Bir ülkeyi silahla
işgal etmeden de, kara para ve özelleştirmelerle işgal edebilir, ordusunu da
aynı araçları ve üstüne tramvay
demokrasilerini(!), kurgu senaryolarını da devreye sokarak kafese kapatabilir,
elini ayağını bağlayabilirsiniz, hani şu sahtekâr eski dost(!) Amerikan şerefsizinin,
din taciri AKP’yi kullanarak tıpkı da bize yaptırdığı gibi. Başımızda ki
devşirme hükümetin neden, ufalıyoruz palavrasıyla bütün kaynaklarımızı hatta
milli ordumuzu bile özel sermayeye peşkeş çektiğini ve aslında da bu nedenle,
bizim de bu hükümetin ilk gününden beri iddia ettiğimiz gibi, içimize
oturtulmuş bir Truva atı
olduğunu, İnşallah geçte olsa anlamışsınızdır artık.
Birde ısrarla söylenen
‘milli sermayedar’
aldatmacası var. Sanki doymak bilmez para hırsının dini, imanı, milliyeti ve de
Allahı varmış veya olurmuş gibi. Sanki milli sermayedar’ın bütün mal varlığı,
aslında 7 X 24 saat
Dolar basan sinsi emperyalistin elinde değilmiş gibi.
Şöyle bir etrafınıza
bakın, kalkınmış lider ekonomilerde de özelleşme var ama makul ve devletin her zaman patron olduğunu,
ülkesinde ki liberalistinden, sosyalistine kadar bütün kafalara yerleştirdiği
bir ölçüyle orantılı olarak. Şayet böyle olmasaydı büyük devletler
dedikleriniz, büyük olabilirlermiydi. Şimdi çaresizlikleri, kişiliksizlikleri
tavan yapmış birileri çıkıyor, bizatihen üstüne tüy diktikleri devletimizin de
büyük olduğunu, bir de yüzleri bile kızarmadan iddia edebiliyorlar. Ama harp
sonrası, cumhuriyetin ilk yıllarında ki yoklukta bile Türk Ekonomi Mucizesiyle devleşen,
Atatürk’ün bağımsız Türkiye Cumhuriyeti,
gerçekten de işte böyle bir büyük devletti bir zamanlar.
Bugün başımızda,
vatanını ve vatandaşını temsil eden bir Hükümet yok ki, öyle büyük bir
devletimiz olsun. Bizim Truva atımız ötekilerin yanında, olsa olsa başta
kendisine olmak üzere, hempasına da hazineyi soyma hakkı tanıyan, tarih öncesi UCUBE bir haramiler sultası(!)
olarak kalacak ve öyle de tarihe geçecektir.
Yukarda, un seren
vatandaşın alelacele yok edildiğini söylemiştik, oysa yakında, kendisini yok
eden patronunun da kendisiyle aynı kaderi paylaşacağı aşikâr gözüküyor. Zira
alelacele sahneye çıkarılan Mister Kurtulmuş, bunun en güncel işaretidir. Şimdi
bu Kurtulmuş hazreti itinayla mercek altına alın. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, ‘milliyetçi bir Erbakan’a’
bile tahammülü olmayan Amerikalı İblis, Kurtulmuş adlı zat ı muhteremi boşuna
öpmeyecek ve hiç kuşkusuz da yanlış ata oynamayacaktır.
Kurtulmuş’un,
Erdoğan’dan daha mutedil, daha itidalli, akım derken kakım demeyen, çok daha
kültürlü, lisan bilir, daha geniş kitlelere – ki bunların içinde hala kararsız(!) ve tufaya
gelmeye hazır(!) ulusalcılar da maalesef fazla olacaktır – hitap edecek ve en
az da Erdoğan kadar gerçek
milliyetçi(!) olduğu – ya da Erbakan gibi olmadığı - ve yumuşak İslami yapısıyla
da boşuna intisap edilmediği anlaşılacaktır. Bu vatandaşımızın nasıl
yetiştiğinin veya devşirildiğinin(!) de kronolojik olarak araştırılması, milli
geleceğimizin bekası adına ve milli gençliğimize de ibret olması bağlamında,
herhalde elzem hale de gelmiştir.
Burada dikkat edilmesi
gereken bir hususun, nereden bakılırsa bakılsın artık bütün yolların
muhalefetin lideri CHP ye dayandığıdır. Kararsızlar buna de itiraz ediyorlarsa,
unutmasınlar ki serbest iradeye sahip olabilmeleri, hatta kararsız ama en
azından özgür kalabilmeleri için dahi, düz mantığa göre de başlarında ki AKP
hükümetinden biran evvel kurtulmak zorundadırlar.
Ondan sonra da esasen,
yeni kurulacak CHP hükümetinin kendilerine tekrar sağlayacağı adil, laik ve
sosyal düzen, temeline oturtulmuş anayasa ve özgür iradeyle, istedikleri gibi
düşünüp, bağımsız kararlar alabilmeleri, yeniden özgürce yazıp, çizebilmeleri
de sorun olmaktan çıkacaktır. Son kurultayıyla da başta Halk’ı olmak üzere diğer beş okuna da
verdiği değeri bir kere daha ortaya koymasıyla, daha da ne olsundu ki. İşi
artık desteğinizle iktidar olmaya kaldı. Kusur aranıyorsa, peygamberde de
vardır. Yoksa daha faziletli ve dört dörtlük bir ortamda yaşadıklarını mı
düşünüyorlar. Yoksa bu karasızlar
başka bir dünyada yaşıyorlar da bizim mi haberimiz yok.
Ayrıca Amerikalı İblis dostlarının(!)
Suriye meselesini bahane ederek ve ya tutarsa diyerek, baştanbaşa darı eker
gibi PPK tohumu serptiği 800
km üstünde ki Güney hududumuzda, BOP bağlamında bugün
Suriye’ye, yarında bize dönük işleteceği, Dolar lejyoneri hem de iki bölücü
cephesinin ve alenen, önce bizi Suriye’ye karşı üçüncü bir cephe olarak
kullanıp, sonra bizi de sinsice paralama uyanıklığında(!) olduğunun farkındalar
mı, bizim muhterem kararsızlar(!)
acaba.
Emperyalistin gözüne
kestirdiği bir ülkeye direk olarak müdahale etmeden önce, uluslar arası kamuoyu
oluşturmak üzere sebep üretmek için, toprağına provokatör ajanlarını
yerleştirerek hıyanet tohumu ektiğini, önce kendisinden yardım talep edecek sahte bir azınlık yarattığını
tarihten öğrenememişlerse, peki burunlarının ucunda ki Arap baharından da mı öğrenemediler bu akıllı(!) kararsızlar
acaba. Önce manevra yeteneği kaybettirilen ve devşirme komutanlarıyla adeta
acemiler mangasına dönüştürülen ordumuza, her gün yapılan baskınların, bu
zeminin oluşturulması nedeni olduğunu, hala anlayamadı mı bu çitlenbik beyinli karasızlar acaba.
Oysa bu başımıza ilk
defa gelmiyor ki. Özellikle de Türk’e yapılan oyun hep budur, tarihi bununla
doludur. Korku ve saygısından, kimse Türk’ü karşısına almak istemezdi. Bu
nedenle de esasen bütün tarihinde, kendisinden başka da ciddi ne bir dost ne de
bir düşman tanımamıştır. Her zaman mazlumların koruyucusu ve zalimlerin düşmanı
olmuştur ve bu ebediyen de böyle olacaktır. Asla unutulmaması gerekende,
ulusunun üstüne çöken kara belayı, her seferinde bizatihen Türk Ulusunun temizlediği ve her zaman da
temizleyecek güç ve imana sahip olduğudur.
İnsan ebleh bile olsa
bu kadar enayilik yapmaz. Yoksa Amerikalıyla ikili mi oynuyor(!) bizim hükümet,
yani tavşana kaç tazıya tut misali, diye de sorgulamıyorlar bu kararsızlar anlaşılan. Ya işte böyle,
ibret için bakıp görsünler, demek ki kilit kararsızlar, nasıl bir acınası ülke haline
getirmişler vatanlarını. İnşallah bu aymazlıklarından, sorumsuzluklarından da
ders almayı bilmişlerdir.
Şayet bunları da
benimsetemediysek, artık onlara Allah yardımcı olsun, zira önlerinde ki son
şanslarını da olumlu kullanamazlarsa, normal ve sağlıklı akılla, eylemlerinin
tutarlı bir tarafı da artık kalmamış olacaktır. Veya tarihe Türk düşmanlarının,
ajan provokatörleri olarak geçeceklerdir.
Kendileri vatanlarının
bekası ve çocuklarının geleceği adına kilit bir sorumluluk taşıdıklarından ve
katkılarıyla da başlarında ki iktidara ya tamam ya da devam diyebileceklerinden, kararsız ama her şeye
rağmen ahde vefa sahibi olduklarına inanmak istediğim aydın olması gerekenlerine de, bu kadarcık
bir anımsatmada bulunayım istedim.
Şimdi gelin ahval ve şeraiti
Hükümetin çok saygın uzmanlarına(!)
bırakalım da, bekleyelim bakalım sepetlerinden kuş mu, civciv mi çıkacak.
Üstüne de hep birlikte kısa Ramazan
duamızı yapalım ve yürekten Âminlerinizle de, hiç olmazsa birlikte sevap
kazanalım isterseniz!
Ey bütün varlıkları bir anda yok
etme gücünün sahibi Allah’ım! Kulları öldürmek de, Sen’in kudret elindedir. Ey
büyüklerin büyüğü olan Rabbim! En yüce ve en büyük Sen’sin. Ey zatı ile kaim
olan Rabbim! Doğmamış, doğrulmamış Allah’ım! Sen’in eşin ve bir benzerin
yoktur. Ey misli olmayan Rabbim! Sen duyan ve herkesin görmediği gizliliklere
vakıfsın. Sen ne güzel bir Mevla ve ne güzel bir yardımcısın. Ey yüce Rabbim!
Güç ve kuvvet ancak senin yardımınla mümkündür.
Yüce rabbim şimdi Sana niyâz
ediyoruz, gel de şu İslamın askeri Türk Ulusunu, misak ı millisini ve vatan
müktesebatını küffara satan melun fitnenin sahibi AKP belasından, içinde
bulunduğumuz bu mübarek ayın yüzü suyu rahmetine bildiğin gibi kurtar Allahım.
Ufunet haline dönüşen bağrımızda ki AKP çıbanının daha fazla şerrinden de azad
eyle bizi yarabbim. Âmin.!
Son’un sözü: Bu dua asla çaresizlik nedeniyle
değil, olaya biraz da ilahi duyarlılık katmak amacıyla kullanılmıştır.
Unutmayalım ki İBLİS
bile, gönül kapımızı açık tuttuğumuz
sürece içimize girebilir. Kaderimiz ancak bizim için vardır ve bizimle birlikte
biter. Ve onu da üç buçuk sırtlana değiştirtmeye, hiç de niyetimiz yoktur.
Yukarda ki duamıza ilk sırada Âmin
çekmesi gerekenler de, işledikleri büyük günahtan öncelikle nadim olması
gereken ama aynı zamanda günümüzü de karartan, işte bu kararsızlardır.
Ve sözün özü: Şimdi, dünya lideri cengâver Başbuğların asil ulusu, son Başbuğu
yüce Atatürk’ün büyük Türk güneşinin yeniden
doğup, giderek kararmakta olan dünyayı aydınlığa boğarak, kaderini
değiştireceği zamanı beklemektedir. Ve tarihi ihtişamının nurlu anısına,
yeniden doğacak güneşini beklerken de, yelesini rüzgârlara savuran ve cenk
alanına patlamaya hazır küheylanı gibi, yerinde de duramamaktadır
artık.
Serendip Altındal
Karadenizli az ve öz konuşur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder