Uzun uzun Şeyh Sait ya da Dersim
isyanını anlatmamıza gerek yok. Meraklısı tarihi açıp okusun ve yorumunu
kendisi yapsın. Şayet Kılıçdaroğlu, bir gün Başbakanı olmayı beklediği
ülkesinde – ki İnşallah da olacaktır – önünde and içtiği devlet
müktesebatının, aynı şartlarda tehlikeye düştüğü bir durumda, benzer davranış
sergilemez’miydi acaba? Erdem sahibi profiline baktığımda, içimde bir ses ”Sergilerdi” diyor. Şayet yanılıyorsam da yukarda ki
‘İnşallah’ın üstüne, çarpı koymam gerekir o
zaman.
İnsan iki türlü mağdur addeder
kendisini: Kendi perspektifime gelince; aziz yücemizin
hasta yatağında yattığı ve son günlerini beklediği o dönemin Türkiye Cumhuriyetinde,
içinde yaşadıkları ve onbinlerce yiğit şehidimizin kanlarıyla söke söke alınmış
misak ı milli topraklarının, nimetlerinden fazlasıyla istifade ettikleri halde,
yurdun diğer normal vatandaşları gibi en
zor günlerinde, devletine vergi ödemek ve askere gitmek istemeyen; ama tamamen
devletten bağımsız olarak kafalarına göre takılmak isteyen – şimdi ki BDP lilerden ne farkları varsa – telef
olan isyancı grupların safında olduğu için mağdurdur. Veya da devlet
safında hatta tamamiyle tarafsız olduğu halde, amiyane tabirle, eşekler
tepişirken arada ezildiği için mağdur olmuştur.
O zaman Kılıçdaroğlu biraderimizin bunu
da açıkça ortaya koyması gerekmiyor mu? Ne yazık ki mağdur da olsalar, böylesi
durumlarda kendimiz ve yakınlarımız da dâhil olmak üzere, arada ezilenler her
zaman olmuştur ve olacaktır da. İhtilal bile önce kendi evlatlarını yiyerek yola
çıkmaz mı? Bu arada ihtilal demişken, ‘Demokrasi
olan yerde ihtilal olmaz, biz teşebbüs etmedik yaptık’ diyebilen, bugünkü
askerlerimizin en yüreklisi, en delikanlısı ve Cumhuriyetimizden yaşlı Evren
Paşayı, bizatihi mağdurlar Pandora kutularını kapalı tutarken, hadi gel de 95
yılın onurunu taşıyan o mübarek delikanlı alnından öpme şimdi. Hele de diğer
yanda, Necdet Paşa dedikleri, Arap Baharistanında Fetullah okullarını
dolaşıyorken, ne alakası varsa! Yoksa
ABD li Kıpti eniştesi kendisini de içeri kapamasın(!) diye mi acaba, şirin
gözükmeye çalışıyordu, ne dersiniz?
Erdemli kişiliğiyle, normal akıl ve
erdeme sahip insanların eleştirilerine açık bir kapı bırakmayan rahmetli
Ecevit’in, bence en büyük yanlışı CHP’yi bölmesiydi. Her şeye rağmen partinin
çatısı altında kalıp, ihtiraslı kişiliğiyle de sonuna kadar inandığı ilkeler
uğruna savaşmalı ve tüm CHP kervanını her ne pahasına olursa olsun tek parça
halinde tutarak, sömürgeci haramilerin tuzağına düşürmemeliydi diyorum. Şayet
bunu başarabilmiş olsaydı, bugün AKP nin yerinde CHP olurdu. Bu bağlamda kendisi
de sivil bağımsızlığımızın lideri olarak, birçok çevre tarafından ikinci bir
Atatürk gibi algılanabilirdi diye de düşünüyorum doğrusu.
Ne yazık ki önümüzü göremediğimiz
karanlığımızda, bir meşale olabilecekken, çıra alevi gibi kaldı. Ve maalesef yurdumuz
böylece, sömürgeci beslemesi ve ‘ben kaybedersem
herkes kaybeder’ paranoid ters mantığında, şuurunu yitirmiş ve ülkeyi
çıkışı belirsiz bir kaosa sürükleyen, böylesi bir Başbakan’ın ülkesi haline
gelmiş oldu. Bu arkadaş Obama adlı Kıpti ile muhtemelen de nosyonları uyuştuğu
için iyi anlaşırken, birlikte icra ettikleri anlaşmalı tiratlarını, daha önce
de yazdığım gibi izleyicileri dolmuşa getiren, Batıda ki Pankreas
güreşçilerinin ortak vodvillerine benzetiyor ve gülüyorum kendi kendime. Hoş o heriflerin
siyasetçilerinin de her biri, başlı başına pankreasçıdır esasen. Bu yüzden de aslında
bizimkiyle iyi anlaşıyorlar ya!
Şimdi konuya Ecevit şablonundan baktığımda,
aynı tehlikeyi YENİ CHP için de
görmüyorum desem, yalan söylemiş olurum ki, bu bana hiç uymaz. O halde sevgili kardeşim
Kılıçdaroğlu’nun şimdi bir değil iki defa dikkatli olması gerekiyor. Şayet Cumhuriyetimizin
müktesebat partisi bir kere daha bölünürse, hepsi çok iyi bilmeliler ki, bu
defa artık gerçek CHP lilerin – Kemalist, laik
Cumhuriyetçi, Milli müktesebatçı ve Kuvayi milliyeci – artık cebine
girecek duruma gelmişler demektir ki, çok yazık olur.
O halde aynı zamanda milli olan asal CHP müktesebatından, zinhar taviz
verilmemelidir. Bu bağlamda da, Kemalist, Ulusal milli etiğimize, bugün en sadık
ve duyarlı kaldığı açıkça ortaya çıkan İşçi Partisi ile, mutlak bir milli ittifakın
içine girmeleri, yurdumuzun müktesebatı adına daha hayırlı olmazmıydı acaba? İşte
başta kendim olmak üzere, tüm öz CHP’liler
adına, yazıma başlık yaptığım MUKADDES BEKLENTİ
aslında budur.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder