2 Ekim 2017 Pazartesi

VASIFLI..

            TEOG’u kaldırma amacı; zengin, fakir çocuğunu ortak eğitim bağlamında eşitlemek değil, vasıflı, adam olacak çocuklarla, hayta, şımarık ve avanak olanları aynı eğitim potasında birlikte eriterek, beraberce güdülen manda ümmetine çevirmek amacı taşıyan yeni bir emperyalist projenin de, ebeveynlerimize yedirilmesine imza atıyor aslında. Ve hiç unutulmamalıdır ki, şayet milli eğitim olmasaydı Atatürk’ler nasıl çıkardı bu topraklardan.

            Adam olacak çocuk engellense bile nasılsa olur. Belki de bu, evrenin sarsılmaz; ama gizemli yasaları nedeniyle böyledir, bilinmez. Ne ki seçilerek, seçkin okullarda okumaya hak kazanan vasıflı ve yüksek okumaya müsait olan çocukları, çoğunluğu para şımarığı, hayta ve avanaklarla aynı sınıflara toplarsanız, sonuçta sadece adam olabilecek çocuklar zarar görür.

Ötekilerin ise diplomaları nasıl olsa hazırdır. Ne var ki bu işe yaramazlar, adam olacakların kondisyonlarının, konsantrasyonlarının bozulmasına, layık oldukları üst eğitimi alamamalarına, biraz da hasetlerinden sebep olurlar. Çünkü kendilerinin akla, konsantrasyona ihtiyaçları yoktur, diplomaları nasıl olsa ellerine tutuşturulacaktır el mahkum.

Buna rağmen ders notlarını, mezuniyet tezlerini bile kendilerine eksiksiz temin edenler hep ayartmaya, yoldan çıkartmaya çalıştıkları, sorumluluk duyguları yüksek, hiçbir dersi kaçırmamış, vasıflı diğer çocuklar olacaktır. Ve bu işlerin hep böyle olduğunu, mürekkep yalamış, bir zamanlar kendileri de talebe olmuş herkes tecrübeyle mutlaka bilir.

Zengin çocuklarının vasıflı olanları nasılsa okullarını bulur, iyi eğitimde alırlar. Lakin önemli olan, sonrasında vatanlarına ne verecek olduklarıdır, ellere değil. Misal vermek gerekirse, ABD de okuyan bir Aziz Sancar, Nobel’ini dahi varlığını borçlu olduğu Atasına armağan etmiştir. Sözün özü ise; zengin, fakir ayırımı yapmadan, seçilen çocukların seçkin okullarda bir arada okutularak rekabete özendirilmeleridir ancak üst akılda bir toplum yaratmanın tek çıkar yolu.

Emperyalist her halükarda kendi talebesini tereyağından kıl çeker gibi çekip alır. Geride bize bıraktıkları ise, ne yazık ki eğitimleri çalınmış ikinci hatta üçüncü kalite olanlardır her dönem sonunda. İşte şimdi de amaçları OHAL ve kuklalarının KHK oldubittisi ile bu durumu pekiştirmek, kalıcı hale getirmek ve arada bir de olsa örnek adam yetiştirebilmemize çomak sokmaktır. Öyle ya bu işler ve daha fazlası için tayin ettikleri Erdoğan ve avenesi, yoksa ne için vardırlar.


SOS veren milli ekonomide öncelik sadece yandaş finansları kurtarmak olunca elbette yeni ve ağır vergiler ihdas etmek üzere OHAL ve KHK’lar devreye girecekti. Bunun içinde bir Diktatöre ihtiyaç vardı. İşte gördüğünüz gibi hepsi de mevcut. Yoksa başka şeylerde mi bekliyordunuz? Millet hiç merak etmesin. Bu kadar sabırlı, alıcı ve hevesli oldukça, alıştıra alıştıra bütün sahneler de peş peşe oynanacaktır, hiç kuşkunuz olmasın. Hele de 15 yıldır başında ısrarla böylesi bir iktidar taşıyorsa, uluslararası pazarda hiç itibarım kalmadı diye de ağlamamalıdır.

Başına gelebilecekleri hala göremiyorsa; 1919’lardan kalma bir SEVR sabahının şafağında sarhoş tezgâhından kalkmış ve Beyoğlu’nda dans eden kutup ayısının, gözüne veya başka yerine soktuğu parmağın acısıyla yine görmesin bakalım nasıl göremeyecekse. Bu defa Atatürk’ü de yok artık koltuğunun altına sığınacağı.

            Her şeye rağmen yine de tek yüz akımız olan Türk askerinin (TSK) yüce varlığı, ABD sözcüleri tarafından da biliniyor ve hakkı veriliyor. Yani askerimizin ne yapacağı, yakın zamanda geçirdiği bütün badirelere rağmen, hiç belli olmaz onlara göre de. Çünkü yüreğinden hiç kazınamayacak olan ve Türk evladına çok yakışan Kemalist ruhu, her an yeni bir sıra dışını harekete geçirtebilir yine o mümtaz varlığa. 


            Arkası gelmez ‘ey’ çıkışlı içi boş demeçlerinin emperyalist ile yapılan göstermelik vodvil geleneğinden olduğu artık noktalanmıştır. Bu bağlamda ‘aldatıldık’ teraneleri de kurtaramayacaktır bizim biraderleri. Yalnız iyi bilinmelidir - ki o da biliniyor şüphesiz – şayet sadece TSK yumruğunu masaya vurursa, arkalarında kim olursa olsun ne Barzani, İŞİD ne de PKK-PYG-PYD ortaklığı kalır artık Ortadoğu’da.

Ne ki bu olasılık, Başkomutan(!) Erdoğan ve avenesi iktidarda kaldıkça asla gerçek olmaz. İşte işin tek can sıkan tarafı da budur şimdilik. Oysa ABD’nin de İsrail ve İngiltere dışında bir güven partneri kalmamıştır artık. Ve bu menfaat dünyasında onlara da güvenemeyeceğini iyi biliyordur herhalde…
                                                                      
                                                                   Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder