30 Temmuz 2012 Pazartesi

RAMAZAN DUASI..

           Bir Hükümet daha yolunun başında ufalma masalıyla, aslında tam özelleşmeye kalkmışsa, devletini yok etmeye niyeti olduğunu da açıkça ortaya koymuş demektir. Anımsayın, Türkiyemizde de böyle olmadı mı? ‘Babalar gibi satarım’ diyen birisi vardı hani. Un mu seriyordu yoksa akıtıyormuydu neydi. Hepimizin sırtından ailece köşeyi döndü ve önce kendisi toz oldu, hatırlarsanız. Ne ki o zamandan bu zamana, her şeyimiz sahiden satıldı ve un ufak da olduk herhalde.
            Bir ülkeyi silahla işgal etmeden de, kara para ve özelleştirmelerle işgal edebilir, ordusunu da aynı araçları ve üstüne tramvay demokrasilerini(!), kurgu senaryolarını da devreye sokarak kafese kapatabilir, elini ayağını bağlayabilirsiniz, hani şu sahtekâr eski dost(!) Amerikan şerefsizinin, din taciri AKP’yi kullanarak tıpkı da bize yaptırdığı gibi. Başımızda ki devşirme hükümetin neden, ufalıyoruz palavrasıyla bütün kaynaklarımızı hatta milli ordumuzu bile özel sermayeye peşkeş çektiğini ve aslında da bu nedenle, bizim de bu hükümetin ilk gününden beri iddia ettiğimiz gibi, içimize oturtulmuş bir Truva atı olduğunu, İnşallah geçte olsa anlamışsınızdır artık.
            Birde ısrarla söylenen ‘milli sermayedar’ aldatmacası var. Sanki doymak bilmez para hırsının dini, imanı, milliyeti ve de Allahı varmış veya olurmuş gibi. Sanki milli sermayedar’ın bütün mal varlığı, aslında 7 X 24 saat Dolar basan sinsi emperyalistin elinde değilmiş gibi.

            Şöyle bir etrafınıza bakın, kalkınmış lider ekonomilerde de özelleşme var ama makul ve devletin her zaman patron olduğunu, ülkesinde ki liberalistinden, sosyalistine kadar bütün kafalara yerleştirdiği bir ölçüyle orantılı olarak. Şayet böyle olmasaydı büyük devletler dedikleriniz, büyük olabilirlermiydi. Şimdi çaresizlikleri, kişiliksizlikleri tavan yapmış birileri çıkıyor, bizatihen üstüne tüy diktikleri devletimizin de büyük olduğunu, bir de yüzleri bile kızarmadan iddia edebiliyorlar. Ama harp sonrası, cumhuriyetin ilk yıllarında ki yoklukta bile Türk Ekonomi Mucizesiyle devleşen, Atatürk’ün bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten de işte böyle bir büyük devletti bir zamanlar.
            Bugün başımızda, vatanını ve vatandaşını temsil eden bir Hükümet yok ki, öyle büyük bir devletimiz olsun. Bizim Truva atımız ötekilerin yanında, olsa olsa başta kendisine olmak üzere, hempasına da hazineyi soyma hakkı tanıyan, tarih öncesi UCUBE bir haramiler sultası(!) olarak kalacak ve öyle de tarihe geçecektir.

            Yukarda, un seren vatandaşın alelacele yok edildiğini söylemiştik, oysa yakında, kendisini yok eden patronunun da kendisiyle aynı kaderi paylaşacağı aşikâr gözüküyor. Zira alelacele sahneye çıkarılan Mister Kurtulmuş, bunun en güncel işaretidir. Şimdi bu Kurtulmuş hazreti itinayla mercek altına alın. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, ‘milliyetçi bir Erbakan’a’ bile tahammülü olmayan Amerikalı İblis, Kurtulmuş adlı zat ı muhteremi boşuna öpmeyecek ve hiç kuşkusuz da yanlış ata oynamayacaktır.
            Kurtulmuş’un, Erdoğan’dan daha mutedil, daha itidalli, akım derken kakım demeyen, çok daha kültürlü, lisan bilir, daha geniş kitlelere – ki bunların içinde hala kararsız(!) ve tufaya gelmeye hazır(!) ulusalcılar da maalesef fazla olacaktır – hitap edecek ve en az da Erdoğan kadar gerçek milliyetçi(!) olduğu – ya da Erbakan gibi olmadığı - ve yumuşak İslami yapısıyla da boşuna intisap edilmediği anlaşılacaktır. Bu vatandaşımızın nasıl yetiştiğinin veya devşirildiğinin(!) de kronolojik olarak araştırılması, milli geleceğimizin bekası adına ve milli gençliğimize de ibret olması bağlamında, herhalde elzem hale de gelmiştir.

            Burada dikkat edilmesi gereken bir hususun, nereden bakılırsa bakılsın artık bütün yolların muhalefetin lideri CHP ye dayandığıdır. Kararsızlar buna de itiraz ediyorlarsa, unutmasınlar ki serbest iradeye sahip olabilmeleri, hatta kararsız ama en azından özgür kalabilmeleri için dahi, düz mantığa göre de başlarında ki AKP hükümetinden biran evvel kurtulmak zorundadırlar.
            Ondan sonra da esasen, yeni kurulacak CHP hükümetinin kendilerine tekrar sağlayacağı adil, laik ve sosyal düzen, temeline oturtulmuş anayasa ve özgür iradeyle, istedikleri gibi düşünüp, bağımsız kararlar alabilmeleri, yeniden özgürce yazıp, çizebilmeleri de sorun olmaktan çıkacaktır. Son kurultayıyla da başta Halk’ı olmak üzere diğer beş okuna da verdiği değeri bir kere daha ortaya koymasıyla, daha da ne olsundu ki. İşi artık desteğinizle iktidar olmaya kaldı. Kusur aranıyorsa, peygamberde de vardır. Yoksa daha faziletli ve dört dörtlük bir ortamda yaşadıklarını mı düşünüyorlar. Yoksa bu karasızlar başka bir dünyada yaşıyorlar da bizim mi haberimiz yok.
            Ayrıca Amerikalı İblis dostlarının(!) Suriye meselesini bahane ederek ve ya tutarsa diyerek, baştanbaşa darı eker gibi PPK tohumu serptiği 800 km üstünde ki Güney hududumuzda, BOP bağlamında bugün Suriye’ye, yarında bize dönük işleteceği, Dolar lejyoneri hem de iki bölücü cephesinin ve alenen, önce bizi Suriye’ye karşı üçüncü bir cephe olarak kullanıp, sonra bizi de sinsice paralama uyanıklığında(!) olduğunun farkındalar mı, bizim muhterem kararsızlar(!) acaba.
            Emperyalistin gözüne kestirdiği bir ülkeye direk olarak müdahale etmeden önce, uluslar arası kamuoyu oluşturmak üzere sebep üretmek için, toprağına provokatör ajanlarını yerleştirerek hıyanet tohumu ektiğini, önce kendisinden yardım talep edecek sahte bir azınlık yarattığını tarihten öğrenememişlerse, peki burunlarının ucunda ki Arap baharından da mı öğrenemediler bu akıllı(!) kararsızlar acaba. Önce manevra yeteneği kaybettirilen ve devşirme komutanlarıyla adeta acemiler mangasına dönüştürülen ordumuza, her gün yapılan baskınların, bu zeminin oluşturulması nedeni olduğunu, hala anlayamadı mı bu çitlenbik beyinli karasızlar acaba.
            Oysa bu başımıza ilk defa gelmiyor ki. Özellikle de Türk’e yapılan oyun hep budur, tarihi bununla doludur. Korku ve saygısından, kimse Türk’ü karşısına almak istemezdi. Bu nedenle de esasen bütün tarihinde, kendisinden başka da ciddi ne bir dost ne de bir düşman tanımamıştır. Her zaman mazlumların koruyucusu ve zalimlerin düşmanı olmuştur ve bu ebediyen de böyle olacaktır. Asla unutulmaması gerekende, ulusunun üstüne çöken kara belayı, her seferinde bizatihen Türk Ulusunun temizlediği ve her zaman da temizleyecek güç ve imana sahip olduğudur.
            İnsan ebleh bile olsa bu kadar enayilik yapmaz. Yoksa Amerikalıyla ikili mi oynuyor(!) bizim hükümet, yani tavşana kaç tazıya tut misali, diye de sorgulamıyorlar bu kararsızlar anlaşılan. Ya işte böyle, ibret için bakıp görsünler, demek ki kilit kararsızlar, nasıl bir acınası ülke haline getirmişler vatanlarını. İnşallah bu aymazlıklarından, sorumsuzluklarından da ders almayı bilmişlerdir.
            Şayet bunları da benimsetemediysek, artık onlara Allah yardımcı olsun, zira önlerinde ki son şanslarını da olumlu kullanamazlarsa, normal ve sağlıklı akılla, eylemlerinin tutarlı bir tarafı da artık kalmamış olacaktır. Veya tarihe Türk düşmanlarının, ajan provokatörleri olarak geçeceklerdir.
            Kendileri vatanlarının bekası ve çocuklarının geleceği adına kilit bir sorumluluk taşıdıklarından ve katkılarıyla da başlarında ki iktidara ya tamam ya da devam diyebileceklerinden, kararsız ama her şeye rağmen ahde vefa sahibi olduklarına inanmak istediğim aydın olması gerekenlerine de, bu kadarcık bir anımsatmada bulunayım istedim.

            Şimdi gelin ahval ve şeraiti Hükümetin çok saygın uzmanlarına(!) bırakalım da, bekleyelim bakalım sepetlerinden kuş mu, civciv mi çıkacak. Üstüne de hep birlikte kısa Ramazan duamızı yapalım ve yürekten Âminlerinizle de, hiç olmazsa birlikte sevap kazanalım isterseniz!

Ey bütün varlıkları bir anda yok etme gücünün sahibi Allah’ım! Kulları öldürmek de, Sen’in kudret elindedir. Ey büyüklerin büyüğü olan Rabbim! En yüce ve en büyük Sen’sin. Ey zatı ile kaim olan Rabbim! Doğmamış, doğrulmamış Allah’ım! Sen’in eşin ve bir benzerin yoktur. Ey misli olmayan Rabbim! Sen duyan ve herkesin görmediği gizliliklere vakıfsın. Sen ne güzel bir Mevla ve ne güzel bir yardımcısın. Ey yüce Rabbim! Güç ve kuvvet ancak senin yardımınla mümkündür.
Yüce rabbim şimdi Sana niyâz ediyoruz, gel de şu İslamın askeri Türk Ulusunu, misak ı millisini ve vatan müktesebatını küffara satan melun fitnenin sahibi AKP belasından, içinde bulunduğumuz bu mübarek ayın yüzü suyu rahmetine bildiğin gibi kurtar Allahım. Ufunet haline dönüşen bağrımızda ki AKP çıbanının daha fazla şerrinden de azad eyle bizi yarabbim. Âmin.!


            Son’un sözü: Bu dua asla çaresizlik nedeniyle değil, olaya biraz da ilahi duyarlılık katmak amacıyla kullanılmıştır. Unutmayalım ki İBLİS bile,  gönül kapımızı açık tuttuğumuz sürece içimize girebilir. Kaderimiz ancak bizim için vardır ve bizimle birlikte biter. Ve onu da üç buçuk sırtlana değiştirtmeye, hiç de niyetimiz yoktur. Yukarda ki duamıza ilk sırada Âmin çekmesi gerekenler de, işledikleri büyük günahtan öncelikle nadim olması gereken ama aynı zamanda günümüzü de karartan, işte bu kararsızlardır.

            Ve sözün özü: Şimdi, dünya lideri cengâver Başbuğların asil ulusu, son Başbuğu yüce Atatürk’ün büyük Türk güneşinin yeniden doğup, giderek kararmakta olan dünyayı aydınlığa boğarak, kaderini değiştireceği zamanı beklemektedir. Ve tarihi ihtişamının nurlu anısına, yeniden doğacak güneşini beklerken de, yelesini rüzgârlara savuran ve cenk alanına patlamaya hazır küheylanı gibi, yerinde de duramamaktadır artık.

                                                                                                             Serendip Altındal

  
Karadenizli az ve öz konuşur…






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder