26 Haziran 2012 Salı

ÖNEMLİ DUYURU

           Internet, akıllı ve sağlıklı düşünebilen münevver insanların, birbirlerinden feyiz alıp vermesi, eş, dost, okur ve çeşitli bilgi bankalarıyla, her türlü informatik amaçlı iletişim kurabilmesi nedeniyle oluşturulan, çok zengin bilgi ve kültür kaynaklarına sahip bir dijital organizmadır. Bütün külliyatını okuyabilmek için – o da bugün itibarıyla tüm yüklemeler kesilirse - binlerce yıla ihtiyaç vardır. Ayrıca 7 den 70 e fayda sağlayabilecek, sadece okulun ulaşmadığı bölgelerde değil, eğitim metropollerinde bile, doğru kullanıldığında, kitleleri dinamik olarak hızla ve en ekonomik eğitebilecek, bu bağlamda da ilk sıraya konulması gereken bir eğitim hazinesidir de aslında Internet.
            Kendim adına da bu konuda, bizatihi olarak yurt dışı ve içinde çalışmış, 40 yılın üstünde bilgi ve deneyim birikimine sahip bir Bilişim profesyoneli olarak, neler söyleyebileceğimi tahmin dahi edemezsiniz.
            Ne var ki, Internet’i son dönemlerde, özgün düşünce sahibi, ne yaptığını bilen adını şerefle taşıdıkları bir kimliğe sahip olanlardan ziyade, kimliği olmayan, başkalarının hesabına düşünen ve yaşayan, özgün düşünceden yoksun ve biat kültüründe olanların, günahsız insanlara, fitne ve fesatlarıyla fütursuzca zarar vermek adına daha fazla kullandıkları görülmektedir. 
            Hele de bunların arasında yeni türler(!) var ki, onlar sadece Atatürkçü, Milliyetçi, Misak ı Millici, şerefli Türk aydınlarına ve evlatlarına musallat oluyorlar. Aslında hiç tanımadıkları bu insanlar hakkında, sayısız emsallerinde de görüldüğü üzere, uçuk, kaçık, özünde kendi bunalımlarını, çaresiz zavallılıklarını yansıtan sapkın fantezileriyle, gerektiğinde nasıl münasip(!) görüyorlarsa, akıl, mantık, din, iman, ahlak ve bilim kurallarını da yok sayan kurgular oluşturuyorlar.
            Bunları yaparken de, vatanlarını sevmek ve ahde vefa sahibi olmaktan başka suçları(!) olmayan saygın insanlara zarar vermek bağlamında, sömürgeci uşağı kimliklerini kullanıyorlar. Bu gibilerin tüm bu abuk icraatlarının, hiçbir tutulacak yanı olmayan çıktılarını, ‘Internet parazitlerinin’ larvaları olarak kabul edebilirsiniz.
            Bizim bazı(!) hukukçu diye geçinen gugukçularda ne hikmetse(!), bu larvaları ciddiye alırken, her geçen gün daha da bir ufalıyorlar(!) ve yakın bir gelecekte kulaklarından tutulup, Türkiye Cumhuriyeti Barosundan atılacakları güne doğru koşar adım ilerliyorlar.
            Herhalde, günahsız olduğu bilinen, saygın insanlar hakkında düzmece kurgularla oluşan karalamalara, balıklama atlayan bir savcının iyi niyeti ve tarafsızlığından, kendi öz babası bile şüpheye düşer ve oğlunu gugukçu olarak sıfatlandırırdı sanıyorum. Çünkü ben kendi adıma, onurunu yitirmiş ve ayağa düşmüş kendi oğluma böyle derdim ve kendimin yapamayacağı şeyi de asla karşımdakinden beklemem. Mülahazayı derinleştirince de, böylelerinin gelecek mesleklerinin, muhtemelen limon satıcılığı veya esnaflık filan olacağı anlaşılıyor.

            Türkiyemizde AKP hükümeti ile başlayan bu parazit salgınının, bir Atatürkçü, Misak ı Millici ve Kuvvacı olarak bize de bulaşması kaçınılmazdı. Maalesef ben de ismini dahi duymadığım fantezi ürünü sanal ve ezoterik bazı cemiyetlere aza yapılmaktan başlayarak, felsefe, üslup, kelam ve kimliğimle uzaktan bile ilgisi olmayan uçuk fantezilerin altında, kimlik adımın kullanıldığını görüyorum. Kendi adıma da, herhalde beni akıllarınca onore(!) etmek istiyorlar diye düşünüyorum.
            Hâlbuki sadece bu yazıyı okuduğunuz ve her zamanda ‘ÖNEMLİ DUYURU’ başlığı altında bulacağınız, ‘blog’ sayfamın dışından başka adreslerde, makalelerini neşretmeyen ve açık kimliğiyle de altlarına imzasını koyma medeni cesaretine sahip bir insanım. Kendi özümün dışında ikinci bir kimliğe, bugüne kadar asla ihtiyacım olmadığı gibi bundan sonra da olmayacaktır.
            Şayet olmuş olsaydı, o takdirde açık ismimi kullanarak kendi kendimi tekzip edip çizmeyeceğimi(!) ve kendileri gibi de bunu bile düşünemeyecek kadar kafasız olamayacağımı, ayrıca kimliğini dahi açıklamaya cesareti olmayan böyle sapı siliklere, pirim dahi vermeyeceğimi de bilmeleri gerekirdi.

            Bu yazımla bir kere daha beyan ediyorum ki, Internet’te son günlerde fazlalaşan, ismim kullanılarak oluşturulmuş hiçbir neşriyatla, uzaktan bile ilgi ve alakam yoktur. Ve bunları yazanları da tanımadığım gibi kimlikleri hakkında da hiçbir bilgiye sahip değilim.
            Bütün açık kimliğimle imzaladığım, görüş ve yorumlarımı oluşturan makalelerimi, sadece bu yazımı okuduğunuz ‘blog’ sayfamda neşrediyorum. Ancak bazı dostlar, sağ olsunlar centilmence, bana da haber vererek yazılarımdan alıntılar yapıyorlar. Esasen bütün görüşlerimiz ortak paylaşım için değil mi? Ayrıca alıntı ile intihal farklı şeylerdir ve buna da etik gereği çok dikkat edilmelidir.  Dışarıya yolladıklarımın da yine bu sayfada referanslarını veriyorum (Örnek: UNUTMAMAK ZORUNDAYIZ başlığı altında olduğu gibi).

            Benim gibi her ahde vefa sahibi vatandaşımın da başına gelebilecek bu keyfiyeti, bilgilerinize bir daha arz etmekten kendimi mesul tutarken, başta bütün dostlarım, yakınlarım olmak üzere ve ayrıca diğer beni tanıyan, tanımayan tüm sevgili okurlarıma da selam ve sevgilerimi yolluyor, esenlikler diliyorum.

                                                                                              Serendip Altındal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder