek olan yeni Hükümetin bana göre en önemli işi, diğer objektif ve özgün kalkınma devletlerinin kulvarında saflaşarak, birlikte uluslar üstü ve adı Dolar olmayan yeni bir tedavül birimine, yenidünya ticareti - küreselci yalanı değil - menfaati adına ihtiyaç olduğunu şiddetle savunmak olmalıdır. İşte ilk bağımsız icraatın amentüsü de budur.

            Bugüne kadar sadece toplumun sırtında parazit patronlar yaratan ve kendimizi aldattığımız emperyalist bağımlısı ithalat ekonomisi ile görüyoruz ki elan daha, öküzün altında buzağı aramakla boşuna geçmiş günleri arşivimize tarih yapmakla meşgulüz. Vaktaki hünsa (çift cinsiyetli) bir öküzcüğün altında kazara bir buzağı bulsak, 'EVREKA' mı diyecektik acaba. Komşumuz Rusya da, Marks'ın üretim araçlarını; ekmeği bizatihen yaptığı halde; ama kendisi yiyemeyen çoğunlukçu emekçi (Proleter) sınıfına teslim eden asil - çünkü adil - Sosyalizm'i, Bolşevik Burjuvazinin gadrine uğrayarak ayağa düştüğü için, doğruluğu ve asaleti dünya genelinde haksız bir yara almıştı. Rus modelinin yanlışlığı, yüce Atatürk'ün de zamanında öngördüğü gibi abesle iştigaldi ve sonu da acıklı geldi.
            Rusya’da yaşanan ve olumsuz bir emsal teşkil eden, sonradan Yugoslavyayı kurtlar sofrasında paylaştıran ve Çekoslovakya'nın da kaderi olan NEP - devrimin geri dönüşüydü aslında - herhalde bir daha tekrar edilemeyecektir. Rusya’da antitez devinimi yaşanırken ve acı faturası Rus toplumuna yansıtılırken, Mao ve Kızıl Ordusunun tazelediği kültür devrimi heyecanı; gelenekçi, sabırlı, kalender Çin Halkı ve Devletinin kendi Budist/Zen çekirdek özeğinde harman olmuş, tarihte bir bütün halinde kalabilen devlet yapısıyla da; gelenek haline getirdiği muhteşem özverisiyle, sadakatle bugünlere kadar gelebilmiştir. Ve aynı bağlamda, Çin’i bir Dünya devi yapmış belki de tek Proleter devrimdir. Bu olguda bir başka faktör ise, devletin işini kolaylaştıran ucuz Çin emekçi potansiyelinin, adetsel olarak diğer sanayi ülkelerindekilerin belki de toplamından fazla olan üstünlüğüdür.  

            Biz de aslında Rusya gibi emekçilerinin çoğunluğu toprak işçisi köylülerden oluşan bir toplumuz. Kapatılan Köy Enstitülerinden sonra eğitimi durmuş ve bir türlü yapılamayan toprak reformu ile de çoğunluğu hala Ağaların talimatıyla düşünen, ümmi bir serf tarım emekçisi topluluğuna sahip olmamız ise, ne yazık ki 1950 den itibaren dezavantajımız olmuştur. Dolayısıyla bizim hali pür melalimiz Sovyet Rusya'nın başlangıç dönemlerinden daha da kötüdür. Böyle bir toplumla hem de aynı, devrini tamamlamış kapitalist çizgide bağımsız kalkınmaya çalışmak ise, hayal olabilmekten bile uzaktır. Hani beceremesek de, aynı saçmalıkta ısrarla kendimizi boşuna kandırmaya çalışmayalım, hiç olmazsa bundan sonra bari.

            Aslında dünya genelinde çoğunluğun çoğunluğu da olan emekçiler, bir an önce hareketlenip, konforuna âşık, dötünü koyduğu yerden kaldırmadan emekçi çoğunluğu süreler boyu sömüren ve kendisini akıllı(!) ilan eden sapkın bir azınlığa, "Dötünüzü bize sayıyla mı verdiler" demesini de bilmelidirler artık. Aslında bunu ilk söylemesi gerekenler de, bütün bütün geleceği olmayan Amerikan emekçileridir. Yumuşakçalardan Kemalist olmaz. Örs gibi, çekiç gibi sert, orak gibi keskin emekçidir gerçek Kemalist aslında. Hiç unutulmamalıdır ki, Sovyet Rusya gibi sonuçta burjuva devleti olmayan Devletinindir aslında, Proleter devrime sadık kalmış, hakkını vermiş ve kendini ispat etmiş olan Çin’in büyük başarısı.


            Sonuç mu: “Zor oyunu bozar” derler. İnsan kılığında ki Demokrasi Karikatürleri’nin aslında hep söylediği ve yaptığı bu değilmiydi şimdiye kadar. O halde emekçi de kalkıp haklı olarak “Yeter artık!” derse, ona hangi hakla “ZOR kullandın” denebilir ki?
            Biz mi: Dava adı çağırmaktan, "fistolu mübaşire" dönmedik mi, kendi vatanımızda.
            Liboş efendi: Yani sen şimdi uyanık bir müteşebbissin ya! Dötünün üstünde yayılacaksın, ağır işi de emekçine yaptıracak, kendi karnını doyuracaksın, arada sırada da garibin önüne lütfen bir iki kemik atacaksın. Ama öbür yanda kıç yalayıcılarınla birlikte tüyü bitmemişin lokmasını da hamutuyla ziftleneceksin. Şimdi devran döndüğünde “Ben o dötü öpmem mi?” Demesin mi yani emekçi biraderim sana. Allah aşkınıza o zaman bunun nesi ayıp olur…

            Ve biz insancıklar, geleceğimizin bir kara delik ya da antitezimizin devinimi olduğunu hiç aklımıza getirmeden, yediğimiz, içtiğimiz ve mal varlığımızla kendimizi kandırıp duruyoruz şu ölümlü dünyada. Başta da sen, çook muhterem Tayyip Efendi kardeş, üstelik senin olmayanla da şişinip duruyorsun. En iyisi Kılıçdaroğlu’nun nasihatini dinle de; ama bizim helikopteri bırakıp öyle sıvış bu ülkeden. Bak onun evindeki yeşiller de sana aitmiş, en azından giderayak, Bilalin hakkını Bilale, Türk’ün malını Türk’e bırak. Ve saatin çaldığında, kankan Barak-Abdül, kendi uçağını olmasa da, bir özel uçak yollar sana nasıl olsa.

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder