Artı
artık değeri tartışmasız bir realiteyle ortaya koyup, sömürü denen evrensel
enek hırsızlığını tespit etme dehasına sahip olan Marx, her şeyin sonunda kendi
alternatifine dönüşeceğini, oto dinamizmle mükemmel tespit etmiş ve Komünizm’i
de, Sosyalist aşamanın sonunda, çağdaş insanoğlunun otomatikman ulaşacağı
yüksek ahlak düzeyi olarak var saymıştı. Keşke öyle olabilseydi. Ne yazık ki bu
bir paradigmadan öteye geçemedi. Marx’ın bilmediği veya bilmek istemediği –
Hocanın göle attığı yoğurt mayası gibi, hani bir tutarsa(!) hesabı - ise evrensel Âdemoğlunun yapısal olarak bu
yetiye sahip olmadığı gerçeğiydi.
Çok
iyimser olduğu için oto dinamizmi insan denen şeytan-tanrı için kullanmadı veya kullanmaktan
da korktu. Şayet böyle olmasaydı, Komünizme varabilmek için bilinen insan değil
ama yeni bir laboratuar insanı türüne ihtiyaç olduğunu, hiç kuşkusuz kendisi de
tespit edecekti, belki de etmişti. İşte bunu bilmiyoruz.
Evet,
insanoğlu ne yazık ki birey tanrı veya kendi başına – sonsuz evrende
kendisinden bir adet mevcut -
benmerkezci ayrı bir dünya olma özelliği nedeniyle, Komünist olabilmeye
uygun yapıda değildi. Belki de böylesi, kendi yapısı adına daha hayırlıydı, bu
konu esasen büyük tartışmalara da her zaman açık ve görelidir. Aynı doğrultu
da, hem de Türk’ün var oluş nedeniyle de çelişkili olduğuna, Atatürk gibi bende
inanıyorum.
Zaten bu mayanın da, uzun yıllar
Marksist-Leninist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinde, birebir denendikten sonra
bile tutmayacağı anlaşılmadı mı? Nikita Kruschev değilmiydi, ‘90 larda
Komünizme varacağız’ diyen ve de aynı 90 larda Gorbaçov’un, bizim Tayyiplerin demokratik açılımına(!)
özdeş Glasnostuyla, Sosyalizme de veda etmek zorunda kalınan, sınıf farkını kaldırıyoruz
derken, devlet bürokratları yüksek sınıfının(!) içine düştüğü – ya da
kendi alternatifine dönüştüğü - açmaz nedeniyle de, kendiliğinden gelen o
unutulmaz çöküş. Ben böyle hatırlıyorum, yanıldıysam siz düzeltin.
Buradan
da bir kere daha anlıyoruz ve revize edilmiş sağlıklı uygulanabilecek
sosyalist-Kemalist bir Milli Ekonomi modelini distanse etmek kaydıyla, komünist
olabilmek için bile gen yapılarıyla oynanmış ve birbirlerinin kopyası biyonik
insanlardan oluşacak yeni cemiyetlere ihtiyaç vardır diyoruz. Bu da olsa olsa
ancak geleceğin oratoryolarının temasadır. Tabiatıyla bu konuda deneyimi
olmayan ama bilimselliğini her zaman takdir ettiğimiz Marx’ın, bunu o zaman
bilmesi de düşünülemezdi.
Ne
var ki sosyalist revizyondan geçmiş tam bağımsız ve Kemalist bir Milli Ekonomi
modelini öngörürken, en ufak bir hafiflikle bile, tarihimizin her safhasında
dışarıdan yönlendirilmiş, kafasına buyruk ve sözde özgürlükler(!) adına
emperyalist-ayrılımcı hiçbir politikaya da açılamayacağımızı(!) bilhassa
vurguluyoruz. Her türlü reformun, revizyonun ancak mutlak birlik, bağımsızlık
ve misak ı millimiz üstüne olabileceğine olan iman ve inancımızı da bir kere
daha kuvvetle haykırıyoruz.
§ Vicdan hürriyeti, Toplantı-gösteri ve basın hürriyeti; Bu iki hürriyet anı prensipten çıkar. O prensip, insanların fikirlerini (duygu ve düşüncelerini) serbest söylemek ve yaymak hakkıdır. Vatandaşlar, kendi öğrenim ve eğitimleri için ve toplumun menfaatleri açısından, fikir alışverişinde bulunabilmeli, düşündüklerini istedikleri gibi söyleyebilmelidirler. En büyük gerçekler ve ilerlemeler, fikirlerin serbestçe ortaya konulması ve karşılıklı söylenebilmesi ile meydana çıkar ve yükselir. Kişisel ve Siyasi haklar, cins, yaş ve kabiliyet farkı olmaksızın milletin her ferdine verilmiştir. (1930 / 289 – Medeni Bilgiler, TTK-Prof. Afet İnan, 1969
Tenkit,
münakaşa ve münazara tamamen hürdür. Bu hürriyet herkes tarafından, hiç
kimsenin etkisi olmadan, kendi kendine kullanılır. Hükümeti ve Meclisi dikkatli
bulunduran tenkit hürriyetidir. Kamuoyunun tenkit hürriyeti, başlıca çok
sayıdaki yayınlar ile olur. Yayınlar yolsuzluklara engel olur ve hükümet
organlarını vazifelerini doğru yapmaya mecbur eder. Yayın, en etkin kontrol
vasıtalarındandır. Bu noktada, tenkidin kolay ve fakat yapmanın güç olduğu
hakikatinin unutulmaması lâzımdır. Gerekli görülen fikirler, toplumun iyiliği
için ortaya atılmalıdır. (1930-MB)
(Alıntı: M. Nevruz Sınacı – DOĞRULUĞUN VE ADALETİN TEMİNATI FİKİR HÜRRİYETİDİR)
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin
Aynasıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder