12 Mart 2017 Pazar

KÜLHAN SUSTASI..

            Anlı şanlı yüce Türkiye Cumhuriyetinin Bakanları, kimisi de AB liginde ikinci kümede oynayan bazı devletler tarafından bile sınır dışı edilebiliyorlar şimdilerde anlaşılan. Ulan bunuda mı getirecektiniz bu ülkenin başına.

BM de, maalesef terör ve terörist destekleyen, komşu ülkelerde tahribata sebebiyet veren bir ülke statüsünde işlem gören bir Devletin Bakanları, Vekilleri, elbette demokratik vecibelerle yaşayan ülkelere, hem de üstüne üstlük parti siyasetleri bağlamında gösteriler düzenlemek amacıyla giriş yapamazlar. Bu bağlamda aşağıda yazımın sonuna ilave ettiğim, Hollanda Türkleri Konseyi (HTK) Basın bildirgesini de dikkatle okumanızı öneriyorum.

Ben de olsam böyle adamları ülkeme sokmazdım. Şimdi bu gerekçemiz de bizi Nazizm göbeğine mi yerleştiriyor, haydi canım geçiniz! Oysa böylesi veya benzeri bir durum, ölüm döşeğinde ki Osmanlı da bile yaşanmamıştı. Bırakın yüce Atatürk Türkiye’si Cumhuriyet ülkesini ve dönemini.

Bir de böylelerinin eline 80 milyonun kaderini teslim etmeye kalkıyorlar. Yoksa Türk milletini tarla beygiri, kaderini de beygirin yularımı sanırlar. Ümmetine 33 yıl kan kusturan Abdülhamit’in bile 10-15 milyonluk bir tebaası vardı topu topu. Değil bizim gibi 80 milyonluk koca bir Cumhuriyet vatandaşı nüfusu. Ki o ümmetin bile en az 3/2 si total ümmiydi, Yani okuma yazma bilmeyen takımı. Velhasıl şimdiki AKP seçmenlerinin çoğunluğu ile özdeş. İşte böyle idrak yoksunu kafalara da yazık kere yazıklar olsun.
                                                                                   

Vatan Partisinin tertiplediği, diğer parti temsilcilerinin de içinde yar aldığı, Ulusal Birlik Kurultayında, benzer gerekçeleri irdeleyen sayısız doğrulamalar, uyarılar, ahde vefa terennümleri, ant nitelikli kararlı tebliğler, folklor ve marşlı müziksel gösterilerle de, bize ekran başında aslında kim olduğumuzu hatırlatan ahenkli ve hepimizi yekvücut yapan senkronize saatler geçirdik. Hanidir ihtiyacımız olan böylesi bir coşkuyu, parti amblemine bakmadan, tüm bize yaşatanlara teşekkürlerimizi yolluyoruz.

Şimdi ise ekran karşısında veya meydanlarda taşıma kömürcülerin huzurunda rüzgâra savurduğunuz külhan taşlamalarından önce, ülkenin BM nezdinde kaybolan itibarını tekrar ve nasıl yerine oturtabileceğinizi düşünmelisiniz artık biraderler. Yani acilen vazgeçin bu işlerden. Yerinizde olsam utancımdan sokağa bile çıkamazdım. Pas tutmuş zırhımla hala sütten çıkmış ak kaşığı, sizler gibi ekşili, kokmuş çorbaya daldırmaya çalışmak yerine.

Şimdi şapkalarımızı önümüze koyup, kafamıza uymayanlara protestolar düzmek, tavır koymak, yaptırım uygulamaya kalkmadan önce, adam gibi akıllı bireyler olup, nerede yanlış yaptığımızın, neden bu tepkilere maruz kaldığımızın analizini yapmak zorundayız artık. Kısaca geç de olsa yeniden siyaset öğrenmek zorunda olduğumuzun da farkına varmalıyız. Ki uluslararası arena da bizi de tekrar adam yerine koysunlar.

Ya da bunu yapabilecek adam gibi adamlara, konumlarımızı derhal terk etmeliyiz. Çünkü sonrasında sokak köpekleri bile gülecektir halimize. Ayrıca böyle işe yaramaz kellelerin sonu hep kuburda biter. Ve arkasından da her zaman sifon çekilir işin sonunda. Ne var ki Türk Milleti kubura süpürülmeyi asla hak etmez, sadece at değiştirir. Esasen kendisini kubura süpürecek güçte yoktur. Ki böyle olduğunu o köpekler bile çok iyi bilir. Bilmem yeteri kadar açık oldu mu?


Sizin tramvay demokrasiniz, mesela Almanların çocuk masallarında, mizah başlığı bile olmaz. Sakın ola kellelerinizi, onların kafalarıyla aynı kefeye koymaya kalkmayın, yaya kalırsınız. Tartı bile şaşar sonra. Yaklaşık 20 yıllık onlarla birlikte geçen yaşam sürecimde, iyi öğrenmişimdir de bunu. Hani bir hatırlatayım istedim garı.

Bakın ne yapıp yapıp zor da olsa, Atatürk kafalı adamlar bulmaya bakın ve onlara terk edin yerlerinizi acilen. Ki bizim yurt onların da yurdudur aslında. Bu arada kadınlara da ‘biz yanıldık, 4-5 çocuk değil; ama önce Atatürk gibi çocuklar doğurmaya bakın ya da hiç doğurmayın’ mealinde tebligatta bulunmak, giderayak yapabileceğiniz en akılcı iş de olacak ve her şeye rağmen artı hanenize yazılacaktır bilesiniz…



                §                                 Hollanda Türkleri Konseyi-HTK
Roterdam. 11. Mart 2017.
Basın Açıklaması
Konu: Türkiye’de 16. Nisan 2017 de Referandum Oylaması, Buna İlişkin Hollanda ve Türkiye Arasındaki Gerginlik.

Yüce Türk Milletinin Evlatları,
Şimdi refarandum sürecine girmiş bulunmaktayız.
Yüksek Seçim Kurulunun kendi portalı üzerinden yaptığı duyuruda, 16. Nisan 2017 de ,Türkiyede Anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi adlı halk oylamasında (referandum) Yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vatandaşlarda oy kullanma hakkına sahiptirler.
Alınan resmi bilgilere göre 27. Mart-9 Nisan tarihleri arasında, yurt dışında seçmen kütüğüne kayıtlı 2 milyon 929 bin 389 seçmen 57 ülke, 119 temsilcilik, ve 32 gümrük kapısında oy kullanılacaktır. Hollandada referandumda oy kullanma tarihi ise, 5.-9. Nisan 2017 arasındaki tarihlerde yetkililer tarafından gösterilen mahellerde seçmenler oy kullanabileceklerdir.
16.Nisanda Türkiyedeki Referandum Oylaması Dolayısı İle, Türk Hükümeti ve Hollanda Arasında Oluşan Gerginlikler ve Sonuçları
Bu yıl, Hollandada15. Marttaki Milletvekilleri genel seçimleri ve 16. Nisanda Türkiyede referandum oylaması ve yurtdışındaki seçmeninde referanduma dahil edilmesi dolayısı ile, hem siyasi partiler hemde devlet yetkilileri düzeyinde, kendi seçmen tabanlarına yönelik olarak bir birlerine karşı demeçler verme ve Hollandada yetkililer Hollandada Türkiyede ki referandumla ilgili oy kullanacaklarlada iliğili olarak, Türk Hükümet yetkililerinin ve Cumhurbaşkanının , Hollandada Evet oyları çerçevesinde, propaganda çalışmaları, açık ve kapalı toplantılar yapamayacakları kararı almıştır. Bunun karşılığında ise Türkiyedeki Hükümet Yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Avrupa Ülkelerinde ve Hollandada kendi görüşleri olan evet oyu doğrultusunda propaganda yapacaklarını ve toplantılar düzenliyeceklerini beyan etmişlerdir. Bu gerginlikten sonra, bugün Türkiye Dışişleri Bakannin uçağının Hollanda havalanına inemeyeceği ve izin verilmeyeceği Hollanda Dışişleri tarafından resmen açıklanmıştır.
Burada irdelenmesi gereken çok boyutlu bir durum vardır.
Türk yetkililer ve siyasiler;
1) T.C. Dışişleri Bakanı olarak, seçim kampanyası ve devletin olanaklarını kullanması yasal değildir. Seçim yasalarının ihlalidir. T.C. Dışişleri Bakanı uluslararası ilişkilerde en yüksek diplomatik yöneticidir. Sadece Dışişleri Bakanları seviyesindeki ilişkilere bakar. Dışişleri Bakanı olarak seçim çalışması yapamaz.
2) Sayın Dışleri Bakanı, Bakanlık şapkasını çıkarıp, aynı başka ülkelerin siyasileri gibi, başka bir ülkeye siyasi partisi ve milletvekili olarak gidebilir. Bu çalışmalarını, siyasi partisinin kasasından yada kendi cebinden finanse ederek yapabilir. Buna kimsenin itiraz etmemesi gerekir.
3) T.C. Yetkilileri, Hollandadaki Türk toplumunun kısa ve uzun vadede aleyhine olacak, Hollandaya ve Hollandalılara karşı çirkin söylemlerden kaçınmalıdır. Uluslarası ilişkiler ve AB ile ilişkileride kötü yönde etkileyecek söylem ve eylemlerden kaçınmalı ve ilişkileri gerginleştirmeyi durdurmalıdır. Gerginlikten medet umarak ve romantik milliyetçilik yaparak, Hollandadaki ve Avrupadaki ve diğer yerlerdeki türk toplumunun oylarını evet yönünde kullanıp referandumda ki oy kullanaların oyunu evet çıkartma kurnazlığı ve stratejisi izleyen oy avcılığı yöntemlerini bırakmalıdır. Hollandadaki Türk Toplumunu bu gerginliğin bir parçası yapmamalı ve söylemlerinde Hollanda Türk Toplumunu bu gerginlikten uzak tutmalıdır.
Hollandalı yetkililer ve siyasiler;
1) Hollandadaki siyasilerde dahil, 15 . Mart genel seçimleri ile ilgili olarak, Türk yetkililerin gerginleştirme politikasının aynısını kendileride yapmamalıdır. Gerginlikten yararlanılarak oy avcılığı yapmamalıdır.
2) Hollanda Hükümeti ve siyasi partileri, Türkiye Cumhurbaşkanı ve ekibinin Hollanda ile ilgili sözlerini, seçim malzemesi haline getirerek, Holandanında ayrılmaz bir parçası olan Hollanda Türk Toplumunu rencide edici ve hassasiyetlerini asşağılayıcı eylem ve söylemlerden kaçınmalıdır.
3) Hollanda Türkiyeye sadece Cumhurbaşkanı ve ekibi olarak bakmamalı ve uzun vadeli düşünerek, uluslararası anlamda hem şimdi hemde ileriye dönük olarak iyi ilişkileri zedeleyici açıklama ve söylemlerdende kaçınmalıdır. Çünkü ikili Devlet ilişkilerinin zarar görmesi Hollanda içinde çok büyük zararlarıda arkasından getirecektir. Bu durumdan kaçınılmalıdır. Bundan sonra Hollanda gerginliği düşürücü bir yol izlemelidir. Hollandadaki Türk Toplumunu bu gerginliğin bir parçası yapmamalı ve söylemlerinde Hollanda Türk Toplumunu bu gerginlikten uzak tutmalıdır.
4) Hollanda Türkiyeye ilişkin olan referandum boyunca, Türkiyenin Hükümeti ve Cumhurbaşkanı düzeyinde olmayan ve Türkiyeden gelecek siyasilere, toplantı yapma ve fikirlerini ifade etme özgürlüğünü kısıtlamamaldir. Çünkü bu bir evrensel haktır. Bu Hollandalı siyasiler içinde yurtdışındaki ziyaretlerinde yaptığı bir gerçekliktir. Bu olanağı karşılıklı olarak geliştirmeli ve bu olanağa zarar vermemelidir.
Özellikle, T.C. den Maaşlı Yurdışındaki Her Türlü Personel, bu süreç içersinde davranışlarına çok dikkat etmelidir. Daha önce yaşanılan çeşitli şaibeli durumlardan uzak durmalıdırlar. T.C. ne vatandaşına, milletine ve devletine eşit ilişkiler kurarak bağlılıklarını yerine getirmelidirler.
Yurtdışındaki Devlet Personeli, kiraldan fazla kiralci ve işgüzar olmaktan uzak durmalı ve herkese eşit mesafede hareket etmelidirler. Biz maaşlı/resmi personelin Siyasi iktidar yetkililerinin yurtdışı seçim gezilerine ve toplantılarına katılmalarını kesinlikle tarafsız kalınması açısından tasvip etmiyoruz. Ve tarafsızlık açısından anayasal bir suç olarak görüyoruz.
Yurtdışındaki Resmi T.C. Personelinin, Türkiyeden siyasi parti ve yetkililerin karşılanmasında, taraf tutmadan aynı intizamı, saygı ve hürmeti bekliyoruz. Çünkü T.C. yurtdışındaki devlet görevlileri memurdur. İmzaladıkları memur aktine yani yeminine göre hareket etmelidirer. Siyasi direktiflerle ayrım yapma,işgüzarlık yapma, kanun ve anayasal suç işleme hakları yoktur. Bu konuda zaaf gösterenler suç işlemiş sayılırlar. Kendilerinden bu konuda yasalara uymalarını bekliyoruz. Eğer bu konuda suç işlerlerse, işledikleri suç çerçevesinde bunun müeydelerine katlanma durumunda kalacaklardır. Bu duruma düşmemelidirler. Tarih karşısında sorumlu durumdadırlar. Bu konuda tüm seçmen, sivil toplumu üyeleri uyanık ve kararlı olmalı ve suç işleyen görevliler hakkında tutanak tutarak ve belgeliyerek, seçim kurulunun yanı sıra, siyasi parti temsilcilerine ve biz Hollanda Türkleri Konseyinede elektronik olarak (sefamyurukel65@gmail.com) bir nüshasını göndermelerini talep ediyoruz.
Yukarıdaki talebimizin sebebi ise, referendum sonrası; Yurtdışında konu ile ilgili süreçteki vakalar, gelişmeler ve sonuçlar ile ilgili rapor hazırlıyacağımızdandır. Rapor, Referandumu yöneten ve denetleyen gerekli ilgili mercilere ve siyasi parti, medya ve sivil toplum kuruluşları, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Millet Meclisi Başkanlığı ve Milletvekillerine ve bunun dışında isteyen her kuruma ve kişiye elektronik olarak tarafımızdan gönderilecektir.
İbadet Yerlerinde ise, Yurdışındaki, özellikle Diyanet camiileri başta olmak üzere, digger camiler ve Cem Evleri referandumda evet yada hayırcı kesmin karargahı veya toplantı yeri olarak kullanılmamalıdır. Siyaseti dini mahallerden arındırmalarına özen göstermelidirler. Diyanet camiileri özellikle resmi statüsüde dolayısı ile siyasi iktidarın, propaganda, insan ve oy devşirme merkezleri olmamalıdırlar. Buralardan yandaşlık yaparak otobüs kaldırmamalıdırlar. Çünkü Diyanete bağlı yerlerin her seferinde kim iktidarsa ona göre eylim gösterdikleri gözlemlenmiştir. Bu durumdan uzak durulmalı ve tarafsız olunmalı, siyaset dışı manevi kurum özelliklerini yitirmemelidirler.
Kişiler ise referendum sırasında aynı şekilde, hakaretten, kışkırtıcılıktan, saldırganlıktan, fiziki saldırıdan uzak durmalıdır. Nihayet hepimiz aynı Yüce Türk Milletinin çocuğuyuz. Referandum sonrasındada birlikte aynı havayı teneffüs edeceğiz. Birlikte sohbet edeceğiz ve Türkiyemizin gelişmesi için çaba göstereceğiz, bir birimizin suratına bakacağız. Kişilerin, Yüce Milletimize yakışır olan sağ duyudan uzaklaşmamalarını ve bunu kişisel düzeyde herkesin yerine getirmesi bizim HTK olarak en önemli talebimizdir.
Biz Hollanda Türkleri Konseyi olarak, tavrımızı, Millet Hakimiyetine dayanan ve hakimiyeti bir kişiye terk etmeyen, Parlementer sistemden yana koyuyoruz. Başkanlık sistemini ve gerekçelerini çağ dışı, uygarlıktan uzak, 2017 yılı Türkiyesine yakışmayan ve 1920 lerin gerisinde bir sistem olarak görüyoruz.
Bu nedenle referandumda oy kullanacak tüm Anavatandaki ve Yurtdışındaki T. C. vatandaşlarına HAYIR OYU kullanmalarını öneriyoruz.
Hollandada türklerinin, hollandalı yetkililer ve siyasiler ile türk yetkililer ve siyasiler arasındaki oy avcılığı ve duygu sömürüsü ile ilgili bir gerginliğin bir parçası olmamalarını öneriyoruz. Her türlü kışkırtıcılıktan uzak durmalarını önemle öneriyoruz. Her bireyden HTK olarak kesinlikle sandığa gidip oylarını kullanmalarını talep ediyoruz.
Herkese, HAYIRLI bir referandum süreci ve sonucu diliyoruz!!
Saygılarımızla
HTK- Hollanda Türkleri Konseyi Adına,
Sefa Yürükel, sefamyurukel65@gmail.com (Başkan)
Mustafa Cingöz, cingöz.mustafa@gmail.com (Başkan Yardımcısı)
Tel.0031 634371012.


                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder