18 Ocak 2012 Çarşamba

NESİLLER ANIMSAMAK..

            Helal olsun sana ve Allah gani gani rahmet eylesin! Adam gibi adam Denktaş, nur içinde yat. Sen Türklüğünle iftihar edip, küçük Kıbrıs’ından bile bunu yedi düvele haykırırken, koca Türkiye Cumhuriyeti’nin başındakiler, mevcudiyetlerinin nedeni olan bu sihirli kelimeyi ağızlarına bile almaktan acizler. Senin evlatların, torunların ve gelecek kuşakların gurur içinde, başları yukarıda insan içine çıkabilecekken, diğerlerininkiler, tıpkı Vahdettinlerin, Damat Feritlerin vs. kuşakları gibi, yarın tarih önünde cemiyet içine açık kimlikle çıkmaya cesaret edemeyecekler ve her biri bir deliğe saklanıp, belki de kendileri birey olarak hiç de hak etmeyecekleri halde, maalesef emsalleri gibi ahvadlarını gizleyerek yaşamak zorunda kalacaklardır.
            Bakalım o zaman bugünkü haramilerin saltanatı, nereye savuşacak ve onları kim hatırlayacaktır. Gelecek nesilleri tarafından bile inkâr edilmenin, bakalım onlara faydası ne olacaktır. Haram kime yar olmuş ki, onlara olsun. Aslın neyse neslin de odur, derler adama. Bakalım o vakit tarihleri değiştirmeye, ne ömürleri ne de güçleri yetebilecek mi? Bu gerçeği asla kabul ettiremeyeceğimiz ama kendilerini Cumhuriyet tarihimizin emsalsiz kazanımlarının(!) sahibiymiş gibi görenler, aslında başarılı da olmuşlardır hani. Nasıl mı?
            Cumhuriyet tarihimizde gerçekten de emsal teşkil edecek olan çürümüşlüğün, dirayetsizliğin, tarihinin en büyük hazine talanının, kalitesizliğin, cehalet ve acemiliğin, üstüne üstlük emsali görülmemiş – Damat Feritlere bile rahmet okutturan – büyük ihanet belgeselinin müsebbipleri olarak, gelecek nesillere de ibret olmak üzere, tarihimizde ki yerlerini daha şimdiden aldıkları için.
            Bakmayın siz timsah figanına, Başbakanın vatansever ve ahde vefa adamı, Kıbrıs’ın atası Denktaş’ı, Kıbrıs meselesinde engel(!) olarak gören bakış açısı, herhalde daha hafızalarınızdan silinmemiştir. Ne var ki, rahmetli Denktaş’ın kişiliğiyle, bugün onu eleştirenlerin sanal kişiliklerini mukayese etmek bile abesle iştigaldir.

            Sayın Denktaş sana gelince, yüce Atatürk’ten sonra Türk dünyasının başına gelen sayılı devlet adamından biriydin. Erdem ve ahde vefa sahibi kişiliğinle, ömür boyu inandığın – ki tek doğru olan da buydu – yolda sonuna kadar koştun. Ve hiç durmadın ki, esasen o nedenle de yıldızlı Denktaş olmadın mı zaten. Keşke Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ya da Cumhurbaşkanı olsaydın da, bugün ne yaşadığımız maddi ve manevi sefilliği ne de Kıbrıs adlı bir sorunu yaşamış olmasaydık.
            Diğer aziz liderlerimizden birisi olan ve senden önce devrini kapamış rahmetli Ecevit ise, koca Türkiye Cumhuriyetini arkasına aldığı halde, senin kadar büyüyememiş ama seni küçük Kıbrıs’ınla daha da büyütmüş, kendinden daha da unutulmaz yapmıştı. Onu da sayende rahmetle anıyoruz.
            Bu tarafta olduğu kadar, gittiğin yerde de pes etmeyeceğini ve hep yolunda koşacağını biliyoruz. Tanrının ebediyete kadar, şimdi bulunduğun tarafta ki yolunun ışığını da hiç karartmayacağına inanıyorum. Çünkü senin gibi her şeyini vatanına ve ulusuna adamış olan erdem insanları, hak yolunda başardıkça ve kazandıkça bulundukları her yerde ışıldar ve doğalarının da ışığı olurlar.

            Bugün ise, hanidir atalet içinde ki CHP’nin bünyesinde, yüce ÖNDER’ in bağımsızlık kıvılcımını yeniden çaktıran ve yeni bir ‘aziz liderliğe’ namzet, taze başkan Kılıçdaroğlu’nun Ulusal liderlik atağı, bizleri sevindirmişti. İşte tam da bu sırada, Okyanuslu küreselcinin teşvik primiyle bir anda ateşlenen, içerde ki yaban tohumu, karşı devrimci devşirmeler, avantalarını kaybetme endişesiyle telaşa düşmüş ve korku dolu isterik çığlıklar atarak, kurultay taleplerini gündeme dönüştürmüşlerdir.

            Yazımı kapatırken, konu başlığı ile yakından ilgisi olduğunu düşündüğüm bir noktayı daha ilave etmem gerekiyor. AB müktesebatı paralelinde, Avrupa’da Türk izlerini silme hareketleri, bence ilk olarak Yugoslavya ile başladı. Ki bugün buna çok daha fazla inanıyorum. Hedef aslında Yugoslavya değil, dolaylı olarak AB ye demir atabilecek Türk birliğine karşı yapılmıştı. Evrensel Türk korkuları nedeniyle de bir an evvel Yugoslavya’dan kurtulmayı yeğlediler.
            Çünkü Yugoslavya bugün için de çok önemli bir Türk kalesiydi aslında. Bunu defalarca girip çıktığım ve birçok dostlarımın da olduğu Yugoslavya izlenimlerim, bana teyit ediyor esasen. Yani biz istemeden, eski bir evladımız olan güzelim Yugoslavya’nın da başını yakmış olduk. Şimdi sıradaki evlat Macaristan, Bulgaristan hatta Yunanistan’dır diye de düşünüyor ve bundan da endişe ediyorum doğrusu. Ne var ki, bütün Türk karşıtı tutum ve davranışlar, Türk izlerinin silinmesi bir yana, o izlerin sonunda derinleşip, kendi mezarlarına dönüşmesi harbiyesidir de aslında.

                                                                                                          Serendip Altındal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder