Asker doğdukları ve korkusuz da oldukları için, ordu da
beslemez, kadın, erkek, çoluk çocuk ve çocukluklarından beri de milletçe milis
olarak yetiştiklerinden, her şeraitte hemen teşkilatlanarak harbe hazır
olurlardı. Böyle bir milletin, disipliner doğası nedeniyle, lidersiz
yaşayamayacağı da açıktır. Bu nedenle de zaten dünya tarihine sayısız liderler
armağan etmişler ve de bundan sonra da etmeye devam edeceklerdir.
Ne ki, özlerinde, Atatürk gibi gerçek liderlerini seçerken
de çok seçicidirler. Bu anlamda da kendilerine lider olabilmek, her babayiğidin
harcı değildir esasen. Mevcut durumdaki ataletlerinin
nedeni ise, henüz lider konusunda ki kararsızlıklarında aranmalıdır. Üstlerinde
ölü toprağı olmadığını, her zaman ki gibi yangın olmak için sadece kıvılcım
beklediklerinin göstergesi de, çıkışı hala yüce önderlerinde arayan, son 29
Ekim ve 10 Kasım birliktelikleri değilmiydi?
Ne var ki bu özellikleri yüzünden arada sırada, lider
sandıkları asma kabaklarının da peşine takılarak, doğuştan özgür başlarını,
kendi elleriyle açmaza sokmuşlardır. Bu emsalsiz özelliklerinden ötürü de, birçok
lider diye ortaya çıkan dirayetsiz asmakabağının yanı sıra, sayısız gerçek dünya
lideri de çıkarmışlardır. En son çıkardıkları ve adam gibi lider sıralamasında,
geçen asrın dünya şampiyonu olan Mustafa Kemallerinden sonra, 1938 yılından
beri kendi kalıplarına uygun olanı bir türlü bulamadıklarından, aynı hamurdan yeni
bir dünya liderine olan özlemleri de giderek artmaktadır.
Geçmiş tarihsel süreçlerinde, lider sevdaları yüzünden,
zaman zaman yanlış liderlerin’de peşine takılıp kolayca boylara bölünerek,
düşmanlarına servis de yapmışlardır. Başka ifadeyle, o zaman da sömürü
tuzaklarına düşürülmüşlerdi. Belki de bu yüzden Atatürk’ün özlediği ve vasiyet
ettiği büyük Türk Güneşi İmparatorluğu, bir türlü parlayamamıştır. Bugün Türkün Vatanında yeniden
bölücülük yaratmaya kalkan sömürgeciler, işte bu nedenle ve de ne yazık ki,
aslında hepsi de Türk soyundan gelen; ama farklı etnik(!) guruplarmış gibi
tanımladıkları diğer boyları, kendi özü olan büyük Türk Birliğine karşı koz
olarak kullanmaktadırlar.
Şimdi içinde bulundukları şartları ise, yeni liderleriyle
bir an önce tanışmaları zamanının geldiğini artık ortaya koymuştur. O zaman
haydi bakalım Emmioğulları, sadece rüzgâra karşı savurmakla, Türkîli
savunulmaz. Türkeli’nin şimdi, gerçek lideri olma şecaat ve faziletini ortaya
koyabilecek, bu yüce imtiyaza sahip olabilecek, adını tarihe kazıyacak genç ve
ihtiyar delikanlılarına yeniden ihtiyacı vardır artık.
Bu çağrı kendisini Türk Evladı hisseden,
mevcut iktidar partisi bünyesinde olanlar da dâhil olmak üzere, tüm muhalefet
liderlerine açıktır. Onlar da tekrar kendilerine çeki düzen vererek, Türk
Milletinin gerçek lideri olup olamayacaklarını sorgulayıp, son şanslarını çok
dikkatli kullanmak zorundadırlar artık ki, şayet sıralarını başkalarına
kaptırmak istemiyorlarsa. Bu liderliğe Türk’ün kadını da hiç kuşkusuz taliptir.
Emmioğlum, tarihinde de her zaman ortaya koyduğu gibi, kadınına, ‘Ben varken senin sıran gelmez; ancak ben düştükten sonra’
demesini de elbet yine bilecektir.
Özal’ın kemiklerini bile mezarında rahat bırakmayan aile
efradı şayet Atatürkümüzün mirasçıları olsalardı, Atatürk gibi bir Dünya Lideri’nin
kemikleriyle neler yapmazlardı acaba. Erdoğan Hükümetini nasıl bir tazminat
yükü altında bırakırlardı kimbilir. Kendi katında seçilmiş (Havassı) olduğu
için, böyle mirasçılar vermeyerek, tanrısı onu bu felaketten korumuştu
anlaşılan. Yüce rahmetlimizin mucizeler yarattığı, topu topu 15 yılcık devlet
adamlığının üstüne 87 yıl geçti. Evvel Allah ne yaptıysa hepsi yüzünün akıyla, bağnazlığın
cürufundan yükselmiş muhteşem bir Cumhuriyet Güneşi olarak bugün karşımızda, Piramitler
gibi dimdik ayakta kaldı ve sonsuza kadar da kalacaktır.
Ne ki, şimdi ülkeyi, yeni çakma Osmanlı(!)
Sultanı’nın içine düşürdüğü kâbustan çıkarıp, en az da 20 yıl,
bozulanları onaracak ve eksik bırakılanları yeniden tamamlayacak, YENİ BİR ATATÜRK’ün mübarek eline acilen ihtiyaç
vardır. O’nun bu göreve tekrar ve ne kadar
hazır olduğunu, 10 Kasımda Anıtkabirde, üstlerinde dolaşırken avlu taşlarının
titreşimlerinde de hissedebiliyordum; ama tekrar aramıza inmek üzere, öbür taraftaki
Anayasadan izin alamamış olduğunu ve orada da
çakma Anayasa(!) olamayacağını, artık hepimiz
çok iyi anlayabilmiş olmalıyız diye düşünüyorum. Öyle ya, şimdiye kadar oraya
gidenlerin hangisi dönebildi ki!
Bakalım guguklaşmış hukuk anlayışıyla, geçtik gerçek
vatansever toplum liderlerini de, dizi yapımcılarına bile ülkesinde yaşam hakkı
tanımayan Erdoğan Sultanla ümmeti, orada ki Anayasa
yürütücünün önünde icraatlarını, hangi belgelerle(!) açıklayabileceklerdir
acaba.
Haydi, bakalım YENİ CHP’li,
top artık sizde, o zaman bu zamandır şimdi. Bu işin yükümlülüğü de önce sana
düşüyor aziz kardeşim Kılıçdaroğlu, gösterin bakalım artık encamınızı hep
birlikte, hodri meydan. Liderini bulmuş bir Türk Milletininse, önünün
kesilemeyeceğini ve nelere muktedir olduğunu, yedi düvel aslında çok iyi bilir.
İşin bu yanı da millete kalsın artık. Veya bu yanını milletinize bırakmaya
yüzünüz olsun biraderlerim.
Serendip
Altındal