Şayet bugün de başımızda olabilseydi, asla mutlakıyetçi olmayan, reform ve revizyona her zaman açık pozitivist Atatürk’ün, kendi perspektifine bile, bugünün koşullarına uygun ve tam bağımsız Ulusunun müktesebatı adına, emperyalist güçlere zırnık taviz vermeden, ne gibi ince ayarlar çekebileceğini de tahmin etmek, hiç de zor değildir. İşte sadece bu bile ‘KEMALİST bakışın’ aslında ne olduğuna, en güzel örnektir.
I. Birinci Dünya savaşı sonunda, istediği kaynak talanını gerçekleştirememiş emperyalist devletlerin, bir de Osmanlının enkazından kalan dünya incisi Anadolu’yu da kaybettikten sonra, Almanya’nın liderliğine soyunduğu dünyanın ekonomisini, yerle bir edip yeni bir dünya harbinin sinyallerini verdiği bir dönemdi o dönem. İşte yüce Atatürk’ün yeni Cumhuriyeti, bir de böylesi bir ekonomik savaştan da yüzünün akıyla çıkmıştı aynı zamanda ve gözden kaçırılan asıl mucize de budur aslında.
II. Sonrasında ise İnönü’nün, tarihin en kanlı savaşı olan II Dünya savaşı gibi bir dünya afetinden, harp yorgunu Türk Ulusunu, burnunu bile kanatmadan çıkarmış olması, bir de üstüne Osmanlının bütün borçlarını ödemesi, başka bir mucizedir ve hepsi bir defalık örneklerdir bu dünyada. Hangi birini sayalım ki. İsterseniz gelin hepsini, anlamaya müsait akıl ve izan sahibi olmadıklarını bile bile, başımızda ki aymaz, vatan haini ve orta çağ kalıntılarına ithaf edelim de dersiniz?
Bir parti’nin başkanı, önce kendisine inananların tüm ortak gerekçelerini bünyesinde toplamış, sembol kişi olmak zorundadır. Buna göre de sembol kişilik sorgulandığında, asıl konumuz olan CHP’nin omuzlarının üstünde yükselecek tek sembol kişiliğin, Atatürk olması gereği kendiliğinden ortaya çıkar. Bu artık sağlanamayacağına göre de, CHP’ye lider olacak bir başkanın tek paydası, o halde önce KEMALİST olmaktan geçiyor demektir. Hepimiz Atatürkçüyüz ama Atatürkçü olmak bir başına yetmiyor. Çünkü Atatürkçü olmak aynı zamanda Kemalist bakış sahibi olduğunu da göstermez insanın. Ne yazık ki kendisine siyasetçi ya da muhtelif branşlarda aydın denilen bir sürü, gerçekte tuluatçının, Atatürkçülüğü, kimilerinin din simsarlığı yaptığı gibi, kullandığına sayısız örnek gösterebiliriz bugün yurdumuzda.
Kemalist kişiliği teşhis edebilmek içinse, her şeyden önce bizatihen KEMALİST olmak veya ne olduğunu ifade edebilmek gerekir. Yani tam bağımsız özgün Türk Ulusunun yaşam iksiri demek olan KEMALİST perspektifi, 6 okuyla eksiksiz tanımlayabilmek ve benimseyebilmektir ana mesele o halde. Bu bağlamda, 16. Kurultay konuşmasında, ‘Siyaset halka adanmışlıktır’ diyen, CHP liderliğine yakışan KEMALİST duruşu ve tarafı ile öncelikle de partisinde yuvalanan Amerikan mandacılarının ağzını, bir kere daha tıkayan ve bütün kalbimle samimiyetine inandığım sevgili Kılıçdaroğlu’nu, muhabbetle kutluyor, yeni Kuvayi Milliye yolunda, gazasının hayırlı olmasını diliyorum. Hele konu ‘halkına atanmak’ olunca, KEMALİST bir değer saptaması haline gelir ve genç olandan da gelse, saygıya hak yaratır.
Dikkat edilirse, ‘KEMALİZM’ ifadesini hiç kullanmıyorum. Çünkü ‘KEMALİST OLMAK veya KEMALİST BAKMAK’ bir doktrin değil, sadece Mustafa Kemal’e has bir bakış, bir duruş ve hepsinden öte bir Milli iradedir. İşte bu çok farklı özellikleri de ‘KEMALİST OLMAYI’ bütün doktrinlerden ayrı ve onların üstünde tutar. Çünkü Kemalist olmak, tasarlanmış, kaleme alınmış, bir doktrin veya felsefe paketi değildir. Bütün zorlukları göğüslenerek, adam gibi yaşanıp, kökünü kurutmaya kararlı müstevlilerden, talancı emperyalistlerden, Misak ı Millisini kurtarıncaya kadar, dişiyle, tırnağıyla mücadele eden bir ERDEM’in bizatihi hayat belgeselidir ve dünya tarihinde doğruluğunu ispat etmiş tek örnektir.
Dolayısı ile ‘KEMALİST OLMAK’, çoğu devrini kapamış, geri kalanı da sürekli revizyona muhtaç halde ki doktrinlerle mukayese bile edilemez. Çünkü her devir ve dönemde yeniden yaşanabilecek ve yasamasını sürdürebilmek için, aynı kalıplarda birebir ele alınmak zorunda olan gerçek ve ispatlı bir öğretidir. Bu vazgeçilemez doğruyu da ortaya koyduktan sonra, bütün inanç ve irademizle haykırabiliriz ki.
Siyasi maskesi bir daha tamir tutmayacak hale gelmiş, fiilen de Amerika artık bitmiştir. Ve önderliğinde ki sırtlan sürüsü de kendi kuyruklarını kemirmeye başlamışlardır sonunda. Bundan sonra ise Amerikan mandacılığı şemsiyesine sığınacak bir parti ve başkanının, Türk Ulusunun vatanında prim yapmasına ne zemin ne de imkân yoktur artık. Bunu da sırası gelmişken, bir kere daha heveslisine duyuralım istedik.
Serendip Altındal
§
Aziz arkadaşlarım...
Uluslararası
politik, ekonomik bunalımlar nedeniyle uygarlığın
çekmekte olduğu
sıkıntı
ve acılar sürmektedir.
Politik
bunalımın içyüzü, silahları bırakma konferansının zorluklarında
özel
olarak
gözlenebilir.
Ekonomik
bunalım ise, uluslar arasında değişimin
azalması ve daralması ile
alanını
genişletmiş
ve
etkisini artırmıştır.
Bizim
inancımızca uluslararası politik güvenliğin
gelişmesi
için, ilk ve en
önemli
şart, ulusların hiç değilse
barışı
koruma fikrinde içtenlikle birleşimleridir.
Biz,
ekonomik güçlenmenin temelinin de, ancak her ulusun refah
içinde
yaşamaya
ve ilerlemeye hakkı olduğunu
kabul eden bir düşünce
ile ve bütün
ulusların
birlikte çalışmalarıyla
sağlanabileceği
görüşündeyiz.
(IV
Dönem 1932, II Yasama yılı açılış konuşmasından – Mustafa
Kemal)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder