Doğulu, Batılı, kadınlı, erkekli ajanların tatil merkezi haline dönüşen
ülkemizde, yüce Türk Ulusu her şeye rağmen, içine sokulduğu ve başka milletleri
çoktan tarumar edecek kaotik ortama metelik bile vermeden, aslanlar gibi
fütursuzca, dimdik ayakta ise, tarihsel ve dokusal haşmetiyle ne kadar iftihar
etse azdır; ama asla vazgeçemeyeceği gururu, sapına kadar hakkıdır da.
Amerikanın, ulusal bütünlüğümüzü yok ederek, Küçük Asya’yı (Anadolu’muz),
İstanbul merkezli küçük Amerika tarzı federe devletler kampüsü - ki tek
anladığı devlet formudur – yaparak başına geçeceği sinsi planı, akamete
uğramıştır. Bunun ana nedeni ise, kafasına çuval geçirdiği ordumuz değil; ama
Okyanusun diğer yanında ki Asya devlerinin, kurduğu bu turşudan yememelerinde
yatar.
Öncesi,
Bush'lu dandik BOP eş başkanlığı palavrasıyla başlayan, sırasıyla çuval
fiyaskosu, Vatikan kurgulu papaz, imam muhabbetleri (Dinler diyaloğu), Hillary
adlı kadın damacının turnuva maçları, hukuk diplomalı sirk cambazlarıyla sunulan
mahkemeler sirkinin, halen devam eden seansları falan, filan saymakla bitmiyor insanı
bizar eden AKP sapkınlıkları. Bütün hudutları neredeyse sahipsiz kalarak hemen
hemen çok uluslu bir devlet haline gelmiş aziz yurdumun insancıkları! Halen
benim diyebiliyorsanız, bu sizden değil; ama medeni beşer tarihini başlatan
yüce Türk kimliğinizdendir.
Ayrıca
dünyanın en değerli ve jeopolitik bölgesindeki anavatanınız, emperyalistin
kendi ipini çekmemek adına, özellikle de konvansiyonel "silahlara
veda" etmek zorunda bırakıldığı bir bölgededir. Tam da bu bölge de,
Tayyipler hükümetinin azami dikkatli olmak zorunda olduğu diğer bir ana nokta
ise, başına bir hal gelirse, çok güvendiği Obama'nın da kendi kıçını
kurtaramayacağını iyi bildiğinden, kendisini Suriye meselesinde olduğu gibi
yine kaderine terk edeceğidir.
Geçen
yazımda Prof.Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modelini tanıtmakla ne kadar
isabet kaydettiğimi, partilerinin olağan büyük kongresinde ki objektif coşkuyu bugün Sağlık TV de izlediğimde, bir kere daha anladım ve kendime teşekkür ettim.
Büyük kongrede tek bir ağızdan kuvvetle vurgulanan ve Alevi, Sünni karmaşasını
da kökünden yok eden, İslamın özü olan Ehlî i Beyt (aynı kökten) mesajıyla
birlikte, yeniden yakılan kadim Kuvayi milliye meşalesinin ışığını da görmek,
benim için mukaddes birliğin adına, mutluluğun da ötesiydi.
Rahatlıkla
iddia edebilirim ki, Sayın Haydar Baş, partisiyle birlikte artık yola çıktı ve
gümbür gümbür iktidara koşuyor. Yurduma hayırlı olabilecek her teşebbüsün yolu
açık olsun. Ki böyle olacağına bugün bir kere daha inandım. Gördüm ki, adam
daha gelmeden güzergâhını çiziyor, hedefini ortaya koyuyor, projeleriyle
matematiksel olarak da ikna edebiliyor. Ve en önemlisi, ne şiş yansın ne kebap
tarzı yuvarlak siyasetçi jargonu kullanmıyor. Dostuyla düşmanını, daha doğrusu safını,
daha iktidar bile olmadan – ki bu hiç alışıldık bir şey değildir siyaset
dünyasında, hele de ülkemizde - yiğitçe ve ucuz siyasetçi formatında ikili
oynamadan, açıkça ortaya koyabiliyor.
Çoğunluğu mütedeyyin vatandaşlarımız
tarafından büyük bir saygıyla dinlenen söylevinde Haydar Baş, yüce Atatürk’ün
bilinmeyen İslami kimliğini de coşkuyla vurgulayıp ona dinsiz diyenleri
lanetleyerek, Vatikan köpeği kâfirler olmakla itham ettiğinde, bilhassa da
kadınlı, erkekli mütedeyyin izleyiciler tarafından dakikalarca ayakta
alkışlanırken, belki de hayatımda ilk defa özünde, gerçek Ehli Beyt kokusunu
aldığım böylesi bir İslam liderini dinlerken, gözlerimin yaşardığını ve bu
duyguyu ilk defa tanıdığımı da, itiraf etmek zorundayım. Kongre sonrası bütün
taraflı, tarafsız çoğunluğu da, eski solcu, sağcı ve liberal siyasilerden,
deneyimli gazetecilerden oluşan izleyicilerin görüşlerini de dinleyebilmeniz,
mümkün olsaydı keşke.
Ayrıca dünyayı ikna ettiği modeli, hanidir Rusya’da uygulanıyor ve
bizler bizim olmayan bir hükümetle kendi vatanımızda sürünürken, Ruslar onun
sistemiyle çoktan ulusça köşeyi döndüler bile. Asla sönmeyen umudum ise,
bugünkü programı da izledikten sonra, sanki birden alev aldı. Benim reçeteyi
size de tavsiye ediyorum. Sayın Baş'ı dikkatle izleyin, ruhunuza iyi gelecektir.
Aynı bağlamda Haydar Baş, bugün İslam dünyasında sayıları gittikçe azaltılan ve
yüce Atatürkümüzün de zamanında önerdiği ve özlemini çektiği, tüm İslam
dünyasını Haçlıya karşı bir arada tutabilecek, gerçek İslam liderliğine de aday
olacak istisnai bir kimlik de taşıyor. Şimdi soralım o zaman. Bu iş için başka
da bir adayınız var mı? Tayyip Erdoğan mı demiştiniz ya da “şeyini şey
edenlerin” cennet anahtarı, Amerikalı Vatikan vaizini mi önerecektiniz? Haydi,
canım geçiniz, adamı güldürmeyin…
Bu
tespitlerimi, hiç bir partide aktif görev almayan, sadece Atatürk’ümden ötürü
CHP ye ayrı bir parantez açan, ahde vefa yüklü, tutkun bir Atatürkçü ve
ulusalcı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, tamamen bizatihen ve objektif
kimliğimle yaptığıma inanabilirsiniz. Bu vasıtayla da Sayın Kılıçdaroğluna, Sayın
Haydar Baş ile sıkı bir işbirliğini önemle tavsiye ediyorum. İnanıyorum ki, TBP
çok kısa bir sürede tek başına iktidar olamasa bile, iktidarın anahtarını kesin
olarak elinde tutan bir parti olacaktır, hem de çok yakında. Hatta olmuştur
bile.
Alzheimer’i
önlemek için her gün bilmece çözmenize gerek yok. Önünüze koymaya çalıştığım bu
kısa metrajlı empati filmi de bu amacı taşımaktadır. Arada sırada böyle kısa metrajlı
filmleri, dimağınızı aktif tutacakları nedeniyle şiddetle tavsiye ediyorum.
Çünkü beyin fırtınası da denilen şuur jimnastiği, aslında bu iş için biçilmiş
kaftandır. Hatta işi daha da ileriye götürün ve tasavvur edin ki; tüm
muhtevasıyla evreni yaratan, tanrı olarak betimlediğimiz muhteşem deha, acaba sahiden
bizleri de yaratmış mıdır?
Çünkü
akıl taşıdığını bildiğimiz ve iddia ettiğimiz insan evladının, beş milyon yıldır
yaşadığı bu kadar deneyimden sonra, yeniden ilkel çağlarına dönme temayülünün
mutlaka, kendisine akıl denen mucizeyi bahşeden, bilinen tanrı dışında, daha
farklı bir tezahürü ve ayrı bir yaratıcısı olmalıdır. Muhtemelen ileri
uzay-zamanlardan günümüze yolculuk yapan atalarımız, kendi geçmişlerini simule
etmek adına, tecrübe kobayı olarak bizleri yaratıp günlük yaşantımıza birbirinden
zırva esprilerde katarak, farklı etkilere göstereceğimiz tepkilerimizi ölçüyor
olsalar gerekir. Çünkü yaşam diye sürdürmeye çalıştığımız bu adaleti olmayan zırvanın,
tanrısal başka da bir izahı ve bildiğimiz tanrıyla da bir ilgisi olmamalıdır.
Şimdi
dayanın arkanıza, bırakın kendinizi ve rahatlayın. Düşünün, zevahiri kurtarmak adına Reyhanlı’ya da gitmek
zorunda olan; ama mobil kıtalarını önceden yerleştirip uygun zemini
oluşturmadan da, hayatta yola çıkmayacağından adınız kadar emin olduğunuz, çok
sempatik(!) Başbakanınızın trajikomik ötesi stresine de bir empati
oluşturuverin lütfen. Çevredekilerin, “burada 100 tane bile Reyhanlı
bulamazsınız” diye israrla belirttikleri tek adam şov da, inanın ki o şovmen’in
yerinde olmadığınızdan ötürü, çok daha rahatladığınızı hissedeceksiniz. Çünkü
şu yaşadığınız an bile, çoktan unutmaya başladığınız dün gibi oldu bile,
bırakın birisi bir başına, savurup dursun sayılı demlerini. İşte tüm unutulmaya
mahkûm olanların dışında, bilinen ve bilinmeye çalışılan tek gerçek tarihtir. Bu
nedenle de esasen tarih, bütün bilimlerin anası değil midir? Ayrıca, belki
bizleri bile yaratmış olsalar, hiç kuşkunuz olmasın ki, atalarımızın (veya
tanrımızın) da belgesel bir tarihi vardır.
Denizciler
zengin adamlardır aslında. Tanrı onlara denizleri vererek bolluk bahşetmiştir.
Bunun kıymetini de bilirler. Çünkü karaya çıktıklarında sudan çıkmış balığa
dönmeleri de bu yüzdendir zaten. Hissediyor musunuz? Biraz önce günlük
yürüyüşümü yaptığım sahilden, bağrıma doldurup birlikte getirdiğim Karayel’i,
bu satırlarımdan sizlerle de paylaşıyorum.
Vakit şimdi, yine özgürlüğe doğru yelken açma vaktidir artık. Teknem
yok; ama işte ben de, karaya dönüp de içimi karartmak istemediğim için, denize
karşı yapıyorum şuur jimnastiğimi, size de tavsiye ederim. Şayet deniziniz
yoksa da, resmiyle de idare edebilirsiniz. Yeter ki, en azından Alzheimer’i
geciktirmek adına, malum suratlara bakmak zorunda kalmayın. Ki siz onları çok iyi
tanıyorsunuz artık...
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder