RUSYA'DA
RUSLAR YAŞAR!
Herhangi
bir azınlık, Rusya'da çalışmak ve yiyip içip yaşamak istiyorsa “RUSÇA”
konuşmalı ve RUS YASALARINA saygılı olmalıdır.
Yok,
eğer Şeriat hukukunu tercih ediyorlarsa, o yasaların geçerli olduğu ülkelere
gitmelerini tavsiye ederiz.
Rusya’nın
azınlıklara ihtiyacı yoktur.
Azınlıklar
Rusya’ya muhtaçtır ve ”ayrımcılık” için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar,
yasalarımızı değiştirmeyeceğiz ve onlara “ÖZEL AYRIMCILIK” tanımayacağız.
Bir
ULUS olarak hayatta kalmak istiyorsak, Amerika, İngiltere, Hollanda ve Fransa
tarihlerinden daha iyi dersler çıkarmalıyız.
Rus
gelenek ve görenekleri, azınlıkların ilkel ve eksik kültürleriyle uyumlu
değildir. Bu onurlu “Yasama Organı” (DUMA) yeni yasalar çıkarmayı
düşünüyorsa bu azınlıkların “RUS OLMADIKLARINI” dikkate alarak, öncelikle
“ULUSAL ÇIKARLARI” göz önünde tutmalıdır! " (4 Nisan 2013 Duma
konuşmasından – Vladimir Putin).
Bu konuşma üzerine Putin, meclisteki bütün milletvekilleri
tarafından, ayakta beş dakika süreyle alkışlandı. Yukarda
ki bilgiyi okuduktan sonra aşağıya devam etmek daha sağlıklı olur herhalde.
Obama hazretleriyle buluşma sürecinde
boy boy çekilen resimlerinde Başbakanın, yukarda Putin'in bindiği treni çoktan
kaçırmış, uzatmaları oynayan eski bir topçu olarak, ilk bakışta göze çarpan
ruhsal prangalı ezikliğine ve yurdundan binlerce kilometre uzakta sanki kırmızı
kart görmüş kimliğine dikkatlice bakın. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin
dediğinizi tahmin etmek zor değil. Ayrıca bu ruhsal sendromu fark etmek için
psikolog olmaya da gerek yoktur. Şimdi böylesine karaya vurmuş bir siyaset
adamı, tarihsel rekorları paramparça eden 370 milyar dolarlarda ki dış borcunu
unutup, 450 milyon dolarlık IMF borçlarını göstermelik ödediği için, gözü
kulağı tıkalı yalakaların perende attığı ülkesine dönüp, mutat prompterlerin
karşısına, yurt dışında zafer kazanmış kumandan klasiğiyle yeniden geçerek, bıraktığı
yerden tekrar soymaya ve sallamaya başlayınca; "İyi de, normal bir insan
ezilip, ufalandıkça, nasıl olurda bu kadar şişinebilir. Bu nasıl bir cinsiyet,
nasıl bir türdür."
Diyeceğiniz de kesindir artık.
Bilgisayar, kimilerine göre de bigisunar
denilen aygıta, güzel Türkçemizde verilecek en doğru ve evrensel isim, bilgitoplar olacaktır. Çünkü önceden toplanamayan
bilgi, ne sayılabilir ne de sunulabilir. Ayrıca bu cihazın amacı da budur, önce
bilgiyi toplasın ki, sonra onu değerlendirebilsin. Hele bilgitopların
ekonomi-politik, sosyolojik, biyo-kimya, fizik, sağlık, gıda, enerji ve uzay bilimsel
tüm geleceğimizin olmazsa olmazı olacağı anlaşıldıktan sonra; işte aynı bakış
açımızı, kaynakların sınırlı, ihtiyaçların sınırsız olduğu masalıyla, son yüz
elli yıldır kanımızı emen klasik Kapitalist ekonomi anlayışına da
uygulayabiliriz. Bunun için Amerikayı yeniden keşfetmeye de gerek yoktur
ayrıca. Çünkü bugün, İbni Sina, Farabilerle, bizimkiler de dâhil olmak üzere,
bütün dış dünya aydınları tarafından aynı değerde anılan, Prof. Dr. Haydar
Baş'ın, emsalsiz Milli Ekonomi Modeli (MEM) vardır artık elimizde.
Adam Smith'lerin, Keynes’lesin, Ricardo'ların
vb. yıllarca kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız yalanlarıyla veya
cehaletiyle, faizle semirmiş parayı, sadece kendisi mutlu olan bir azınlığın
elinde toplayarak, uyuttuğu ekonomi dünyası, Kapitalist ve Sosyalist ekonomilerin
iflasından sonra; kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır diyen, faizi
kaldırıp, insan kaynağı ve parayı tarihinde ilk defa ekonominin merkezine
yerleştiren ve önce tüketiciye dağıtan, kümülatif milli refahı da rakamlarla
ortaya koyabilen MEM ile nihayet aradığını bulmuştur. Hem de Çirkin
Amerikalının artık kokuşmuş, çağdışı kalmış, sadece vur, kap ve kaçla ayakta
kalabilen sistemiyle, insan içine bile çıkamayacak bir imaj erozyonuna düşmüş
olduğu günlerde. Allah razı olsun, iyi ki varsın Haydar Baş. Putin Rusyası ve
Dünyanın geri kalanı gibi, ben de yitirdiğim umudumu, sayende geri kazandım.
Sistemi tetkik edip uygulanabilirliğine
ikna olduktan sonra, bütün Rus ve Batılı aydınların müşterek reyleriyle Sayın
Haydar Baş, Nobel adayı seçilmiştir. Böyle bir bilimsel Nobel adayına sahip
olmak, bizim için de büyük bir iftihar kaynağıdır. Ne var ki, satılmış medyada bu
haberleri asla okuyamazsınız. Ayrıca Orhan Pamuk gibi çakma romancılara, ihanet
adamlarına edebiyat Nobel’i veren emperyalist liberalist artizlerin(!) de,
Milli Ekonomi Modeline ilgi duyacaklarını beklemek saflık olur.
Rus ekonomistleri ve bilim
adamlarının, ekonomiyi yeniden öğrendik diyerek hayranlıklarını dile
getirdikleri ve Rusya’da Putin'in acil onayı ile hemen uygulanmaya başlayan MEM, mutlaka herkes tarafından okunmak ve benimsenmek
zorunda olan bir eserdir. Zira geleceğin kendisidir. İnternetten PDF dosyasını bedava
indirebilirsiniz. Haydar Baş veya kısaca MEM olarak aratsanız da yeterlidir.
İsteyene ben de yollayabilirim. Sakın okuyup anlamadan, karar vermeyin. Dünya
devi Rusya’nın, çoğunluğumuzun ismini bile bilmediği bir bilim adamımızın
sistemiyle, çağ atlamaya hazırlandığı bir dönemde, bu konuyu işlemezsek özümüze
ihanet etmiş olurduk.
Çünkü MEM dünyanın, bilhassa da
sömürülen ulusları tarafından, tek çıkış yolu olarak boşuna kabul edilmiyor. Sistem,
tüketici olmadan üretimin de olmayacağını vurgularken, en dar gelirli
vatandaşlarını da asgari geçim endeksinin üstünde tüketici kılarak, arz, talep
dengesi, adil milli gelir dağılımı ve sürekli istihdam yaratıyor. Ve bugün MEM,
yüce Atatürk’ün, Cumhuriyetin ilk yıllarında dünya birincisi yaptığı tam
bağımsız milli ekonomi modelinin, çağdaş koşullarda daha da geliştirilmiş ve
bütün dünya tarafından da kabul görmüş bir modeli olarak karşımızda duruyor.
MEM para ve tüketim endekslidir. Öyle
ya tüketimi olmayan bir üretimin kâr amacı olabilir mi? Sırf stok yapmak için
hangi akıllı(!) üretim yapmaya kalkar ki. Olsa olsa bizim meşhur akiller(!) yapmaya
kalkarlardı herhalde. Dolayısıyla önce devlet eliyle (emisyon, sosyal projeler,
faizsiz kredi, dul yetim ve kimsesizlere maaş vs.) tüketici, tüketebilecek
seviyeye yani ülkesinde kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği ve işsiz
kalmayacağı bir yaşam standardına çıkarılıyor. Bunun içinde üretim ve tüketim
dengesine, alarm verdiğinde müdahale edecek bağımsız ve objektif bir devletin
olması gerekir. Sistemin ana prensibi budur aslında. Milli Ekonomi Modelinde
devlet ve para sürekli olarak üretim, tüketim dolayısıyla da istihdam dengesini
sağlayan iki ana unsurdur.
Sadece
kendi adıma, güllük gülistanlık bir bahçede mutlu, mesut gülüp
oynayan MEM adlı çocuk, arkasında insan adlı şeytan-tanrının yeniden kazdığı
ihtiras havuzuna düşüp boğulursa diye endişeliyim. Bu nedenle iyi niyet
boşluğunu sinsice kullanacak, şeytan-tanrının şeytan kanadını, azami kontrol
altında tutmak gerekince de, diğer sistemlerle benzer bir görünüm çiziyor ki,
belki ilk bakışta aldatıcı olan da bu olacaktır. Ne var ki, kusursuz MEM, işin
bu yanını da asla ihmal etmeyecektir.
Yeter ki sistem mükemmel olsun,
herkesin karnı doysun ve en önemlisi de, ferdi GSMH uçurum farkları ortadan
kalksın. Kazanan riski kadar kazansın, vergisini de kazancına göre ödesin.
Yıllık yüz milyar (bugünkü koşullara göre) kazanç altının vergi ödemeyeceği, fertlerin
proje karşılığı faizsiz devlet kredisi alacağı, emeğin saygın rekabete ve başarıya
odaklanarak çağdaş gelişmeyi de sağlayacağı düşünülürse, herhalde cennetteyim
diyesi gelir insanın. Ayrıca sistemin üstüne bir artıyı da, çürümeyi getiren
beşeri ihtiraslara zemin bırakmaması koyuyor. İlave etmek gerekirse, senyoraj gelirlerinin
hizmet olarak tekrar topluma dönmesi ve emisyon uyarlamaları, emek ve mal
birikimiyle, her geçen gün artan arz ve talep döngüsü, kendi kontrolü altında
olacak milli ekonomi, bağımsız ve hep büyüyen bir ulusal devletin garantisi de oluyor.
İşte MEM bunları sadece vaat etmiyor,
olurluğunu matematiksel formülleriyle de ispat ediyor. Belki de yandaş medyanın
bu konuyu tabulaştırarak yok sayması da bundandır. Ama herşeye rağmen; milli menfaatlerini
koruyan Ulus devletlerin varlığına tahammülü olmayan veya ulus devletlerin
antitezi olan emperyalist Kapitalizm ortadan kalkınca, kendi kaynaklarıyla gül
gibi yaşayan ve kendilerine yeten ulusların birbirlerine bakış açıları da değişiyor,
sonuç ise ebedi barış oluyor. İşte bizim onaylamamız
gereken asıl yenidünya düzeni de bu değil’midir?
Böyle bir sisteme, Wilson’dan
(cemiyeti akvam mucidi) sonra, şimdi ekseni kaymış ülkesinde musluğun başında
oturan, sapkın ve dünya hırsızı emperyalist Amerikalının sıcak bakması
düşünülebilir mi? Böyle bir projeye, o da şayet haberleri olursa, olsa olsa
uçurumun dibinde ki kendi vatandaş çoğunluğu sıcak bakar. Çünkü MEM, küçük bir
azınlığı tarafından sürekli ezilen ve milli gelirden nasibini alamayan Amerikan
vatandaşları için de yadsınamaz bir çıkış, belki de tek kurtuluş yolu olacaktır.
Bu arada İbni Sina’yla, Farabi’yle
vs. aynı çizgiye neden oturtulduğu, bilimsel araştırmanlığı yanında, geniş bir
ilahiyat birikimine, tasavvuf tefekkürüne de sahip Haydar Baş’ın, son
zamanlarda kuvvetle eksikliğini hissettiğiniz, sahtesiyle İslami duygularınız
sömürülen ruhani boşluğunuzu doldurup, onaracak bir sicile sahip olmasından da
anlaşılır. Bu bağlamda CHP ve Sayın Kılıçdaroğluna, MHP, İP, Merkezi Birlik, tutkun
Atatürkçülüğü ve Milliyetçiliğiyle de büyüyen Sayın Haydar Baş ve partisiyle
daha yakın, total merkezli bir muhalefeti, başlarındaki Okyanus güdümlülerden bir
an evvel kurtulup acilen bağımsız kalabilmeleri ve milletim adına kuvvetle
öneriyorum. Her halde yakın bir gelecekte, ne söylemeye çalıştığımız daha iyi
anlaşılacaktır. İnşallah o döneme kadar daha fazla da kaybımız olmaz.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder