24 Mart 2012 Cumartesi

DÜNYA DEVLETİ FANTASTLARINA..

            Ekonomik, politik, bilimsel(!), sanatsal, sportif, medyatik ve dinsel, özellikle de Amerikalı Vatikan imamı aracılığı ile dinler diyaloğu masalıyla yamultulmuş(!) İslam modelli, bütün araç ve gereçlerle taarruza kalkmış AB + ABD emperyalisti var bugün karşı cephemizde. Dünkü emperyalist kafa yine aynı kafa, güncel heriflerse aynı haramilerin yeni sürümleri.
            Ne var ki, bugün kullandıkları silahlar dünkünden daha farklı. Dün Atatürk’ümüzün liderliğinde ki ‘has ordumuzun’ tekmesini kıçlarına yedikten sonra, açlık yine kapılarını çalınca, tarihten ders almasını iyi bildikleri için de, o günkü cesareti gösteremeyerek, daha rafine yeni silahlar denemeye kalktılar. Bunlara silah da denmiyor artık. Şimdilerde moda araçları ‘küreselcilik’, amaçlarıysa ‘tek dünya devleti’. Allah, Allah işe bak sen! Yani millet yok, vatan yok, hudut ve pasaportta yok. Aman ne güzel, desene hep birden dünya vatandaşı olacağız ve bütün dünyada bizim olacak. İyi valla, ama ‘pışşık’ sen öyle san.
            Neticede dijital kimliğin olacak, nüfus kâğıdını yırtıp atacak ve ‘tek tip’ dünya vatandaşı olacaksın. Prototipi de yok ki musibetin ne mene bir şeydir görüp anlayalım. Rüyadan da öte acılı bir kâbus gibi, dün ülken ve ulusun varken hiç olmazsa ikinci sınıf ama özgün vatandaştın yurdunda. Yarın hangi sınıfta ve vasıfta olacağın da belli değil. Arkanda, sıkıştığında başvurabileceğin bir devletin ve kendi ortak paydalarınla, dilini, derdini paylaşabileceğin, yurttaşım diyebileceğin insanlarında olmayacak artık etrafında. Ki bu yokluğa ailende dâhil olacaktır.
            Kendi ulusal kökü olmayan ve yobazın Atatürk’e duyduğu gibi, kendisi de bütün ulusal kimlik taşıyanlara kin duyan vatansız herifçioğlunun, veri tabanında bir dijital kayıt olmaktan öte kıymeti harbiyen de kalmayacak. Ondan sonra ki safhada da zaten müsait bir yerine takılacak, hangi marketten alış veriş yaptığını, midende neyi hazmetmekte olduğunu ve kaç günlük ömrün kaldığını bile sahibine rapor edecek, bir dijital yonga ile dolaşacaksın. Devletinle birlikte resmi kayıtlarında hasıraltı edileceğinden, mal varlığın da olmayacağı için, icra derdin de kalmayacak. Bak, belki de buna sevinebilirsin(!).
            İnsan bile sayılmayacak, sadece kendin gibi dijital-kimlikli diğerleriyle, ‘dünya’ adlı harada otlayan sürüden biri olacaksın. Sadece kendilerine özgün ‘insan’ olan bir oligarşik azınlığa, bırak biat etmeyi, o azınlık tarafından resmen ‘güdüleceksin’. Bu mu özlemin ya da sana ezberletilen ‘liboş’ masalın birader? Mersi, ben almayayım, sen benim payıma düşeni de alabilirsin. İşte bütün bunlara ve daha fazlasına razıysan, kendini ona göre hazırla kardeş!

            Bu maskaralığı, dünya emeklisi, duayen ‘Homosaphien’e reva gören fantast’lara da sırası gelmişken iki söz söyleyiverelim:
            Ulan aptessiz imamlar! Ben sizin ulusal aidiyetinizi kaldırıp, misak ı milliniz dâhil, bütün mal varlıklarınızı dünya vatandaşlarının(!) emrine tahsis etsem ve sizlerin her türlü otonomik vesayetinizi yok sayıp, sizi tarihten silsem, bana seyirci kalırmısınız?
            Hiiiç sanmıyorum. Bırakın bize manita yapmayı, karanlıkta göz kırpmayı. Bizi bu kadar da su kabağı yerine koymayın, ayıp oluyor doğrusu. Sadede gelin artık. Öyle safdil(!) olmadığınızı aksine Şeytana bile pabucu ters giydirdiğinizi, hep biliyoruz değil mi? O halde, kendinize yapılmasını istemediğinizi, başkasına, hele de dost(!) dediklerinize, yapmaya hiç kalkmayacaksınız. Yoksa bırakın dünyada yalnız kalmayı, harada ayrık otu gibi kılırsınız ki, sadece beygirler onu çok sever.

            Dijital veri bankası koduyla, insan-birey kimliğimin yer değiştireceği, sadece 3,5 ne idüğü belirsiz cibilliyetsizin – lider ve haramileri - , İNSAN(!) sayılacağı bir dünyada, dijital-insan ya da insan-robot olmaktansa, kendi özgür ulusumun özgün BİREY’i olarak yaşamayı ve bu uğurda gerekirse de severek ölmeyi, sonuna kadar yeğlediğimi tartışma konusu bile yapmıyorum.

                                                                                                   Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder