Öyle ya, batık kıta Atlantis’e bile
defalarca el atan Batı film dünyası insanoğlu’nun evrimiyle ilgili bu çok daha
eski tarihe neden el atmasındı. Muhtemelen altından çıkacak olan ve bir türlü
kabullenemedikleri, bir yandan kendi tarihlerinden de çok eskilere dayanırken
diğer yandan, kabul edilen kitaplı, kitapsız dinler tarihinden de çok öncelere uzanan,
Türk uygarlık tarihi, korkutmuş olmalıydı
onları.
O halde bu teklifi bizimkilere
yapalım, bu konuda, bilinen tarihten uyarlanmış, Azteklerden, Amerikan Kızılderililerine,
Orta Asya’ya, piramitlere, oradan da Avrupa tarihinin kurucusu Etrüsklere kadar
uzanan çok amaçlı bir tarihi belgesel, güzel yurdumuz için de önemli bir turizm
yatırımı olur ve aynı zamanda yüce Atatürkümüzün
de ruhu şâd olurdu. Yeni yasa ayarlarıyla(!) birdenbire azad edilen eski çocuk katilleri
nedeniyle timsah gözyaşları döküp, ambiyans yeşertmeye kalkan, çok Sayın kültür
Bakanı, ne buyururlardı bu konuya acaba.
Geçen gün Mudanya’da, Mütareke
binasını ziyaret edip bir kere daha ruhumuzu yıkamak istedik. Mütareke odasında
ki sanal mankenlerin oturduğu masada, hasımlarının karşısında tek başına oturan
İsmet Paşayı temsil edenine hitaben, yüksek sesle ve kendisiyle konuşur gibi; ‘Paşam emperyalist eşkıyadan söke söke koparıyorsun ya,
helal olsun sana’ demek ihtiyacını hissettim birdenbire. Orda bulunan diğer
ziyaretçiler ne dediler, hakkımda ne düşündüler bilmiyorum. Ayrıca bu da beni hiç
ilgilendirmedi işin doğrusu.
Sonra da ‘fotoğraf
çekmeyin lütfen’ diyen yöneticiye, ‘neden
çekmeyelim, bunları bağrımızda saklamalıyız, yok edersek bizde yok oluruz.
Bakın, bugünkü şişirmelerin yanında ufacık kalan bir adam, yurdundan gasp
edilenleri yumruğuyla nasıl söküp almış, hem de o şartlarda’ derken,
bugün kimliği olmayan aymazların, tarih kitaplarından silmeye kalktığı ama
aslında tarihe yüce Atatürk’le birlikte daha da bir perçinlediği İsmet Paşayı, karışık
duygularım ve hicranla ama minnetle yâd ediyordum.
Bu arada orada bulunan yaşlı bir zat
da bana, ‘siyah saçıyla başladığı Lozan’ı beyaz
saçıyla bitirdi’ demişti. Bende kendisine; ‘Mecliste,
kimi Lozan’a yollayalım diye soran vekillerine, ben İsmeti yollamak istiyorum
diye cevap veren yüce Atatürk’ün, elbette bir bildiği vardı’ dedim.
Esasen de, en yüce rahmetlimiz ne zaman yanılmıştı ki.
Biz bunları
yazdık mı, yazmadık mı? Şimdi birileri çıkıp da Mütareke binasını da umumi ziyarete
kaparsa şaşırmamak gerekecektir artık. Şayet bu da olursa, bu ülkenin vatandaşı
olduğunu iddia edenler, daha iyi anlarlar artık ülkelerinin hal i pür melâlini, anlarlar da önlerinde ki
seçimlere daha bir konstüriktif(!) bakarlar
belki de. Daha ne diyelim artık yüzde ellisi böylesi kararmış, pardon kararsız(!) kalmış vatandaşa, bundan başka.
Türkiyemizin makûs ortamında, milli
ümitleri ziyadesiyle yeşerten CHP kurultayı beklenin de üstünde ışıldayarak,
iktidar yolunda olduğunu, çok açık, çok seçik ortaya koydu. CHP Kurultayında, en
olumlu bulduklarımızın başında gelen, Sayın kardeşimiz Atagünyılmaz’ın dünkü konuşması,
çoktan yapılması gereken ve bütün gerçek CHP lilerin duymak istediği, iştiyakla
beklediği ve de yüreğini yansıtan türdendi.
Ne yazık ki ekranda da göreceğiniz
gibi, arkadaşlarının sözlerini anladıklarından geçtik de, dinlemeye bile sıcak
bakmayan ve olmadık çıkışlarla, olmadık pasajlarda bu kısa ama çok anlamlı
konuşmayı kesmeye kalkan partililerde vardı aynı kurultayda. Kendilerini, bu
yüce partinin vakarına yakışan bir ciddiyete davet ediyoruz.
Kurultay genelinden ve Kılıçdaroğlu
liderliğinden beklediğimiz hiç şüphesiz yeni sürprizler değil ama kendi
çizgisinde, altı oku kulvarında ve asal ekseni doğrultusunda seyreden CHP’nin
olumlu revizyonu ve ümit taşımamızı sağlayacak yeni adaylarıydı. Açılım
maskaralıklarından arınmış, misak ı milli müktesebatından ve Kemalist
perspektifinden santim taviz vermeyeceğine, bünyesinde Kemalizm’in
bir eğilim değil ama özü olduğuna inandığımız bir CHP’ydi beklentimiz
hiç kuşkusuz.
Yeni arayışlara asla gerek yoktur.
Zira KEMALİZM dünya tarihinde, daha
Cumhuriyetimizin kurulma aşamasında bile, kendisini TÜRK
EKONOMİ MUCİZESİ tanımıyla ispat etmiş bir numaralı BAĞIMSIZ, LİBERAL SOSYAL BİR MİLLİ EKONOMİ MODELİ ve
bir ilktir. Hele de YENİLENMEK derken iki
defa dikkatli olmak gerekir. Çünkü YENİLENMEK
şayet yanlış yorumlanırsa(!) – ki öyle olmaya da çok müsaittir – beraberinde YOK OLUŞU da getirir.
Her geçen gün yürümesi gerektiği
hedef yolunda, imzasını daha da belirgin attığını sevinerek gördüğümüz
Kılıçdaroğlu, giderek CHP gibi Türkiye’nin en derin ve
merkezi olan partisinin de lideri olma yolunda, çok emin ve kararlı
adımlarla ilerliyor. Bu da beni kendi adıma ziyadesiyle memnun ediyor, bunu da itiraf
etmek zorundayım. Kılıçdaroğlu liderliğinde ki CHP’yi, bizi fazlasıyla
ümitlendiren örnek kurultayından ötürü kutluyor ve artık iktidar olduğunu
görmek istiyoruz.
Sayın Atagünyılmaz’ı da canı
yürekten kutluyor, kendisini ileri devlet görevlerinde de görmeği bekliyor ve
sevgiyle gözlerinden öpüyoruz.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder