23 Kasım 2012 Cuma

MUKADDES BEKLENTİ..

            Son günlerde çok sorulan ve kafaları karıştıran, CHP de neler oluyor sorusuna kendi adıma cevap aradığımda, ilk aklıma gelen ve beni rahatsız eden, Kılıçdaroğlu’nun Dersim mağduru olduğunu yansıtan ifadeleri oluyor. Neye göre mağdurmuş acaba, hele o dönemin bölücü eşkıya başı Şeyh Sait’i de mağdurlar listesine katması, nasıl yorumlanabilir. Şeyh Sait’in, diğer bir ifadeyle de ‘Vatandaşlarına sözde zarar gelmemesi gerekçesiyle’ ‘korku dağları beklediğinden’, akıllı davranıp diğer isyancı liderleriyle birlikte teslim olması, sonra da idam edilerek, suçunun ağırlığından yakayı yine de kurtaramamış olması mı, kendisini mağdur kılıyor. Şayet böyle görülüyorsa, Şeyh Sait’in Apo denen sabi avcısından ayrı yanı kalır mı o zaman? Hem de Alevi vatandaşların, bir numaralı Kemalist, Cumhuriyet ve milli müktesebat muhafızı olarak bilindiği yurdumuzda.
            Uzun uzun Şeyh Sait ya da Dersim isyanını anlatmamıza gerek yok. Meraklısı tarihi açıp okusun ve yorumunu kendisi yapsın. Şayet Kılıçdaroğlu, bir gün Başbakanı olmayı beklediği ülkesinde – ki İnşallah da olacaktır – önünde and içtiği devlet müktesebatının, aynı şartlarda tehlikeye düştüğü bir durumda, benzer davranış sergilemez’miydi acaba? Erdem sahibi profiline baktığımda, içimde bir ses ”Sergilerdi” diyor. Şayet yanılıyorsam da yukarda ki ‘İnşallah’ın üstüne, çarpı koymam gerekir o zaman. 
            İnsan iki türlü mağdur addeder kendisini: Kendi perspektifime gelince; aziz yücemizin hasta yatağında yattığı ve son günlerini beklediği o dönemin Türkiye Cumhuriyetinde, içinde yaşadıkları ve onbinlerce yiğit şehidimizin kanlarıyla söke söke alınmış misak ı milli topraklarının, nimetlerinden fazlasıyla istifade ettikleri halde, yurdun diğer normal vatandaşları gibi en zor günlerinde, devletine vergi ödemek ve askere gitmek istemeyen; ama tamamen devletten bağımsız olarak kafalarına göre takılmak isteyen – şimdi ki BDP lilerden ne farkları varsatelef olan isyancı grupların safında olduğu için mağdurdur. Veya da devlet safında hatta tamamiyle tarafsız olduğu halde, amiyane tabirle, eşekler tepişirken arada ezildiği için mağdur olmuştur.
            O zaman Kılıçdaroğlu biraderimizin bunu da açıkça ortaya koyması gerekmiyor mu? Ne yazık ki mağdur da olsalar, böylesi durumlarda kendimiz ve yakınlarımız da dâhil olmak üzere, arada ezilenler her zaman olmuştur ve olacaktır da. İhtilal bile önce kendi evlatlarını yiyerek yola çıkmaz mı? Bu arada ihtilal demişken, ‘Demokrasi olan yerde ihtilal olmaz, biz teşebbüs etmedik yaptık’ diyebilen, bugünkü askerlerimizin en yüreklisi, en delikanlısı ve Cumhuriyetimizden yaşlı Evren Paşayı, bizatihi mağdurlar Pandora kutularını kapalı tutarken, hadi gel de 95 yılın onurunu taşıyan o mübarek delikanlı alnından öpme şimdi. Hele de diğer yanda, Necdet Paşa dedikleri, Arap Baharistanında Fetullah okullarını dolaşıyorken, ne alakası varsa!  Yoksa ABD li Kıpti eniştesi kendisini de içeri kapamasın(!) diye mi acaba, şirin gözükmeye çalışıyordu, ne dersiniz?

            Erdemli kişiliğiyle, normal akıl ve erdeme sahip insanların eleştirilerine açık bir kapı bırakmayan rahmetli Ecevit’in, bence en büyük yanlışı CHP’yi bölmesiydi. Her şeye rağmen partinin çatısı altında kalıp, ihtiraslı kişiliğiyle de sonuna kadar inandığı ilkeler uğruna savaşmalı ve tüm CHP kervanını her ne pahasına olursa olsun tek parça halinde tutarak, sömürgeci haramilerin tuzağına düşürmemeliydi diyorum. Şayet bunu başarabilmiş olsaydı, bugün AKP nin yerinde CHP olurdu. Bu bağlamda kendisi de sivil bağımsızlığımızın lideri olarak, birçok çevre tarafından ikinci bir Atatürk gibi algılanabilirdi diye de düşünüyorum doğrusu.
            Ne yazık ki önümüzü göremediğimiz karanlığımızda, bir meşale olabilecekken, çıra alevi gibi kaldı. Ve maalesef yurdumuz böylece, sömürgeci beslemesi ve ‘ben kaybedersem herkes kaybeder’ paranoid ters mantığında, şuurunu yitirmiş ve ülkeyi çıkışı belirsiz bir kaosa sürükleyen, böylesi bir Başbakan’ın ülkesi haline gelmiş oldu. Bu arkadaş Obama adlı Kıpti ile muhtemelen de nosyonları uyuştuğu için iyi anlaşırken, birlikte icra ettikleri anlaşmalı tiratlarını, daha önce de yazdığım gibi izleyicileri dolmuşa getiren, Batıda ki Pankreas güreşçilerinin ortak vodvillerine benzetiyor ve gülüyorum kendi kendime. Hoş o heriflerin siyasetçilerinin de her biri, başlı başına pankreasçıdır esasen. Bu yüzden de aslında bizimkiyle iyi anlaşıyorlar ya!
            Şimdi konuya Ecevit şablonundan baktığımda, aynı tehlikeyi YENİ CHP için de görmüyorum desem, yalan söylemiş olurum ki, bu bana hiç uymaz. O halde sevgili kardeşim Kılıçdaroğlu’nun şimdi bir değil iki defa dikkatli olması gerekiyor. Şayet Cumhuriyetimizin müktesebat partisi bir kere daha bölünürse, hepsi çok iyi bilmeliler ki, bu defa artık gerçek CHP lilerin – Kemalist, laik Cumhuriyetçi, Milli müktesebatçı ve Kuvayi milliyeci – artık cebine girecek duruma gelmişler demektir ki, çok yazık olur.
            O halde aynı zamanda milli olan asal CHP müktesebatından, zinhar taviz verilmemelidir. Bu bağlamda da, Kemalist, Ulusal milli etiğimize, bugün en sadık ve duyarlı kaldığı açıkça ortaya çıkan İşçi Partisi ile, mutlak bir milli ittifakın içine girmeleri, yurdumuzun müktesebatı adına daha hayırlı olmazmıydı acaba? İşte başta kendim olmak üzere, tüm öz CHP’liler adına, yazıma başlık yaptığım MUKADDES BEKLENTİ aslında budur.

                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder