TEOG’u
kaldırma amacı; zengin, fakir çocuğunu ortak eğitim bağlamında eşitlemek değil,
vasıflı, adam olacak çocuklarla, hayta, şımarık ve avanak olanları aynı eğitim
potasında birlikte eriterek, beraberce güdülen manda ümmetine çevirmek amacı
taşıyan yeni bir emperyalist projenin de, ebeveynlerimize yedirilmesine imza
atıyor aslında. Ve hiç unutulmamalıdır ki, şayet milli eğitim olmasaydı Atatürk’ler
nasıl çıkardı bu topraklardan.
Adam olacak çocuk engellense bile nasılsa
olur. Belki de bu, evrenin sarsılmaz; ama gizemli yasaları nedeniyle böyledir,
bilinmez. Ne ki seçilerek, seçkin okullarda okumaya hak kazanan vasıflı ve yüksek
okumaya müsait olan çocukları, çoğunluğu para şımarığı, hayta ve avanaklarla
aynı sınıflara toplarsanız, sonuçta sadece adam olabilecek çocuklar zarar
görür.
Ötekilerin
ise diplomaları nasıl olsa hazırdır. Ne var ki bu işe yaramazlar, adam
olacakların kondisyonlarının, konsantrasyonlarının bozulmasına, layık oldukları
üst eğitimi alamamalarına, biraz da hasetlerinden sebep olurlar. Çünkü
kendilerinin akla, konsantrasyona ihtiyaçları yoktur, diplomaları nasıl olsa
ellerine tutuşturulacaktır el mahkum.
Buna
rağmen ders notlarını, mezuniyet tezlerini bile kendilerine eksiksiz temin edenler
hep ayartmaya, yoldan çıkartmaya çalıştıkları, sorumluluk duyguları yüksek,
hiçbir dersi kaçırmamış, vasıflı diğer çocuklar olacaktır. Ve bu işlerin hep
böyle olduğunu, mürekkep yalamış, bir zamanlar kendileri de talebe olmuş herkes
tecrübeyle mutlaka bilir.
Zengin
çocuklarının vasıflı olanları nasılsa okullarını bulur, iyi eğitimde alırlar.
Lakin önemli olan, sonrasında vatanlarına ne verecek olduklarıdır, ellere
değil. Misal vermek gerekirse, ABD de okuyan bir Aziz Sancar, Nobel’ini dahi varlığını
borçlu olduğu Atasına armağan etmiştir. Sözün özü ise; zengin, fakir ayırımı
yapmadan, seçilen çocukların seçkin okullarda bir arada
okutularak rekabete özendirilmeleridir ancak üst akılda bir toplum yaratmanın tek
çıkar yolu.
Emperyalist
her halükarda kendi talebesini tereyağından kıl çeker gibi çekip alır. Geride
bize bıraktıkları ise, ne yazık ki eğitimleri çalınmış ikinci hatta üçüncü
kalite olanlardır her dönem sonunda. İşte şimdi de amaçları OHAL ve kuklalarının
KHK oldubittisi ile bu durumu pekiştirmek, kalıcı hale getirmek ve arada bir de
olsa örnek adam yetiştirebilmemize çomak sokmaktır. Öyle ya bu işler ve daha
fazlası için tayin ettikleri Erdoğan ve avenesi, yoksa ne için vardırlar.
SOS
veren milli ekonomide öncelik sadece yandaş finansları kurtarmak olunca elbette
yeni ve ağır vergiler ihdas etmek üzere OHAL ve KHK’lar devreye girecekti. Bunun
içinde bir Diktatöre ihtiyaç vardı. İşte gördüğünüz gibi hepsi de mevcut. Yoksa
başka şeylerde mi bekliyordunuz? Millet hiç merak etmesin. Bu kadar sabırlı,
alıcı ve hevesli oldukça, alıştıra alıştıra bütün sahneler de peş peşe oynanacaktır,
hiç kuşkunuz olmasın. Hele de 15 yıldır başında ısrarla böylesi bir iktidar
taşıyorsa, uluslararası pazarda hiç itibarım kalmadı diye de ağlamamalıdır.
Başına
gelebilecekleri hala göremiyorsa; 1919’lardan kalma bir SEVR sabahının
şafağında sarhoş tezgâhından kalkmış ve Beyoğlu’nda dans eden kutup ayısının,
gözüne veya başka yerine soktuğu parmağın acısıyla yine görmesin bakalım nasıl
göremeyecekse. Bu defa Atatürk’ü de yok artık koltuğunun altına sığınacağı.
Her şeye rağmen yine de tek yüz
akımız olan Türk askerinin (TSK) yüce varlığı, ABD sözcüleri tarafından da
biliniyor ve hakkı veriliyor. Yani askerimizin ne yapacağı, yakın zamanda
geçirdiği bütün badirelere rağmen, hiç belli olmaz onlara göre de. Çünkü
yüreğinden hiç kazınamayacak olan ve Türk evladına çok yakışan Kemalist ruhu,
her an yeni bir sıra dışını harekete geçirtebilir yine o mümtaz varlığa.
Arkası gelmez ‘ey’ çıkışlı içi boş demeçlerinin
emperyalist ile yapılan göstermelik vodvil geleneğinden olduğu artık
noktalanmıştır. Bu bağlamda ‘aldatıldık’ teraneleri de kurtaramayacaktır bizim
biraderleri. Yalnız iyi bilinmelidir - ki o da biliniyor şüphesiz – şayet sadece
TSK yumruğunu masaya vurursa, arkalarında kim olursa olsun ne Barzani, İŞİD ne
de PKK-PYG-PYD ortaklığı kalır artık Ortadoğu’da.
Ne
ki bu olasılık, Başkomutan(!) Erdoğan ve avenesi iktidarda kaldıkça asla gerçek
olmaz. İşte işin tek can sıkan tarafı da budur şimdilik. Oysa ABD’nin de İsrail
ve İngiltere dışında bir güven partneri kalmamıştır artık. Ve bu menfaat
dünyasında onlara da güvenemeyeceğini iyi biliyordur herhalde…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder