6 Haziran 2012 Çarşamba

KARAKUŞİ MÜSLÜMANLARA..

            Ezoterizmle, mistisizmle, mitoloji ile fundamental yanlarını sorgulamanın dışında bir alakamız olmadığı halde şayet Atatürk döneminde bizde yaşasak ve onun kadar da araştırma yapmış olsaydık, bizde muhtemelen kayıp kıta ‘MU’ ya varır, kıtanın fundamental yanıyla ilgilenirdik hiç şüphesiz. Ve bu varışın, daha doğrusu düz aklın da hiçbir şekilde ‘deha’ ile bir ilgisi olmazdı. Ezoterizmle yatıp onunla kalkan ve hayatı ezoterizmi araştırmakla geçmiş bilim adamlarına bile ‘ezoterik’ denemezken, Atatürk’ü ‘MU’ ya olan inancı nedeniyle ‘ezoterik’ olarak etiketlemek, düz akla bile sahip olmamayı sergiler.
           
            Tarih öncesinden gelip sonsuza giden evrensel devinimin jeolojik halkası, öncesi var olan nice denizleri, kıtaları – mesela MU, Atlantis gibi – yok etmiş ve kimbilir daha nicelerini de yoktan var edecektir. Bulgulara göre MU kıtası Atlantis’ten bile çok daha önce var iken doğal afetler ve jeolojik etkenlerle yok olmuş böyle bir kıtadır. Bu kıta tamamen yok olmadan evvel de, bütün bulgulara göre ilk sakinlerinin Türk oldukları ve kıta batmadan önce de dört yöne göç ettikleri kabul ediliyor.
            Bu göçlerin ortak sonuçları, birbirlerinden bir hayli uzaklarda olan Mayaların, Azteklerin, Amerika ve Kanada Kızılderililerinin atalarının da Türk olduğunu, hepsinin temel uygarlıklarının aynı ellerden çıktığını ortaya koyarak tespit ediyor. Ayrıca bilimsel tarafsız batılı aydınların ortak görüşlerine göre de, bu gerçek asla yadsınamıyor. Ne var ki, Doğuda bile bulunan her uygarlığın altında bir arî(!) Batılı parmağı arayan Hıristiyan fanatiği, putperest Batılı dünyası, gerçek atalarının aslında MU’ dan neşet eden ve bütün dünyaya yayılan Türkler olduğunu, kendi şişirme tarihinin de patlayacağı gerekçesiyle, düşünmek bile istemiyor, hiç şüphesiz.

            Bu bağlamda, başta dünyanın çok farklı bölgelerinde bulunan ve Mısır piramitlerinden çok daha önceleri var oldukları tespit edilen ‘Türk Piramitleri’ ve diğer bütün tarihi bulgulara dayanarak, Türklerin Orta Asya’ya da çok öncelerden gelmiş olacaklarına inancı nedeniyle, bütün katmanlarıyla Ari(!) Batılı Emperyalizme karşı dimdik duran Atatürk’ü, ‘ezoterik’ olarak algılamak, dolayısıyla Batılı egosentriszm’in yanı sıra, bizde ki yandaşları için de, cehaletin hem de önünde bayrak açanıdır.
            Oysa işin tarihi gerçeğinin yanında, burada bizi öncelikle ilgilendirmesi gereken, ‘TÜRK’ ün, dünya uygarlığının atası olduğu bilgisidir. Ve her zaman haklı olarak iddia ettiğimiz gibi tarihte bilinen ilk devlet kurma becerisinin de mihmandarı olarak, aynı zamanda dünya siyaset ve devletler tarihinin de banisi olmasıdır. İşte sevgili Atatürk’ümüz, bu bilgilerin ışığında ve bu gerçeğin oluşturduğu büyük Türk kimliğinin de bilincindeydi. Türk’ü her vesilede yüceltmesinin nedeni de tarihi masallara değil ama her şeyden önce evrensel gerçeklere dayanıyordu.

            Şimdi bizim ancak bu günlerde anlayabildiğimiz gerçekleri, Atatürk’ün bizlerden yaklaşık 100 yıl kadar önce anlamış olması, onu ezoterik(!) mi yapıyor. Bu arada bilinen tarih dizesine göre M.Ö. 10000 lerde, İsa’ları bile henüz doğmamış, Batılı Ari(!)’lerin, taş devriyle boğuştukları düşünülecek olursa, M.Ö. 70000 yıllarından öncesine dayanan MU’ tarihinin, kıtanın sakini olan Türklerin uygarlığını da akıl almaz ve emsal kabul etmez noktalara taşıdığı asla unutulmamalıdır.
            Sonra, aslı bir Anadolu Türkmen’i olan Hz. Muhammed, Türk tefsiri ve hadislerini boşuna mı kullanmıştır. Bu hadisler, - ‘Allah’ın Askerleri’, ‘Zülkarneyn’ vb. - Kuranda boşuna mı yer almıştır acaba. Düşünüyorum da, bugünkü aklımla Atatürk zamanında veya daha önce yaşamış olan bir araştırmacı olsaydım, MU’ ya belki bende düz mantığımla varır ve bu nedenle de asla dahi olmazdım, zannediyorum. Ve çok iyi de biliyorum ki, bu yol bana olduğu kadar, bütün yeterli düz mantık sahiplerine de açık olacaktı.

            O halde bilimsel bulgulardan sofistike akıl yürüten entelektüel, özgün ve bağımsız düşünce insanlarını, ezoterik olmakla yaftalamaktan vaz geçelim. Ve şimdi biz, bazı yabancı araştırmanlarında söylediği gibi; ‘Hepimiz Türküz’ dersek acaba ezoterik mi oluruz, bunu düşünelim.
           
            Hele de şimdi, bütün gnostik takıntıları bir kenara koyup, bütün dinlerden ve peygamberlerinden on binlerce yıllar önce tek Tanrıyı (Gök Tanrı) keşfetmiş, cennet ve cehenneme inanmış, Allahın da askeri olan Türk varlığı, Kuranda da yazdığı gibi,  şayet kurtarıcı olarak Anadolu ve Orta Doğuya gelmemiş olsaydı, ne İslam ne de Arap dünyası var olabilirmiydi acaba diye sorgulamak gerekir aslında.
         Ondan da öte, İslam’ın da doğuş ve yayılma nedeni Türk varlığı değilmidir acaba, belki de Atatürk’ün Müslümanlığı da buna dayanıyordur herhalde, kimbilir, olamaz mı? Ama neresinden baksak, Atatürk gibi bir adam evladının, asla Vatikan parametreli, karakuşi(!) Müslüman olamayacağını da söyleyebiliriz.

                                                                                              Serendip Altındal





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder