23 Eylül 2013 Pazartesi

AH BE ÇOCUKLAR..

Ah be çocuklar; ne güzelde başlamıştınız. Önce Gezi duruşu, birbirinden yaratıcı toplum mesajları, aslı özgürlük demek olan gerçek demokrasiyi, yedi düvelin bile gözüne sokan emsalsiz profiliniz vs. En sonunda da, rakipleriniz olan GS ve FB'nin bir arada dolduramadıkları Olimpiyat stadını bile tek başınıza, bayram şölenleriyle taşırarak, rekorları da paramparça ederken aynı bağlamda, rakiplerinize hem kalitatif hem de kantitatif dersler verdiğinizi ve gerçek taraftarın nasıl olması gerektiğini gösterdiğinizi, kim unutabilecektir ki bundan sonra.

            Ah be çocuklar; bütün bu güzellikleri, içinize sokulan bazı cemaat beslemesi iki ayaklı hayvanlardan oluşan provokatörler, hadlerini aşarak gölgelemeye kalktı. Hatta aşırı salak olduklarından, verilen görevi başarıyla yapmış olmanın zafer gülücüklerini de fotoğraf karelerine arşivlediler. Bunu yaparken de olaya önceden hazır olduklarını adeta itiraf ettiler. Oysa bu karelerin devran döndüğünde nasıl kendi başlarını yiyeceğini düşünemediler bile. Daha fazla da salak olunamaz ki.

            Ah be çocuklar; gerek cemaatin, gerekse Mason kulübünün kolluk kuvveti haline gelmiş TFF ve Hakemler Kurulunun yeni bir oyununa yine getirildiniz. Kiminle dans ettiğinizi hala öğrenemediniz. Böyle bir ortamda özellikle GS ile oynarken bir değil en az iki defa dikkatli olmak zorundasınız. Başınızda ki sömürge hükümetinin sözcülerinin konunuzla ilgili verdikleri demeçlere bakın ve dikkatle analizini yapın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ben o konuşmalardan bir Gezi revanşı kokusu da aldım mesela. Ve size sulh yürüyüşlerinizde bile Tomalar, gaz fişekleri, plastik mermiler hatta sopalı, palalı sivilleriyle göz açtırmayan kahraman(!) polisiniz, asıl çapulcular sahayı işgal ederken nerelerdeydi acaba diye sorgulayacaksınız da muhtemelen.

            Ah be çocuklar; şayet topçularınız birinci devredeki ve beş haftadır taşıdıkları tempolarını oyunun sonuna kadar sürdürselerdi ne olurdu GS'nin hali acaba? Pekiyi ne oldu da ikinci devre bir sihirli değnek operasyonuyla takımın el freni çekildi. Bu soruyu öncelikle de kendinize sorun. İki tarafın bazı büyükleri arasında acaba nasıl görüşmeler yapılmıştı bilemezsiniz. Tıpkı aslında sizi satanın, size önderlik yapan saydığınız bazı büyükleriniz olabileceğini de bilemeyeceğiniz gibi. Ne var ki, devre arasında işler GS adına hal yoluna girdiği halde, uzatma dakikalarından önce gelen kırmızı kart, daha önceden hazır kıta tutulan provokatörlerin paniklemesini sağlayarak, onları sahaya hemen fırlatmış; ama aynı zamanda önceden hazırlanmış olduğu çok açık olan tertibin de maskesini düşürmüştür.

            Ah be çocuklar; hâkimine, savcısına, polisine güven kalmadığı ülkenizde,
Federasyona, bazı yöneticilere, antrenörlere vs. nasıl güvenelim diye de hiç sormuyor musunuz kendinize. Örneğin saha kenarında yanına yanaşan ve ne söylediği kendince bilinen tipi bozuğa, Fatih Terim'in tavır koyması bir ipucudur aslında. Bunu da hocanın bizatihen açıklaması gerekmektedir. Size güvensizlik aşılamaya kalktığımı sakın ola düşünmeyin. Aslında aranıza girenleri veya bir şekilde sokulanları, bir değil beş defa sorgulamak zorundasınız; size, sizden olduğu ambiyansını satmaya kalkanları derhal merceğinizin altına yatırmalısınız, diyerek bizatihen kendi özgüvenlerinizi daha da pekiştirmenizi arzuluyorum sadece. Öyle ya BJK'nız ve sizler hele bu zor günlerinizde aslında hiç de hak etmediğiniz cezaları pisipisine alırsanız, sadece arkada ki esas oyuncu olan Şeytanı(!) mutlu etmiş olmazmısınız.

            TFF ve Hakemler Kurulu, bilindiğine göre bugün maalesef cemaat ve Mason derneklerinin ortak rant lobisi haline dönüşmüştür. Bugün sizin başınıza gelen yarın diğerlerinin başına da gelecektir. Bu cemiyetler rüzgârgülü gibidirler, kimi ne kadar destekleyeceklerini asla bilemezsiniz. Çünkü sadece rüzgârın yönünü göstereceklerdir her zaman. Hele malum cemiyetlerin kolluk gücü haline gelmiş, TFF sözcüsü, şike ve rüşvetin babası, ön sabıkalı, fazilet yoksunu suratlarını seyretmekten ikrah duyduğumuz bazı eski tüfeklerin, utanmadan kalkıp, küçük beyinleriyle birde sizin gibi erdemli gençlere fazilet dersleri vermeye kalkmaları, yüreğimi nasıl acıtıyor, tahmin bile edemezsiniz.

            Ah be güzelim çocuklar; başka ne yazayım bilemiyorum. Belki de son söz olarak; başınızı hep en yukarda taşıyın, taşıyın ki sizin gibi olmayan şerefsizler, altınızda ufala ufala yok olacaklardır nasıl olsa diyerek bitirelim.

Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder