Ülkemizde eğitim
reformu diye takdim edilen tasarım, gerçekte ahı gitmiş vahı kalmış mevcut
milli eğitim sistemimizi daha da deforme ederken, emperyalist devşirmesi yeni
aydınların(!) da önünü tamamen açmıştır. Esasen halen mevcut olan Soros akademisyenlerinin(!)
sayısı tahammül hudutlarının üstündeyken, şimdi bir de devlet eliyle bu sayı
kabartılacaktır. İşte böyle bir durumda nedir, nasıldır soruları artık havada
kalmışlardır. Şimdi ise bize, şiddetle hedefe oturtmak zorunda olduğumuz tek
bir soru kalmıştır. O da emperyalist Şeytan'ın kökünü, en azından yurdumuz
genelinde nasıl kazıyacağımızdır.
Burada son günlerini yaşayan Erdoğan
Hükümeti değil, ondan sonrasıdır aslında söz konusu olan. Şüphesiz halen bahçemizdeki
eğrelti otunun verdiği hasarı temizlemek, yine epeyi bir uğraş ve zaman kaybı
olacaktır. O halde gelecek olan yeni Hükümetin bana göre en önemli işi, diğer
objektif ve özgün kalkınma devletlerinin kulvarında saflaşarak, birlikte uluslar
üstü ve adı Dolar olmayan yeni bir tedavül birimine, yenidünya ticareti -
küreselci yalanı değil - menfaati adına ihtiyaç olduğunu şiddetle savunmak
olmalıdır. İşte ilk bağımsız icraatın amentüsü de budur.
Bugüne kadar sadece toplumun sırtında
parazit patronlar yaratan ve kendimizi aldattığımız emperyalist bağımlısı
ithalat ekonomisi ile görüyoruz ki elan daha, öküzün altında buzağı aramakla
boşuna geçmiş günleri arşivimize tarih yapmakla meşgulüz. Vaktaki hünsa (çift
cinsiyetli) bir öküzcüğün altında kazara bir buzağı bulsak, 'EVREKA' mı diyecektik acaba. Komşumuz Rusya da,
Marks'ın üretim araçlarını; ekmeği bizatihen yaptığı halde; ama kendisi yiyemeyen
çoğunlukçu emekçi (Proleter) sınıfına teslim eden asil - çünkü adil - Sosyalizm'i,
Bolşevik Burjuvazinin gadrine uğrayarak ayağa düştüğü için, doğruluğu ve
asaleti dünya genelinde haksız bir yara almıştı. Rus modelinin yanlışlığı, yüce
Atatürk'ün de zamanında öngördüğü gibi abesle iştigaldi ve sonu da acıklı geldi.
Rusya’da yaşanan ve olumsuz bir emsal
teşkil eden, sonradan Yugoslavyayı kurtlar sofrasında paylaştıran ve Çekoslovakya'nın da kaderi olan NEP - devrimin geri dönüşüydü aslında - herhalde bir daha tekrar
edilemeyecektir. Rusya’da antitez devinimi yaşanırken ve acı faturası Rus
toplumuna yansıtılırken, Mao ve Kızıl Ordusunun tazelediği kültür devrimi
heyecanı; gelenekçi, sabırlı, kalender Çin Halkı ve Devletinin kendi Budist/Zen
çekirdek özeğinde harman olmuş, tarihte bir bütün halinde kalabilen devlet
yapısıyla da; gelenek haline getirdiği muhteşem özverisiyle, sadakatle bugünlere
kadar gelebilmiştir. Ve aynı bağlamda, Çin’i bir Dünya devi yapmış belki de tek
Proleter devrimdir. Bu olguda bir başka faktör ise, devletin işini
kolaylaştıran ucuz Çin emekçi potansiyelinin, adetsel olarak diğer sanayi
ülkelerindekilerin belki de toplamından fazla olan üstünlüğüdür.
Biz de aslında Rusya gibi
emekçilerinin çoğunluğu toprak işçisi köylülerden oluşan bir toplumuz. Kapatılan
Köy Enstitülerinden sonra eğitimi durmuş ve bir türlü yapılamayan toprak
reformu ile de çoğunluğu hala Ağaların talimatıyla düşünen, ümmi bir serf tarım
emekçisi topluluğuna sahip olmamız ise, ne yazık ki 1950 den itibaren dezavantajımız
olmuştur. Dolayısıyla bizim hali pür melalimiz Sovyet Rusya'nın başlangıç
dönemlerinden daha da kötüdür. Böyle bir toplumla hem de aynı, devrini
tamamlamış kapitalist çizgide bağımsız kalkınmaya çalışmak ise, hayal
olabilmekten bile uzaktır. Hani beceremesek de, aynı saçmalıkta ısrarla
kendimizi boşuna kandırmaya çalışmayalım, hiç olmazsa bundan sonra bari.
Aslında dünya genelinde çoğunluğun
çoğunluğu da olan emekçiler, bir an önce hareketlenip, konforuna âşık, dötünü
koyduğu yerden kaldırmadan emekçi çoğunluğu süreler boyu sömüren ve kendisini akıllı(!) ilan eden sapkın bir azınlığa, "Dötünüzü
bize sayıyla mı verdiler" demesini de bilmelidirler artık. Aslında bunu
ilk söylemesi gerekenler de, bütün bütün geleceği olmayan Amerikan
emekçileridir. Yumuşakçalardan Kemalist olmaz. Örs gibi, çekiç gibi sert, orak
gibi keskin emekçidir gerçek Kemalist aslında. Hiç unutulmamalıdır ki, Sovyet
Rusya gibi sonuçta burjuva devleti olmayan Devletinindir aslında, Proleter
devrime sadık kalmış, hakkını vermiş ve kendini ispat etmiş olan Çin’in büyük
başarısı.
Sonuç
mu: “Zor oyunu bozar” derler. İnsan kılığında ki
Demokrasi Karikatürleri’nin aslında hep söylediği ve yaptığı bu değilmiydi
şimdiye kadar. O halde emekçi de kalkıp haklı olarak “Yeter artık!” derse, ona hangi
hakla “ZOR kullandın” denebilir ki?
Biz mi: Dava adı çağırmaktan, "fistolu mübaşire" dönmedik mi, kendi vatanımızda.
Biz mi: Dava adı çağırmaktan, "fistolu mübaşire" dönmedik mi, kendi vatanımızda.
Liboş efendi: Yani sen şimdi uyanık
bir müteşebbissin ya! Dötünün üstünde yayılacaksın, ağır işi de emekçine
yaptıracak, kendi karnını doyuracaksın, arada sırada da garibin önüne lütfen
bir iki kemik atacaksın. Ama öbür yanda kıç yalayıcılarınla birlikte tüyü
bitmemişin lokmasını da hamutuyla ziftleneceksin. Şimdi devran döndüğünde “Ben
o dötü öpmem mi?” Demesin mi yani emekçi
biraderim sana. Allah aşkınıza o zaman bunun nesi ayıp olur…
Ve biz insancıklar, geleceğimizin
bir kara delik ya da antitezimizin devinimi olduğunu hiç aklımıza getirmeden,
yediğimiz, içtiğimiz ve mal varlığımızla kendimizi kandırıp duruyoruz şu ölümlü
dünyada. Başta da sen, çook muhterem Tayyip Efendi kardeş, üstelik senin
olmayanla da şişinip duruyorsun. En iyisi Kılıçdaroğlu’nun nasihatini dinle de;
ama bizim helikopteri bırakıp öyle sıvış bu ülkeden. Bak onun evindeki yeşiller de sana aitmiş, en azından giderayak, Bilalin
hakkını Bilale, Türk’ün malını Türk’e bırak. Ve
saatin çaldığında, kankan Barak-Abdül, kendi uçağını olmasa da, bir özel uçak
yollar sana nasıl olsa.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder