1 Mart 2017 Çarşamba

TUTSAK..

           AB & ABD emperyalist kardeşler ve koltukaltı SİYON mafyası İsrail beraberliğinin birlikte kurguladığı yeni Ortadoğu düzeninde, bütün kontrolü Erdoğan’a bırakacakları safsatasına kulak asmayın. Ve fazla da kapılmayın siz bugünlerde sert esen Başkanlık rüzgârına. Bilelim ki Erdoğan bu birlik tarafından sadece ölü noktaya kadar kullanılacaktır. Sanki de Trump’ın emir komuta talimatlarını beklerken, lüks Sarayda ikamet eden eli kolu bağlı bir tutsak gibi.
                                                                                                
            Vaktaki Referandumdan Başkanlık çıksa bile Erdoğan’ı yakın bir zamanda yeni bir oldubitti ile yok-stok listesine oturtup, kafalarındaki ve çoktan yedekte tuttukları yeni bir liderle yola devam edecekleri açıktır. Ve bu yeni liderin de kendi rahleyi tedrisatlarında algı mefhumları iğdiş edilerek yetiştirilmiş ve bir Şimşek, Derviş gibi ülkelerinden diplomalı, vatandaşlık hakkına sahip birisi olacağı da bellidir.

Hazır bunca özlem yılından sonra Türkiye’mizi silahsız işgal etme fırsatını, hiç ummadıkları bir zamanlama, kolaylık ve cüzi maliyetle yakalamışken, herhalde azami itina ile de kullanacakları kesindir artık. Bu yeni arabeskte de Erdoğan’ın nosyonu itibarıyla ofsaytta kalacağı kendiliğinden anlaşılıyor olmalıdır. Ve görüldüğü üzere bizim Erdoğan’a, Başkanlık yaftası altında federatif bir Kürdistan kurmak ve dıştaladığı Türk Milletiyle kanlı bıçaklı olmak üzere, aslında bir tuzak kurulmuştur.

Nisan ayına kadar aklı başına gelir kendine oynanan bu oyunun da farkına varırsa, usta bir manevrayla Referandum kayasına çarpılmadan iskele alabanda edebilir, yani Referandumu iptal edebilir. Ve aklı kaldıysa da, ne varsa mevcut Cumhuriyet Meclisi ve onun anayasasında olduğunu o da anlayacaktır sonunda.

Ne ki bu bayağı da acıtacaktır hani. Ülke bir kere Başkanlık batağına düşerse arkadan gelecek olan korkunç hortumun ne getirip neler götüreceği kestirilemez fakat bugünün en sert rüzgârlarına bile rahmet okutacağı ve vatanımızı küllen yutacağı söylenebilir.


Ülkemizin, yukarıda belirttiğimiz adresler tarafından dolaylı (Arabistan vs.) ve dolaysız sıcak para amblemli bir akarla bugüne kadar neden desteklendiği ve bütün varlığı dış kredilere ve artan dış borca dayalı AKP iktidarının, neden hala iflas etmediği, emperyalist kurgusu Başkanlığın kapımıza dayandığı bugünlerde, umarım daha iyi anlaşılıyor olmuştur. O halde şimdi Erdoğan’a bir şey hatırlatmak gerekiyor. Büyük oynarken, sonunda hilali ahmere muhtaç kalmayacak kadar oynamayı da bileceksin.

Aynı bağlamda BOP’un ve eş Başkanlığın henüz bitmediği aksine yeni şekillenmekte olduğu da anlaşılır oluyordur muhtemelen. İşte sıcak para da ölü noktaya kadar bu yüzden akmaya devam edecektir ya aslında. Bunun bileşkesinde Rusya’nın da Kürt perspektifine bir çekidüzen vermek zorunda olduğu çıkıyor ortaya. Çünkü SİYON uzantısıyla ne kadar sınırdaş olmak isteyeceğini, kendisi de ciddi olarak sorgulamalıdır.

Bu konuda da Rusya’nın daha somut görüşler öne sürmesi beklenirken, Erdoğan’a rağmen biz Türkleri gücendirmemek ve hudutlarında kurulacak bir federatif Kürdistan Kampusunun ileride kendi başına Ukrayna’dan daha büyük belalar açacağını da düşünmelidir aslında. Ve Batı sermayesi ile oluşan böylesi bir birliğin kontrolünün, herhalde kendisine bırakılmayacağını da biliyor olmalıdır. Sonrasında ise, küstüreceği Türkleri de geri kazanması hiç kolay olmayacaktır biline.

Türk Ulusu öyle bir iki Çoban köpeğinin dağıtabileceği bir aşiret değildir. Aksine beş milyon yaşındaki insanlık tarihinin ilk gününden itibaren var olmuş ve var olacak bir uygarlık abidesidir. Atatürk bile Türk gerçeğine tutunmasaydı, Atatürk olamazdı. Şimdi soksun artık bunu paradoks kafalar o boş beyinlerine de belki önlerini görebilirler bundan sonra.

Bakın yüce Türk tarihinde, Atatürk’ten önce yaşamış bütün Türk önderlerine ki Atatürk onların sonuncusuydu. Hepsinin aynı gerçekle var olup yüceldiklerini öğrenince, konuyu hemen anlarsınız esasen. Şimdi böyle bir yüce Ulus ABD vs. gibi aşiret devletlerle nasıl olurda mukayese edilebilir.

Yani para her şey değildir. Onlar ki bavullar dolusu paralarına rağmen asalet zincirine ucundan da olsa dokunabilmek üzere, İngiltere ve diğer Avrupa Devletlerinin son kalan asillerinden gelin, damat transfer edebilmek için, başlık parası olarak bavullar dolusu paralar harcamışlardı.

Aynı gözlükle çevrenizde yaban mantarları gibi bolarmış yandaş bavulculara da baktığınızda ve bir de kendinize benim onlardan ne eksiğim var diye sorduğunuzda; o paranın neden onlarda olup sizde olmadığını da anlamışsınızdır artık. Ve buda sizin artı hanenizde yazan ve gerçek olan, erdem zenginliğinizdir ya zaten.


Vaktiyle İngiltere İşgal Kuvvetlerinin İstanbul’u mesken tuttuğu günlerde, İstiklal Harbini doğuran nedenler de oluşmaya başlamıştı. İşte o günlerde İngiltere Başbakanı Asquith’in, batmakta olan Osmanlı İmparatorluğu ve Türk milleti hakkında verdiği söylevden ibretlik bir alıntıyı aşağıda servisliyorum.

Kindar ifadeleri dikkatle okuyunca, aslında fetbazlığını çok iyi bildiğimiz İngiliz’den de bundan sonra bize ancak Amerikalı kadar dost olacağına, bir kere daha empati kurma şansı yakalamış olacağız. Ve bileceğiz ki o günden bugüne bize bakışlarında kindarlığın, azı değil bilakis daha çoğu egemendir. Başkanlığı ele alınca da kumaşımıza bunu gergef işler gibi düğüm düğüm sıralamaya başlayacaklardır mutlaka.

§ Asırlardan beri ilk defa olarak, en gerici bir kuvvetin, yani Türk Avrupası’nın yok olmasının şahidi oluyoruz. Büyük hasta, can çekişirken, pişmanlık göstermek için fırsatlar bulmuş, fakat bunlardan faydalanamamıştır. Milletler ailesinin kötü bir kuvvetinin son günlerini geçirdiğine şahit oluyoruz. Bu hastanın mezarı üzerine ne yazılırsa yazılsın, ölümünden sonra tekrar dirilmesi yolunda bir olay cereyan edemeyecektir. (Asquith, 20.11.1918)

Yukarıdaki söylem nasıl da bugünü yansıtıyor değil mi? Bu nedenle de Referandumun, neden tarihi bir karar arifesini ve onun ‘HAYIR’lara vesile olmasının önemini gösterdiğini, daha iyi anlamış olabilmemize de yardımcı oluyor herhalde.


İşte bir yanda bu büyük sorunsalımız elleriyle yakamızı sıkı sıkı yakalamış ve gözlerimizin içine baka baka suratımıza yukarıdaki gerçekleri haykırıyorken, biz yine sana dönelim emekli kardeşim istersen. Bu arada sen neler yapıyor, nasıl düşünüyorsun. Hele de torunlarının geleceğini bile üstüne üstlük jöleli beslemelerin, tırnakları manikürlü o pamuk ellerine teslim etmişken.

İnşallah yol yakınken aymışsındır ya da şikâyet etmeyeceksin artık sonrasında. Sen bana aldırma, yoluna devam et bildiğin gibi. Benim yolum ise farklıdır. Çünkü o yol, Arap tuzaklarında ‘tertemiz alnından vurulmuş yatan’ Mehmet’imin, analarımızın ak sütü gibi berrak Atatürk yoludur. Yani ahlak, edep, erdem, cesaret, adalet, destan ve insanlık yoludur.

Şimdi sıra Başkanlık güvencesiyle kaynak yaratmaya gelmiştir yine. Yeni borçlar verebilmesi için de emperyalist sermayenin milli kaynaklarımızı tümüyle elinde tutuyor olması; bir başka ifadeyle de boynumuzda ki ilmiğin ucunu bileğine bağlamış olması gerekmektedir. Tıpkı Düyunu Umumi de olduğu gibi yani. İşte bu nedenler için de Erdoğan mevcuttur ve şimdi de Başkanlığı, mandacının güvencesi adına eline geçirmenin peşindedir.

İşte Türkiye’miz de 15 yılda bu noktaya, emperyalist imalatı AKP tramvayıyla söyledikleri gibi de alıştıra alıştıra getirilmiştir. Şimdi bu son emperyalist kumpası yeni SEVR oyununu bozmak ve namus meselenizi temizleyebilmek için elinizde sadece HAYIR silahınızın kaldığını, uyurken bile sakın aklınızdan çıkartmayın. Yoksa geleceğiniz olan torunlarınızın geleceklerini bile emperyaliste sermaye yapmış olursunuz…

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder