Ah be çocuklar; ne güzelde başlamıştınız. Önce Gezi
duruşu, birbirinden yaratıcı toplum mesajları, aslı özgürlük demek olan gerçek
demokrasiyi, yedi düvelin bile gözüne sokan emsalsiz profiliniz vs. En sonunda
da, rakipleriniz olan GS ve FB'nin bir arada dolduramadıkları Olimpiyat stadını
bile tek başınıza, bayram şölenleriyle taşırarak, rekorları da paramparça
ederken aynı bağlamda, rakiplerinize hem kalitatif hem de kantitatif dersler
verdiğinizi ve gerçek taraftarın nasıl olması gerektiğini gösterdiğinizi, kim
unutabilecektir ki bundan sonra.
Ah be
çocuklar; bütün bu güzellikleri, içinize sokulan bazı cemaat beslemesi iki
ayaklı hayvanlardan oluşan provokatörler, hadlerini aşarak gölgelemeye kalktı.
Hatta aşırı salak olduklarından, verilen görevi başarıyla yapmış olmanın zafer
gülücüklerini de fotoğraf karelerine arşivlediler. Bunu yaparken de olaya
önceden hazır olduklarını adeta itiraf ettiler. Oysa bu karelerin devran
döndüğünde nasıl kendi başlarını yiyeceğini düşünemediler bile. Daha fazla da
salak olunamaz ki.
Ah be
çocuklar; gerek cemaatin, gerekse Mason kulübünün kolluk kuvveti haline gelmiş
TFF ve Hakemler Kurulunun yeni bir oyununa yine getirildiniz. Kiminle dans
ettiğinizi hala öğrenemediniz. Böyle bir ortamda özellikle GS ile oynarken bir
değil en az iki defa dikkatli olmak zorundasınız. Başınızda ki sömürge
hükümetinin sözcülerinin konunuzla ilgili verdikleri demeçlere bakın ve dikkatle
analizini yapın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ben o
konuşmalardan bir Gezi revanşı kokusu da aldım mesela. Ve size sulh
yürüyüşlerinizde bile Tomalar, gaz fişekleri, plastik mermiler hatta sopalı,
palalı sivilleriyle göz açtırmayan kahraman(!) polisiniz, asıl çapulcular sahayı
işgal ederken nerelerdeydi acaba diye sorgulayacaksınız da
muhtemelen.
Ah be
çocuklar; şayet topçularınız birinci devredeki ve beş haftadır taşıdıkları
tempolarını oyunun sonuna kadar sürdürselerdi ne olurdu GS'nin hali acaba?
Pekiyi ne oldu da ikinci devre bir sihirli değnek operasyonuyla takımın el freni
çekildi. Bu soruyu öncelikle de kendinize sorun. İki tarafın bazı büyükleri
arasında acaba nasıl görüşmeler yapılmıştı bilemezsiniz. Tıpkı aslında sizi
satanın, size önderlik yapan saydığınız bazı büyükleriniz olabileceğini de
bilemeyeceğiniz gibi. Ne var ki, devre arasında işler GS adına hal yoluna
girdiği halde, uzatma dakikalarından önce gelen kırmızı kart, daha önceden hazır
kıta tutulan provokatörlerin paniklemesini sağlayarak, onları sahaya hemen
fırlatmış; ama aynı zamanda önceden hazırlanmış olduğu çok açık olan tertibin de
maskesini düşürmüştür.
Ah be
çocuklar; hâkimine, savcısına, polisine güven kalmadığı ülkenizde,
Federasyona, bazı yöneticilere, antrenörlere vs. nasıl
güvenelim diye de hiç sormuyor musunuz kendinize. Örneğin saha kenarında yanına
yanaşan ve ne söylediği kendince bilinen tipi bozuğa, Fatih Terim'in tavır
koyması bir ipucudur aslında. Bunu da hocanın bizatihen açıklaması
gerekmektedir. Size güvensizlik aşılamaya kalktığımı sakın ola düşünmeyin.
Aslında aranıza girenleri veya bir şekilde sokulanları, bir değil beş defa
sorgulamak zorundasınız; size, sizden olduğu ambiyansını satmaya kalkanları
derhal merceğinizin altına yatırmalısınız, diyerek bizatihen kendi
özgüvenlerinizi daha da pekiştirmenizi arzuluyorum sadece. Öyle ya BJK'nız ve
sizler hele bu zor günlerinizde aslında hiç de hak etmediğiniz cezaları
pisipisine alırsanız, sadece arkada ki esas oyuncu olan Şeytanı(!) mutlu etmiş
olmazmısınız.
TFF ve
Hakemler Kurulu, bilindiğine göre bugün maalesef cemaat ve Mason derneklerinin
ortak rant lobisi haline dönüşmüştür. Bugün sizin başınıza gelen yarın
diğerlerinin başına da gelecektir. Bu cemiyetler rüzgârgülü gibidirler, kimi ne
kadar destekleyeceklerini asla bilemezsiniz. Çünkü sadece rüzgârın yönünü
göstereceklerdir her zaman. Hele malum cemiyetlerin kolluk gücü haline gelmiş,
TFF sözcüsü, şike ve rüşvetin babası, ön sabıkalı, fazilet yoksunu suratlarını
seyretmekten ikrah duyduğumuz bazı eski tüfeklerin, utanmadan kalkıp, küçük
beyinleriyle birde sizin gibi erdemli gençlere fazilet dersleri vermeye
kalkmaları, yüreğimi nasıl acıtıyor, tahmin bile
edemezsiniz.
Ah be
güzelim çocuklar; başka ne yazayım bilemiyorum. Belki de son söz olarak;
başınızı hep en yukarda taşıyın, taşıyın ki sizin gibi olmayan şerefsizler,
altınızda ufala ufala yok olacaklardır nasıl olsa diyerek
bitirelim.
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder