29 Kasım 2012 Perşembe

MİLLETE YÜZÜMÜZ OLSUN..

          Eski Türklerin yaşam biçimlerinden, Yabguları, Kaanları ve yurtlarından bahseden yazıtlarından anladığımız gibi, Türkler genelde gururlu, başları her zaman yukarıda, özgür, mütevazı, dosta dost, düşmana düşman, çok zeki; ama saflık derecesinde kalender - ki Aziz Nesin gibi yüzeyseller buna aptallık der, aslı ise korkusuzluğun verdiği gamsızlıktır -, fazla seçici olmayan, açken tokluğun, tokken açlığın hesabını tutmayan, gözleri, gönülleri tok, kalpleri açık ve güne göre yaşayan insanlardı.
         Asker doğdukları ve korkusuz da oldukları için, ordu da beslemez, kadın, erkek, çoluk çocuk ve çocukluklarından beri de milletçe milis olarak yetiştiklerinden, her şeraitte hemen teşkilatlanarak harbe hazır olurlardı. Böyle bir milletin, disipliner doğası nedeniyle, lidersiz yaşayamayacağı da açıktır. Bu nedenle de zaten dünya tarihine sayısız liderler armağan etmişler ve de bundan sonra da etmeye devam edeceklerdir.
         Ne ki, özlerinde, Atatürk gibi gerçek liderlerini seçerken de çok seçicidirler. Bu anlamda da kendilerine lider olabilmek, her babayiğidin harcı değildir esasen. Mevcut durumdaki ataletlerinin nedeni ise, henüz lider konusunda ki kararsızlıklarında aranmalıdır. Üstlerinde ölü toprağı olmadığını, her zaman ki gibi yangın olmak için sadece kıvılcım beklediklerinin göstergesi de, çıkışı hala yüce önderlerinde arayan, son 29 Ekim ve 10 Kasım birliktelikleri değilmiydi?
         Ne var ki bu özellikleri yüzünden arada sırada, lider sandıkları asma kabaklarının da peşine takılarak, doğuştan özgür başlarını, kendi elleriyle açmaza sokmuşlardır. Bu emsalsiz özelliklerinden ötürü de, birçok lider diye ortaya çıkan dirayetsiz asmakabağının yanı sıra, sayısız gerçek dünya lideri de çıkarmışlardır. En son çıkardıkları ve adam gibi lider sıralamasında, geçen asrın dünya şampiyonu olan Mustafa Kemallerinden sonra, 1938 yılından beri kendi kalıplarına uygun olanı bir türlü bulamadıklarından, aynı hamurdan yeni bir dünya liderine olan özlemleri de giderek artmaktadır.
         Geçmiş tarihsel süreçlerinde, lider sevdaları yüzünden, zaman zaman yanlış liderlerin’de peşine takılıp kolayca boylara bölünerek, düşmanlarına servis de yapmışlardır. Başka ifadeyle, o zaman da sömürü tuzaklarına düşürülmüşlerdi. Belki de bu yüzden Atatürk’ün özlediği ve vasiyet ettiği büyük Türk Güneşi İmparatorluğu, bir türlü parlayamamıştır. Bugün Türkün Vatanında yeniden bölücülük yaratmaya kalkan sömürgeciler, işte bu nedenle ve de ne yazık ki, aslında hepsi de Türk soyundan gelen; ama farklı etnik(!) guruplarmış gibi tanımladıkları diğer boyları, kendi özü olan büyük Türk Birliğine karşı koz olarak kullanmaktadırlar.
         Şimdi içinde bulundukları şartları ise, yeni liderleriyle bir an önce tanışmaları zamanının geldiğini artık ortaya koymuştur. O zaman haydi bakalım Emmioğulları, sadece rüzgâra karşı savurmakla, Türkîli savunulmaz. Türkeli’nin şimdi, gerçek lideri olma şecaat ve faziletini ortaya koyabilecek, bu yüce imtiyaza sahip olabilecek, adını tarihe kazıyacak genç ve ihtiyar delikanlılarına yeniden ihtiyacı vardır artık.
         Bu çağrı kendisini Türk Evladı hisseden, mevcut iktidar partisi bünyesinde olanlar da dâhil olmak üzere, tüm muhalefet liderlerine açıktır. Onlar da tekrar kendilerine çeki düzen vererek, Türk Milletinin gerçek lideri olup olamayacaklarını sorgulayıp, son şanslarını çok dikkatli kullanmak zorundadırlar artık ki, şayet sıralarını başkalarına kaptırmak istemiyorlarsa. Bu liderliğe Türk’ün kadını da hiç kuşkusuz taliptir. Emmioğlum, tarihinde de her zaman ortaya koyduğu gibi, kadınına, ‘Ben varken senin sıran gelmez; ancak ben düştükten sonra’ demesini de elbet yine bilecektir.

         Özal’ın kemiklerini bile mezarında rahat bırakmayan aile efradı şayet Atatürkümüzün mirasçıları olsalardı, Atatürk gibi bir Dünya Lideri’nin kemikleriyle neler yapmazlardı acaba. Erdoğan Hükümetini nasıl bir tazminat yükü altında bırakırlardı kimbilir. Kendi katında seçilmiş (Havassı) olduğu için, böyle mirasçılar vermeyerek, tanrısı onu bu felaketten korumuştu anlaşılan. Yüce rahmetlimizin mucizeler yarattığı, topu topu 15 yılcık devlet adamlığının üstüne 87 yıl geçti. Evvel Allah ne yaptıysa hepsi yüzünün akıyla, bağnazlığın cürufundan yükselmiş muhteşem bir Cumhuriyet Güneşi olarak bugün karşımızda, Piramitler gibi dimdik ayakta kaldı ve sonsuza kadar da kalacaktır.
         Ne ki, şimdi ülkeyi, yeni çakma Osmanlı(!) Sultanı’nın içine düşürdüğü kâbustan çıkarıp, en az da 20 yıl, bozulanları onaracak ve eksik bırakılanları yeniden tamamlayacak, YENİ BİR ATATÜRK’ün mübarek eline acilen ihtiyaç vardır. O’nun bu göreve tekrar ve ne kadar hazır olduğunu, 10 Kasımda Anıtkabirde, üstlerinde dolaşırken avlu taşlarının titreşimlerinde de hissedebiliyordum; ama tekrar aramıza inmek üzere, öbür taraftaki Anayasadan izin alamamış olduğunu ve orada da çakma Anayasa(!) olamayacağını, artık hepimiz çok iyi anlayabilmiş olmalıyız diye düşünüyorum. Öyle ya, şimdiye kadar oraya gidenlerin hangisi dönebildi ki!
         Bakalım guguklaşmış hukuk anlayışıyla, geçtik gerçek vatansever toplum liderlerini de, dizi yapımcılarına bile ülkesinde yaşam hakkı tanımayan Erdoğan Sultanla ümmeti, orada ki Anayasa yürütücünün önünde icraatlarını, hangi belgelerle(!) açıklayabileceklerdir acaba.
         Haydi, bakalım YENİ CHP’li, top artık sizde, o zaman bu zamandır şimdi. Bu işin yükümlülüğü de önce sana düşüyor aziz kardeşim Kılıçdaroğlu, gösterin bakalım artık encamınızı hep birlikte, hodri meydan. Liderini bulmuş bir Türk Milletininse, önünün kesilemeyeceğini ve nelere muktedir olduğunu, yedi düvel aslında çok iyi bilir. İşin bu yanı da millete kalsın artık. Veya bu yanını milletinize bırakmaya yüzünüz olsun biraderlerim.

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder