6 Temmuz 2012 Cuma

BİNLERCE YILIN DERSİ..

            Hattı müdafaası olmayan devletler yok olmaya mahkûmdur. Hattı müdafaa için de, Ulus katmanlarını birbirine kaynatan milli fundamentin sağlam ve tek parça olması gerekir. Bizi bugün ayakta tutan Atatürkçü, laik, ulusalcı milli kimliğimiz, işte bu nedenle emperyalist sırtlanlar aracılığıyla, Ergenekon’dan başlayarak, Atatürk’ümüze, milli bayramlarımıza, bölücü kripto Kürt açılımlarına, özel mahkemelere, dörtlü eğitimlere, sözde bağımsız(!) yeni anayasalara kadar genişleyen bir maskaralıklar panayırında, içimizdeki hainler ve ajan provokatörler tarafından, var kuvvet dumura uğratılmaya çalışılmaktadır.
            Anavatanımız bugün tarihinde hiç olmadığı kadar, milli özüne karşı, emperyalist sırtlanlar tarafından, yukarda sayılanlar gibi çeşitli Gladio faktörleriyle içinde oluşturulan, bir kontr darbe eylemi altındadır. Israrla var olduğu söylenen darbe(!) ise, işte aslında budur.

            Savaş tanrısının çocukları ya da Allahın askerleri olan Türkler, ne demeye çalıştığımızı doğaları gereği zaten ezbere bilirler. Zira binlerce yıldır kendilerine güçleri yetmeyen düşmanlarının, onları içerden yıkmak adına içlerinde oluşturdukları entrikalarla da başa çıkmayı bilmişlerdi.
            Geçmişlerinde hazır ordu bile beslemeyerek, belirli zamanlarda özel kamplarda aldıkları eğitimlerle – bugün AKUT vb. derneklerin yaptığı gibi -, harp zamanları, görevlerinin önceden bilincinde sivil milis gruplar teşkil edip, takım ve kıtalar halinde bir araya toplanırlardı. Ve anında, milletin tek yüreği ve yumruğu olup, ulusu tek parça halinde temsil eden milli bir halk ordusu oluştururlardı.
            Başbuğları ve bölüm liderlerinin komutasında, çeşitli ve şaşırtıcı harp oyunlarıyla, her türlü düşmanı çabucak derdest edip helak eden, savaş makinesi gibiydiler. Emsalsiz hattı müdafaa ve savaş tekniklerinin yanında, faziletli, devlet gibi bir devletin nasıl olması gerektiğini ve milli şecaatin ne demek olduğunu, yedi düvele binlerce yıldır öğretmediler mi? Çok iyi bilinsin ki, ebediyete kadar da bunları öğretmeye devam edeceklerdir.
            Bunun en son örneği de, Ulusuna has özelliklerin fazlasıyla bilincinde olan, Başbuğ Atatürk’ün liderliğinde ki, Kurtuluş savaşımız olmadı mı? O zaman, geceden sabaha asker yaratma şartlarında kalan ve silahı bile olmayan Atatürk’ün ordusunda, bugünkü koşullarda hazır eğitim almış kaç tane asker ve subay olduğunu düşünebilirsiniz acaba.
            Ne var ki yüce Atatürk, asker doğduğunu iyi bildiği tüm evlatlarına ve uçan Türklerine sonuna kadar güvenmiş ve dünya tarihinde emsali de olmayan bir askeri mucize gerçekleştirmiştir. Boşuna olmayan bu güvencinin karşılığını, kendisiyle birlikte şerefli ulusu da, fazlasıyla almıştır. Şimdi ise, seçme hakkına sahip olduğu halde, bir türlü seçmen kimliği taşıyamayan ve halen de millet olmakla ümmet olmanın farkına varamayanların azizliğine uğrayarak, 10 yıldır binmekte olduğumuz Demokrasi tramvayı(!) artık son durağa gelmiş ve bundan sonra yine Türk’ün savaş tanrısı sahne alacakmış gibi görünüyor doğrusu.
            Bu bağlamda da, filozofi’nin kronolojik olarak teolojiden, başka ifadeyle de, tefekkür’ün, şeriattan önce var olduğunu biliyorsak ve işin ruhsallığını da bir kenara bırakırsak, bu öngörümüzün bilimselliğini de yadsıyamayız.

            Geçen yazımda belirttiğim gibi, Allah’ın askeri Türkler için bugün dünya genelinde, Atatürk’ümüzün döneminden çok daha kolay bir ortam mevcuttur. Herkesin bildiği gibi, kalabalık bir orduya da ihtiyacı yoktur aslında Türklerin. Ordumuzun bugün ki adet fazlalığı da kendimiz için değil NATO için öngörülendir. Öyle ya, Türk çocukları olmazsa, Avrupalı hanım evlatları nasıl huzurla uyuyacak, onları kim koruyacak ki. Esasen Türkoğlu anasından asker doğar ve görev anını iple çeker, - eski Türklerde oğul sayılan ve aynı safa konulan - kızlarımız da buna dâhildir. Baksanıza bugün karşımızda, o da sadece belden aşağı vurabilen teröristinkinden başka bir cephemiz yok ki, hoş buna da cephe denemez.
            Tek ciddi düşman sayabileceğimiz, bütün bu bel altı melanetlerinin uzmanı küreselci sırtlanların lideri ABD bile, bırakın İstiklal harbindeki Anzakları, İngilizler kadar bile vuruşamadığını, son Irak savaşıyla da ortaya koymadı mı? Herifler oturdukları yerden ülkelerini yerle bir ettikleri Iraklılardan, neredeyse daha fazla kayıp verdiler. Harp bittiği halde hala da veriyorlar. Ama tema Hollywood filmleriyle beyin yıkamak(!) olunca, hepsi ne hikmetse birer Rambo(!) ya da Mambo(!) ne bileyim.

            Bugün Amerikan gençliği, oradan oraya sürgün yemekten, uzman askerleri zorunlu teskere bırakmaktan ve dünya haritasında yerini bile gösteremeyeceği bölgelerde silâhaltı olmaktan bizar olmuş, canı burnunda ve önünde ki iki yılını dahi planlayamaz duruma gelmiştir. Ve demokratik(!) ümmeti olduğu, emperyalist para babalarının, tatmin olmaz hırsları yüzünden, aile bile kuramaz bir konumdadır. Bu durumda herifler, neredeyse bizim çocukları ordularına paralı asker yazıp, üstümüze sürmeye kalkacaklar.
            Hoş başımızda ki, öz kaynaklarımızı bile onlara peşkeş çeken bu hükümet, yakında çocuklarımızı da onlara satmaya kalkarsa hiç şaşmam. Söylemedi demeyin. Öyle ya, Okyanus ötesinden ve içimizden, tüm vatansever, Atatürkçü, ulusalcı, ahde vefa sahibi aydınlarımıza, askerlerimize oturdukları yerden, bilgisayar oyunlarıyla(!) anlamsız köşe zırvalarıyla(!) satılmış TV’ kanallarıyla(!) kaynaksız WEB sayfalarıyla(!) aslında her gün biraz daha fazla içine gömüldükleri, kendi pisliklerini bulaştırmaya kalkan bu kadar kanı bozuk, nereden fırladı.
            Devşirme diyoruz öyle olanlara kolayca ama ancak aslı çürük olanın devşirilebildiği de asla akıldan çıkarılmamalıdır bunu söylerken. ‘Devşirme’, salt yazı formundan, aslında çok daha fazla derinlik içeren bir sıfattır.
            Dikkat edilirse, lise mezunu gençlerimizden hanidir işçi almaya başladı bile ABD, herhalde bundan sonra ülkelerine hiçbir faydası olmayacak ve belki de yurtlarına bile geri dönmeleri engellenecek olan bu çocuklarımızın geleceği ise, yakında Amerikan ordusunda devşirme(!) – bize karşı Amerikalı Yeniçeri - askerlik olacak gibi geliyor bana. Çocuklarımızın özünden, önce sizler sorumlusunuz anne ve babalar, para her şey değildir, gereken önce birey olabilme kimliğidir, ona göre. Dikkat edin, sonunda hesap doğruca sizlere yazılır ve vebali sizler ödersiniz.
            Vaktiyle bir başka habis hastalık olan İngilizler ve diğerleri de sömürge askerlerini, kendi anavatanlarına karşı kullanmamışlar’mıydı. Esasen bunu Osmanlı da yapmamış’mıydı. Belki de Osmanlıdan öğrenmişlerdir hepsi, kimbilir. Şimdi o adamların, artık şapkalarıyla birlikte burunları da düştü. Ama eski kulağı kesikler oldukları için, şimdi de bizatihen Amileri (‘Amerikalı’nın Nazilerden alıntı argo Almancası) kullanıyorlar. Ama asla şaşmaz sıra, nasıl olsa yakında o Amilere de gelecektir!

            İşte böylesi adamların bütün yapabilecekleri ya belden aşağı vurmak, yani rakibi birbirine düşürmek veya gerilla ile yıpratmak, olmazsa da teknolojik müdahale ile yıkmak, tabii o da bir noktaya kadar. Hattı müdafaanın ne olduğunu bilemedikleri – ki bu iş Türk’ten öğrenmekle de olmaz, Türk olarak doğmuş olmak lazım - ve asla da öğrenemeyecekleri için, başkalarının kuyularını kazmayı bırakıp, en az kendileri kadar teknoloji sahibi bir düşmana karşı - bugün teknolojide artık rakipsiz olmadıklarına göre - ülkelerini nasıl savunacaklarının hesabını da, acilen yapmak zorundadırlar. Belki de Johny Walker bunun için topluyordur çocuklarımızı kimbilir.

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder