27 Mart 2017 Pazartesi

TEK TARAF..

           Hadi hepsi bir yana diyelim; ama Türk vatandaşı olduğu, vatandaşlık haklarından bütünüyle istifade ettiği ve gayrimüslim vatandaşlarımızın bile Türk’üm dediği bir ülkede, ben de Türk’üm diyemeyen; ama bütün Türklerin reyleriyle seçilen bir Cumhurbaşkanı, Türk milletinin milli duygularını kaşıyıp, umutlandığı sahile ulaşabilmek için de hamaset rüzgârına yelken açıyorsa, işte o zaman kahroluyorum demektir dostlar.

            Uzayda bir yıldız gibi parıldayan Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, şayet “evet” karadeliğine süpürülürse, bunun geriye kalan dünyamıza da hiçbir yararı olmaz. Çünkü Batılı tarafından ‘Güneşteki altın yer’, ‘Goldene Platz an der Sonne’ Almancasıyla da anılan Anadolu’muzu, öyle bir iki çapulcu beslemeye bırakmazlar. Yani bütün güçler, bu altın yeri paylaşmak üzere bizden sonra artık birbirlerine düşerler ki bu da onların yeni bir Dünya savaşıyla sonları demek olur.

            O halde mevcut düzen kendi adlarına da değişmemeli, en adil ve insan millet olan Türkler’in, bu yüksek stratejik bölgeyi hep kontrol altında tutması devam etmelidir. Bağlamında ‘Erdoğan İslam Devleti’ projesinin bundan böyle de AB, ABD tarafından desteklenmesi yanlışlığı ve Dünya dengelerini bozma gayretleri, kendilerini de kaçınılmaz bir izolasyona sürükleyecektir. Aynı anlamda kendisine, her elma şekeri uzatanın arkasından gitmesi, Erdoğan’ı da mukarrer sonuyla daha çabuk buluşturacaktır.

            Cemaatlerin (fırkaların) ‘evet veya ‘hayır’ demeleri değil; ama hangisinin emperyalist kontrolünde olmadığı sorgulanmalıdır önce. Ve görülmelidir ki Vatikan maaşlı olanların Referandum kararları, hep ‘evet’ olacaktır. Hz. Muhammed den bu yana zamanında kendisinin de belirttiği gibi bütün fırkalar (tarikatlar), İslam’ın özeği olan Ehlî Beyti işte böylesi bir kaotik çöküşe elbirliği ile taşımışlardır. Bu durumda da Vatikan vakıflarıyla buluşan ve soyulan sömürgelerden çalınan emperyalist paralarıyla oluşan bağışlar, büyük katkı sağlamıştır.

           
            Büyük balık küçüğünü yer, hep biliriz. Ağa düşen balıklar da birlik olup ağı paralamak yerine, önce yine büyükler ağa saldıran küçüklerini yemeye başlarlar. Sonra da etrafta küçük balık kalmayınca, birbirlerini de yutamayacaklarından, küçük akılları başlarına gelir ve hapsolduklarının da farkına varıp, ağa saldırmaya başlarlar. Ne ki iş işten geçmiştir ve dışarıda kendilerini iştahla bekleyen insan denen yaratıkların midelerinde bitecektir artık sonları. Emperyalist liboş da balık gibidir işte. Dışarıda yiyecek küçük balık kalmayınca, AB’li büyük balık, birliği içinde ki küçükleri yemeye başlamıştır artık. Bu da kendi sonunu yakında getirecek olduğunun da işaretidir.

            ABD’li olanı ise ayrı bir âlemdir. Sağ olası Trump’ın azametli; ama başarısız, neticesiz çıkışlarından sonra ülkesi, giderek bir son dönem yalnızlığına bürünmeye başlamıştır. Yani onun da keli görünmüştür artık. Ve elbette arkası da gelecektir. Bu federallerin bağımsızlık ilan etmesiyle de sonuçlanabilir. En yakın ihtimal de budur. Geride mi ne kalacaktır. Onu da Dünya savaşlı ve savaşsız bir gelecek gösterecektir artık…


            Bizim konumuz ise bundan sonra bir süreliğine siyaset, siyasetçi, Parti, bireysel menfaatler değil, aracısız olarak milli müktesebatımızdır artık. Bunun da tek çıkışı vardır, o da milletçe tek bir ağızdan HAYIR demektir. Aslında ‘devlet mi’, ‘millet mi’ diye sormak hazindir. Çünkü Devlet milleti de temsil ediyor olmalıdır. Ne yazıktır ki milletin, büyük bir özveriyle seçerek başına getirdiği devlet adamları, daha başından itibaren ülkenin milli müktesebatını yok edecek bir emperyalist projesine angaje edildikleri için, bugün kendisini temsil etme erdem ve liyakatine sahip olamamışlardır.

            Ne ki biz millet olduğumuz için elbette önce ‘HAYIR’ ı yani kendi milli özümüzü  - ki bundan sonra da var olabilmek adına - temsil etmek zorundayız. Aslı Başkanlık vodvili olarak bize sunulan ve halen yaşamakta olduğumuz illegal Mafya devletini legalize edecek, bağımsızlık, adalet, seçme, seçilme, mülkiyet gibi en özgün haklarımızı bile elimizden alacak; bizi Osmanlı ümmetinden bile beter edecek ve üstüne aziz vatanımızı federal emperyalist paylaşıma açacak bir proje olan Referandumun HAYIR safında, tek taraf olmak zorundayız da kuşkusuz…

                                                                                                                       Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder