İstersen bir düzüne
kraliyet armasını üstünde taşı, şayet adil değilsen asla asil olamazsın.
Tarihin boyunca olamadın da zaten, gerçek sahipleri olan Ön-Türk atalarından
çaldığın çakma tarihinle şimdiye kadar idare ettin sadece. Ve aynı kafayı
taşıdığın sürece gelecekte de olamayacaksın. Çünkü asaletin anlam ikizi ADALETTİR ki o da sende yok.
Unutma ki şövalye olmasan da,
herhangi bir süslü arma taşımasan da, şayet objektif ve adilsen, asilsin
demektir. Benim aziz gayrı Müslim kardeşim. İşte özü itibarıyla kabul ettiğim
dinler arası diyalog budur. Çünkü İslam'ın özünde bir Ehli Beyt Müslümanı olarak da aksepte edilmişsin demektir o zaman. Zira Hz Muhammed İslamının özeti
de bunu söyler. O "Kim olursan ol İMANA - öznel
anlamını iyi araştır - gönül koy" demişti aslında, başka bir şey değil.
Birlikte dolaştığımızda, arada
sırada rastladığımız yabancılar kendi aralarında konuşurken, onları dikkatle
dinleyen 4 yaşındaki küçük torunum Asya; "Dede bunlar yabancıca
konuşuyorlar değil mi?" diye bana sormuyor mu? İşte ölüyorum o zaman.
Almanca, İngilizce gibi tüm yabancı dillerin Türkçe'mizden farklı diller
olduğunu ona izah etmeye çalışırken ki her şeyin tam karşılığını benden yalansız öğreneceğini de cin gibi bildiği halde, yine de "ama
yabancıca" deyince, inanın daha da hoşuma gidiyor.
Evet, onlar kendilerine özgün; ama
bizim için yabancılardır neticede. Küçük Asya çok haklı doğrusu. Ve bizim gibi
onlarda, kendi gelenek, görenek ve yaşamsal öğeleri için vardırlar bu dünyada.
Bizler için fazilet olan, "yaşattığın kadar yaşam hakkına sahip
olursun" erdemini, yüce Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh"
derin ifadesinde, cihana mal ettiği gibi ulusça şiar edinmemizdir. O halde
hanidir ihmal etmek zorunda bırakıldığımız, yakın komşularımızla olan
"sıfır sorun" denklemini, ilk önce ve acilen reaktife edip çözüme
kavuşturmalıyız.
Neden mi böyle düşünüyorum: Çünkü
bana göre çözüm;
Türküm +
İlk Gelenim + Doğruyum + Çalışkanım = KEMALİST’İM
Formülündedir de ondan...
Yatağa yatınca Amerikanca rüyalar
görüyorsun. Sabah kalkınca bağımsızlık türküleri yakıyorsun. Nikâh kıyarken
bile Amerikan püskülüne mi, yoksa
kendi gelinine mi kıydığın belli değil. Çeyiz paran bile Amerikan Doları, dağıttığın sa ayrı. Ruhuna, ayakkabı kutularına kadar her yanına Amerikan Doları
girmiş. Herifçioğlu tevekkeli 7 X 24 saat boşuna Dolar basmıyormuş(!).
Bankadan kredi alıyor, kendi adıma
iş kurdum diyorsun. Küresel tefecilerin, Merkez Bankana bile emisyon hakkı
bırakmadıkları ülkende, aldığın banka kredisinin milli paran mı olduğunu
sanıyorsun. Oysa tüm o banka kredilerinin, ulusunun sırtına bindirilmiş yüksek
faizli dış kaynak(!) – yani küresel haramilerin parası - olduğunu bilmiyor
musun? Ulan beni mi, yoksa kendini mi uyutuyorsun. Şunun adını hele bir koy da
bizde öğrenelim bari. En iyisi unut hepsini. Ne beni ne de kendini kandır.
Sömürge ülkenizde beslemelerinizin,
büyük iş adamları(!) kadınları(!) olarak çağırdığı sizlere, küresel Mafyanın
bıraktığı işlere önem sırasıyla gelince:
·
Bankacı
yaftalı, icra tefeciliği.
·
Günün
Babil, ilk zelzele geleceğinizin ise toplu beton mezarlara döndüreceği
şehirlerinizde, “büyük inşaatçıydı” levhalı mezar bekçiliği.
·
Büyük sanayici
ambiyanslı, aslı anti milli ithalat montajı sarraflığı.
Böylece sizleri milletinizin kanını
emen sülüklere dönüştüren acınası halinize birlikte gülün de, belki bir
yanlarınız sızlar. Şakası bir yana; ama çakma ihalelerle başta toprakları olmak
üzere, tüm mal varlığını gasp ettiğiniz bu millet, gün gelir size bir mezar
toprağını bile çok görebilir sonra. Ona göre dikkatli olun, ateşle de fazla
oynamayın.
İşte resmin budur arkadaş. Bak
bitmişsin, boşalmış, çuvallamışsın. İhracat yerine ithalat yapıp duruyorsun.
Gırtlağına kadar devletini borç batağına sokmuşsun. Bırak da bu işleri imana
gel artık. Seni iğfal edip kanını emen, seni yurttaşınla gırtlak gırtlağa
gelmiş asosyal haline getiren AKP’nin kuyruğuna asılmaktan kurtul artık. Bırak
onlar kendi pisliklerinde boğulsunlar, sen onlardan soyutla, arıt kendini,
akıllı ol. Aranızda ben gibi kalan ve batılı emsalleriyle birebir rekabet içine
girmek isteyen milli sanayicilerimizin de, Atatürk’ün askerleriyle bir
tutularak, Ergenekoncu diye çağrıldıkları için, gölgelerine
sığınma şansınızda kalmıyor ne yazık ki.
Kolektif teşviklerin erdemini
yakala; milli kaynaklarımızı bizim olmaktan çıkaran özelleştirmelerde değil,
kamusal teşviklerde şansını ara; yine de gırtlağından kesmeden; ama milletinle
de paylaşmasını bilerek - yani milletin ....a koymadan - kolektif milli
kalkınmaya teşvik et devletini. Sosyalist devletler bile bu trendi yakaladı,
sen hala bırakıldığın yerde otlayıp durma!
Gözünü aç artık birader. Toplumsal
kalkınma olmadan bireyseli hiç olamaz. Bu yolun çıkışı olmadığını gör ve 30
Mart gününden itibaren adam olmak adına, bir şans vermeye çalış artık kendine
ve müşterek geleceğimize. Bil ki cebinde para olduğu için adama "ADAM" demezler. Ve asla unutma ki milletin yoksa
sende yok olmuşsun demektir...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder