18 Mayıs 2013 Cumartesi

MİLLİ SOYGUNDAN MİLLİ EKONOMİYE..


RUSYA'DA RUSLAR YAŞAR!
Herhangi bir azınlık, Rusya'da çalışmak ve yiyip içip yaşamak istiyorsa “RUSÇA” konuşmalı ve RUS YASALARINA saygılı olmalıdır.
Yok, eğer Şeriat hukukunu tercih ediyorlarsa, o yasaların geçerli olduğu ülkelere gitmelerini tavsiye ederiz.
Rusya’nın azınlıklara ihtiyacı yoktur.
Azınlıklar Rusya’ya muhtaçtır ve ”ayrımcılık” için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, yasalarımızı değiştirmeyeceğiz ve onlara “ÖZEL AYRIMCILIK” tanımayacağız.
Bir ULUS olarak hayatta kalmak istiyorsak, Amerika, İngiltere, Hollanda ve Fransa tarihlerinden daha iyi dersler çıkarmalıyız.
Rus gelenek ve görenekleri, azınlıkların ilkel ve eksik kültürleriyle uyumlu değildir. Bu onurlu “Yasama Organı”  (DUMA) yeni yasalar çıkarmayı düşünüyorsa bu azınlıkların “RUS OLMADIKLARINI” dikkate alarak, öncelikle “ULUSAL ÇIKARLARI” göz önünde tutmalıdır! " (4 Nisan 2013 Duma konuşmasından – Vladimir Putin).

Bu konuşma üzerine Putin, meclisteki bütün milletvekilleri tarafından, ayakta beş dakika süreyle alkışlandı. Yukarda ki bilgiyi okuduktan sonra aşağıya devam etmek daha sağlıklı olur herhalde.

            Obama hazretleriyle buluşma sürecinde boy boy çekilen resimlerinde Başbakanın, yukarda Putin'in bindiği treni çoktan kaçırmış, uzatmaları oynayan eski bir topçu olarak, ilk bakışta göze çarpan ruhsal prangalı ezikliğine ve yurdundan binlerce kilometre uzakta sanki kırmızı kart görmüş kimliğine dikkatlice bakın. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin dediğinizi tahmin etmek zor değil. Ayrıca bu ruhsal sendromu fark etmek için psikolog olmaya da gerek yoktur. Şimdi böylesine karaya vurmuş bir siyaset adamı, tarihsel rekorları paramparça eden 370 milyar dolarlarda ki dış borcunu unutup, 450 milyon dolarlık IMF borçlarını göstermelik ödediği için, gözü kulağı tıkalı yalakaların perende attığı ülkesine dönüp, mutat prompterlerin karşısına, yurt dışında zafer kazanmış kumandan klasiğiyle yeniden geçerek, bıraktığı yerden tekrar soymaya ve sallamaya başlayınca; "İyi de, normal bir insan ezilip, ufalandıkça, nasıl olurda bu kadar şişinebilir. Bu nasıl bir cinsiyet, nasıl bir türdür." Diyeceğiniz de kesindir artık.

            Bilgisayar, kimilerine göre de bigisunar denilen aygıta, güzel Türkçemizde verilecek en doğru ve evrensel isim, bilgitoplar olacaktır. Çünkü önceden toplanamayan bilgi, ne sayılabilir ne de sunulabilir. Ayrıca bu cihazın amacı da budur, önce bilgiyi toplasın ki, sonra onu değerlendirebilsin. Hele bilgitopların ekonomi-politik, sosyolojik, biyo-kimya, fizik, sağlık, gıda, enerji ve uzay bilimsel tüm geleceğimizin olmazsa olmazı olacağı anlaşıldıktan sonra; işte aynı bakış açımızı, kaynakların sınırlı, ihtiyaçların sınırsız olduğu masalıyla, son yüz elli yıldır kanımızı emen klasik Kapitalist ekonomi anlayışına da uygulayabiliriz. Bunun için Amerikayı yeniden keşfetmeye de gerek yoktur ayrıca. Çünkü bugün, İbni Sina, Farabilerle, bizimkiler de dâhil olmak üzere, bütün dış dünya aydınları tarafından aynı değerde anılan, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, emsalsiz Milli Ekonomi Modeli (MEM) vardır artık elimizde.
            Adam Smith'lerin, Keynes’lesin, Ricardo'ların vb. yıllarca kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız yalanlarıyla veya cehaletiyle, faizle semirmiş parayı, sadece kendisi mutlu olan bir azınlığın elinde toplayarak, uyuttuğu ekonomi dünyası, Kapitalist ve Sosyalist ekonomilerin iflasından sonra; kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır diyen, faizi kaldırıp, insan kaynağı ve parayı tarihinde ilk defa ekonominin merkezine yerleştiren ve önce tüketiciye dağıtan, kümülatif milli refahı da rakamlarla ortaya koyabilen MEM ile nihayet aradığını bulmuştur. Hem de Çirkin Amerikalının artık kokuşmuş, çağdışı kalmış, sadece vur, kap ve kaçla ayakta kalabilen sistemiyle, insan içine bile çıkamayacak bir imaj erozyonuna düşmüş olduğu günlerde. Allah razı olsun, iyi ki varsın Haydar Baş. Putin Rusyası ve Dünyanın geri kalanı gibi, ben de yitirdiğim umudumu, sayende geri kazandım.

            Sistemi tetkik edip uygulanabilirliğine ikna olduktan sonra, bütün Rus ve Batılı aydınların müşterek reyleriyle Sayın Haydar Baş, Nobel adayı seçilmiştir. Böyle bir bilimsel Nobel adayına sahip olmak, bizim için de büyük bir iftihar kaynağıdır. Ne var ki, satılmış medyada bu haberleri asla okuyamazsınız. Ayrıca Orhan Pamuk gibi çakma romancılara, ihanet adamlarına edebiyat Nobel’i veren emperyalist liberalist artizlerin(!) de, Milli Ekonomi Modeline ilgi duyacaklarını beklemek saflık olur.
Rus ekonomistleri ve bilim adamlarının, ekonomiyi yeniden öğrendik diyerek hayranlıklarını dile getirdikleri ve Rusya’da Putin'in acil onayı ile hemen uygulanmaya başlayan MEM, mutlaka herkes tarafından okunmak ve benimsenmek zorunda olan bir eserdir. Zira geleceğin kendisidir. İnternetten PDF dosyasını bedava indirebilirsiniz. Haydar Baş veya kısaca MEM olarak aratsanız da yeterlidir. İsteyene ben de yollayabilirim. Sakın okuyup anlamadan, karar vermeyin. Dünya devi Rusya’nın, çoğunluğumuzun ismini bile bilmediği bir bilim adamımızın sistemiyle, çağ atlamaya hazırlandığı bir dönemde, bu konuyu işlemezsek özümüze ihanet etmiş olurduk.
Çünkü MEM dünyanın, bilhassa da sömürülen ulusları tarafından, tek çıkış yolu olarak boşuna kabul edilmiyor. Sistem, tüketici olmadan üretimin de olmayacağını vurgularken, en dar gelirli vatandaşlarını da asgari geçim endeksinin üstünde tüketici kılarak, arz, talep dengesi, adil milli gelir dağılımı ve sürekli istihdam yaratıyor. Ve bugün MEM, yüce Atatürk’ün, Cumhuriyetin ilk yıllarında dünya birincisi yaptığı tam bağımsız milli ekonomi modelinin, çağdaş koşullarda daha da geliştirilmiş ve bütün dünya tarafından da kabul görmüş bir modeli olarak karşımızda duruyor.
MEM para ve tüketim endekslidir. Öyle ya tüketimi olmayan bir üretimin kâr amacı olabilir mi? Sırf stok yapmak için hangi akıllı(!) üretim yapmaya kalkar ki. Olsa olsa bizim meşhur akiller(!) yapmaya kalkarlardı herhalde. Dolayısıyla önce devlet eliyle (emisyon, sosyal projeler, faizsiz kredi, dul yetim ve kimsesizlere maaş vs.) tüketici, tüketebilecek seviyeye yani ülkesinde kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği ve işsiz kalmayacağı bir yaşam standardına çıkarılıyor. Bunun içinde üretim ve tüketim dengesine, alarm verdiğinde müdahale edecek bağımsız ve objektif bir devletin olması gerekir. Sistemin ana prensibi budur aslında. Milli Ekonomi Modelinde devlet ve para sürekli olarak üretim, tüketim dolayısıyla da istihdam dengesini sağlayan iki ana unsurdur.

            Sadece kendi adıma, güllük gülistanlık bir bahçede mutlu, mesut gülüp oynayan MEM adlı çocuk, arkasında insan adlı şeytan-tanrının yeniden kazdığı ihtiras havuzuna düşüp boğulursa diye endişeliyim. Bu nedenle iyi niyet boşluğunu sinsice kullanacak, şeytan-tanrının şeytan kanadını, azami kontrol altında tutmak gerekince de, diğer sistemlerle benzer bir görünüm çiziyor ki, belki ilk bakışta aldatıcı olan da bu olacaktır. Ne var ki, kusursuz MEM, işin bu yanını da asla ihmal etmeyecektir.
Yeter ki sistem mükemmel olsun, herkesin karnı doysun ve en önemlisi de, ferdi GSMH uçurum farkları ortadan kalksın. Kazanan riski kadar kazansın, vergisini de kazancına göre ödesin. Yıllık yüz milyar (bugünkü koşullara göre) kazanç altının vergi ödemeyeceği, fertlerin proje karşılığı faizsiz devlet kredisi alacağı, emeğin saygın rekabete ve başarıya odaklanarak çağdaş gelişmeyi de sağlayacağı düşünülürse, herhalde cennetteyim diyesi gelir insanın. Ayrıca sistemin üstüne bir artıyı da, çürümeyi getiren beşeri ihtiraslara zemin bırakmaması koyuyor. İlave etmek gerekirse, senyoraj gelirlerinin hizmet olarak tekrar topluma dönmesi ve emisyon uyarlamaları, emek ve mal birikimiyle, her geçen gün artan arz ve talep döngüsü, kendi kontrolü altında olacak milli ekonomi, bağımsız ve hep büyüyen bir ulusal devletin garantisi de oluyor.
 İşte MEM bunları sadece vaat etmiyor, olurluğunu matematiksel formülleriyle de ispat ediyor. Belki de yandaş medyanın bu konuyu tabulaştırarak yok sayması da bundandır. Ama herşeye rağmen; milli menfaatlerini koruyan Ulus devletlerin varlığına tahammülü olmayan veya ulus devletlerin antitezi olan emperyalist Kapitalizm ortadan kalkınca, kendi kaynaklarıyla gül gibi yaşayan ve kendilerine yeten ulusların birbirlerine bakış açıları da değişiyor, sonuç ise ebedi barış oluyor. İşte bizim onaylamamız gereken asıl yenidünya düzeni de bu değil’midir?
Böyle bir sisteme, Wilson’dan (cemiyeti akvam mucidi) sonra, şimdi ekseni kaymış ülkesinde musluğun başında oturan, sapkın ve dünya hırsızı emperyalist Amerikalının sıcak bakması düşünülebilir mi? Böyle bir projeye, o da şayet haberleri olursa, olsa olsa uçurumun dibinde ki kendi vatandaş çoğunluğu sıcak bakar. Çünkü MEM, küçük bir azınlığı tarafından sürekli ezilen ve milli gelirden nasibini alamayan Amerikan vatandaşları için de yadsınamaz bir çıkış, belki de tek kurtuluş yolu olacaktır.

            Bu arada İbni Sina’yla, Farabi’yle vs. aynı çizgiye neden oturtulduğu, bilimsel araştırmanlığı yanında, geniş bir ilahiyat birikimine, tasavvuf tefekkürüne de sahip Haydar Baş’ın, son zamanlarda kuvvetle eksikliğini hissettiğiniz, sahtesiyle İslami duygularınız sömürülen ruhani boşluğunuzu doldurup, onaracak bir sicile sahip olmasından da anlaşılır. Bu bağlamda CHP ve Sayın Kılıçdaroğluna, MHP, İP, Merkezi Birlik, tutkun Atatürkçülüğü ve Milliyetçiliğiyle de büyüyen Sayın Haydar Baş ve partisiyle daha yakın, total merkezli bir muhalefeti, başlarındaki Okyanus güdümlülerden bir an evvel kurtulup acilen bağımsız kalabilmeleri ve milletim adına kuvvetle öneriyorum. Her halde yakın bir gelecekte, ne söylemeye çalıştığımız daha iyi anlaşılacaktır. İnşallah o döneme kadar daha fazla da kaybımız olmaz.

Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder